İçeriğe geç

Silmarillion Kitap Alıntıları – J. R. R. Tolkien

J. R. R. Tolkien kitaplarından Silmarillion kitap alıntıları sizlerle…

Silmarillion Kitap Alıntıları

Dünyada pek çok şey tuhaf tesadüflere bağlıdır, dedi Mithrandir, bilgeler sendelediklerinde, çoğu kez yardım zayıf olanlardan gelir.
Ama Sauron ölümlüler gibi etten ve kemikten değildi
Başlangıçta Eru, Tek Olan, Elf dilinde Iluvatar derler adına, Ainur’u yarattı düşüncesinden ve Onun huzurunda ulu bir müzik icra ettiler. Iluvatar, Ainur’un şarkısını izlenir, görülür bir hayale çevirdi ve onlar da seyrine daldılar; karanlıkta parlayan bir ışık gibi; işte bu müzikle can verildi Dünya’ya…
Elendil’in kılıcının parçaları Imladris’te yeniden dövüldünü ve Insanların müthiş reisinin bu kılıçla savaşa gittiğini söyleyebiliriz. O, Isildur’un soyundan gelen yirmi dokuzuncu vâris, Arathorn’un oğlu Aragorn’du.
Bilgeler sendelediklerinde, çoğu kez yardım zayıf olanlardan gelir.
Dünyada pek çok şey tuhaf tesadüflere bağlıdır.

Mithrandir

Isildur şöyle dedi: Bu yüzüğü, babamın ve kardeşimin canlarının diyeti olarak tutacağım elimde. Hem düşmana ölümcül darbeyi indiren ben değil miydim?
Artık bütün yollar kıvrımlı
Karanlık günler yaşıyoruz ve Vefakarların sayısı böylesine az olduğu için, İnsanlar adına hiçbir umut kalmadı
Ölümsüzlük onlar için ne ödül ne de ceza değil, yalnızca varoluşlarının gereğidir. Onlar kaçamazlar; bu dünyaya bağlılar, ne kadar sürerse sürsün, asla burayı terk edemezler, çünkü bu hayat onların. Ve sizin, neredeyse hiç karışmadığınız İnsanların isyanı yüzünden cezalandırıldığınızı ve bu yüzden öldüğünüzü söylüyorsunuz. Ama bu ilk başta bir çeza olarak tasarlanmadı. Siz ölüm sayesinde, alıp başınızı dünyadan kaçabiliyorsunuz, ona bağımlı değilsiniz, umutta da, usançta da. Böyle düşündüğümüzde, bu yüzden hangimiz diğerine imrenmeli sizce?
Nùmenòreanlar ne uzun uzun Ortadünya’da kalıyorlardı, ne de orada yerleşecekleri evler inşa etmişlerdi. Onların doğuya yelken açmaları gerekiyordu, ama kalpleri daima batıya dönerdi.
Ve insanların pek çoğu mutsuz oldu.
Eğer yüce ve güzel olandan, karanlığa ve yıkma geçiverdiyse, bu, Bozulmuş Arda’nın (Dünya’nın) yazgısındandır.
Morgoth’un ve Melkor’un, Elflerle İnsanların yüreklerine 3 diye yalanlar asla ölmeyen ve yok edilemeyen bir tohumdu ve daima yeni baştan filizlenecek, en son günlere kadar, daima karanlık meyvesini taşıyacaktı.
Çok sayıda Eldar Batı’ya doğru yelken açtı, bir daha da gözyaşı ve savaş diyarlarına geri dönmediler.
Eğer bizi kimse kurtaramazsa o zaman Sonsuz Karanlık gerçekten yazgımız olur; yeminimizi tutsak sa, bozsak da. Ama eğer vazgeçersek daha az kötülük yapmış olacağız.
Eğer onları şahit saydığımız bir yeminin yerine getirilmesinden bizi men ediyorlarsa, zaten o yemin bozulmuş olmaz mı?
Eärendil, Elwing’e : Sen seç, çünkü ben artık dünyadan yoruldum.
Turgon, Ulmo’nun kendisine söylediği şu sözleri hatırladı Kendi elinden ve yüreğinden çıkmış olana fazlaca bağlanma .. [ .] ama Turgon zaman geçtikçe kibirlenmişti.
Melian, kutsal Valar ırkından geliyordu ve çok güçlü, bilge bir Maia idi, ama Elwë Singollo’ya duyduğu aşk uğruna, Büyük Ilúvatar Çocuklarının bedenine bürünmüş ve bu birleşme sonucunda, Arda’nın (Dünya) etten kemikten engelleri ve zincirleri ile sarmalanmıştı.
Sonunda geldin, dedi fani kadınların en güzeli ve en gururlusu Eledhwen. Çok uzun zaman bekledim.
ama yalanlar gerçeklere karıştı ve iyi olan ne varsa gizlendi, çarpıtıldı.
Ne mutlu ki ölüp gidene!
Kadersizliğin kölesi olan kaderin efendisi
Acı çektirenlere duyduğu nefret, kendisini şaşkına çevirmiş olan yalanlara duyduğu kızgınlık ve acı yüzünden, kapkara bir kin onu esir aldı.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
O, tek başına, senin için verilmiş hükmün karşısında durup seni koruyor. Eğer sen onun ümidini kırarsan, o hüküm seni mutlaka ele geçirecek.
Gören gözlerin hemen fark edeceği gibi, bu adamın üzerinde bir hüküm var ki hiç de aydınlık bir hüküm değil. Sen de o yazgıya dahil olma. Eğer sen izin verirsen aşkın seni acıya ve ölüme sürükleyecek.
Kederden geçireceğiz yolumuzu neşeye kavuşmak için, en azından özgürlüğe ulaşacağız.
Ve Elrond ona şu cevabı verdi: Isildur, Yüzük’ü alıp da teslim etmeyi reddettiği anda, Sauron’un dönüşü kaderimize yazılmış oldu.
Belki de hikâyen henüz anlatılamayacak kadar hüzünlüdür
“Ne daha fazla öğütte bulunabilir, ne de sizinle yola devam edebilirim.”
“Buraya bir hırsız gibi gelip, tahtıma izinsizce yaklaşma cüretini gösteren sen de kimsin?”
Dostunun çılgınlığını engellemek dostluğun bir parçası olabilir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
dünya yuvarlak ve sonsuzdu ; ölüm dışında , o döngüden çıkmanın imkanı yoktu.
Artık Lúthien’i ölümün gölgesinden kurtarman mümkün değil, çünkü aşkı yüzünden zaten ölümün hükmü altında.
Yavanna’ nın koynunda beklediler zamanları gelene dek, filizlenmedi çiçekler ve şakımadı bir tek kuş bile
Karanlık günler yaşıyoruz ve Vefakarların sayısı böylesine az olduğu için, İnsanlar adına hiçbir umut kalmadı.
Dünyada pek çok şey tuhaf tesadüflerle bağlıdır, dedi Mithrandir, bilgeler sendelediklerinde, çoğu kez yardım zayıf olanlardan gelir.
Mutlu olmayı yarına bırakmak, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemeye benzer Ve bilirsin, o nehir asla durmaz.
O hüküm zaten senin içinde, adında değil ki.
Dünyada pek çok şey tuhaf tesadüflerle bağlıdır, dedi Mithrandir, bilgeler sendelediklerinde, çoğu kez yardım zayıf olanlardan gelir.
Ve birer birer, er ya da geç, esas güçleri ve başlangıçtaki iradelerinin iyiliği veya kötülüğü ölçüsünde, hepsi, taşıdıkları yüzüğün esiri oluyor; Sauron’un elinde tuttuğu Tek olanın boyunduruğuna giriyorlardı. Ve gölgeler ülkesine girip, Hüküm Yüzüğü’nü takan kişi dışında herkes için görünmez hale geliyorlardı. Onlar, Nazgûl, yani Yüzük Tayflarıydı, düşmanın en korkunç hizmetkarlarıydılar; karanlık peşleri sıra yürürdü ve ölümün sesleriyle çığırırlardı.
Karanlık günler yaşıyoruz ve Vefakarların sayısı böylesine az olduğu için, İnsanlar adına hiçbir umut kalmadı.
Siz ölüm sayesinde, alıp başınızı bu dünyadan kaçabiliyorsunuz, ona bağımlı değilsiniz, umutta da, usançta da.
Ve böylece Silmariller uzun süredir aradıkları evlerini bulmuş oldular: biri gökleri dolduran havada, biri dünyanın kalbindeki ateşlerin içinde, biri de suların derinliklerinde.
Dünyada pek çok şey tuhaf tesadüflere bağlıdır. Bilgeler sendelediklerinde, çoğu kez yardım zayıf olanlardan gelir.
Yalanlar gerçeklere karıştı ve iyi olan ne varsa gizlendi, çarpıtıldı.
Burada sonsuza dek ayrılsak ve beyaz duvarlarınıza bir kez daha bakamasam dahi, sizden ve benden yeni bir yıldız yükselecektir. Uğurlar olsun!
Lúthien, Kutlu Diyar’ı terk etmeyi ve orada yaşayanlarla akrabalığını bitirmeyi, yani ikincisini seçti; böylece önlerinde ne kadar zaman olursa olsun, Lúthien ile Beren’in yazgıları birleşebilir ve yolları, dünyanın ötesine doğru birleşerek akabilirdi.
Artık Lúthien’i ölümün gölgesinden kurtarman mümkün değil, çünkü aşkı yüzünden zaten ölümün hükmü altında.
Hani ağaçların yaprakları üzerine düşen ışık, berrak suların sesi, dünyanın üzerine çökmüş sisin ötesindeki yıldızlar var ya, işte onun ihtişamı ve güzelliği tıpkı böyleydi.
Thingol ile Melian’ın kızı Lúthien’e rast geldi. O anda yaşadığı tüm acıların izleri içinden silinip gitti ve büyüleniverdi, çünkü Lúthien, Ilúvatar Çocuklarının en güzeliydi. Giysisi, bulutsuz gökyüzü gibi masmaviydi, gözleri ise yıldızların aydınlattığı bir akşam vakti gibi gri; pelerinine altın çiçekler işlenmişti, saçları ise alacakaranlıktaki gölgeler kadar siyahtı.
Giysisi, bulutsuz gökyüzü gibi masmaviydi, gözleri ise yıldızların aydınlattığı bir akşam vakti gibi gri; pelerinine altın çiçekler işlenmişti, saçları ise alacakaranlıktaki gölgeler kadar siyahtı. Hani ağaçların yaprakları üzerine düşen ışık, berrak suların sesi, dünyanın üzerine çökmüş sisin ötesindeki yıldızlar var ya, işte onun ihtişamı ve güzelliği tıpkı böyleydi ve yüzünde bir ışık parıldıyordu.
Bütün ülke kötülükle dolup taşıyordu ve temiz olan her şey bu toprakları terk ediyordu.
Ölümden değil, yalnızca tutsaklıktan korkuyordu.
Sauron artık dehşet verici güçte bir büyücü olmuş, gölgelerle hayaletlerin efendisine dönüşmüştü; zihni çürümüş ve gücü zalimdi, dokunduğu her şeyi bozuyor, hükmündeki her şeyi kötülüğe yöneltiyordu; kurtadamların efendisiydi ve en büyük mahareti işkenceydi.
Finarfin Hanedanının kızı, aramıza keder girmesine müsade etmeyelim, çünkü Morgoth hayatımı altüst etmiş olsa da, hâlâ seni seviyorum. Kalbinin sesini dinle, ama dikkatli ol! Ilùvatar’ın Büyük Çocuklarının, (Elf) Genç olanlar (İnsan) ile ne yakışık alır şeydir, ne de akıllıca olur, çünkü onların yaşamları kısadır ve çok geçmeden bizi sonsuza dek dul bırakıp göçer giderler.
Tùrin Doriath’ta serpilip güçlendi, ama yazgısı kederliydi.
Bu yüzden de İnsanlar, tanıştıkları ilk Eldar olan Kral Felagund’a kendi dillerinde Bilgelik anlamına gelen sözcüğü, Nóm’u ad olarak yakıştırdılar; halkına da Nómin, yani Bilgeler dediler.
Morgoth’un zaferi muhteşem oldu ve tasarısı bir anlamda tam kalbinden geçtiği gibi gerçekleşti, çünkü İnsanlar İnsanların canın aldı ve Eldar’a ihanet etti ve ona karşı birleşip tek yumruk olması gerekenler arasında korku ve nefret yeşerdi. O günden itibaren de Elflerin kalpleri Edain’in Üç Hanedanı dışında, İnsanlardan soğudu.
Aurë entuluva!

Gün yeniden doğacak!

Gondolin dayandıkça, morgoth hâlâ yüreğinde korku nedir bilecektir.
Ama yine de Morgoth zaferi ne kurtla, ne Balrogla, ne de ejderle kazandı; zaferinin esas sebebi İnsanların ihanetiydi.
Thingol, bu insanın (Beren) diğer insanlardan farklı olduğunu gördü ve Lúthien’in sevgisi ona yeni ve tuhaf bir şey gibi geldi; dünyanın hiçbir gücünün onların yazısının önüne geçmeyeceğini kavradı. Bu yüzden nihayet kızının arzusu kabullendi ve Beren, (Kaynatasının) babasının huzurunda Lúthien’in elini aldı.
Not : Beren bir erkek adı
Ve Elrond ona şu cevabı verdi: Isildur, Yüzük’ü alıp da teslim etmeyi reddettiği anda, Sauron’un dönüşü kaderimize yazılmış oldu.
Artık Lùthien’i ölümün gölgesinden kurtarman mümkün değil, çünkü aşkı yüzünden zaten ölümün hükmü altında. Yazgına sırtını çevirip, hayatın boyunca boş yere huzurun peşinden koşarak, onu da yanında sürgüne götürebilirsin. Ama senin için verilmiş hükmü reddetmezsen, Lùthien ya terk edilip kuşkusuz yalnız ölecek, ya da senin önünde uzanan umutsuz ve aynı zamanda belirsiz yazgıya seninle birlikte kafa tutacak.
Ay’ın altında, Güneş’in altında
Tinùviel Lúthien
fani dilin anlatabildiğinden güzel.
Beren Ayrılık şarkısını yazdı, çünkü artık aşka da, ışığa da veda veda etmek zorunda olduğuna inanıyordu.
Lùthien’in Beren’den bir kez daha ayrılmaya niyeti yoktu ve şöyle dedi: İkisinden birini seçmelisin Beren: görevinden ve yemininden vazgeçip dünya üzerinde bir gezgin olarak yaşamak ya da tahtının üzerindeki karanlığın gücüne karşı savaşmak. Ama her iki yolda da ben yanında olacağım ve kaderimiz bir olacak.
Şimdi Beren ile Lùthien yeniden özgürdüler ve bir zaman için mutluluklarını tazeleyerek ormanda gezindiler; bastın kış onlara dokunmadı, çünkü Lùthien’in gittiği yerde çiçekler yeşerdi, karla kaplı tepelerin yamaçlarında kuşlar şakıdı.
Karanlık tepelerden yükselen gün onların üzerinde parıldadı.
Evet, ancak bir hırsız foyasını meydana çıkarır diğer hırsızların.
Ve bilinmez, umut hâlâ parlak görünse bile, daha görecek kederimiz vardır belki de.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir