İçeriğe geç

Sıfırın Altından Zirveye Kitap Alıntıları – Şenol Zehir

Şenol Zehir kitaplarından Sıfırın Altından Zirveye kitap alıntıları sizlerle…

Sıfırın Altından Zirveye Kitap Alıntıları

“ İyiliği ve hastalığı, sefaleti ve mutluluğu, zenginliği ve fakirliği oluşturan zihindir. “
Edmund Spencer
Her olumsuzluk bazı yaşam fırsatlarını da beraberinde getirir ve içinden çıkılamayacakmış gibi görünen bu durumu, gelecekteki yaşamın hatta yakın gelecek ve bugün için bir fırsata çevirebilirsin.
Bir gün, bir kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi. Bir süre sonra kelebek ilerlemek için çaba harcamaktan vazgeçmiş gibi geldi ona. Sanki elinden gelen her şeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi. Adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline küçük bir makas alıp, kozadaki deliği büyütmeye başladı. Bunun üzerine kelebek kolayca dışarıya çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları da buruş buruştu. Adam izlemeye devam etti. Her an kelebeğin kanatlarının açılıp-genişleyeceğini ve bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiç birisi olmadı! Kelebek, hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarda yerlerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de, asla uçamadı. Adamın iyi niyeti ve yardımseverliği ile anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten çıkmak için göstermesi gereken, çabanın, Allah’ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede de kelebeğin kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda uçmasını sağlamak için seçtiği yol olduğuydu. Bazen hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. Eğer Allah, hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman bir anlamda sakat kalırdık. O zaman olabileceğimiz kadar güçlenemezdik. Asla uçamazdık.
Dört mum yavaşça yanıyordu, ortam çok sessizdi, konuşmaları duyuluyordu. İlki konuştu ben BARIŞ’ım, hiç kimse benim yanık kalmamı sağlamaya çalışmıyor. İnanıyorum ki söneceğim dedikten sonra alevi azaldı ve söndü. İkincisi konuştu: Ben İNANÇ’ım neredeysa artık beni kimse gerekli görmüyor, o nedenle daha fazla yanık kalmama gerek yok. Konuşmasını bitirdi ve söndü. Üçüncü mum da: Ben SEVGİ’yim, yanık kalmak için gücüm yok, insanlar beni bir kenara bıraktılar ve önemimi anlamadılar. Kendilerine en yakın olanları bile sevmeyi unuttular dedi ve o da söndü. Ansızın bir çocuk odaya girdi ve üçü mumun yanmadığını gördü. Neden yanmıyorsunuz, sizin sonuna kadar yanmanız gerekir dedi ve ağlamaya başladı. Dördüncü mum çocuğa döndü ve: Korkma, ben hâlâ yanıyorum, diğer mumları da yeniden yakabiliriz. Benim adım UMUT dedi. Çocuk parlayan gözlerle umut mumunu aldı ve diğer mumları tekrar yaktı.
Hiç kimse başarı merdivenine elleri cebinde olarak tırmanmamıştır. J. Keith Moorhead
Kurbağalar ülkesinde bir yarışma düzenlenir. Erişilmesi imkânsız gibi olan bir kuleye, kendine inanan ve cesareti olan yetenekli kurbağaların zıplaması istenir. Daha önceki dönemlerde bu yarışmada o yüksekliğe zıplayabilen hiç bir kurbağa görülmemiştir. Eğer yarışmayı kazanan olursa, ülkenin prensesiyle evlenecek ve tahtın da varisi olacaktır. Binlerce kurbağa yarışmaya katılır ve şanslarının denemeye başlarlar. Tek tek sırayla zıplarlar, bir çoğu kulenin yarısına kadar bile erişemez ve yavaş yavaş pes ederler. Bir taraftan da tribünde seyirci kurbağalar hep bir ağızdan: Başaramazsınız, kimse bu güne kadar başaramadı diye bağırırlar. Pes eden kurbağalar oradan ayrılırken, aynı nakarata eşlik etmeye başlarlar: Başaramazsınız başaramazsınız! Nihayet bir tek kurbağa kalır ve inatla zıplamaya devam eder. Düşer tekrar kalkar-zıplar. Seyirci kurbağalar hep bir ağızdan bağırmaya devam ederler. Tam bu sırada inanılmaz bir şey olur ve kurbağa kulenin tepesine zıplamayı başarır. Ortalık derin bir sessizliğe bürünür. Herkes şaşkınlık içerisindedir. Kurbağa mümkün görünmeyen bir şeyi başarmıştır. Büyük bir zafer kazanmış edasıyla aşağıya iner. Bütün kurbağalar etrafına toplanır ve onu tebrik ederler, bir taraftan da sorarlar. Nasıl yaptın? Nasıl başardın? Kurbağa onlara cevap vermez, sadece gülümsüyordur. Çünkü onları başından beri duymamıştır. Çünkü bu kurbağa sağırdır.
Başarı için bir planın yoksa, başarısızlığın planını yapmışsın demektir
Çoğumuz beynimizi etkin bir şekilde kullanmıyoruz. Beynimiz sürekli çalışır, yirmi dört saat açık olan bir işyeri gibidir. Siz ona bir takım görevler vermezseniz, o, kendi kendine çalışmaya devam eder, hiç boş durmaz ve kontrolsüz bir güç haline gelir. Zihnimizi kontrol altında tutmak ve yönlendirmek tamamen bizim elimizdedir.
Hayatta bir şeyleri değiştirmek istiyorsan, önce sen değişmelisin.
Boşluk dolduran değil, yeri doldurulamayan bir insan ol.
Dünün yanlışlarından ders çıkar, ama orada kalma artık.
Birisi olmak için uğraşma, sen zaten birisisin unutma!
Bir gün, bir kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi. Bir süre sonra kelebek ilerlemek için çaba harcamaktan vazgeçmiş gibi geldi ona. Sanki elinden gelen her şeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi. Adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline küçük bir makas alıp, kozadaki deliği büyütmeye başladı. Bunun üzerine kelebek kolayca dışarıya çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları da buruş buruştu. Adam izlemeye devam etti. Her an kelebeğin kanatlarının açılıp-genişleyeceğini ve bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama bunlardan hiç birisi olmadı! Kelebek, hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarda yerlerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de, asla uçamadı. Adamın iyi niyeti ve yardımseverliği ile anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcılığının ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten çıkmak için göstermesi gereken, çabanın, Allah’ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede de kelebeğin kozanın kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda uçmasını sağlamak için seçtiği yol olduğuydu. Bazen hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. Eğer Allah, hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, o zaman bir anlamda sakat kalırdık. O zaman olabileceğimiz kadar güçlenemezdik. Asla uçamazdık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir