İçeriğe geç

Sevilen Kitap Alıntıları – Toni Morrison

Toni Morrison kitaplarından Sevilen kitap alıntıları sizlerle…

Sevilen Kitap Alıntıları

Yeter ki Sethe, Paul D’nin getirdiği ve kendine sakladığı haberlere dayanabilsin. Yalnızca dayanmak. Nefret dolu bir resmin gözünün önünde her belirişinde yıkılmamak, devrilmemek, ya da ağlamamak. Kalıcı bir deliliğe sığınmamak.
Kendini özgürleştirmek başka şeydi, o özgür kişiliğe sahip çıkmak, başka şey.
Ama beyni gelecekle ilgilenmiyordu. Geçmişle tepeleme dolu olmasına karşın, daha çoğunu istiyor, Sethe’e bırakın hayal kurmak, yarına plan yapmak için bile boş yer bırakmıyordu.
Gezinen, genç ve siyah bir kadın demek, bir enkazdan çıkmış, sürüklenen bir kadın demekti.
Yetişkin sözcüğü bir anne için hiçbir anlam taşımaz. Çocuk çocuktur. Boyları uzar, yaşları ilerler, ama büyümek, olgunlaşmak? Bu ne anlama geliyor? Yüreğimde hiçbir anlamı yok.
Kafasındaki kapalı bölüm, yeni yağlanmış bir sürgü gibi açılıvermişti.
Ölümün unutuluştan başka bir şey olmadığını bildiği için, bedeninde kalan son enerji kırıntısını da renkleri düşünmek için kullandı.
İlk çocuğum.Ondan anımsadığım tek şey, ekmeğin yanmış kenarına bayıldığı.Evet; bununla yarışabilir misin?Tam sekiz çocuk ve bütün anımsadığım bu.
Acıtıyor, biliyorum, dedi Amy. Yaşama dönen her ölü şey, acı verir.
Sahip olduğun en değerli şey kendinsin..

( ibretlik,unutulmamalık)

Ölü bir zencinin derisini, bir yılan ya da bir ayı gibi soyup satamazdınız; hele cesedi beş para etmezdi.
Yaşamında tek bir özgür soluk bile almamış olan Halle, dünyada özgürlükten daha değerli bir şey olmadığını nasıl anlamıştı?
.
Sevilen bir şey asla kaybolmaz.

.
Sevilmeyi ve ağlamayı bekleyen kız, çiğneme kahkahasının onu tamamen yutmasını kolaylaştırmak için ayrı parçalarına ayrılır.

.
Tanımlar tanımlananlara değil, tanımlayıcılara aittir.

.
O benim aklımın bir arkadaşı.

Beni topla, adamım. Ben parçalarım, o onları toplar ve bana doğru sırayla geri verir.

.
Sethe için gelecek, geçmişi uzak tutmaktan ibaretti.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
.
-Onu çok sevme.

-Onu çok seviyorum.

-Ona dikkat et; sana rüyalar verebilir.

.
Acı her zaman oradaydı, ağzının köşesindeki hassas bir yer gibi

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
.
Sarsılabilecek bir yalnızlık var. Kollar kavuşturulmuş, dizler yukarı çekilmiş, tutuş, tutunma, bu hareket, bir gemininkinin aksine, sallayıcıyı yumuşatır ve içerir.

İçten bir tür deri gibi sıkıca sarılmış. Sonra dolaşan yalnızlık var. Hiçbir sallanma onu tutamaz. Hayatta. Kendi başına. Kendi ayaklarının sesini çıkaran kuru ve yayılan bir şey sanki çok uzak bir yerden geliyormuş gibi.

Ah, benim güzel insanlarım; onlar ellerinizi de sevmiyorlar. O elleri yalnızca kullanır, bağlar, zincire vurur, kesip atar, ya da boş bırakırlar. Ellerinizi sevin! Sevin. Onları kaldırın ve öpün.
Hiçbir şey anımsamak zorunda değilim. Açıklamak zorunda bile değilim.
Kapının dışında olup bitenler bana göre değil. Dünya bu odanın içinde. Sahip olduğum, bana gereken her şey burada.
Bir zenci, ayakları varsa, onları mutlaka kullanmalı. Aynı yerde çok uzun süre oturursa, biri o ayakları bağlamanın bir yolunu bulabilir.
Neyi ne kadar bildiğin önemlidir, derdi, ama en önemlisi ne zaman duracağını bilmektir.
Acı olmadan hiçbir şey düzelmez, bilirsin.
İnsanlar gelir, insanlar gider.
Sahip olduğun en iyi şey, kendinsin
Zamandan söz ediyordum. Zamana inanmak benim için öyle zor ki. Bazı şeyler siliniyor. Yok oluyor. Bazı şeyler de kalıyor. Eskiden belleğimi suçlardım. Bilirsin. İnsan bazı şeyleri unutur. Bazılarını da asla unutmazsın. Ama nedeni bu değildi. Yerler, mekânlar hâlâ oradaydı.
Canlılara kötü davranan biri asla başarıya ulaşamaz.
Bir zamanlar köle olan bir kadının herhangi bir şeyi bu kadar çok sevmesi tehlikeliydi; özellikle bağlandığı şey , kendi çocuklarından biriyse.
Neyi ne kadar bildiğin önemlidir, derdi, ama en önemlisi ne zaman duracağını bilmektir.
Ne kadar acırsa, o kadar iyi. Acı olmadan hiçbir şey düzelmez, bilirsin.
Ama beyni, gelecekle ilgilenmiyordu. Geçmişle tepeleme dolu olmasına karşın, daha çoğunu istiyor.
Beni dinleyin: Kalbinizi sevin! Çünkü o bir ödüldür.
El ele tutuşmamışlardı, ama gölgeleri el eleydi.
Sethe için gelecek, geçmişi zapturapt altında tutmak demekti.
Acıtıyor, biliyorum, dedi Amy. Yaşama dönen her ölü şey, acı verir.
“Adil olanın illa da doğru olması gerekmez.”
“Karaderililer beyazlara nazik, yumuşak, insancıl ve akıllı olabildiklerini kanıtlamaya uğraşırken, onların tavırlarına karşılık, içlerindeki vahşi dürtünün arttığını bilirlerdi. Siyahların geldikleri yerlerden getirdikleri vahşi orman önemli değildi. Asıl beyazlar, siyahların içine vahşet tohumlarını ekiyordu. Tohumlar büyüdü. Etrafa saçıldı. O kadar dağıldı ki yaşamdan sonra da beyazları kuşatmayı sürdürdü. Onları da değiştirdi. Olmak istediklerinden daha çok kana susamış ve aptal göründüler, kendi yarattıkları vahşi dünyadan korkar olmuşlardı. Haykıran maymunlar kendi beyaz derilerinin altında yatıyordu. Kendileri yamyam olmuştu.”
Yirmi yaş dişin olmalı, dedi Denver.
Acıyor mu?
Evet.
Neden ağlamıyorsun?
Efendim?
Madem canın acıyor, neden ağlamıyorsun?
Bunun üzerine, ağladı. Küçük, beyaz dişini o pürüzsüz, pürüzsüz avcunda tutarak, ağladı. Kan kırmızısı kuş, yaprakların arasında gözden yitince, kaplumbağalar sudan peş peşe çıktığı zaman, Sethe yıldızların altında, yalakta dikilen erkeğe gittiği zaman canı nasıl ağlamak istediyse, işte öyle, kana kana ağladı.
“Tatlı adam, diye düşündü. Bana veda edişine dayanamayacağımı sandı. Ona anlattıklarımdan sonra, bana dört ayaklı yaratık diyebildi ama elveda sözcüğünün beni yıkacağını sandı. Aman ne kadar hoş!

Güle güle , diye mırıldandı arkasından.”

Anlatılacak bir öykü değildi bu.
“Bu dünyada beyaz insanlardan başka kötü talih yoktur. Nerede duracaklarını bilmezler.”
Sakin, huzurlu bir Cumhuriyet? Eh, onun ömrü bunu görmeye yetmeyecekti.
Aynı anda hem çözüm hem de sorun olduğun bir dünyada neye güvenebilirdin ki?
Kimse onu sevmezdi, o da zaten sevilmekten hoşlanmazdı, çünkü sevgiyi ciddi bir zayıflık olarak görürdü.
Adil olanın illa da doğru olması gerekmez.
“- Bir anne için yetişkin olması hiç bir şey ifade etmez. Çocuk çocuktur. Büyürler, yaşlanırlar ama yetişkin olamazlar. Bence bunun hiçbir anlamı yoktur.
– Anlamı şu ki hareketlerinden kendisi sorumlu olmalıdır. Sen onu her an koruyamazsın ki. Sen ölünce ne olacak?
– Hiçbir şey. Ölene kadar, hatta sonra bile, onu korumaya devam edeceğim.”
“Tehlikeli, çok tehlikeli diye düşündü. Eskiden köle olan bir kadının bir şeyi bu kadar çok sevmesi, hele çocuklarına bu derece düşkün olması çok tehlikeliydi. En iyisi herşeyi azıcık sevmekti. Öyle olunca, çocuğun boynunu kırıp çuvala tıktıklarında ondan sonra doğacak çocuk için bir parça sevgin kalabilirdi.”
Şimdi onu anlıyordu, ama artık çok geçti.
Kölelerin kendileri adına hoş, zevkli duygular tatmaları doğru değildi; bedenleri bu amaca değil, ona sahip olan kişiyi hoşnut etmek için, mümkün olduğunca çok çocuk doğurmaya hizmet etmeliydi.
İnsanlar gelir, insanlar gider.
Belki de her şeyi olduğu gibi bırakmalıydı
.
Kendini özgür bırakmak bir şeydi, o özgür benliğe sahip olduğunu iddia etmek başka bir şeydi.

Çünkü kölelik yaşamı bacaklarının, sırtının, başının, gözlerinin, ellerinin, bobreklerinin,
rahminin ve dilinin canına okumuştu. Yaşamayı sürdürebilmek için elinde yüreğinden başka bir yeri kalmamıştı; o da yüreği derhal işe koştu. Adının önüne herhangi bir unvan konulmasını kabul etmedi
Sahip olduğun en iyi şey , kendinsin . . .
Bir türlü uyanamıyorum , canım hep uyumak istiyor .
İnsan ya sever , ya da sevmez . İnce sevgi , sevgi değildir .
Kendini özgürleştirmek başka şeydi , o özgür kişiliğe sahip çıkmak , başka şey .
Beni dinleyin : Kalbinizi sevin ! Çünkü o bir ödüldür .
İnsan ya sever, ya da sevmez. İnce sevgi, sevgi değildir.
Ortada hiçbir terslik yoktu – yine de, istenmemenin, dışlanmanın kokusu çok keskindi.
Nereye gideceğini bilmeyen biri, asla kaçamazdı.
-Zor bir ölüm müydü? Acı çekmediğini umarım.
Sethe başını salladı.
-Uyumak kadar kolaydı. Zor olan, yaşamak.
“Adil olanın illa da doğru olması gerekmez.”
Neyi ne kadar bildiğin önemlidir, derdi, ama en önemlisi ne zaman duracağını bilmektir.
Birbirlerini bu dünyada bir daha görmeyeceklerine emindiler, ama buna hiç aldırmadılar.
Bir sürü insan delirirken, neden Sethe deliremiyordu?
Bugünün işini yarına bırakma, dedi Sethe. Yarına güvenilmez.
İçinden geliyorsa, atla, çünkü ben seni tutarım, kızım. Seni düşmeden yakalarım.
Bir zamanlar köle olan bir kadının herhangi bir şeyi bu kadar çok sevmesi tehlikeliydi, özellikle bağlandığı şey kendi çocuklarından biriyse.
Aman Tanrım, diye düşündü, ama söyleyemedi. Sırtının derisi yıllar önce öldüğü için, Sethe hiçbirini hissetmedi, ama erkek her kabartıya, her yaprağa dudağıyla dokunmadan huzur bulamadı. Kadının tek bildiği, göğüslerinin sorumluluğunun, sonunda, bir başkasının ellerinde olduğuydu.
Eskiden belleğimi suçlardım. Bilirsin. İnsan bazı şeyleri unutur. Bazılarını da asla unutmazsın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir