Julian Barnes kitaplarından Seni Sevmiyorum kitap alıntıları sizlerle…
Seni Sevmiyorum Kitap Alıntıları
Animsadıklarım yalnızca beni ilgilendirir!!!
Üstü tozla kaplı zavallı bir kitapçığım ben !!!!!
Seni sevmiyorum
Olan bitenlerin adil olmadığı duygusundan bir türlü kurtaramıyorum kendimi.
İnsan birisiyle birlikte yaşadıkça, yavaş yavaş birlikte yaşadığı kişileri mutlu kılma gücünü yitiriyor; ama buna karşılık onları kırma kapasitesi hiç azalmadan kalıyor.
Onu düş kırıklığına uğrattım. Kendimi düş kırıklığına uğrattım. Çekip gitmesini olanaksız kılacak kadar mutlu edemedim onu. Bunu başaramadım.
Bir insanın mutluluğu çoğu zaman başka bir insanın mutsuzluğu üzerine inşa ediliyor, dünyanın kuralı bu.
İnsanın kendi mutluluğundan sorumlu olması gerekir, mutluluğun kapınıza bir sepet gibi gelmesini bekleyemezsiniz.
Ve gökyüzü kararırken
Gecekuşlari fısıldıyor kulağıma
Olabildiğince yalnız olduğumu
Gecekuşlari fısıldıyor kulağıma
Olabildiğince yalnız olduğumu
Bana öyle geliyor ki yaşamın güç yani; daha onu anlayamadan çok geç olması.
Belki de çekip gitmeliyiz sadece.
Yaşam tuhaf çelişkilerle allanıp pullanmış, değil mi?
Eski sporculardan oluşan bir topluluğa şöyle bir bakın, yaşlılara bakım amacıyla düzenlenmiş bir reklam göreceksinizdir. İçinizden, keşke tendonlarını bu denli hoyratça yıpratmasaydılar dersiniz
Kırk yaşını geride bırakmış çoğu kişinin, belleklerinin eskisi kadar iyi olmadığı ya da arzuladıkları kadar iyi olmadığı konusunda sızım sızım sızlandıkları dikkatimi çekti. Açık konuşmak gerekirse şaşırtmıyor bu beni: Bu kişilerin belleklerine depoladıkları saçma sapan şeylerin miktarını bir bilseniz. Gözlerinizin önüne ağzına kadar ıvır zıvırla dolu bir çöp kutusu gelirin: Hiçbir özelliği olmayan uzak çocukluk anıları, 5 milyar spor karşılaşmasının sonucu, sevmedikleri insanların yüzleri, pembe dizilerin hikâyeleri, kırmızı şarap lekesini halıdan nasıl çıkarırsınız türünden yararlı ufak bilgiler, milletvekillerinin adları, işte bu tür bir sürü zırva.
Çok iyi bilindiği gibi içedönükler, heyecanlarını, öfkelerini ve kendilerine olan nefretlerini içlerine atarlar ve bu içe atış, yine çok iyi bilindiği gibi, kansere yol açar.
Sigara? İsteyeceğinizi sanmıyordum zaten. Benim içmemde bir sakınca yok ya? Evet, doğrusunu söylemek gerekirse, sağlığım için zararlı olduğunu biliyorum, işte bu yüzden hoşuma gidiyor.
Ben sıradan, kendi halinde birisiyim. Bu konuda söyleyecek bir şeyim yok. Günümüzde nereye baksanız, size ısrarla kendi yaşam öyküsünü anlatmaya çabalayan insanlarla karşılaşıyorsunuz hep.
“Ya hiç kimse beni istemezse? Hiç kimseyi ilgilendirmiyorum ben. Üstü tozla kaplı zavallı bir kitapçığım ben. Ah hayır! Beni ucuz kitaplar rafına atacaklar, bunu şimdiden görebiliyorum, beni ucuza satacaklar.”
Size demek istediğim şu ki: burada benden başka herkes adlarını değiştirdi. İnsanı bayağı düşündürüyor bu. Hatta insanın tüylerini diken diken ediyor biraz.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Bir görgü tanığı gibi yalan söylüyor
Rus Atasözü
İnsanlar ruhlarına kadar kırılıyorlar. Benim dayanamadığım da buydu..
Ona sorular soracağım ve o da bana yalanlar söyleyecek.
Aklımdan geçenleri niye okuyamıyor?
Başka birinin ıstırabını hissedemezsiniz, sorun bu. Sorun hep bu olmuştur, bütün dünyanın sorunu. Keşke bir başkasının ıstırabını hissetmeyi öğrenebilsek
Bir insanın mutluluğu çoğu kez bir başka insanın mutsuzluğu üzerinde inşa ediliyor, dünyanın kuralı bu.
Aşk da her yabancı para gibi yükseliyor ve düşüyor. Güven ise, aşkın değerinin korunmasında büyük bir ağırlığa sahip.
benim de çoğu kez kendi içimde hissettiğim oran bu : yüzde 60 ipek ve yüzde 40 viskoz. Parlak ama kırışmaya yatkın.
Birine tam olarak ne zaman aşık olduğunuzu bilmezsiniz, değil mi ?
İnsanlar ruhlarına kadar kırılıyorlar.
Her yaş kötü zamandır terk edilmek için dedi.
Birine tam olarak ne zaman aşık olduğunuzu bilmezsiniz, değil mi? Müzik ansızın durup da birbirinizin gözlerine ilk kez baktığınız ya da bunun gibi bir şeyin olduğu o beklenmedik an yoktur. Şey, belki de; bazı insanlar için böyledir de benim için değil.
Hiç yaşlanmak istemiyorum ben.
Her zaman tehlike vaktidir.
Yaşam yolu niçin güneşli ve kenarları bağlarla kaplı bir yan yoldan geçmesin? Böyle olmaması için hiçbir sebep yok, öyle değil mi?
İnsanlar ruhlarına kadar kırılıyorlar.
Çocuklara şimdiden bir vaatte bulundum, ilerde sahip olacağımız şu çocuklara. Ben annemle babam gibi olmayacağım. İstedikleriniz ne olursa olsun, istediklerinizi anlamaya uğraşacağım. Sizi destekleyeceğim. Ne yapmak isterseniz kabulüm.
Kendinizden daha aşağı birini bulun, onun yanında yediveren gülü gibi açtığınızı göreceksiniz.
Bazı kişiler arkadaş olmamıza şaşırdılar, onları şaşırttığımız için eğlendiğimizi anımsıyorum.
Sırf içimi dökmeye yatkın bir mizacım yok diye, her şeyi unuttuğumu falan sanmayın sakın.
İnsanlar ya oyuncu ya da seyirci, öyle değil mi?
Siz geçmişinizle, bense geleceğimle öyle doluyuz ki.
Niye kafamıza estiği gibi çekip bir yerlere gitmiyoruz?
Sözcükler her zaman hedeflerini bulmuyor, değil mi?
İnsanın kendine güven duyabilmesi için bu güvene daha önceden sahip olması gerekir: İşte size tam bir kısırdöngü.
Ben belleğe yalnızca muhafaza etmekte gurur duyabileceği şeyleri depoluyorum.
Sırf içimi dökmeye yatkın bir mizacım yok diye, her şeyi unuttuğumu falan sanmayın sakın.
Peki sonra ne oldu? Altı aydır buradalardı, insanlar onları sevmeye başlamışlardı, ama bir gün, yolun ortasında birbirlerine bağırıp çağırmaya, kavga etmeye başladılar. Herkes seyretmek için durdu. Sonunda, oğlan kızın yüzüne iki kere vurdu, eski-arabasına atladı ve gazladı gitti. Kız, aşağı yukarı beş dakika kadar, yüzü gözü kan içinde, yolun ortasında kaldı, sonra yeniden evine döndü ve bir daha da çıkmadı. Onu son görüşümüz bu. Bir hafta sonra pılılarını pırtılarını toplayıp ortadan kayboldular.
Siz geçmişinizle, bense geleceğimle öyle doluyuz ki.