İçeriğe geç

Sefiller 2. Cilt Kitap Alıntıları – Victor Hugo

Victor Hugo kitaplarından Sefiller 2. Cilt kitap alıntıları sizlerle…

Sefiller 2. Cilt Kitap Alıntıları

Semavi işleyişte nasıl mükemmel bir geometrik şekil yoksa, insan zihninde de mantık zincirine uygun bir düşünce yoktur.
Tanrı’nın yarattığı varlıklar arasında insan yüreği kadar ışık ama ne yazık ki aynı zamanda karanlık saçan başka bir şey yoktur.
Düşünceler de nehirler gibi geriye doğru akmaz.
Toplumsal veremin adı sefalettir.
Hakka sahip olup da aydınlığa sahip olmayan yoksul yoktur..
Umudun kalmadığı yerde şarkı varlığını sürdürür.
İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır.
Karanlıktakilerin sayısını azaltıp, aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte hedef budur. Bu yüzden Bilgi! , Bilim! diye bağırıyoruz. Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır; tüm hecelemeler kıvılcımlardır.
Hiç kuşkusuz başka bir dünyanın bekleme odası olan bu dünyada mutlu insan yoktur.
Kaderin bir ulusun yüzeyine çizdiği tüm çizgiler, derinlerde daha kasvetli ama belirgin paralel çizgilere sahiptir ve dipteki tüm çırpınışlar yüzeyde ayaklanmalara neden olur.
Uygarlığın altı daha derin ve karanlık olduğu için üstünden daha mı önemsizdir?
Bir milletin ya da bir bölgenin konuştuğu dil saygıya layıksa, sefaletin konuştuğu dil incelenmeye ve özen gösterilmeye ondan daha layıktır.
Argo sefaletin dilidir.
Özgürlüğe yönelmiş bir hamle yücelmeye doğru kanat çırpmak kadar şaşırtıcıdır..
Cesaret ve gücün gizemli bir tesiri vardır.
İnsanlar bir kazanın içindeki gücün ancak zihinlerden doğabileceğini, başka bir deyişle dünyayı çekip sürükleyenin lokomotifler değil düşünceler olduğunu çoktan anlamaya başladılar.
Gece, gölgeden oluşan her şeyin asıl mekanıdır.
Gelecek, zihinlerden çok yüreklere aittir.
Bazı düşünceler dualara benzer. Beden hangi konumda olursa olsun ruhun diz çöktüğü anlar vardır.
Doğan güneşin özelliği bizi gece duyduğumuz korkulara güldürmesidir ve bu gülüşün şiddeti gece duyulan korkunun büyüklüğüyle orantılıdır.
Gerçek uyumsuzluk ruhlardadır.
Asalak hayatı sürmek isteyenlerin vay haline!
Çalışma yasadır, bu yasayı can sıkıntısı yüzünden reddeden çalışmayı işkence sayar..
Tıpkı mahzenleri aydınlatan öğle güneşi gibi ilkbahar da hüzünlü ruhları aydınlatır.
Sersemlik halini almış bir cehalet umutsuzluğa dönüşmüş bir zekaya denkti.
Her şey kayıtsızlıkla başlamaz mıydı?
Her koşulda içgüdüler devreye girer.
Hiçbir şey, farkında olmadan elinde Cennetin anahtarını taşıyan göz kamaştırıcı masumiyet kadar mükemmel değildir.
Safiyetle yücelen güzelliği tasvir etmek imkansızdır.
Kim bilir belki de yasa gereğince gökkubbedeki kuyruklu yıldızın evrimini bir su damlasındaki tek hücreli bir organizmanın hareketine bağımlı kılar.
Her şey her şey için çalışır.
Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç.
Sadece vicdanımın beni affetmesine ihtiyacım var.
İyi olduğumuz için mi mutluyuz? Yoksa mutlu olduğumuz için mi iyiyiz?
Tüm kederli yollarda duraklar vardır.
( ) Ölüyorum. Bu yazıyı okuduğunda ruhum yanında olacak.
Umutsuzluğun insanın içini donduran bir yanı vardır.
Aslında hiçbir şey göründüğü kadar küçük değildir; doğanın derin gizemlerinin buyruğuna girmiş herkes bunu bilir..
Güneşin hep karşısında durduğunu sanırken, hayatının ışığı sönüp gitmişti.
İnsanın içinde bazen bir şeyler çöker.
Yaşamın yorgunluğu katlanılmaz bir hal alınca ölüme daha hızlı gidilir.
Yarını reddetmenin tek yolu ölmektir.
Kişinin özgürlüğü, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter.
Hiç kuşkusuz başka bir dünyanın bekleme odası olan bu dünyada mutlu insan yoktur.
Sefaletin bağları kopardığı bir an gelir, yürek sızlatan bir şeydir bu!
Genellikle insan bir ipe düğüm attığını sanırken, başka bir ipi bağlar.
İnsan hayallere daldığında, bazen bir kelimeyle donakalır.
Ama fazla hayal insanı sular altında bırakır, boğar.
Tüm yaşamı şöyle özetlenebilirdi: Nüfuz edilemeyen bir sis bulutundaki mutlak belirsizlik.
Ve dünya sizin mahvolup gitmenizi umursamaz, çünkü dünya bencillikle ilintili olan, insan türü için erdemi ya da bir düşünceyi temsil etmeyen şeylerin mahvolup gitmesine aldırmaz.
Güçlerin doğru kullanımından kamu gücü doğar.
Zenginliklerin doğru dağılmasından bireysel mutluluk doğar.
Düşüncelere rağmen toplumsal uyumu yakalamak, savaştan daha maliyetlidir.
Yanılgılar muhteşem mermilerdir.
İlahi dili pek az akıl anlar.
Tanrı insanlara belirgin arzularını, gizemli bir dille yazılmış anlaşılması zor bir metinle, olaylarla iletir.
İlkelerin çarpışması elementlerin çarpışmasına benzer.
Tarihte iyi olan, yüce olandan önce gelir.
gerçeğin hakka, hakkın gerçeğe barışçıl bir şekilde nüfuz etmesini sağlamak; bilge insanlara düşen işte budur.
Zafer kazanan hakkın şiddete başvurmaya hiç ihtiyacı yoktur.
bencilliklerimize ve kinlerimize rağmen, insandan daha yüce bir varlığın desteklediği hissedilen olaylardan gizemli bir saygı yayılır.
bahtsızlıkları kendilerinden daha yüce olduğundan ufukta kayboluverdiler.
İlk başlarda ulus huzur ister, tek bir şeye ihtiyaç duyar; barışa..
Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık! Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin, onlara yeniden kavuşursunuz.
Mutlu olan cenneti ister, cennete sahip olan gökyüzünü ister.
Kim olursa olsun, herkesin yanında soluk almasını sağlayan varlıklar vardır. Onları kaybedersek havasız kalıp boğuluruz, ölürüz.
Akşam saatlerinde, insanın dertlerini bilmem hangi kasvetli ve sonsuz bir sevinçle ezen bir sükûnet vardır.
Onu nasıl düşünüyorsa, o da kendisini düşünüyor olamaz mıydı?
Soylu ve yüce şahsiyetlerde fiziki acıya maruz kalan etin ve duyuların isyanı ruhu ortaya çıkarıp yüze yansıtır..
Düşüncelerinin uğultusu odadaki mezar sessizliğiyle tezat oluşturuyordu..
Cesaret suçtan, onur otoriteden korkmaz.
Yoksulluğun yarattığı bu hüzünlü insani bitkilerin çocuklukları, ergenlik dönemleri olmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir