İçeriğe geç

Sarmaşık Kitap Alıntıları – Şebnem İşigüzel

Şebnem İşigüzel kitaplarından Sarmaşık kitap alıntıları sizlerle…

Sarmaşık Kitap Alıntıları

Bu dünyanın sıradan kadını, kendi yarattığı dünyanın kraliçesi..
Bir ağacın gövdesi olmazsa, yaşayamaz ona aşık dalları.
Düştüğümüzü düşündüğümüz anlarda yükseliriz aslında. Bedenimiz düşer, ama ruhumuz asla! Sokakta yaşayanlar güçsüzler değil, güçlülerdir.
En zoru, kalplerimizin restorasyonu.
İnsan kendisini, kendisi hakkında hissettikleri ve düşündükleriyle yaratır.
Sarmaşık gibidir insan, kime dolandığı hiç belli olmaz. Sarmaşık gibidir hayat, nereden geçip nereye tırmanacağı hiç belli olmaz.
Belki annemin korkunç hikâyesini, bilinci yeniden, yeniden aktararak onu delirtti. Bir kız çocuğu annesi yüzünden delirebilir mi?
Her yaratıcı Tanrısını kendisi yaratır.
Meşrulaşan şeyler bizr acı vermez.
Aşk kavramı bize verilen zamanın dar sınırlarından doğdu.
Tanrıya fazla inanırsan sonra hiç inanmazsın.
Deliliğinin farkında, diyordu doktoru. Kapı açılmadan ötesini görebilmek, bu yüzden kapıyı açmaktan vazgeçmek gibi bir şey bu.
Ben yaratmadan delirdim. Kimyam delirmeye müsaitmiş söylediklerine bakılırsa. Ben bir şey yapmadım. Hatta deliliğe itaat ettim, beni azad etsin diye. Sonra karşımdakileri, karşımdaki dünyayı daha iyi görmeye başladım. Hiçbir şeyi bozmadan içine girebildiğim bir dünya, beni deli olarak gördükleri dünya.
Artık farkına varın, o hepimiz için aynı olan bu dünyanın, ne bir Tanrı, ne de bir insan tarafından yaratıldığına inanmayacak kadar güçlü.
Anneler cehennemde yaşarlar, zaten bu yüzden cennet ayakları altındadır.
Sevmek anlaşılır bir şeydir. Ama aşk anlaşılır değildir. Üstelik herkes sevebilir. Ama aşk yanlızca seçilmişlere bahşedilir.
Zevk, bize en başta tanrı tarafından bahiedilmiş bir duygudur.
Bir aşkı öldürmek, bir insanı öldürmek gibi.
Sarmaşık gibidir insan, kime dolanacağı hiç belli olmaz,
Sarmaşık gibidir hayat, nereden geçip nereyw tırmanacağı hiç belli olmaz.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Hayatta çoğumuz kendimizden bi haber yaşarız. Başkalarını seyrederiz ama dönüp kendimize bakamayız. Aynalar nasıl göründüğümüzü göstermez. Suretimizi çizen tedirginliğimiz, güvensiz bakışlarımız, korkak yürüyüşümüz, ne kadar bağırsak da duyulmayan sesimizdir.
Aşk bizi boğar. Söylediği buydu.
Başkaları için dünyalar kuranlar, kendileri için kurulan dünyalara doymuyorlar.
Hiç bir hatıradan kaçış yoktur. Gözlerini kapatmaya benzemez unutmak.
Delilik onurlu bir şeydir.
Ne bir masal, ne de bir roman kahramanıyız! Gerçek hayatta her şey daha fazla mümkündür.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bazen en büyük acılar, dertler küçücük bir kıvılcımla alev alır ve patlar.
İç hakikatim ne diyor, biliyormusun?
Senin bir hayatın yok.
Hepimiz kendi kendimizin şeytanıyız.
Sevmek anlaşılır bir şeydir. Ama aşk anlaşılır değildir.
Hayatta anlatılamayacak, dile getirilemeyecek şeyler vardır. Umulmayacak şeyler. Zihnimizi, dilimizi düğümleyen şeyler.
Hayatımızın hazinesi işte budur. Geleceğe dair habersizliğimiz. Yarın başımıza ne geleceğinden haberiniz var mı? Başınıza gelecek olan şey, iyi de olsa kötü de olsa, bilin ki bu sizin hazinenizdir.
Ölmüş bir kadın, hiçbir iftirayı çürütemez.
Zafer senin, intikam benim olsun!
Aşk takip etmek ve uygun bir yerde kurbanını boğmaktır, değil mi?..
Her şaşkın kız gibi hayatının değerli ve eşsiz anlarının farkında değildi. Gençlik körlüğümüzdür, yaşlılık ise uyanışımız.
Hayatta çoğumuz kendimizden bihaber yaşarız. Başkalarını seyrederiz ama dönüp kendimize bakamayız. Aynalar nasıl göründüğümüzü göstermez. Suretimizi çizen tedirginliğimiz, güvensiz bakışlarımız, korkak yürüyüşümüz, ne kadar bağırsak da yükselmeyen sesimizdir.
Hatırlamak, unutmaktan daha zordur.
Hiçbir hatıradan kaçış yoktur. Görmemek için gözleri kapamaya benzemez unutmak.
O kış hayatımız sarmaşık dalları gibi birbirine geçecek, bütün felaketler ve kötülükler bizi bulacaktı.
Hayatta hiçbir şey fazla değildir, her şey mümkündür, her şey kuşkuludur.
Mutsuz insanlar çabuk yorulur. Neşeli ve mutlular hep uçarıdır, hafiftir.
“Bütün tesadüfler tuhaf ve ilahidir. İmkânsızlığı içerir.
İnsanoğlunun ruhu bir su damlası gibidir.
Cıva gibi bölünüp parçalanamaz. Ne yöne gidecekse toptan gider, hepten parçalanır ya da yok olur.
Kafamın içinde birisi konuşur durur. Ama emin olun, bu ben değilimdir.
GÜNAHINI ALTINLA KAPLAT
Kendi kendimizin şeytanıyız.
Anneler cehennemde yaşarlar, zaten bu yüzden cennet ayaklarının altındadır.
Annelerin bebeklerini kucaklarına aldıkları ilk anın mutluluktan ibaret olduğu muhtemelen yalandı. O an, şaşkınlık, yorgunluk, kopmuş bir kol, bacak, yerinden çıkmış bir göz acısı gibiydi.
Cinayetler de, aşklar da, aslında çok dilli, çok dinli, çok kültürlü bu toplum da sarmaşığa benziyor.
“LAMBALARINIZI ÇALIYORUM. LAMBALARINIZLA BİRLİKTE EVİNİZİN HUZURU VE MUTLULUĞUNU DA

BÜTÜN KISKANÇLIĞIMLA.

İMZA,
LAMBA HIRSIZINIZ.
UZAK BİR PENCERE KOMŞUNUZ. BENİ AFFEDİN, DELİ OLDUĞUMU DÜŞÜNÜN.

Düştüğümüzü düşündüğümüz anlarda yükseliriz aslında. Bedenimiz düşer, ama ruhumuz asla! Sokakta yaşayanlar güçsüzler değil, güçlülerdir. Güçsüz korkaklar, bizim gibi evlerinde işte!
“Aşk kendi kendimize oynadığımız bir oyundur çoğu zaman.
En zoru, kalplerimizin restorasyonu.
Hepimiz, kendi dünyamız, bütün dünyaymış gibi yaşarız.
Nobel tek bir kitaba verilmez. Nobel’i alan yazarın kimliği ve bütün eserleridir. Hatta temsil ettiği toplum ve ülkedir.
Sarmaşık gibidir insan, kime dolanacağı hiç belli olmaz.
Sarmaşık gibidir hayat, nereden geçip nereye tırmanacağı hiç belli olmaz.
Hayatta en berbat şey romantizmdir. Romantizm insanın yaşama gücünü azaltır.
Çok seven öldürür

Aşk bizi boğar.

Hatırlamak, unutmaktan daha zordur.
İnsan sadece ölmekten korkar herhalde. O da, doğururken değil.
Hiçbir hatıradan kaçış yoktur. Görmemek için gözleri kapamaya benzemez unutmak.
Hepimizin hayatı korkunç bir hikâyeden ibarettir.
“İnsan sadece ölmekten korkar herhalde. O da , doğururken değil.” Sedef#
Gençlik körlüğümüzdür, yaşlılık ise uyanışımız. Ruhumuzun gözü açılmıştır ama ne fayda? Tutmayan eller, sızlayan eklemler, kıvrılmayan bacaklar, görmeyen gözlerle uyanışımız ne fayda
Gurur en ilkel duygudur.
Aşk kesinlikle kimyasal bir şeydi. Ortada görünmez bir ışık halatının filan olduğu doğru olmalıydı.
Bazen en büyük acılar, dertler küçücük bir kıvılcımla alev alır ve patlar.
Hayatla ölüm arasındaki ilişkinin bir benzeri, delilikle akıl sağlığı arasındadır. Hiç kuşkusuz, herkes ölümün kendi hayatına hiç olmadık bir anda ve biçimde dalabileceğini düşünür. Hayatımızın ölüm tarafından kuşatıldığını inanırız da, akıl sağlığımızın delilik tarafından kuşatıldığına inanmak istemeyiz.
Aşk insanı bir kılar.
Şöhretliler, seçilmiş insanlar, efsaneler hiç kimseyle dost olamazlar. Ama onlar dostları var sanırlar. Dostlar ise onların adıyla var olurlar.
Hepimizin kafası sakattır. Ama bunu gizlemekte pek marifetliyizdir,
Anneler, babalar çocuklarını büyüdüklerinde seviyorlar. Artık sahip olamayacakları, ellerinden kaçıracaklarını düşündükleri için sevmeye başlıyorlar onları. Oysa insanın masumiyet çağında sevgiye ihtiyacı var.
Onlar Rönesans’ı yaşayamamanın ve Müslüman olmanın sıkıntısını kuşaklar boyu çekecekler, diyor Boris amca.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir