İçeriğe geç

Sapho Kitap Alıntıları – Alphonse Daudet

Alphonse Daudet kitaplarından Sapho kitap alıntıları sizlerle…

Sapho Kitap Alıntıları

Her zaman kullandığımız, sıradan sözcüklerde gizli bir yay vardır, bazı bazı bu yay birdenbire sonuna kadar açıverir onları, olağanüstü içtenlikleriyle açıklar bize; sonra yine büzülür, sözcük yine o sıradan konumuna döner, alışkanlıkla, yinelenmeyle yıpranır, yine yitirir önemini. Aşk da bu sözcüklerden biridir.
Aşkı sevmek çok güzeldir kızım, aşk çok güzel şeydir, biliriz, ama parayı da sevmek gerek.
Utanmaymış, dikkatmiş, neye yarardı? Erkekler tıpatıp birbirlerine benzerlerdi, günahkârlıkla, yoldan çıkmışlıkla kudurmuş yaratıklardı hepsi de, bu ufaklık da ötekiler gibiydi. Onları sevdikleri şeylerle tuzağa düşürmek, kendilerini alıkoyabilmenin de en iyi yoluydu. Böylece onun bildiklerini, ona aşılanmış olanları Jean da öğreniyordu, o da başkalarına geçirecekti. Zehir böyle dağılır, böyle yayılır işte, bedenleri, ruhları böyle yakıp kavurur, Latin ozanın söz ettiği meşale gibi elden ele geçer durur.
Uykunun bu ihaneti, çevresini kaplayan bu ölüm sessizliği, büyük ve kötüydü, görülen ve karanlıktaki kımıltılardan sezilen tüm dehşetiyle, gece vakti bir savaş alanı işte.
Yarın diye bir şey yoktur. Ya da evlenirsin. Böylesi daha kesin, daha temizdir.
Böyle değişken yaratıklar, rastlantıya göre yaşayan insanlar, aşklarının şimdiki saatinde yaşarlar ancak. Ne eskiden olmuşlardan bir anı saklar, ne ileride olabilecek şeylerden korkarlar.
Ama sanat güzel şeydir.Yaşamı genişletip güzelliştirmede sanat gibisi yoktur.
Her zaman kullandığımız, sıradan sözcüklerde gizli bir yay vardır, bazı bazı bu yay birdenbire sonuna kadar açıverir onları, olağanüstü içtenlikleriyle açıklar bize; sonra yine büzülür, sözcük yine o sıradan konumuna döner, alışkanlıkla, yinelenmeyle yıpranır, yine yitirir önemini. Aşk da bu sözcüklerden biridir
Rende olmadan ev yaşamına başlanılabilir miydi?
Ne dayanılmaz şeydir bu ayrılmalar! Tepeden tırnağa birbirinize bağlısınız. Tümüyle birbirinize yapışmışsınız kısacası! Sonra birden birbirinizi bırakıyor, birbirinizden kopuyorsunuz. Bunu nasıl yaparlar? Nasıl bulurlar o cesareti?
Sana çok kötü davrandığımı unut, seni çok seviyorum, delilik ettim.
Dedim ya, yavrum, gereğinden fazla sevdim seni
Neyse, sen geldin ya çok şükür, sen yine benimsin ya
Evet, aldatılsam da, alçaltılsam da, gülünçleştirilsem, çamurlara bulanıp kirletilsem de kadın ağladı mı,
‘Kal’ dedi mi gitmezdim.
Baykuşlar gibi sıkılıyorum..
“Hey, ahbaplar, bana baksanıza, ne zaman bitireceksiniz bu gagalaşmayı…”
Her şeyimi verdim sana
Ama böyle bir aşk yıpratır insanı, biliyor musun?
Mutsuzluk mutsuzluğu getirenden daha uzun sürer.
Yaşamda istenileni yapmak, mantığına ve gönlüne egemen olmak güzel şey.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mutlu olmakla yetinmeyen, mutluluklarını seyreden, mutluluklarının tadını ağızları sulandıracak derecede çıkaran insanlardı bunlar; hele erkek, karısıyla birlikte geçirdiği kışın hazlarını ballandıra ballandıra anlatışı!
Roman okumak mı? Fanny romanların anlattıklarından daha çok başka öyküler biliyordu. Sigara da yasak edilince, bu dantelayı almıştı, dantela parmaklarını boş bırakmıyor, düşüncelere dalmasını da engellemiyordu, eskiden hor gördüğü bu işlerden kadınların neden hoşlandıklarını şimdi anlıyordu.
Yaşamımda ilk kez çalışmaya başlamakla, harcadığım büyük çaba bağımsızlık çılgınlığına çok ağır gelen, aklına getiremeyeceğin kadar büyük alçalışlarla birlikte bu geceli gündüzlü tutsaklık için ödüllendirirsin herhalde beni.
Seven kadının ancak aşkına karşı duyarlı olduğunu, tüm sevgilerin, iyiliklerin acımaların, bağlılıkların yalnız bir varlık, bir tek varlık için duyulduğunu bilmiyordu.
Ağlayan bir erkek kadar iğrenç bir şey var mıdır? dedi
Böyle değişken yaratıklar, rastlantıya göre yaşayan insanlar, aşklarının şimdiki saatinde yaşarlar ancak. Ne eskiden olmuşlardan bir anı saklar, ne ileride olabilecek şeylerden korkarlar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ama sanat güzel şeydir. Yaşamı genişletip güzelleştirmede sanat gibisi yoktur.
Başlayışını duyduğu bu ruh iyileşmesi içinde kendine gelmek için yalnız kalışına sevindi.
Belki isteyerek vazgeçtiği dostlardan da tehlikeli olan özlemlerle, anılarla dolu bir yalnızlık içinde yaşıyordu.
Düşümden sıyrılırken de hala senin sesini duyuyordum.
Ama sanat güzel şeydir. Yaşamı genişletip güzelleştirmede sanat gibisi yoktur.
Yıllar boyu bir arada yaşamışsınız, yan yana uyumuşsunuz, düşleriniz, terleriniz birbirine karışmış. Her şeyi söylemişsiniz birbirinize, her şeyi vermişsiniz. Alışkanlıklar edinmişsiniz, konuşma, yaşama biçimleri edinmişsiniz, yüzlerinizdeki çizgiler bile benzeşmeye başlamış. Tepeden tırnağa birbirinize bağlısınız. Tümüyle birbirinize yapışmışsınız kısacası! Sonra birden birbirinizi bırakıyor, birbirinizden kopuyorsunuz. Bunu nasıl yaparlar? Nasıl bulurlar o cesareti?
Seven kadının ancak aşkına karşı duyarlı olduğunu, tüm sevgilerin, iyiliklerin, acımaların, bağlılıkların yalnız bir varlık, bir tek varlık için duyulduğunu bilmiyordu.
Ne kadar da uzak! Ne güzel bir yitirilmiş ülke bu böyle, kırılmış, düzelmez şeylerin sonsuz pişmanlığı ne kadar ağır!
Her zaman kullandığımız, sıradan sözcüklerde gizli bir yay vardır, bazı bazı bu yay birdenbire sonuna kadar açıverir onları, olağanüstü içtenlikleriyle açıklar bize; sonra yine büzülür, sözcük yine o sıradan konumuna döner, alışkanlıkla, yinelenmeyle yıpranır, yine yitirir önemini. Aşk da bu sözcüklerden biridir.
Yaşamda istenileni yapmak, mantığına ve gönlüne egemen olmak güzel şey.
İnsanlar ana babalarını yitirince onlara daha fazla zaman ayırmadıkları için ne kadar pişmanlık duyarlar, bir bilsen
Öfkeyle konuşuyor onunla, sırtını germiş, bu kadının soluyuşunu uykusunun sızmasını dinliyor, çünkü çok yakınlar birbirlerine, hem de çok uzak!
Bir ölüm ya da bir yangın sonunda gibiyim,
ne yapacağımı bilmiyorum.
Aralarındaki bağın bitişini sarsıntısızca hazırlayacak olan bu yarı ayrılık, aslında, yorgun ağacı budayıp canlandıran bıçak vuruşu oldu.
Yorgunluktan, yaşama sıkıntısından öldürdü kendini.
Gönlüm öldü.
Sonra kadın onuru, ayrılıştan sonra seni yeniden fethetmekten gelen doğal gurur.
Yıkılmış, parçalanmış, baştan aşağı yıkıntılarla, gözyaşlarıyla dolmuş yaşamının hiçliği belirdi gözlerinin önünde, ekinler biçilmiş, harmanları çoktan seller alıp götürmüş, hem de şimdi kaçırdığı şu kadın uğruna.
Her şeyimi verdim sana; senden kopmam gerektiği zaman da çok acı çektim, hiçbir erkek için çekmemiştim öylesini. Ama böyle bir aşk yıpratır insanı, biliyor musun? Seni öylesine yakışıklı, öylesine genç bulmak, her zaman titremek, bir sürü şeyi korumak zorunda olmak! Gücüm kalmadı artık, çok yaşattın, çok acı çektirdin bana, artık bittim.
Ne harikulade bir unutma, affetme yeteneği var bu kadında ki tutkularla, aksiliklerle, gözyaşlarıyla dolu bir ömürden sonra bu kadar neşeli, bu kadar tasasız olabiliyor.
Oysa Sapho, hadi canım! O kim, kendini öldürmek kim? Aşkı fazla sever o, sonuna kadar, fitilinin son kertesine kadar da yanacaktır.
Ne varsa kaçıklarda vardır, görüyorsun.
sessiz, kekeme bir aşka dönmenin bir tür saygısızlığı.
Neydi onun o filozofça düşünceleri? Yarın diye bir şey yok, aşk yok. Bir güzel dalga geçtim onunla!
Sana olan sevgim yüzünden acı çektiğim için büyük bir mutluluk duyuyorum.
Seven bir kadının ancak kendi sevgilisine ilgi gösterdiğinden, sevecenlik, iyilik, merhamet, özveri gibi bütün canlı duygularını ancak bir kişiye, tek bir kişiye ayırdığından habersizdi.
Çünkü rastlantılara bağlı olarak yaşayan bu değişken insanlar, sevgilerinin ancak yaşamakta oldukları anını düşünürler, ondan önce olanları anımsamazlar, ondan sonra olacaklardan da hiç korkmazlar.
Aşkı sevmek çok güzeldi kızım, aşk çok güzel bir şeydir, biliriz, ama parayı da sevmek gerek.
Beni dul olarak tanıyor, çok saygı gösteriyorlar. Bende başka türlüsünü kabul etmezdim; senin karın saygı görmeli. ‘Senin karın’ dememi yanlış anlama. Bir gün gideceğini, sensiz kalacağımı biliyorum, ama senden sonra hiçbir erkek girmeyecek yaşamıma; hep senin kalacağım, okşayışlarının tadını, bende uyandırdığın içgüdüleri saklayacağım. Ne tuhaf değil mi erdemli Sapho! Evet, erdemli olacağım sen gittikten sonra; ama senin için, beni sevdiğin zamanlardaki gibi saklıyorum kendimi. Sana tapıyorum
SAPHO
Ama sana beslediğim aşk nedeniyle acı çekmek olağanüstü bir mutluluk veriyor bana. O kadar şey borçluyum ki sana, hiç kimsenin sözünü bile etmediği o kadar iyi, o kadar dürüst şeyleri anlamamı sağladın ki! keşke daha erken karşılaşsaydık!
Utanmaymış, dikkatmiş, neye yarardı? Erkekler tıpatıp birbirlerine benzerlerdi, günahkarlıkla, yoldan çıkmışlıkla kudurmuş yaratıklardı hepsi de, bu ufaklık da ötekiler gibiydi. Onları sevdikleri şeylerle tuzağa düşürmek, kendilerini alıkoyabilmenin en iyi yoluydu..
O yaşta hiçbir şeyden emin olamaz insan, hiçbir şeyi iyi bilemez. Kadını, aşkı, sever ama gözleri, görmüş geçirmişliği eksiktir, size sevgilisinin resmini gösteren genç tutkun, kendine güven verecek bir bakış, bir beğenme bekler.
Césaire Amca:Kim ne derse desin dünya sıkıcı bir hal aldı. Benim zamanımda insanlar, bundan daha neşeli ayrılıyorlardı birbirlerinden.
Hiçbir şey de sürüp gitmiyor hani; insan birleşiyor, ayrılıyor, dedi Caoudal.
Ah bilsen, insan anasıyla babasını yitirdikten sonra onlara daha çok zaman ayıramadığına öylesine hayıflanır ki!..
Neye yarardı utanıp sıkılmak? Erkeklerin hepsi birbirine benzerdi, hepsi ahlaksızlığa, kötülüğe kudurmuşcasına düşkündü, bu delikanlı da ötekiler gibiydi. Sevdikleri şeylerle tavlamak onları elde tutmanın en iyi çaresiydi. Bütün bildiklerini, kendisine aşılanmış ne kadar ahlaksızca zevk alışverişi varsa hepsini Jean’a da öğretiyordu. Sonra o da bunları başkalarına öğretecekti. Böylece zehir, Latin şairinin sözünü ettiği, stadyumda elden ele geçip koşan o meşaleler gibi bedeni de ruhu da yakarak yürüyüp yayılıyordu.
işin aslına bakarsan, güzel olan, senin gibi basit ve doğru olmak, yirmi yaşında bulunmak ve iyi sevişmek.
bekleyiş duygusundan, insanın göğsünde istek ve sabırsızlığı çalan o zorlu vuruşlardan habersizdi.
Saf çocuktu, tüm kadınların aynı hazzı verdiğini sanırdı.
Mutsuzluk mutsuzluğu getirenden daha uzun sürer.
çünkü çok yakınlar birbirlerine, hem de çok uzak!
İnsanlar ana babalarını yitirince onlara daha fazla zaman ayırmadıkları için ne kadar pişmanlık duyarlar,bir bilsen
Biz neyiz ki, en içten sevgilerimiz, yüreğimize en yakın sevgilerimiz nedir ki
Düşersem düzelmez bir biçimde, bir daha kalkmamak üzere düşerim.
Başlayışını duyduğu bu ruh iyileşmesi içinde kendine gelmek için yalnız kalışına sevindi.
Yıkılmış, parçalanmış, baştan aşağı yıkıntılarla, gözyaşlarıyla dolmuş yaşamının hiçliği belirdi gözlerinin önünde.
Ayrılacağı yerlere böyle hiç unutmak istemezmiş gibi, kucaklarcasına bakarak veda eder insan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir