Ernst Fischer kitaplarından Sanatın Gerekliliği kitap alıntıları sizlerle…
Sanatın Gerekliliği Kitap Alıntıları
Sen ey bulutların gerisindeki Ay! Sen ey yaşayan varlık
Ölülerin arasında! Sen ey fırtınanın erişemeyeceği yıldız!
Sen ey göz kamaştıran, korku veren güzellik!
Ölülerin arasında! Sen ey fırtınanın erişemeyeceği yıldız!
Sen ey göz kamaştıran, korku veren güzellik!
Yeni bir sanat öğretilerle değil, yapıtlarla doğar. Aristoteles, örneğin, Homeros, Hesiodos, Aiskhylos ve Sophokles’in yapıtlarından önce gelmemiş, sanat kuramını bu yapıtlara dayanarak ortaya çıkarmıştır.
Baudelaire burjuva dünyasının kendini beğenmişliğine karşı güzelliğin kutsal yüzünü çıkardı. Kaba, ikiyüzlü insanlar, kansız sanat züppeleri için güzellik, gerçeklerden kaçış; kanıksatan bir dinsel resim, ucuz bir uyuşturucudur: ama Baudelaire’in şiirinde beliren güzellik koca bir kaya, acımasız bir yazgı tanrıçasıdır. Elinde kızgın kılıcını tutan öfke meleği gibidir. Bu meleğin gözleri, çirkin, bayağı, insanlıkdışı güçlerin kol gezdiği bir dünyayı açığa çıkarıp suçlar. Onun ışıklı çıplaklığı önünde gizli yoksulluk, hastalık ve kötülük ortaya çıkar. Sanki kapitalist uygarlık devrimci bir yargıçlar kurulu önüne getirilmiş gibidir: güzellik yargılar ve çelik gibi eğilmez kararını verir.
Almanya’da dürüst amaçlı birtakım Romantik şairleri günümüzden kaçıp geçmişe sığınmaya ve ortaçağlara dönme özlemini duymaya yönelten şey, belki de günümüzün paraya tapıcılığından irkilmeleri, bencilliğin her yerde beliren çirkin yüzünden tiksinmeleriydi.
Onsuz edilemeyen bir şeydir şiir- ama neden onsuz edilemez bir bilsem.
Ben sevgiye adadım benliğimi, nefrete değil
Çalışarak insan olan insan, doğalı yapaya dönüştürerek hayvanlar dünyasından kurtulan insan, bu yüzden büyücü olan, toplumsal gerçekliği yaratan insan, her zaman gökyüzünden yeryüzüne ateş getiren, Prometheus, her zaman müziğiyle doğayı büyüleyen Orpheus olacaktır. İnsanlık ölmedikçe sanat da ölmeyecektir.
Çünkü düzeni bozulmuş bir dünyada, her şey yolundaymış gibi davranmak, yapacak başka şey yokmuş gibi, eskilerin bir zamanlar yaratıcılıklarının olanca gücüyle dile getirdikleri çağIarının gerçek yaşantılarını süsleyerek yeniden söylemek, yozlaşmanın ta kendisidir. İşte bu göğsü madalyalı, gizli yerleri defne dallarıyla örtülü sanat kalpazanlığına karşı bir başkaldırmaydı izlenimcilik.
Onsuz edilemeyen bir şeydir şiir – ama neden onsuz edilemez bir bilsem.
Sanatın görevi, sınıflara bölünmüş, anlaşılmaz, ürkütücü bir toplumda yaşayan biz yarım, eksik, acınası insanların daha eksiksiz, daha zengin, daha güçlü bir hayata kavuşmamıza, başka bir deyişle, gerçek insan olmamıza yardım etmektir.
Düş kırıklığı nın yanı sıra bir de soğukluk teması, ıssız, yabancı bir dünya duygusu çıktı ortaya. İlk olarak Romantizmle beliren bu özellik daha sonra hiç kaybolmadı; tersine, kapitalist düzenin gelişmesi boyunca hayatın artan yabancılaşması içinde kendini her gün biraz daha çok duyurur oldu. Bu soğukluk duygusu ile birlikte sıcaklığa ve güvenliğe, hayalimizde ana karnına benzer bir yere dönme özlemi başgösterdi. Alman Romantizmine özgü bir ölme isteği, bir ölüm düşkünlüğü ortaya çıktı
Romantizm kapitalist-burjuva düzenine, yitirilmiş düşler düzenine, iş hayatı ve kazancın bayağılığına karşı bir ayaklanma, tutkulu ve çelişmeli bir ayaklanma hareketiydi.
Çürüyen bir toplumda, sanat doğru sözlüyse, çürümeyi de yansıtmak zorundadır. Ve toplumsal görevinden kaçmadığı sürece, sanat dünyanın değişebileceğini göstermeli, değişmesine yardım etmelidir.
Yeryüzünün sınırları var, ama insanların budalalığı uçsuz bucaksız.
Hayatla olan bağlar bir süre için bir yana bırakılıyordu. Çünkü sanatın insanı kendine bağlayışı gerçekliğin insanı kendine bağlayışından başkadır.
Çürüyen bir toplumda sanat,eğer dürüst ise çürümeyi yansıtmalıdır. Eğer sosyal işlevi sayesinde inancı kırmak istiyorsa sanat, dünyanın değiştirilebilir olduğunu göstermek zorundadır ve değişime yardım etmelidir.
Çalıştıkça parçalanır insan. Bütünle olan bağı kopar; bir araç, büyük bir makinenin küçük bir parçası olur.
İnsanlık ölmedikçe sanat da ölmeyecektir.
kapitalizm sanat alanında yeni bir rönesans yaratma yeteneğinden yoksundur.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Usun gücüne güvenmeyen kimseler yıkımın
kaçınılmazlığına inananlardır; böylelerinin yapıtlarını ise yıkıntıların gölgesi kaplar.
kaçınılmazlığına inananlardır; böylelerinin yapıtlarını ise yıkıntıların gölgesi kaplar.
Her türlü
ahlak kaygısı, yani sanatçının kendini gözeten böyle bir kaygısı, sanatı öldürür.
ahlak kaygısı, yani sanatçının kendini gözeten böyle bir kaygısı, sanatı öldürür.
Sanat ve sanat tartışmaları
toplumcu dünyanın hayatındaki ilerleme yollarından biridir.
toplumcu dünyanın hayatındaki ilerleme yollarından biridir.
Varlık kendi başına gerçek değildir, yalnız anlaşılmış olan şey gerçektir.
müzik en öznel ve özgür bir iş yaşanmayı içerir
-Hegel
-Hegel
müziğin olaylar dünyasıyla bir ilgisi yoktur ; müzik iradenin bir kopyasıdır
-Schopenhauer
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Beethoven’in senfonisi devrimci ve halkçı bir yası dile
getirir.
getirir.
Sanatçının görevi doğayı değil, toplumsal düzenin doğa-üstü niteliğini övmek
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Bu kentlerden yalnızca
Üzerlerinden esen yeller kalacak.
Üzerlerinden esen yeller kalacak.
Van Gogh tablo örneklerini, gelecekteki büyük toplumsal değişmeleri sezerek, halkın bağrından alıyordu.
Köylü çevreden gelen ve 1848 devrimini destekleyen bir sanatçı olan Millet köylülerinin çalışmasını kapitalist düzenin yeni bir kölelik biçimi ve insanlık dışı, korkunç bir olay olarak gösterir.
Faşist yönetim altında ezilmiş olan insanlar biçimsel bir demokrasinin bile, bir yasa ve politika düzeninin dış görünüşünün bile önemli olduğunu gördüler.
Siyasal, kültürel, düşünsel, dinsel, yazınsal ve sanatsal gelişmeler, vb., hep ekonomik gelişme temeline dayanır.
Doğa durmadan değişiyor, bir an bile kımıldamadan duran bir şey yok doğada. Durup kalma kavramı yok. üstelik kımıldamayan her şey lanetlenmiştir.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
gerçeklik varlıkla yokluk arasındaki kesinlikten uzak gerilim içinde varlığın da, yokluğun da gerçek-dışı olduğu, yalnız aralarındaki etkilenişin, oluşumun gerçek olduğu bir durumdur.
Toplumsal sanatçı insanın gelişme yeteneğinin sınırsız olduğuna, bir cennet düzen in gerçekleşeceğine inanmaksızın tartışmaların verimli diyalektiğinin sona ermesini istemeksizin inanır.
Olgular değişmez, oysa bir anın gerçekliği kişinin görüş açısına göre değişir.
Sanat yapıtı gerçeklikle hayal gücünü birleştirir.
Sanatçılar ve yazarlar toplumdan kaçtıkları ölçüde aşağının bayağısı bir oyalama sanatı da halkın önüne sürülür
Hiçbir topluma bağlı olmayan bir insan bütün kimliğini yitirir, hiçlik içinde sürünen bir yaratık olur. Böylece gerçek gerçeklikten, insan da insanlıktan uzak taşır.
Umutsuz bir yalnızlık içinde olan Kafka ilerlemeyi değil, aynı şeylerin kendilerini durmamacasına yinelemelerine inanıyordu, Brecht ise, her şeye rağmen, yeni şeylerin doğacağına.
susmanın, konuşmanın sevmenin, tiksinmenin savaşmanın, barışmanın her şeyin bir mevsimi, her işin bir zamanı vardır göğün altında.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Olgunluk, insanın dünyadaki yanlıştan, azaltılabilen, ama bütünüyle yok edilemeyen yanlış olarak görmesiyle başlar.
Paranız varsa, sağlığınızı korursunuz; dişliyseniz, yalan yere yemin etmeniz gerekmez; güçlüyseniz, işleriniz yolunda demektir.
Kapitalist burjuva dünyası aşağılıktır.
Ticaretle uğraşanlar bütün bütüne yabancılaşmışlardır birbirine; piyasaya sunulan ürün de onu piyasaya sürene bütün bütüne yabancılaşmıştır.
İnsan üretim
işinde kişiliğini yetirmiş, yaptığı şeye ve kendine yabancılaşmıştır.
işinde kişiliğini yetirmiş, yaptığı şeye ve kendine yabancılaşmıştır.
İnsanın yabancılaşması çalışma ve üretim yüzünden doğadan ayrılmasıyla başlar.
Halk milletvekilleriyle temsil edilmez. Egemenlik . temsil edilemez; daha çok genel oyun elindedir egemenlik, ve temsil edilme olacağı vermez; ya aynıdır ya da değildir. ikisi ortası bir yol yoktur.
kapitalist üretimin insanlıkdışı yasalarıyla tüm güçlü olan şeylere umutsuzca boyun eğmenin- haberciliğini yapıyordu.
Şairin yapacağı tek şey sözünü hiçbir zaman a çevirerek anlaşılmadan çalışmaktır.
Cinsel haz, din ve kan dökücülük arasındaki birliğin yakın ilişkilerine nicedir dikkatimizin çekilmemiş olması gariptir.
Düşünme organları, doğanın cinsel organları, yeryüzünün üreme organlarıdır.
Bir gün her şey gövde olacak,
Tek gövde,
Göksel kan içinde yüzen
Mutlu çift.
O deniz kızardı bile,
kokulu tene döndü
büyüyen uçurum.
Tek gövde,
Göksel kan içinde yüzen
Mutlu çift.
O deniz kızardı bile,
kokulu tene döndü
büyüyen uçurum.
Ticaret ruhu dünyanın ruhu’dur. Göz kamaştırıcı bir ruhtur, açıkça. Her şeyi harekete getiren ve birleştiren bir ruh. Ülkeler, kentler kurar, uluslar, sanat eserleri yaratır. Kültürün ve insanlığın yetkinleşmenin ruhudur bu ruh.
Meclis akil ve reşittir, vekilini seçmede hür ve serbesttir.
-Hüseyin Avni Bey
-Hüseyin Avni Bey
kapitalizm gerçekte sanata yabancı olmakla birlikte, sanatın gelişmesine ve çok yanlı, zengin anlatımlı, özgün yapıtların yaratılmasına yardım etti.
Biriktir! Biriktir! Musa da, bütün yalvaçlar da bunu söylüyor.
Birikim yoluyla yığılan gereçleri endüstri kullanır.
-Adam Smith
Birikim yoluyla yığılan gereçleri endüstri kullanır.
-Adam Smith
Sanatçı, insanlık tarihinde ilk olarak özgür bir sanatçı, saçmalığına, dondurucu bir yalnızlığa varan bir özgürlüğe kavuştu. Yarı düş, yarı ticaret bir uğraş oldu sanat.
Dil her şeyi aklın terimleriyle anlatır, şair ise düş gücünün terimleriyle anlatmak zorundadır; şiir sezgi gücü gerektirir, dil ise sadece kavramları sağlar.
Sanatın kendisi,bir toplum gerçeğidir.
Sanat insanı parçalanmış bir durumdan birleşmiş bir bütüne dönüştürür.
Sanatçının görevi birlikte yaşadığı insanlara olayların gerçek anlamını açıklamak, toplumsal ve tarihsel gelişmenin gerekliğini ve kurallarını anlatmak, insanla doğa ve insanla toplum arasındaki temel ilişkiler sorununu çözümlemekti.
Oymak içindeki bağları önce önderlerle emekçiler kopardı: önderler toprak sahibi oldu, emekçiler de loncalar kurarak örgütlendi.
İlkel toplum yoğun, birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ortak yaşama düzeniydi.
ilkel insan sanatı yaratmakla gücünü arttırmada ve yaşayışını zenginleştirmede kendine gerçek bir yol buldu.
İnsanlığın başlangıcında sanatın güzellik ile uzun boylu bir ilintisi yoktu, estetik kaygısı ise hiç yoktu: insan topluluğunun yaşama savaşında kullandı, büyülü bir araç, bir silahtı sanat.
Bize kötü davranıyorlar, ehe!
Bize hiç acımıyorlar; ehe!
Kahvelerini içiyorlar, ehe!
Bize hiç vermiyorlar, ehe!
Bize hiç acımıyorlar; ehe!
Kahvelerini içiyorlar, ehe!
Bize hiç vermiyorlar, ehe!
İnsan yalnız acıyı, sevinci duyabildiği, şaşırabildiği için değil, aynı zamanda çalışan bir varlık olduğu için yaratılmıştır açık seçik, birbirinden ayrı sözcükleri.
İnsan ancak dil yoluyla insandır.
İnsanlar dili değil, dil insanları yapar.
– Humboldt
– Humboldt
İnsan, istediğini ona vermesi için doğayı zorluyordu. İnsan böylece doğayı her gün biraz daha çok kendi kölesi yaptı.
İnsanda araç amaçtan önce gelmekte, amaç aracın kullanılışıma göre açıklanmaktadır.
Kültürün başlıca organı, insanlaşmanın başlatıcısıdır el. İnsanı yalnız el yarattı demek değildir bu: doğa, özellikle organik doğa böyle yalın ve tek yanlı sebep-sonuç sürecine yer vermez
Sanat insanın dünyayı tanıyıp değiştirebilmesi için gereklidir. Ama salt özünde taşıdığı büyü yüzünden de gereklidir sanat.