İçeriğe geç

Sanat Manifestoları Kitap Alıntıları – Ali Artun

Ali Artun kitaplarından Sanat Manifestoları kitap alıntıları sizlerle…

Sanat Manifestoları Kitap Alıntıları

&“&”

Kapitalist tüketim, her zaman arzu duymaksızın gerek duyulmuş olan sahte gereksinimleri düzenli biçimde karşılamak yoluyla, arzulara yönelik bir indirgeme hareketi dayatır; sahici arzular ise gerçekleşmemiş (ya da gösterilerle telafi edilmiş) olarak kalırlar.
Sosyalizm her iki tarafı da kurtarmalı: yoksulu köleliğin, mezalimin, gaddarlığın ve garezin utancından, zengini ise merhametsiz bencilliği, açgözlülüğü ve acımasızlığıyla elde ettiklerinden…
İnsan kendi inşa ettiği hiyerarşinin alt basamaklarına indikçe acılarını ve isteklerini anlamakta giderek zorlandığı diğer varlıklarla ilişkisinde, olanca tevazuyla, kendine dair kısıtlı bilgisini kullanıp çevresindekileri keşfetmelidir.
Bir zamanlar sanatçının görevi iyi sanat yapmaktı, şimdiyse herhangi bir şekilde sanat yapmaktan kaçınmak.
Hayatın başlıca duygusal dramı, arzu ile arzuya düşman gerçeklik arasındaki sürekli çatışmadan sonra, hiç kuşkusuz zamanın geçişinin duyumsanmasıdır.
Sonraları insan, yaşama sebeplerini giderek yitirmekte olduğunu hissedip, aşık olmak gibi istisnai bir duruma yaklaşmaktan bile aciz hale geldiğini görünce, ucundan kıyısından toparlanmaya çalışsa da başaramaz. Çünkü bundan böyle ruhen ve bedenen sürekli dikkatini talep eden pratik bir zorunluluğun hükmü altına girmiştir. Artık davranışları enginliği, fikirleri büyüklüğü ıskalayacaktır. Gerçek veya hayali olayları, zihninde ancak, benzer olaylar yığınıyla ilişkileri çerçevesinde canlandırabilecektir – kendisinin dahil olmadığı, ıskalanmış olaylarla.
Bir üzüm salkımındaki tanelerden biri ötekine benzemiyorsa, neden bir üzüm tanesini ötekine, ya da bütün ötekilere göre betimlememi, neden yenecek bir üzüm yapmamı istersiniz?

Sürrealizm Manifestosu

Dört bir yanımızda yankılanıyor elem çığlıkları. Enkazın üzerinde hazırlıyoruz eserimizi, savaşa savaşa yıldızlara varmaktır arzumuz.
Hiçbir sanat eseri, bu kadar derinden ve tutkuyla yaşamadıkça, doğamaz böyle bir elemden. Ancak kanın yolundan geçen eser kanı ışıldatabilir, yakalayabilir ve savunabilir, sonsuzu koparabilir.
Gençsek ve henüz tanınmıyorsak ya üç kuruş sadaka atarlar önümüze, ya da ölüme terk ederler.
İsim sahibi olmuşsak, paraları ve anlamsız arzularıyla bizi saf amaçlarımızdan döndürmeye çalışırlar. Nihayet mezarı boyladığımızda, gösteriş budalalıkları, leke sürülmemiş eserlerimizin üzerini altın yığınlarıyla örter.
Ressamlar, şairler, besteciler, bağımlılığınızdan ve korkaklığınızdan utanın, ve dışlanmış, itilip kakılmış, hakkı ödenmemiş köle kardeşlerinizin safına katılın.

Ludwig Meidner

Manifesto fikri olmadan aydınlanmanın diyalektiği işlemez. Ancak manifesto olgusu; yani, manifestonun kendinden hoşnut birtakım fikirler yerine, bir mücadele tarihine gönderme bulunması, modernliğin eksenini değiştirir. Böylece manifesto, modernliğe özgü demokrasi riyasının barındırdığı sakatlıkları teşhir eder.
İnsanlığın geleceğini bize bildirecek olanlar, Altın Çağı geçmişten geleceğe taşıyacak olanlar, hayal gücünün sahibi sanatçılardır.

Saint-Simon

Sanat, sonsuzun, beden ile cinselliğin sonlu sefilliğine ulvi zülulu değildir. Sanat, tersine maddi bir çıkarma işleminin sonlu araçlarıyla, sonsuz bir öznel dizinin üretilmesidir.
Şu zamana kadar edebiyat, düşüncelere dalmış hareketsizliği, esrimeyi ve uyuşukluğu yüceltiyordu; biz şimdi saldırgan hareketi, hararetli uykusuzluğu, uygun adım marşları, ölümcül sıçrayışı, tokatlamayı ve yumruklamayı göklere çıkarmak istiyoruz.
Başta Hegel’in, 1990’larda ise Arthur Danto’nun ortaya attığı ve bu derlemedeki manifestosunda Allan Kaprow’un da değindiği “sanatın felsefeye dönüşerek kaybolması” gibi teoriler karşısında Badiou, sanatın özerk gücünü, politik etkinliğini savunuyor. Sanatın duyusal saflığını, sanatın gerçekliğinin yerini alma eğilimindeki bir estetik söylemin etkisinden kurtarmaya çalışıyor.
Bugün bir yandan postmodernist sanat, taklit ya da tahrip ederek modernist estetiği yağmalayıp tarihsizleştirirken; diğer yandan, sanatın hakikatine, tarihe ve eleştiriye inananlar, tarihin bu en çılgın, en aykırı, en şiirsel deneyimini harıl harıl restore ederek, onun büyüsünü sürdürmenin yollarını arıyorlar. Bu yolda, başta sanatçıların eserleri olmak üzere, kitaplar, dergiler, gazeteler, fotoğraflar, yazışmalar, notlar, defterler, çizimler, eşyalar, kayıtlar ve her türlü sayısız belge didik didik ediliyor. Ama bunlar arasında en hakikileri, kuşkusuz manifestolar. Onlar hem birer metin, hem de birer olay. Sanat dininin hem duaları, hem bedduaları.
&‘Komşunu sev’ ilkesi, gerçekte ikiyüzlülüktür. &‘Kendini tanı’, bir ütopyadır, ama daha kabul edilebilir bir yanı da yok değildir bu sözün, çünkü kötülüğü barındırır.
Cinsel arzu ve sanat birlikte doğmuştur. Ve erotizm, üremek gibi akılcı, faydacı bir yaklaşımla açıklanamaz çünkü ilkesi hazdır; aynen oyun gibi, büyü gibi, sarhoşluk gibi, baştan çıkarma gibi – ve tabii sanat gibi.
Bilince ait olan her şey yıpranır. Bilinç dışına ait olan, bozulmamış olmayı sürdürür. Ama bir kez serbest bırakıldığında o da yıkılıp harap olmayacak mıdır?
İnsan, tası tarağı toplayıp insanın tarafına geçmelidir. Zayıflığa, çocukça davranmaya, aşağılık fikirlere, uyuşukluğa, aylaklığa, mezarlıklara çiçek koymaya, iki jimnastik dersi arası medeniyet derslerine, hoşgörüye, gizli düşmanlara paydos!
Tüm fikirleri alkışlarım, ama yalnızca beni ilgilendirenleri, başka bir şeyi değil, etrafında uçuşanları değil, fikirlerden çıkar sağlamak midemi bulandırır.
Her insan hata yapar, ama en büyük hatalar, yazılan şiirlerdir.
Bilince ait olan her şey yıpranır. Bilinç dışına ait olan, bozulmamış olmayı sürdürür. Ama bir kez serbest bırakıldığında o da yıkılıp harap olmayacak mıdır?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir