İçeriğe geç

Sağduyu Kitap Alıntıları – Thomas Paine

Thomas Paine kitaplarından Sağduyu kitap alıntıları sizlerle…

Sağduyu Kitap Alıntıları

Krallar .; onlar kendi yaratıcılarının tanrıları olmuş.
Toplum ihtiyaçlarımızın ürünüdür, yönetimse kötülügümüzün; .. biri ilişkileri teşvik ederken öteki ayrılıklar yaratır.
Kesin bir hedefe doğru kararlılıkla yürüyebiliriz.
Zira zaman akıldan çok daha dönüştürücüdür.
İmansızlık sadece inanç veya inançsızlıktan ibaret değildir; inanmadığı şeye inanıyormuş gibi görünmeyi de kapsar.
.
Bir şeyi yanlış düşünmemek gibi uzun bir alışkanlık, ona yüzeysel bir haklılık görüntüsü verir ve ilk başta geleneği savunmak için müthiş bir haykırışa yol açar.

Ama kargaşa kısa sürede diniyor. Zaman, akıldan daha çok dönüşüm sağlar.

Saçmalık o kadar büyük ki insanın gülecek hali kalmıyor.
Koca bir tokat lazım size!
En iyi zaman içinde bulunduğumuz zamandır.
İnsan kaybedecek ne kadar çok şeyi varsa o kadar az girişken olur.
Sadece zorbalığa değil, zorbanın kendisine de karşı gelmeye cesaret et, dikil karşısına!
Öfkemizi diri tutan yaralar bizi adaleti aramaya zorlamazsa hırsız ve katil genellikle cezadan kurtulur.
Tabiatın unutamayacağı yaralar vardır, unutursa artık tabiat olamaz.
Aklımızın güvenmeyi yasakladığı ve bin bir yarayla delik deşik olmuş duygularımızın bize nefret etmemizi söylediği kişilerle dostluk hakkında konuşmak deliliktir, budalalıktır.
İnsanlar önlerini göremiyorlar.
Ayrımların olmadığı yerde üstünlük de olmaz, mükemmel eşitlik şeytana uyulmasına izin vermez.
Tabiat hiçbir yerde uyduyu gezegeninden büyük yapmamıştır.
Bu katillerle el sıkışabiliyorsanız, o zaman siz koca, baba, dost veya sevgili olmayı hak etmiyorsunuz demektir ve şu hayatta istediğiniz kadar makam, unvan edinin, bir ödleğin kalbine ve bir dalkavuğun ruhuna sahipsinizdir.
Lafların da hiçbir anlamı olmayabilir.
Yabaniler bile yavrularını yiyip bitirmez, vahşiler aile içinde savaşmaz.
İçinde bulunduğumuz bu zamanda olacak şeylerden aşağı yukarı herkes etkilenecektir.Belki zamanın sonuna kadar.
Gelmiş geçmiş bütün taçlı kabadayıları toplayın, toplum karşısında ve Tanrı’nın gözünde dürüst olan tek bir adam bulamazsınız.
İnsanlar ortaya çıkıp anlamadan etmeden bazı laflar telaffuz ediyor.
Bir yönetim ne kadar cumhuriyete yaklaşırsa kralın da o kadar az işi olur.
Açgözlülük her ne kadar insanı muhtaç bir yoksulluktan korusa da, genellikle onu zengin olamayacak kadar çekingen kılar.
İnatçı bir önyargılılık içindeyken kendimize karşı da adil olamayız.
Bir kral nasıl olur da halkın güvenmeye korktuğu ve hep kontrol etmek zorunda olduğu bir güçle iktidara gelir?
Mutlak iktidar hırsı, monarşinin kapıldığı doğal bir hastalıktır.
Bir şey ne kadar basitse düzensizliğe o kadar az meyilli olur ve bir düzensizlik durumunda en kolay tamir edilen de o olur.
Bir insan, ömrü boyunca çalışıp bir şey başaramayabilir.
Tek bir insanın gücü ihtiyaçlarına kıyasla öylesine azdır; zihni, sonsuz yalnızlığa o kadar az uygundur ki, kısa sürede bir başkasının desteğini, yardımını istemek durumunda kalır.
Toplum ihtiyaçlarımızın ürünüdür, yönetimse kötülüğümüzün.
En büyük bireysel mutluluk toplamını millete en az bedeli ödeterek yaratacak yönetim şeklini keşfedenler çağların minnettarlığını hak ederler.
Bizim planımız sonsuza kadar barıştır.
Şimdi insanlığı araştıranlara şunu sormak istiyorum: Temsil ve seçim, tek bir insan grubunun eline verilemeyecek kadar büyük bir güç değil midir?
Uzun ömürlü dostluklar, sağlam bir pazarlık ve doğru bir hesapla kurulur.
Öyleyse en iyi zaman içinde bulunduğumuz zamandır
İnsanoğlu yaratılış düzeninde en başta eşit doğar, bu eşitlik ancak daha sonra ortaya çıkan bazı durumlar yüzünden bozulabilir; bunun müsebbibi bebe büyük ölçüde, zengin ile yoksul arasındaki ayrımlardır; kulağa pek kötü gelen tahakküm ve açgözlülüğe daha gelmeden böyledir bu. Tahakküm genelde zenginliğin bir sonucudur, zenginliğe giden bir araç hiç olmamış ya da ender olmuştur; açgözlülük de her ne kadar insanı muhtaç bir yoksulluktan korusa da, genellikle onu zengin olamayacak kadar çekingen kılar.
Aklımızın güvenmeyi yasakladığı ve bin bir yarayla delik deşik olmuş duygularımızın bize nefret etmemizi söylediği kişilerle dostluk hakkında konuşmak deliliktir, budalalıktır. Günbegün onlarla aramızda kalan son akrabalık kırıntıları da dökülüp giderken, ilişkinin miadı dolarken muhabbetin artacağını veya geçmişte olanların on katı fazla ve büyük kavga konusu varken daha iyi bir mütabakata varacağımızı ümit etmek için en ufak bir neden olabilir mi?
Ey bizi ahenkten, mütabakattan söz eden sen, bize kaybolan geçmişimizi geri verebilir misin?
Şimdi ellerindeki tek şey özgürlükleri; önceden keyfini sürdükleri şeyleri özgürlüklerine feda ettiler ve artık kaybedecek hiçbir şeyleri kalmadı, artık herhangi birine boyun eğmeye tenezzül etmeyeceklerdir.
Bu, puta tapmayı yaymak isteyen şeytanın en verimli icadıydı. Putperestler ölen krallarını kutsallıkla onurlandırdılar, onlardan sonra gelen Hristiyanlar da yaşayan krallarına aynısını yaparak bu tasavvuru bir adım ileriye taşıdılar. Büyük bir görkem içinde toprağa karışan bir solucana verilen kutsal efendi sıfatı Tanrı’ya ne büyük saygısızlık!
Zaman, akıldan çok daha dönüştürücüdür.
Toplum ihtiyaçlarımızın ürünüdür, yönetimse kötülüğümüzün; toplum, hepimizin teessürlerini birleştirerek mutluluğumuza olumlu yönde katkıda bulunurken yönetim, zaaflarımızı sınırlandırmak suretiyle mutluluğumuzu olumsuz yönde etkiler. Biri ilişkileri teşvik ederken öteki ayrılıklar yaratır. Biri hamidir, öteki cezalandırıcı.
Öyleyse en iyi zaman içinde bulunduğumuz zamandır.
Sağduyu, bizi kontrol altına alma çabası içinde olan bir gücün, bizi savunacak en son şey olduğunu söyleyecektir .
Izdırap sahnesinden uzakta yaşamak pek çokları için iyi talihtir.
Gelmiş geçmiş bütün taçlı kabadayıları toplayın, toplum karşısında ve Tanrı’nın gözünde dürüst olan tek bir adam bulamazsınız.
Burada dünyadaki mevcut krallar ırkının onurlu bir kökeni olduğu varsayımı söz konusudur; halbuki eski çağların üzerindeki karanlık örtüyü Kaldırıp krallarının ilk atalarının izini sürdüğümüzde sağa sola saldıran bir çetenin kabadayı reisiyle karşılaşmamız büyük bir ihtimalin de ötesindedir; muhtemelen bu reis, vahşi hareketleri veya kurnazlıktaki mahareti sayesinde o yağmacılar sürüsünün şefi olmuştur ve güç kazandıkça, yağmalama alanı genişledikçe kendi halinde savunmasız insanlara büyük korkular salmış ve sonra onları düzenli haraca bağlayarak güvenliklerini satın almaya zorlamıştır.
Çocukluktaki samimiyet ve kötü kaderde ortaklaşan dostluk, diğer her şeyden uzun ömürlüdür .
İnsan, kaybedecek ne kadar çok şeyi varsa o kadar az girişken olur .
Kralın savaş yapmak ve ülke topraklarını sağa sola vermekten başka pek az işi vardır; daha basit ifade etmek gerekirse, asıl işi ülkeyi yoksullaştırmak ve halkın arasına kara kedi sokmaktır. Yılda sekiz yüz bin sterlin alan bir adam için pek hoş bir iş doğrusu, buna ilaveten insanlar ona tapıyor! Gelmiş geçmiş bütün taçlı kabadayıları toplayın, toplum karşısında ve Tanrı’nın gözünde dürüst olan tek bir adam bulamazsınız.
İlk günah ile yönetimin babadan oğula geçmesi birbirine paraleldir.
Nasıl hakim bir tarafgirliliğin etkisi altındayken başkalarına adil olabilecek uygun bir konumda olamıyorsak, inatçı bir önyargılılık içindeyken kendimize karşı da adil olamayız
Gözlerimiz istediği kadar gösteriş karşısında kamaşsın, kulaklarımız hoş seslerle baştan çıkarılsın, hangi önyargı irademizi çarpıtırsa çarpıtsın, hangi çıkar anlayışımızı köreltirse köreltsin, tabiatın ve aklın basit sesi şöyle der : Doğru olan budur.
İhtiyaç , yerçekimi gücü gibi yeni gelenleri kendine çekerek onları toplum olmaya sevk edecek, elde ettikleri karşılıklı nimetler, birbirlerine karşı mükemmelen adil oldukları sürece yasanın ve yönetiminin getirdiği zorunluluklara baskın çıkacak, onları gereksiz kılacaktır ; fakat sadece Tanrı zaaftan ari olduğuna göre, ilk yerleşimin ardından onları bir araya getiren ilk ortak güçlükleri aştıklarında kaçınılmaz olarak bir gün vazifelerini savsaklamaya, birbirlerine olan bağlarını göz ardı etmeye başlayacaklardır ve bu ihmalkarlıklar ahlaki erdemlerdeki kusurları telafi etmek amacıyla bir tür yönetim kurmanın gereğine işaret etmeye başlayacaktır.
Tek bir insanın gücü ihtiyaçlarına kıyasla öylesine azdır, zihni, sonsuz yalnızlığa o kadar az uygundur ki , kısa sürede bir başkasının desteğini, yardımını istemek durumunda kalır.
Zira zaman akıldan çok daha dönüştürücüdür.
İnsanın cenneti yaratandan başka efendisi yoktur, seçim ile ortak menfaatin buyurduklarından başka.
Gelmiş geçmiş bütün taçlı kabadayıları toplayın, toplum karşısında ve Tanrı’nın gözünde dürüst olan tek bir adam bulamazsınız.
Monarşi ve veraset, sadece şu veya bu krallığı değil dünyanın tamamını yaktı yıktı, kana buladı.
Dizginlenmediği sürece bir krala güvenilmez, başka bir deyişle mutlak iktidar hırsı, monarşinin kapıldığı doğal bir hastalıktır.
Koca bir tokat lazım size!
“Kökeni eskilere uzanan, yanlış bir şey düşünmeme alışkanlığı ona yüzeysel bir doğruluk görünümü verir ve başta, geleneği savunan muazzam bir protestoya neden olur.”
İçinde bulunduğumuz anın tarihte eşi benzeri yok; şu ana kadar böyle bir vaka hiç yaşanmadı, olayların nasıl gelişeceğini kim söyleyebilir?
Neden başkası için savaşalım da kendimiz için savaşmayalım?
Tabiatın unutamadığı yaralar vardır, unutursa artık tabiat olamaz.
İnsanlar önlerini göremiyorlar.
Ayrımların olmadığı yerde üstünlük de olmaz, mükemmel eşitlik şeytana uyulmasına izin vermez.
İnsanlar sadece isim değiştirerek düşmanken dost olmaz.
Diyelim ki sorunlar şimdilik halloldu, peki sonra ne olacak?
“Ölümcül nefret yaralarının bu kadar derin olduğu yerde hakiki mutabakat asla yeşeremez.” John Milton
Amerika’nın anavatanı İngiltere değil Avrupa’dır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir