İçeriğe geç

Sabah Uykum Kitap Alıntıları – Ahmet Batman

Ahmet Batman’ın kitaplarından Sabah Uykum Kitap Alıntıları sizlerle.

Sabah Uykum Kitap Alıntıları

Hoşlandığın kadına papatyalar vermelisin hatta vermesen de olur, “Şu topraklarda bir yerlerde senin için yaşayan papatyalar var” desen yeter. İşte o papatyalar nasıl yerinde güzelse sen de benim yanımda öyle güzelsin.
Bizi koparmasınlar.
Sarılacak birinin olmaması büyük eksiklik.
Sabah uykusu kadar sevebileceği biri lazım insana. Sen gibi, senin gibi, biraz da sana benzeyen.
Gitmek isteyeni ve gideni hiçbir söz getirmez, bilirim ama umut hep hayatın içinde.
Herkesin acısı kendine.
Ben ne yaptığımı bilmeden,
çok uçsuz bucaksız sevmişim seni.
Yolun açık olsun, en çok da bana dönen tarafın.
Bazen aklıma geliyorsun, gelme.
Özlemedim, gözüme fotoğrafın kaçtı.
Ben seni kokunu bilmeden, dokunmadan, hissedemeden sevdim. Bir papatyanın yaşaması gibi… İşte bu tam olarak dünyanın en güzel kokusundan vazgeçmekti.
Gidene kadar saklar gözler o yaşı ve arkanı döndüğünden göremezsin sen kalanın yaşını…
Hayallerine ulaşmak için her yolu mubah sayma, çocuk.
Bu dünya da sadece toprağın altında yat.
Görenler yalnızım sanıyor ;sensizlik nedir bilen yok.
Dünyadaki en güzel kokulardan biridir papatya kokusu ancak o kokuyu duyabilmek için papatyanın kökünün topraktan ayrılması şarttır. Buna en güzel ölüm kokusu da denebilir. Hangi ölüm bu denli güzel kokabilir ki? Peki, böyle bir koku için papatyaya kıyılır mı?
Bazen bir mesajla mutlu olursun. Cümleler gülümsetir seni… Bazen yıkılırsın bir
mesajla, gelen bir mesaj değil ayrılıktır.
Gitmen gerektiğini hissettiğinde kalmayacaksın. Kaldığında acı da seninle kalıyor, anıların da…
Hoşça kal ama seviyorum lan seni.
Ben senden geçerim de şarkılar izin vermiyor.
İnsan bir kere ölür derler, insan bir kere ölmez. İnsan sadece bir kere yok olur. Toprak olur, kül olur ama insan bir kere ölmez. Defalarca ölebilir, defalarca doğabilir. İnsan yeteneklidir; hiç olmayacak biri için bütün bir hayatını mahvedebilir.
Benim gidişlerim, sende bıraktığım sevişlerim, duyulur diye sustuklarım var. Senin neyin var?
Biraz kırgınsın, ya benim kırgınlığım…
Benim kırgınlığıma bir – az…
Konuyu sana getiren çok şey var ama seni bana getiren bir şey yok.
İlla yarım kalacaksak, yarım sende kalsın.
Önce düşüm, sonra gülüşüm olabilirdin. Sen önce sızım, sonra hayırsızım olmayı seçtin.
Nefes alır gibi özlediklerimiz, bir ömür kalbimizde gizlediklerimiz var.
Ben seni kilisenin kapısında cevşen satan dedenin umuduyla sevdim. “Amca buraya müslümanlar gelmez, burada boşuna satmaya çalışma bunları, istersen bir caminin önüne git” dedim. “Ben bunları satmayı düşünmüyorum evlat, insanlar kiliseye girerken bu adamın elindekiler ne diye düşünsünler istiyorum. Caminin önünde elbette cok fazla kişi alır bu cevşenleri, çünkü onlar zaten ezbere yaşıyorlar, düşünmüyorlar artık, inançları var ve peşinden gidiyorlar. Sorgulamaktan vazgeçmişler, bunun içinde yazanı kontrol bile etmeden boyunlarına takarlar” dedi.
Aşk bir çesit hastalık ve aklın baştan gitmesi olarak düşünülürse,
aşk bir deliliktir.
Şimdi kendimden saklandığım bir yerdeyim. Cümleler seni çağırıyor, gitmeye üşengecim. Çayım soğudu, bardaklar seni özlemiş. Şarkılar notasız artık, kırılmışlar sanki gülüşüne… Ben bugün dört satırlık yazılar yazıyorum gidişine, ben bugün bitmiş olan her şeye içiyorum; sana, sensizliğe, bize, bizsizliğe…
Hayat yeni başlangıçlara gebe bir yer. Ölene kadar hep yeni başlangıçlar yapacağız ve bu başlangıçlar için cebimizin yeni umutlarla dolu olması gerekiyor. Umutlu olmak, beynimizin olumlu tarafını kullanmaktır. Ve umut çoğu zaman insanın her şeyidir.
Tüm samimiyetimle şunu söylemek isterim; etrafınızda hiç insan yokken ne kadar yalnızsanız, çok insan olduğunda da o kadar yalnız olabiliyorsunuz.
Bende fırtına koparken sende olmayan rüzgârlar neden?
Bazılarına Dünya’yı versen Mars’ı ister.
Gitmen gerektiğini hissettiğinde sakın kalma.
Ellerin başkasına benim kadar yakışmaz, bilirim.
Sen benim papatya falımsın, koparmaya kıyamadığım.
Hayat kısa ve gözler yalan söylemez.
Çarpım tablosundan farkın yok, kolaysa sen unut iki kere ikinin dört ettiğini…
Herkes iyi niyetli değildir, bazıları mutsuz olmanı ister.
Aşk öyle bir şey ki; binlerce ağır cümle ile gidemiyorsun ama bir lafı ile kapısına koşuyorsun.
Nefes alır gibi özlediklerimiz, bir ömür kalbimizde gizlediklerimiz var.
Dün gece uyumadım seni sevdim, haberin yoktu.
Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık.
Çünkü bu kahrolası hayatta herkesin bir hayali var.
Benimki de sensin işte.
Seni bana getirmeyen yolların da bir bildiği vardır.
Dün gece uyumadım seni sevdim, haberin yoktu.
Gitmen gerektiğini hissettiğinde kalmayacaksın.
Sevgiyi taşımak yürek ister, bazıları işte bu eksiklikten dolayı kaçar gider. Onların sadece kan pompalayan bir kalpleri vardır. Yürekleri yoktur.
Belki başka bir zaman yine karşılaşırız. En azından ben öyle inanmak istiyorum. Bence karşılaşmamız gereken çok fazla konu var. Seninle ne şekilde olursa olsun yeniden karşılaşmak isterim. Toprağın altı üstü fark etmez. Ben seni her şekilde yeniden severim.
Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir.
belki hepimiz aynı varlığa, aynı güce sahip değiliz ama
hepimiz bir kalbe sahibiz
Ben ne öğrendim biliyor musun? İnsan hiç unutmadığı birini hatırlayamazmış.
Gitmen gerektiğini hissettiğinde sakın kalma.
Belki hepimiz aynı varlığa, aynı güce sahip değiliz ama hepimiz bir kalbe sahibiz.
Geç kalma huzurum, bekleyenin var.
❝Başkasında bulamadığım huzurumsun.❞
İnsan binlerce hayattan geçer ama birinde kaybolur.
Üzerinden zaman geçtiğinde alışıyorsunuz ve kabulleniyorsunuz…
Belki de sadece bu yüzden zaman her şeyin ilacıdır.
Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir.
Bana cümleler bırak, okudukça sen olayım.
Ben seni sana atamadığım, senin okuyamadığın mesajlarda sevdim.
Yolun açık olsun , en çokta bana dönen tarafı….!
Senden sonra ile başlayan cümleler olmasın hayatımda, senle birlikte kalsın bütün cümleler.
İnsan hiç unutmadığı birini hatırlayamazmış..
Ben beni bilirim. Sözüm de, gözüm de sende.
Sen Kime karıştırdın bakışlarını, sen kimdesin böyle ?
Hayallerine ulaşmak için her yolu mubah sayma , çocuk. Bu dünyada sadece toprağın altında yat….!
Dünyadaki en güzel kokulardan biridir papatya kokusu.. Ancak o kokuyu duyabilmek için papatyanın kökünün topraktan ayrılması şarttır. Buna en güzel ölüm kokusu da denebilir. Hangi ölüm bu denli güzel kokabilir ki? Peki, böyle bir koku için papatyaya kıyılır mı?
Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik.
Sanki bir gün,
benim olacakmışsın gibi sevdim seni.
Çünkü köpek miyavlamaz, kedi havlamazdı ve yılanın yapabildiği sokmaktı. O yüzden insan hayvanlardan emin olabilir ama insanlardan asla.
Bankalarda milyonlarca dolar para dururken ; çocuklar neden açlıktan ölüyor? Bunun cevabını verebilecek bir tek insan bile yok.
Elma dersem çık, armut dersem çıkma diye öğrettiler bize… Benimle elma lütfen.
Düşüm değil gülüşüm ol.
Gitmen gerektiğini hissettiğinde kalmayacaksın. Kaldığında acı da seninle kalıyor, anıların da…
Hoşça kal ama seviyorum lan seni.
Bazen aklıma geliyorsun, gelme.
Herkesin bir hayali var benimki artık sen değilsin.
Gel desen gelemem, uzaklar güzel.
En uzak yerden kalbine saklanmak güzel.
❝Ben hiç gidemem ki senden;
Ben sana kalmaya geldim,
Seni yanıma almaya geldim….❞
İçimden bir cümle geçiririm, şarkılar değişir..

“Sorma utanırım, sorma söyleyemem, Sorma nöbetlerdeyim başım duman…

Alışkanlığımsın,
Yalnızlığımsın,
Dünümdeki çocukluğum,
Yarınımdaki ihtiyarlığımsın.
Belki başka bir zaman yine karşılaşırız. En azından ben öyle inanmak istiyorum. Bence karşılaşmamız gereken çok fazla konu var. Seninle ne şekilde olursa olsun yeniden karşılaşmak isterim.
bazen kendinizi aptal hissetmek pahasına sizi mutlu edecek şeyi yapın
Hayatta her zaman sizi ve anlayışınızı değiştirecek insanlar çıkar karşınıza, önemli olan şu; siz değişmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz?
Geç kalma huzurum , bekleyenin var.
İnsan kendini aptal hissettiğinde aptal olmamak için çabalar ve aptalca davranışlardan kurtulur ama kendini çok akıllı sanıyorsa her zaman aptallık yapmaya meyilli olur.Bazen aptal yaşayın mutluluk verir.
Ama umut hep hayatın içinde…
Uzaktan sevmekti bizimkisi…
Hayatındakileri sev, sonra çok özlüyorsun ve öyle dolmayan boşluklar oluyor ki içinde…
Klavyedeki boşluk tuşunu görsen ağlıyorsun.
Belki başka zaman yine karşılaşırız, en azından ben öyle inanmak istiyorum. Bence karşılaşmamız gereken çok fazla konu var, seninle ne şekilde olursa olsun yeniden karşılamak isterim, toprağın altı üstü fark etmez, ben seni her şekilde yeniden severim…
İnsan hiç unutmadığı birini hatırlayamazmış.
Hayat deyip geçemiyorum, herkes biraz sevilmek ister ve sevmek ister, birinin farkında olmak ister ve biri için vazgeçilmez olmak ister. İnsan hayalleri ve sevebildiği kadar insandır.
İyi hissediyorsan bırak kendini gökyüzünden aşağı , kimse tutmasın…
Seni bana getirmeyen yolların da bir bildiği vardır.
Sizinle aynı yola çıkıp sizi yolda bırakanları tekrar yolunuza katmayın.
Canımızı en çok acıtan şey hayal kırıklıklarımız.
Ben anlam veremiyorum yani neden bittiğine değil madem bitecekti neden bu kadar hevesli başladık ? Ben ikimiz deki bu hevese anlam veremiyorum. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığını çok iyi biliyorum. Ya çok yanlış zaman da karşılaştık yada karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik..
Üzerinden zaman geçtiğinde alışıyorsunuz ve kabulleniyorsunuz …
Belki de sadece bu yüzden zaman her şeyin ilacıdır.
Neden hep aşıklar bekler , bir hasret içindeler, bir umut , insan sevdiğine sarılmak ister ama uzaktadır ;Çünkü seven bekler , umut eder , resimlerine bakıp her sabah günaydın, akşamları iyi geceler der , ona sımsıkı sarılır aşkın bir kısmı beklemek demek ….!
“AŞK ” iyiki var ..! ♡♡
Her sorun , zaman aşımına uğramış bir sorundur.
Elmacık kemiklerini ayrı, gülüşlerini, saçlarını ayrı sevdim.
❝Dün gece uyumadım seni sevdim, haberin yoktu…❞
Geç kalma huzurum, bekleyenin var.
Senin gözlerin ağlamaya programlı.
Ben seni çok benimsemişim, çok katmışım kendime farkında olmadan. Benimki hiç biz olmayan bir şeyi sahiplenmekmiş. Ben ne yaptığımı bilmeden çok uçsuz bucaksız sevmişim seni.
Sarılacak birinin olmaması , ne büyük bir eksiklik ….!
Aslında var ama uzakta .
Dokunmak her zaman hissettirmez , hissedemezsin.
Sevdiğiniz adamın üstüne ” BU BENİM “yazın . Kimse dokunmasın….!
❝Beraber atlasak denizlere. Sen benim can simidim olsan. Hem korkmana gerek
yok; martılar beni çok sever, deniz de öyle. Bir sen yoksun işte, bir de ikimizin diyebileceğim bir şarkı yok. Onlar dışında her şey yolunda. Her şey..
Hiçbir şey yolunda değil yani…❞
Sevmek istersen buradayım. Orası neresi diye sorma. Burası senden gidemediğim yer.
Konuyu sana getiren çok şey var ama seni bana getiren bir şey yok.
Hani derler ya; “adam gibi”, işte adamın gibisi olmaz. Ya adamdır ya değildir. O yüzden bir kızın sevgilisi olması hayatında bir adam olduğu anlamına gelmez. Belki hayatına giren sadece “gibi”dir.
Herkes iyi niyetli değildir, bâzıları mutsuz olmanı ister.
Bizim daha fazla ekmeğe, daha fazla suya ihtiyacımız var. Her şeyden önce daha fazla sevgiye ihtiyacımız var.
Yanımda bulamadığım, hayatıma katamadığımsın.
Ben hiç gidemem ki senden, ben sana kalmaya geldim, seni yanıma almaya geldim.
İnsan binlerce sokaktan geçer ama birinde kaybolur işte o zaman başka bir hayata karışamaz. Birinde kaybolmak böyle bir şey ve her insanın çıkmaz bir sokağa ihtiyacı var, kalbinin yolları bulamadığı sokaklara…
İyi hissediyorsan bırak kendini Gökyüzünden aşağı , kimse tutmasın …
Konuyu sana getiren çok şey var..
Ben senden geçerim de şarkılar izin vermiyor…
Uzaktan sevmekti, bizimkisi…
…Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir..
Hayat kısa ve gözler yalan söylemez..
belkide gerçek ayrılık, bir daha hiç bir yerde yüzünü
görememektir.
İlişkilerin öğrettiği çok şey var, mesela kimseyi hayatına tüm benliğiyle katmayacaksın.
Bedelini ödemeden hiçbir şeye sahip olamayız.
Özlediğim kadarsın…
Bugün içinde ikimiz olan bütün hayalleri rafa kaldırdım.
Elbette aşkın sorgusuz hali başkadır, ki aşk sorgusuz yaşanır ama pişmanlığı hep sorgudur.
Hayat radyo gibidir, karşına yeni insanlar çıkarır ve hepsini sevemezsin…
Her şeye herkese yabancılaşmışken sadece seni vatan bilip seninle yaşamak istiyorum..
Acı insanın kendini bağlar ama bazı kişisel gelişim yazarları sevmek ve sarılmakla bütün acıların sonlanacağını söyler. Bu en büyük yalandır. Sarılmak muhteşem bir his, muhteşem bir sahipleniş ve muhteşem bir kabul ediş… Sevmek her şeyin ötesinde belki de… Acı ise her şeyin üstünde, zeytinyağı gibi her şeyin üstünde… Acı dibe çökmez, hep gözünün önündedir ve öyle acıların olur ki hiçbir sevgi iyileştirmez. Çok canı yanan bir insana gidin sarılın ve onu sevdiğinizi söyleyin. Geçti mi acısı? Geçmedi, sadece anlık bir his kaybı oldu. Bu kırmızıbibere çok acın var ama seni seviyorum demek gibi ve o biber hep acı. Sadece sevdiğiniz için anlık bir his kaybı oldu, yediniz ama yandınız.
Mutluluk hep başka yerlerde arandığı için bulunamayan bir şey. Kısa vadeli
mutlulukların hastayız. Aşk gibi, hoşlanmak gibi, küçük heyecanlar gibi… Dünyanın en
zengin insanı olabilirsin, sayamayacak kadar çok paran olabilir ama bilirsin ki para
yenen bir şey değil. Şunu anlamıyorum ben mesela. Bankalarda milyonlarca dolar para
dururken; çocuklar neden açlıktan ölüyor? Bunun cevabını verebilecek bir tek insan
bile yok.
Ölmesin işte o çocuklar. Bankalarda, kasalarda duran paranın kimseye faydası yok.
Bizim daha fazla ekmeğe, daha fazla suya ihtiyacımız var. Her şeyden önce daha fazla
sevgiye ihtiyacımız var.
Bazıları acı vermeye gelir hayatımıza, önce alıştırırlar, sonra başkalarıyla yarıştırırlar. Sen kusursuz seversin oysa… O bilir senin ne denli iyi biri olduğunu ve giderken biraz da olsa kızarır yüzü. Sen daha iyilerine layıksın, der. Gerçekten de öyle. Sen daha iyilerine layıksın. Gidenin arkasından üzülmen bile bunun kanıtıdır. Rüyanda onu görmen bile senin daha iyilerine layık olduğunu gösterir. Sonuçta herkes aşkı bir süre taşıyabilir, mesele sevgiyi taşımak. Sevgiyi taşıma yürek ister, bazıları işte bu eksiklikten dolayı kaçar gider. Onların sadece kan pompalayan kalpleri vardır. Yürekleri yoktur.
Asıl değerli olan neydi? İnsandı. Sendin. Aynada gördüğündü değerli olan. Her haliyle kabul ettiğin kişi yine sendin. Sen aslında bir bardak çaydın, bir bardak su, bir bardak da yalnızlık. Belki defalarca öldün hiç hak etmeyen birileri yüzünden. Canını yaktılar, yaranı bile bile kanattılar. Aynı şeyi onlar da yaşadı. Onların da canı yandı. Bu dünyada herkesin canı yanar ve insan canı yandıkça acımasızlaşır. Ben kimseye alışamıyorum diyen insan acımasızlaşmaya başlamıştır ve acımasızlık korkunun çocuğudur.
Ben seni kilisenin kapısında cevşen satan dedenin umuduyla sevdim. “Amca
buraya Müslümanlar gelmez, burada boşuna satmaya çalışma bunları, istersen bir

caminin önüne git” dedim. “Ben bunları satmayı düşünmüyorum evlat, insanlar
kiliseye girerken bu adamın elindekiler ne diye düşünsünler istiyorum. Caminin
önünde elbette çok fazla kişi alır bu cevşenleri, çünkü onlar zaten ezbere yaşıyorlar,
düşünmüyorlar artık, inançları var ve peşinden gidiyorlar.

Bu sabah telefonun alarmından tam 7 dakika önce uyandım. Alarmdan önce uyanmış olmanın mutluluğu tarif edilemez. Aslında uykumu alamamıştım ama mutluydum.
Sabah uykusu kadar sevebileceği biri lazım insana.
Sen gibi, senin gibi, biraz da sana benzeyen…
Ve en önemlisi bir gün “nasılsın sabah uykum?” diye mesaj attığımda “Oha bu adam beni çok seviyor” diye düşünebilecek kadar zeki…
Şimdi kendimden saklandığım bir yerdeyim. Cümleler seni çağırıyor, gitmeye üşengecim. Çayım soğudu, bardaklar seni özlemiş. Şarkılar notasız artık, kırılmışlar sanki gülüşüne… Ben bugün dört satırlık yazılar yazıyorum gidişine, ben bugün bitmiş olan her şeye içiyorum; sana sensizliğe, bize, bizsizliğe..
Belkide sevmek; onun sesinin her şeyin üstünde olması demek. Belkide sevmek birinin sesini sevmek, düşünmek istemezken baştan sona hafızayı onunla donatmak demek. Belkide sevmek sen demeksin, sen demek sevmek demek. Sevmek istersen buradayım. Orası neresi diye sorma. Burası senden gidemediğim yer …
Bazı şeyler var böyle eskiyor, eski kıyafetlerimiz hani. Bazen giyemeyeceğimiz kadar eskiyorlar. Atmaya kıyamıyoruz seviyoruz yine de. Yenisi güzel oluyor, onu da seviyoruz ama eskisinden geçmek kolay olmuyor. İşte bir şeye alışmak, sevmek, kendine katmak bu. Geçememek hep alışkanlıktan.
Bu dünya için hepimiz birer kaçağız. Bir son var biliyoruz, bir şeyler için
sürekli çabalıyor ve ömrümüzden çalıyoruz. Yeniden doğmak mümkün
değil, en baştan başlamak gibi bir şansımız yok. İşte o yüzden eğer bir
gün karşıma çıkarsan, beni kendine saklar mısın?
Sen fena halde aşka benziyorsun, bana yazdırdıkların kadar güzelsin ve dünyadaki en güzel coğrafya senin yanın. Şimdi bana haritadan bir yer seç deseler, ben yine senin yanını seçerim. Belki de bu bir seçim değil tutsaklık. Sende kaybettiğim ruhumun beni çağırması gibi bir şey.
Uzaktan sevmekti bizimkisi. Birimiz kafeste birimiz son nefesteydi sanki . Yaklaşamamak, yaklaştığında dokunamamak, dokunsan bile yanına alamamak. Bizimkisi aşkım duran haliydi. Ben sana durdum, saatleri sana kurdum. Gülüşümü gelişine sakladım, gelişini belki son nefesime…
İnsan ölümden ne.kadar korkmuyorum dese de korkar. Ölmek yok olmaktır. Arkanda sayısız eser, şarkı, kitap, yada film bırakabilirsin ama öldüğünde yok olursun.mesela çok sevdiğin sahil kasabalarına gidemezsin. Gidip heybelide bir bardak çay içemezsin.
Hoşlandığın kadına papatyalar vermelisin hatta vermesen de olur ,
”şu topraklarda bir yerlerde senin için yaşayan papatyalar var” desen
yeter.

İşte o papatyalar nasıl yerinde güzelse sende benim yanımda öyle güzelsin.

Bizi koparmasınlar.

Elini benden başkası tuttuğunda ağlama sakın.
Koluna başkası girdiğinde ürperme.
Bize biz olmak yakışmadı. Belki bensizlik iyi gelir sana. Belki sensizlik mahveder beni.
İntikamını aldın ya için rahat olsun. Ben bir daha sevmeyi düşünmüyorum.
Aşk senden başka herkese yakışır
Aşk benden başka herkese yapışır
Ve aşk bizden başka her yerden geçer.
Aşk bizim köye küsmüş
Sen bana küsmüşsün.
Haberim yokmuş sen bir ‘düş’ müşsün
Her yana düşmüşsün de
Bir bana düşmemişsin.
Gitmek başkalarına karışmaktır, kalmak kendine bile karışamamaktır. Kim daha çaresiz? Kim daha umutsuz? Kimin gözyaşı daha masum? Arkandan baktın mı sen hiç? Bakamazsın değil mi? Sen kendi gidişini seyrettin mi hiç? Seyredemezsin ki…
Sen kendine şunu sormalısın:
“Ben değişmek istiyor muyum? Ben karşıma çıkan acıyı sevebilecek kadar güçlü müyüm?” Yoksa hep bir kaçak olarak yaşayıp suçu kadere mi atacağım? Hayat senin seçimlerin kadar genişler.
Ben aşkımı gazozdan hayallere bıraktım. Gazoz şişesinin içine sana olan aşkımı yazıp denize attım. Bilirim, denizi kirletmek ayıptır ama daha önemlisi içinde aşk olmayan bir hayat büyük kayıptır.
Belki de bir şarkının notaları olarak doğduk.
Seni şarkının sonuna, beni nakarat kısmına koydular belki…
Dillerde ben dolaştım ama hep sonum sen oldun.
Bitmeseydin iyiydi, lakin mümkün değildi.
Derler ya kalp her insanda bir tanedir, buraya eşini bulmaya gelmiştir. Peki burun? Oda mı eşini bulmaya geldi? Eğer burun olmasaydı, kalbin gerçekten eşini aradığını düşünebilirdim.
Ben seni çok benimsemişim. Çok katmışım kendime farkında olmadan. Benimki hiç biz olmayan bir şeyi sahiplenmekmiş. Ben ne yaptığımı bilmeden, çok uçsuz bucaksız sevmişim seni.
Hayatındakileri sev, sonra çok özlüyorsun ve öyle dolmayan boşluklar oluyor ki içinde… Klavyedeki boşluk tuşunu görsen ağlıyorsun. Bugün kendine bir iyilik yap ve sadece sev.
Mesela bana “Seni mutlu eden bir şey var mı?” diye sorsalar, kesin “kavun” derim. Normallik böyle bir şey. Bir de yalnızlık var tabii, duvarlar ve uykuyu da unutmayalım.
Gözlerin diyorum benden başkasına denk gelmiş. Öyle söylediler geçen gün, sen bana yalan söylersin ama onlar söylemezler. Senin gözlerin sadıktır bana, severler beni.
Senin hiç günlüğünle bile paylaşamadığın şeyler oldu mu? Mutlaka olmuştur, benim de oldu. Ben senden bahsetmedim günlüğüme. Oysa her gün seviyordum seni…
Aşk, adını koyamadığın duyguları sana yaşatan insana
aptal aptal bakmaktır. Yüzünün her kıvrımını ezberlemek ve onu bir
cumartesi akşamı gibi sevmektir.
Tüm samimiyetimle şunu söylemek isterim; etrafınızda hiç insan yokken ne kadar yalnızsanız, çok insan olduğunda da o kadar yalnız olabiliyorsunuz.
Senden sonra çalmadı telefonum ve gelen mesajlarda adın yoktu. Şimdi diyorsun ki canın yanıyor mu? Yanacak bir canım kalmadı, gel küllerimi süpür.
Beni ne kadar seviyorsun diye sorma.
“Dünyalar kadar” desem değil.
Ben seni bir damla su kadar seviyorum.
Muhtaç olduğunda anlarsın.
Ve unutma, ağ her zaman denizden küçüktür, illa kaçırdığın balıklar
olacak. Sen kaçan balığa üzülürken, balık kendi haline sevinecek.
Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir.
Öyle sıradan cümlelerle sevme onu. Yağmur’un ona çok yakıştığını söyle mesela…Bir ömür ne demek istediğini düşünsün…
Üzerinden zaman geçtiğinde alışıyorsunuz ve kabulleniyorsunuz…
Belki de sadece bu yüzden zaman her şeyin ilacıdır.
Seven bir adam dünyadaki en yakışıklı adamdır ve hiçbir zaman seven bir kadından daha güzelini bulamazsınız.
Bazılarına Dünya’yı versen Mars’ı ister. Sonrası yok tabii, kanaat sahibi olmayandan hiçbir şey olmaz.
Papatyalar sana benzer. Narin, soylu çiçeklerdir onlar. Öyle elden ele dolaşmazlar, herkesleşmezler.
Alışkanlığımsın,
Yalnızlığımsın,
Dünümdeki çocukluğum,
Yarınımdaki ihtiyarlığımsın.
Belki bu kitabın içinde seni anlayacak biri vardır. Belki de bütün sayfalar sana açılıyordur.
Sana gelemeyen ben, benden gidemeyen sen, sevildiğinde sevemezsin iki işi birden yapamazsın….

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir