İçeriğe geç

Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela Kitap Alıntıları – Fuzuli

Fuzuli kitaplarından Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela kitap alıntıları sizlerle…

Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela Kitap Alıntıları

Benden sonra dünyaya gelip şeriatime uyanlara ve gıyaben benim Peygamberliğimi kabul ve itiraf edenlere benden kıyamete kadar selâm olsun.
Adem oğlunun sıkıntısı, yaratıcıya yakın olduğu için, diğer canlılardan fazladır.

Yaratılışın ilk devrinde kanlı çeşmeden rızkı ayrılmış olup alçaklığın en ağrına tutulur. Ve gücü bulduğunda öğreticinin terbiyesindeki korkutuculukla ve öğreticiden göreceği kederle azaba uğrayıp bir müddet o sıkıntıyı çeker. Ve buluğa erişince geçimini temin ve kulluğun kendisine teklif ettiği şeyleri yapmak kaygısına düşüp bazen dünya sıkıntısı bazende ahiret korkusu ile huzursuz olur.

Fuzûlî kerbela olayı

Yahya bin Meaz-ı Razi bir gün niyaz ederken şöyle diyordu:

_ Yarabbi! Dünyadaki gelenek uyarınca, bir insan birini severse, her bakımdan sevdiği insan istediği gibi davranmayı gerekli görür ve onun dileğine kavuşmasını ister ne gariptirler sen sevgiyle üstün kıldığın bir insanı sıkıntı çektirerek yüceltirsin! Deyince ses geldi ki:

_ Ey Yahya! Benim yolum insanların tuttuğu yoldan aykırıdır. Onların sevgisinin belirtisi, acıma duygusu, benim sevgimin belirtisi ise, üzüntü ve sıkıntıdır.

Fuzûlî kerbela olayı

Peygamber sav.
Her bela için bir karşılık, her sıkıntı için bir lütuf verildiğinden, bela basamaktan yükseldikçe, lütuf dereceleri de yükselir buyurmuştur.

Her inanan kul, yaratılışı gereği bir sevgi fidanı gibi yetişir; kuşkusuz bu yüzden de üzüntü çiçeklerinin açılmasına neden olur.

Fuzûlî kerbela olayı

Taâlallah, bu ne ruhsâr-ı mergub-i dilâradır,
Ki dil derdinde âciz, can temâşâsına hayrandır.

( İlâhî bu ne güzel, ne de tatlı yüzdür ki,
Dil anlatmaktan âciz, gönül ona hayrandır.)

Karıncayı bile incitmem deme, bileden incinir karınca. Söz söylemek irfan ister, anlamak insan.
Adem, karşısında Havva’yı göremeyince öyle bir ağlayış sesi yükseltti ki, Cebrail’i depreme uğramış gibi titretti.
Söylendiğine göre Yakub evlatları, Yusuf’u bırakıp gittikten sonra sık sık dönüp gelir, onu durumunu sorup soruştururlardı. Bir gün malik adındaki tüccarın o kuyu civarına yolu düştü. Yusuf’u çıkarınca yakub oğulları bunu haber aldılar ve üzerine varıp :

Bu bizim kölemizdir diyerek onu Malik’e sattılar. Ve kendisine dediler ki

Bu kaçak kölenin ayağını bağlayın ve zincirsiz bırakmayın. Çünkü asi bir kuldur. Fazla yiyecek ve içecek de vermeyin.

Doğruluktan ayrılmayan Yusuf, onların bu sözlerini dinledikçe tasdik eder gibi görünür ve sabreylerdi. Yalnız ayağının bağlanıp zincire vurulmasına sıra gelince hiç durmadan ağlamaya başladı. Malik sordu :

Ey çocuk, kaçak köleye ayak bağı ve zincir lazımdır niye ağlarsın

Yusuf cevap verdi:

Ey Malik! Ben, bağ ve zincir için ağlamıyorum.. Ulu dergahın sultanı olan Hazret i Allah : bana uymakta inat edenleri, zincire çek! emrini vereceği gün hatırıma geldi. Bana bu cefaları layık görenlerin acaba o gün hali ne olur? İşte ben bunun için ağlarım..

Fuzûlî / kerbela olayı saadete ermişlerin bahçesi – hadikatü sueda

Rivayete göre, Mısır azizi, Yusuf’u Malikten alıp, Zeliha’nın hizmetine verdi. Zeliha Yusuf’a aşık olarak, ona sevgisini açtı.. Yusuf ise bu teklifi kabul etmediğinden iftiraya uğrayarak, zindana atıldı..

Cebrail, Tanrı tarafından gelip şöyle dedi:

Ey Yusuf! Bağlı olmaktan ve zindana düşmekten dolayı elem çekme ki, mücevher parçası, bir yere hapsedilip darlık çekmese, parlak yakut haline gelip sultanların başındaki taca süs olmazdı. Ve bir damla su, sedef kabuğunun darlığı içinde mahpus olmasa, şahlara layık inci olup sevgililere kavuşmaya yol bulamazdı.

Fuzûlî kerbela olayı

Hak ettiği halde halife olmaktan vazgeçen hz. Hüseyin, hz. Peygamberin türbesinin bulunduğu yerde yaşamayı seçti,hakkı olan halifeliği bırakarak bir köşeye çekildi. Buna rağmen, zalim insanlar, kıskançlık fırtınasının denizine saldılar, seçtiği yaşama biçime zulümle engel olup, onu ölüm girdabında yok ettiler.

Fuzûlî kerbela olayı

Eyüb Peygamber

Allah bütün mahzun kalplileri sever. Temiz gönlünü hüzün sevgisinin cevherleri ile doldurmuş ve Ben, kırık kalpli kimselerin yanındayım! İnancı, daima onun kalbinde yer etmişti.

Fuzûlî kerbela olayı

.

Adem, karşısında Havva’yı göremeyince öyle bir ağlayış sesi yükseltti ki, Cebrail’i depreme uğramış gibi titretti.

.

.
”el belâü lil vilâi kellehebü lizzehebi ”

Seven için bela, altın için ateşe benzer.
.

.
” ve leneblüvenneküm. ”

– Biz sizi elbette imtihan ederiz. (Bakara/155)
.

.
”Men ehabbe ev ehabbe subbe aleyhil belâu. ”

Her kim sevip aşık olursa, belaya uğramış olur
.

Yaratılışın bela ve sıkıntı evinde felakete uğrayanların ve aşıkların dostu Tanrı’nın sevgili kulu Adem (Aleyhisselam) Peygamberdir.

Rivayete göre, dünya kurulduğu zaman ulu Tanrı, Azrail’ e yeryüzünün her tarafından birer avuç toprak alınıp (batn-ı numan) denilen yerde bir araya toplanması için emir verdi. Ve bir buluta kırk gün o toprağın üzerine rahmet yağmuru döküp terbiyesi ile meşgul olması için emir verdi. Bu hizmetle görevlendirilen bulut, 39 gün elem denizi ile gam çeşmesinden nem aldı ve o toprağa rahmet yağmuru döktü. 40. Gün vade sona erdi. Bunun üzerine Kuzey Denizinden toplanmış damlaları bir araya getirip toprağın üzerine saçtılar, böylece mayalanma tamamlandı.

İnsanlığın kaderi gereği sıksık üzüntü rüzgarlarına maruz kalması ve sevinçli zamanları az olması bu sebeptendir.

Ademin Cennetten çıkarılmasına sebep, aşkın saldırıya uğraması idi. Aşk hakir görmeyi, kınamayı gerektirirse, hakir görenlere Darüsselam cennet münasip olmaz.

Aşka, sevgilisinden gelen cefa, vefa gibidir. Ondan habersiz olmak, sevdiğine eziyettir.

Hükmdür kim cemî’i halk-i cihân Melek ü ins ü cinn ü vahş ü tuyûr Akl ü nefs ü anâsır ü eflâk
Ulvî ü süflî ü inâs ü zükûr Tutalar mâtem-i Hüseyn-i Şehîd İdeler âh ü nâle tâ dem-i Sûr
Bu musîbetden olmayan âgâh Ola ahmed şefâ’atinden dûr Rûz-i haşr olmaya nassîbi anun Nazar-ı lutf-i Kirdigâr-ı Gafûr
Çeviri:
Melek, insan, cin, vahşi hayvanlar, kuşlar, akıl, nefis, unsurlar, gökler, yüce, alçak, dişiler, erkekler, kısacası, dünyadaki ütün yaratıklara Şehîd Hüseyin’in yasını tutmaları buyurulmuştur; hepsi, Sûr üfleninceye kadar yakınıp dursunlar. Bu musîbetten haberi olmayan kişi, Hazret-i Peygamberin şefaatinden yoksun kalsın; ceza günü ulu Tanrı’nın lütüflarına kavuşamazsın!
Âdem ki feza-yı âleme bastı kadem
Endûh ü belâya ol oldu hemdem
Mahsûstur âdeme belâ-yı âlem
Âlemde bela çekmeyen olmaz âdem
O vefasız ümmete yazıklar olsun ki; Ehl-i beyt’e ezayı reva gördüler. Ve Kur’an’ın mânasını değiştirmeyi kendilerine hak bildiler.
Bilmek gerekir ki Âdem’in devrinden Hatem-i Enbiyaya dek bütün asırlar ve şehirlerde bütün insan fertlerinin başına gelen bütün bela türlerini toplasalar Kerbela musibetinin binde birine karşılık gelmez. Ve inanmak gerekir ki diğer belaların hiçbirinin tasavvuru, Kerbela Olayı’nın tasavvuru kadar hakikat ehline tesir etmez.
Mazlumun gözyaşı rahmet bahçesini suya doyurur ve üzüntülü garibin gözyaşı seli amel aynasından keder tozunu siler.
Sonsuz saadet geçici nimetten iyidir ve Hakk ehli görünürde mağlup olsa da manada galiptir.
İmam Hüseyin (as) şöyle buyurdu: İlahi yakınlığın alameti mihnet ve bela helahili (panzehiri olmayan zehir) içmektir ve Ma’bud’un dergâhının kabul nişanesi ise çile ve eziyetin zorluklarına tahammül etmektir.
Kerbela Çölü’nün avarelerini anıp,
Gözyaşı yıldızı dökerek dünyanın dönüşü ağlar,
Felek yüzünden ağlama diyen ey gafil,
Felek bu olayda herkesten fazla ağlar.
Gerçekten de Şehit Hüseyin’in şehadet olayını anmak ihlas ve inanç kemâlinin yenilenmesine sebep olmasından dolayı ibadetin aynıdır (özüdür) ve Kerbela Mazlumu’nun musibet olayını tekrar etmek gaflet ehlinin uyanmasına neden olmasından dolayı saadetin kemâlidir.
O sorun bana tahtının sultanı, özünün niceliğinin güneşi Ali bendendir, bende O’ndanım doğusundan ışıldar, sıfatlarının yıldızı Ey Ali, senin benim yanımdaki yerin Harun’un Musa yanındaki yeri gibidir semasından parıldar, Ben ilim şehriyim, Ali’de onun kapısıdır (sözü) vasıflarının hazinesinden meşhurluk inci ipine dizili bir cevherdir ve Arşın altındakileri sorun bana (sözü) iyilik ve üstünlükler bahçesinin aşikâr kılma ve aşikâr olma esintisinden gülümseyen bir goncadır.
Ali’ye duyulan sevgi hiçbir kötülüğün zarar veremeyeceği bir iyiliktir ve Ali’ye duyulan kin hiçbir iyiliğin yarar sağlamayacağı bir kötülüktür.
Subbet aleyye mesâibun lev enneha,
Subbet ale’l eyyami sırne leyaliyâ.
(Benim başıma öyle musibetler geldi ki eğer,
Gündüzlere gelseydi gündüzler gece olurdu.)
Kork mazlumun feryadından ey taş kalpli zalim,
Ki ah okunun ucu göğü deler geçer
Eğer sonsuzluk mümkün olsaydı Dünya’da
Terk edip gitmezdi orayı Mustafa.
Toprağın her bir zerresi ve feleklerin her bir parçası kıyamet gününe kadar her an bin tane kalp yakıcı feryat çekse bile Kerbela musibetine karşılık olmaz ve o mihnet çekenlerin yasına yeterli gelmez.
Matemlinin gözyaşı rahmet yağmuru ve şevkat nişanesidir.
Her belaya bir mükâfat ve her çileye bir bağış takdir olunmuştur.
Yârdan gayrısını kendisine ağyâr bilen sâdık bir aşık, yâr olmayanların tedbiriyle derdine derman kılmayı kendisine ar bilir.
Dikkatle düşünülürse görülür ki sahih hadis gereğince Nuh’un gemisi Hazreti Resûl’ün Ehl-i Beyt’idir. Zirâ inat ehlinin nefsi hevesleriyle musibetler denizi coştuğu ve Kerbela Çölü’nü bela tufanı sardığında, her kim Ehl-i Beyt’e katıldıysa musibet belasından kurtuldu ve her kim de Ehl-i Beyt’ten ayrıldıysa helak oldu.
Hiçbir cevher, niyaz ehlinin gözyaşı mücevherinden üstün değildir
Maşuktan gelen cefa aşığa tıpkı vefâdır. Ondan gâfil olmak (ise) ona bir cefâdır.
Gece yarısı Yahuda, öteki kardeşlerinden gizlice, kuyunun başına gelip seslendi:
-Ey kardeşim Yusuf ! Ölü müsün hayatta mısın ?
Yusuf:
-Sen kimsin ki, gariplerin halini gelip soruyorsun? Dedi.
Yahuda:
-Ben Yahuda’yım, kardeşim, nedir senin halin? Dedi.
Yusuf cevap verdi:
– Yabancılardan sıkıntı gören biri, kendi kavim ve kabilesinden, yakınlarından, kardeşlerinden yardım ister. Kendi kavminden, kardeşlerinden zülüm gören birinin hali nasıl olur?
“İbrahim mi daha cömerttir ki, ciğerparesini kurban eder, yoksa İsmail mi cömerttir, Hakk’ın rızası için canından geçer?”
“Âdem’in Şeytan’a mağlup olmasının sebebi şudur: Adem’den iyi işler doğardı ve yaradılışı pâk birisiydi. Âdem, yalan dolan olduğunu düşünmeden iblisin sözünü doğru bir öğüt sandı.”
Gece yarısı Yahuda, öteki kardeşlerinden gizlice, kuyunun başına gelip seslendi:
-Ey kardeşim Yusuf ! Ölü müsün hayatta mısın ?
Yusuf:
-Sen kimsin ki, gariplerin halini gelip soruyorsun? Dedi.
Yahuda:
-Ben Yahuda’yım, kardeşim, nedir senin halin? Dedi.
Yusuf cevap verdi:
– Yabancılardan sıkıntı gören biri, kendi kavim ve kabilesinden, yakınlarından, kardeşlerinden yardım ister. Kendi kavminden, kardeşlerinden zülüm gören birinin hali nasıl olur?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir