İçeriğe geç

Ruh Hali Kitap Alıntıları – Kemal Sayar

Kemal Sayar kitaplarından Ruh Hali kitap alıntıları sizlerle…

Ruh Hali Kitap Alıntıları

Şiddet uygulayanlar genellikle öfkelerini denetlemekte zorluk çeken insanlardır. Bunun ardında çoğunlukla çok güçlü bir eziklik duygusu veya derinlerde kalmış bir yara vardır. Deyim yerindeyse kükreyerek, içlerindeki zaaf noktalarını gizlemeye ve bu duyguyu karşılarındaki insanlardan saklamaya çalışırlar.
İnsanlar toplum içinde daha çabuk çocuklaşırlar.
Aldatma davranışı sıklıkla erkeklerin özsaygısındaki azalmaya bağlı olarak ortaya çıkar. Aldatan, kadın olduğunda, bunun nedenlerini daha çok aile yapısında aramak gerekir.
Ancak layığınca sevilmiş çocuklar bir bıçağın kanatabileceğini,
kötü bir sözün can yakabileceğini bilirler.
Sevmekle zaman durur, uzak alemlere kulaç atılır.
Öfkeyle baş etmek için geliştirebileceğimiz stratejilerden biri de mizahtır. Kendimizle ve olaylarla dalga geçmeyi öğrenebilirsek, yaşadığımız hayatın aslında o kadar da keyifsiz olmadığını fark ederiz.
Bugün kalan ömrümün ilk günüdür
En iyi,iyinin düşmanıdır.
Kalbini açabilene,en güzel öğretmendir hayat
Evliliği dikensiz gül bahçesi olarak hayal etmek doğru değildir. Zaten hayatın kendisinin dikensiz gül bahçesi olması neredeyse imkansızdır.
Edilgen çalışan, etkin bir tüketiciliğin düşüyle işyerinde köleliğe katlanır.
Her insan kendisine bir yurt arar.
Hiçbir hata, dünyanın sonu değildir. Ve biz başkalarının bize verdiği değerden ibaret değiliz.
İnsan ruhunun kasvetli koridorlara açılan bir penceresu olduğu gibi, şefkat ve merhametin ışıklı koridorlarına açılan bir penceresi de vardır.
Etrafımızdaki insanların yapıp ettiklerini kendimize yönelik bir tehdit olarak değil de, o insanların kendi kusurlarından, eksikliklerinden kaynaklanan davranışlar olarak algılarsak hayatın biraz daha hafifleyeceğini görürüz.
Bugün ancak birtakım markaları tüketerek, belli marka arabalara binerek, belli marka giysileri üzerimizde taşıyarak varolduğumuzu zannediyoruz. Sahip olmayı mutluluğun yegane aracı sanıyoruz. Oysa bütün kadim geleneklerde, olmak önemsenmistir. Asıl kıymet gören şey, olmaktır. İnsan olarak belli bir olgunluğa, kemâle, belli bir tekâmül seviyesine ulaşmak, makbul tutulmuştur.
Hakikate sadakat, ancak samimiyetle mümkündür.
Hiçbir hata, dünyanın sonu değildir. Ve biz başkalarının bize verdiği değerden ibaret değiliz.
Kalbini açabilene, en iyi öğretmendir hayat..
Anlayış, birbirimizi dinleme ve empati, her evliliğin, dahası her ilişkinin mayasında bulunmalıdır
Karşımızdaki kişiyi ideal insan haline getireceğini düşündüğümüz elbise, ona bol ya da dar gelebilir.
Eğer bir zamanlar çok sevdiğimiz eşimize öfke duymaya başlamışsak ve o öfkeyi boşaltabileceğimiz bir ortam bulamıyorsak yavaş yavaş onun her davranışında kusur aramaya başlarız.
” Dil, kelimeler pek çok şeyi açıklar ama aşk, üzerine kelimeler düşmediğinde daha berraktır. ”
Aşık olduğumuz kişiyi yüceltirken gerçekte kendimizi de yüceltmiş oluruz. Çünkü aşık olduğumuz ”çok güçlü, harika ” varlığın sevgisini kazanarak yüce bir varlık olduğumuzu düşünürüz.
Erkeklerin ve kadınların ilişkilerindeki sorunların temelinde karşı cinsten kendileri gibi düşünmesini, hissetmesini ve davranmasını beklemek yatar. Erkekler ve kadınlar benzerliklerini ve farklarını kabullenmeli, birbirlerini değişmeye zorlamadan kendi yaşamlarını ustalıkla yaşamalıdırlar.
Aile, insanın tam anlamıyla kendisi gibi olduğu halde kabul gördüğü yerdir.
Kalbini açabilene, en iyi öğretmendir hayat.
En güzeli hayatın akışına kendimizi katmak, hayattan öğrenmek, hayatın her anını bir mucize duygusuyla yaşamak. Hayatın ufak ayrıntıları arasına saklanmış olan mutluluğu ve güzelliği fark edebilmek. Bir gülü koklamayı bilmek. Var olmakla dünyada kötü giden bir şeyleri değiştirebileceğini, varlığının dünyayı güzelleştirebileceğini fark etmek.
Özgür insan, içinde bulunduğu grubun onayladığı kararlarına katılan ama onaylamadıklarına katılmama cesaretini gösteren kişidir.
Özgür insanlar, hayatın sorumluluklarına sahip çıkarken doğru bildikleri yolda yalnız başına da olsa yürümeyi becerebilen kişilerdir.
Dinlemek karşıdaki kişinin sözcüklerini duymaktan daha öte bir şeydir, o kişinin vermek istediği mesajı, içinde bulunduğu durumunu ve duygularını gerçekten anlamak ve kabul etmektir.
Hayat karşılıklarla kaimdir. Yani hayatta mutluluk da vardır, mutsuzluk da; hüzün de vardır, sevinç de.
Ben’in ben olmak için biz e ihtiyacı vardır.
Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık kendi kafanın aydınlığı kadardır. Önemli olan kendi zihnimizi aydınlık kılabilmektir. Karanlık bizim zihnimizden kaynaklanıyorsa nereye gidersek gidelim karanlıkta kalırız. Aradığımız hazine, tamda kendi içimizde saklı olabilir.
Hata yapmanın bizi insani anlamda değersizleştirmeyeceğini öğrenmemiz gerekir.
Panik atağı geçiren kişiler, bir süre sonra “ Ne zaman yeni bir atak dalgası gelip beni vuracak? “ diye korkarak beklemeye başlarlar. İşte buna “ beklenti kaygısı “ denir.
Olumsuz şeyleri hatırlamak, olumluları hatırlamaktan daha kolaydır.
Sahip olmayı mutluluğun yegane aracı sanıyoruz. Oysa bütün kadim geleneklerde, olmak önemsenmiştir. Asıl kıymet gören şey olmaktır.
Ben’in ben olmak için biz’e ihtiyacı vardır.

Martin Buber

Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık kendi kafanın aydınlığı kadardır.

Cemil Meriç

Depresyon imgesi çoğunlukla karanlık ve bir yerde kapana kısılı kalma ile ilgilidir. Eğer depresyonun resminin yapılması istenirse, kullanılan renkler yumuşak ve açık tonlardan çok koyu ve pastel olanlardır. “ Karanlık” ve “ kapana kısılmışlık” içsel imgelemin anahtar kelimeleridir. Çoğu insan bu durumu “içimin feri söndü” şeklinde ifade eder.
Cemil Meriç’in hayatın anlamını arayanlar için şöyle bir sözü vardır: Nereye gidersen git, bulacağın aydınlık kendi kafanın aydınlığı kadardır. Önemli olan kendi zihnimizi aydınlık kılabilmektir. Karanlık bizim zihnimizden kaynaklanıyorsa nereye gidersek gidelim karanlıkta kalırız. Aradığımız hazine, tam da kendi içimizde saklı olabilir.
Eğer depresyondan şikâyet ediyorsanız, bilin ki yalnız değilsiniz.
Dünyada, sizinle aynı durumda olduğu tahmin edilen 300 milyon civarında insan bulunuyor. Bundan tam 2400 yıl önce yaşamış ünlü bir doktor olan Hipokrat tarafından “ melankoli” olarak tanımlanmıştır, depresyon. Hepimiz az ya da çok çöküntü yaşama ihtimalimiz vardır; tıpkı kızgın, üzgün ya da âşık olma ihtimalimiz olduğu gibi.
Depresyon hüzün demek değildir. Hüzün çok doğal bir duygudur, hepimiz zaman zaman hüzünleniriz ama bu çok uzun sürmez; sonra keyifli bir şey olur ve seviniriz. Depresyon dediğimiz zaman klinik açıdan yardım gerektiren bir durumu kastediyoruz. En az iki hafta süren, belirgin bir keyifsizlik, hayattan zevk almama ve karamsarlık duygularıyla seyreden bir karanlık ruh halidir, depresyon.
“ Ben ne dersem o olur” tavrı, çocuğa “ Senin fikirlerinin benim için hiç önemi yok” mesajını verir ve çocuk zamanla kendisinin değersiz bir insan olduğuna inanmaya başlar.
En büyük deger ve mutluluk kaynagi sevebilmektir.
Kıskançlıgı önlemek için öncellikle duygularimizin farkına varmamız gerekir.Kıskancliktan kurtulmak kendi ruhumuza söz geçirme ve kendimizi terbiye etme gücümüzd baglıdır.
Sevgide kendimizi yüceltme duygusu vardır.

Aşk ne kadar parlaksa kaybının gölgesi de o kadar karanlık olur.

Hayatı dolu dolu yaşamak, riskleri göze almayı gerektirir. ‘Oldum demek, öldüm demektir.’ diye bir söz vardır. Oldum diyen insan, ‘Benim artık gidecek mesafem yok. Bu hayatta başarmak istediğim daha fazla bir şey yok. Benim kapasitem buraya kadar.’ demiş olur. O halde hayat durmadan yürümek demektir.
Haset duygusundan doğan yıkıcı dürtüler karşısındaki insana zarar verme boyutuna kadar varabilir.Iste bunun için insanın duygularını tanıması kendisiyle yüzleşmesi çok önemlidir.
Takıntı hastalıgın tedavisinde esas mesele zorlantılı davranısları yani takıntıların bize emrettigi davranısları yapmamaktır Takıntılarıyla savaşın kisi bu davranışları yapmadıgi gi korktugu kacındigi durumların da üzerine gitmelidir.
Takıntılı mücadeler geldiginde bunu ayrıntılı olarak yazın kaç defa geliyor ne zaman geliyor vs.
Bunları her seferinde ayrıntılı olarak yazmak bir süre sonra sizi bıktıracaktır.
( Yine takıntılı düşüncelerim geldi.Bunları yazmak zorundayım.) diye düşündügünüz zaman yavaş yavaş o takıntıları kontrol altına almaya başlayabilirsiniz.
Bipolar bozukluğun sıklığı, 18 yaş üzerinde %1 olarak bilinmektedir. Bu hastalık tipik olarak, ergenliğin geç dönemlerinde veya erken erişkinlik döneminde başlar.
Kardeş sahibi olmak, insana dünyada yalnız olmadığı, bir gruba ait olduğu duygusunu verir.
Çünkü kalbimiz, ruhumuzun aynası. Ruhumuzdaki sıkışma kalbimize hemen yansıyor.
En büyük değer ve mutluluk kaynağı, sevebilmektir.
Hayat kaçınılmaz bir şekilde insanı incitir. Hiçbir zaman, sadece mutluluk vaat etmez; mutlak surette icinde acı da vardır.
Bir ömür boyunca çok defa düşer, kalkar, yorulur, kendimizi çok kötü hissederiz. İşte hayat, bu düşmeler kalkmalar olduğu için kıymetlidir. Ancak arada bir hüzünlü, kederli olduğumuz takdirde mutluluğun kıymetini anlayabiliriz.
İnsanlar ruhsal anlamda bir acı yaşıyorlarsa, istek duyacakları son şey, yargılanmak veya kınanmaktır. Doğru olan, bu toprakların geleneğine uygun bir biçimde, müşfik olmak, şefkati çoğaltmak, insanın insana şefkat ve kardeşlikle bakmasını sağlamaktır. Bu meziyete empati veya hemhal oluş diyoruz.
Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i dide-i ekran olan ademsin sen
Şeyh Galip
Merhamet tohumları ekmeliyiz ki merhamet ekini biçelim. Şefkati çoğaltmalıyız ki şiddeti yok edelim.
Hepimizin sevgiden, şefkatten, güzel konuşmadan anladığımızı; kalbini karşısındakinin kalbine yaklaştıran insanların birbiriyle anlaşabileceğini düşünüyoruz.
İçimizde korkunun tohumları da durur, merhamet, aşk ve nezaketin tohumları da. Hangisine su verirsek o büyür. Neyin yeşereceği bizim seçimimiz.
Modern insanın problemi, samimi ve sahici olamaması.
Ey âşık, beklemeyi bil!
Aşkını sözlere boğma, susmayı bil!
Sevdiğin, sen onu çağırmayı bilirsen gelecektir.
Aşkın kanatlarıyla uçarken gürültü etme, sessizliği incitme.
Ne mutlu sana ki seviyorsun, sevebiliyorsun.
Büyük bir armağan almışsın ötelerden.
Yazıklanıp da melekleri küstürme.

•••••••

“Dünü toprağa gömmüyoruz ama yarınlar çiçek açsın diye bekliyoruz.”
Seninle konuşmak, halleşmek, sohbet etmek, sana iç dünyamı açmak ve senin iç dünyana girmek istiyorum demektedir.
İnsan ruhunun kasvetli koridorlara açılan bir penceresi olduğu gibi, şefkat ve merhametin ışıklı koridorlarına açılan bir penceresi de vardır.
Hayat karşıtlıklarla kaimdir. Yani hayatta mutluluk da vardır, mutsuzluk da; hüzün de vardır, sevinç de.
Hayat durmadan yürümek demektir.
Hayata nasıl baktığımız,neyi gördüğümüzü belirler.
İnsan, anlam arayan bir varlıktır. Bizleri dünyada biricik kılan, diğer varlıklardan ayıran şey anlam arayan bir varlık oluşumuzdur.
Karanlık bizim zihnimizden kaynaklanıyorsa nereye gidersek gidelim karanlıkta kalırız. Aradığımız hazine, tam da kendi içimizde saklı olabilir.
İyimser tutuma sahip olan insanların belirgin özelliği, bu kişilerin kendi duygusal ihtiyaçlarının farkında olmaları ve hayatın getirdiği olumsuzluklara fazla takılmamalarıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir