İçeriğe geç

Romanovlar 1613-1918 Kitap Alıntıları – Simon Sebag Montefiore

Simon Sebag Montefiore kitaplarından Romanovlar 1613-1918 kitap alıntıları sizlerle…

Romanovlar 1613-1918 Kitap Alıntıları

Pavel’in babası Saltıkov muydu, yoksa Petro muydu? Pavel’e karşı hoş görülemez bir garezi açıkça belli eden Yekaterina, özel yazılarında ise onun sevgilisinin oğlu olduğunu ısrarla belirtti. Böyle bir durumda ta 1917’ye kadar hanedanın tamamını Romanov değil, Saltıkov saymak gerekir.
Bir kadının her zaman en çok güçlük çektiği konu gençliğini ve güzelliğini yitirmeye alışmaktır saptamasında bulunmuştu Favier.
Artık daha dikkatle denetlenen Yekaterina, içine düştüğü yalnızlığın sıkıntısını çekmeye başladı. İlk avuntusu okumak oldu: Romantik romanlar okuyan kocasının aksine gayet entelektüel biri olarak, Aydınlanma şaheserlerini yutarcasına okudu.
Bir otokrat yaşlandığında, nüfuz mücadelesi artar; bu da hükümdarı daha kuşkulu ve dolayısıyla daha tehlikeli hale getirir.
Bazı kaynaklarda Demirbaş lakabıyla anılan Karl, girdiği savaşı sonuna kadar sürdürürdü: Haksız bir savaşı asla başlatmamaya ama haklı bir savaştan da asla caymamaya azmettim. Askerî önderlik zekası Petro’nunkine denkti ve aralarındaki ölümüne düello on sekiz yıl sürecekti.
Hayatı şiddetle değiştirmeye yönelik her girişim başarısızlığa mahkûmdur.
Bizden her şeyi alsalar bile, ruhlarımızı alamazlar.
Bana halkın güvenini yeniden kazanmamı söylüyorsun. Mesele daha ziyade halkımın benim güvenimi yeniden kazanması değil mi? Yirmi iki yıl boyunca en iyisini yapmaya çalışmış olmam ve yirmi iki yıl boyunca her şeyin hatalı olması mümkün mü? diye sordu çar.

Evet, Majesteleri, yirmi iki yıldır yanlış yolu izliyorsunuz.

Basının özgür olmasına asla izin vermeyeceğim diye övünmüştü çar bir keresinde. Basın sadece benim istediklerimi yazacak.
Toplumsal hareketin temel düsturu özgürlüktür. Olayları yönlendirmek yerine izlemekle yetinen yönetim, devleti felakete sürükler.
Sıradan insanlar hükümdarı mutlak güce sahip pederşahi bir efendi, Tanrı’nın elçisi olarak görür.
Aleksandr’ın 22 Aralık 1849’da Muhafız Alayı komutanı sıfatıyla nezaret ettiği ibret gösterisinde, Dostoyevski ve yoldaşları Semyonovski Meydanı’ndaki idam kürsüsüne götürüldü ilk üç kişinin direklere bağlanmasıyla birlikte, idam mangasındaki askerler tüfeklerini doğrulttular. Nişan al! diye bağırdı birlik komutanı.
Benim için sadece bir dakikalık hayat kaldı diye yazacaktı Dostoyevski. Derken davullar ‘geri çekil’ komutunu çaldı( ) ve Majestelerinin bir emriyle canlarımız bağışlandı. Gençlerden en az birini delirten bu sadistçe oyunu bizzat Nikolay kurgulamıştı. Dostoyevski daha sonraları, hayata dönme sevinci duymadığını belirtecekti. Etrafımdaki insanlar bağırıyordu ama aldırmadım. En kötüsünü zaten yaşamıştım. Dostoyevski dört yıllık ağır iş cezası çekeceği Sibirya’ya doğru yola çıktı.
Hükümetinizin teamüllerinde ne kadar derin bir ahlaksızlık var!
Bak sana nasıl hükmedeceğini anlatayım dedi Nikolay. Şunu unutma: Tahtın basamaklarında öl ama iktidarı bırakma!
Burada her şey bir anda tepetaklak oluyor diye yazdı çareviç,en yakın dostlarından birine. Mutlak iktidar her şeyi bozuyor. Meczup adamın bir oyuncağı [haline gelmiş bu ülkede] bütün delilikleri saymam imkânsız. [ ] İktidar sınırsız, üstelik sapkınca uygulanıyor. Nasıl acı çektiğimi kestirebilirsin.
Hiçbir şey otoriteyi kahkaha kadar sarsmaz.
Menşikov’un iktidar hırsı, küstahlığı, açgözlülüğü, dostları ve akrabaları yüzüstü bırakışı artık öylesine sınırsızdı ki, açık arayla en zengin kodaman haline geldi. Solungaçlarını ancak daha fazla şey yiyerek temizleyebilen köpekbalığı gibi, Menşikov da ancak elindekileri korumasını sağlayacak daha fazla şeyi yutarak ayakta kalabilirdi. Yırtıcılığı çok geçmeden genel nefret uyandırdı.
Petro yeni kurumlarıyla devleti inşa ederken, gaddar ve nevi şahsına münhasır yönetim tarzıyla kendi rasyonel fikirlerini baltaladı. Her şeyi bizzat belirlediği için, çok geçmeden senatörlerin karar almaktan aciz oluşundan yakınmaya başladı. Petro’dan Stalin’e ve Putin’e kadar, korkutucu bir iktidarı tek adamda toplayan ve ardından yardımcılarını kendi başlarına düşünemedikleri için azarlayan bütün otokratların şikâyetidir bu.
Petro’nun kulüp kurallarına göre, bütün kadehler hemen boşaltılmalıydı, üyeler her gün kafayı çekmeli ve yatağa asla ayık girmemeliydi. Herhangi bir kuralı çiğnemenin ya da kadeh tokuşturmaya katılmamanın cezası, ağzına kadar konyak dolu kocaman Kartal Kadeh’i kafaya dikmekti.
Aleksey Romanov otokrasisinin ve askeri seferberliğin tepede kalması karşılığında, soylulara nüfusun yüzde 90’ını oluşturan köylüler üzerinde zorbalık hakkı tanıdı. Soyluluğun başka insanlara sahip olma ayrıcalığıyla tanımlanması, bir Rus davranış kalıbını belirledi: Yukarıdakilere itaatkârlık, aşağıdakilere zorbalık.
Bir 16. yüzyıl keşişinin kaleme aldığı ve hiç de keyif verici olmayan ev içi kurallara göre, itaatsiz eşler şiddetle kırbaçlanmalı , erdemli eşler ise yara bereye yol açıcı yumruklardan kaçınacak şekilde zaman zaman baş başayken güzelce dövülmeli ydi.
Çar öylesine kutsal sayılırdı ki, hiç kimsenin onunla göz göze gelmesine izin verilmezdi ve uyruklarınca tam secde halinde selamlanırdı. Doktorlarca bir tarafı kesildiğinde, büyü yapılmasını önlemek amacıyla kanı özel bir çukura gömülürdü.
Demokrasilerimizde seçimle başa gelen çoğu liderin görevde on yılı dolmadan delirmenin eşiğine geldiği göz önünde tutulduğunda, yıllarca hüküm süren çarların bitkin düşüp yanlışlara sapmaları pek şaşırtıcı değildir.
İktidar her zaman kişiseldir. Günümüzün Batılı demokratik lideri incelendiğinde, görev sürelerinin kısa olduğu şeffaf bir sistemde bile kişiliğin idareyi şekillendirdiği görülür. Demokratik liderler işlerini çoğu kez resmi bakanlar yerine güvenilir adamları aracılığıyla yürütürler.
Romanovların nihayet bir veraset kanununu benimsemesinin üzerinden iki yüzyılın geçtiği günümüzde, Rus devlet başkanlarının hâlâ tıpkı Büyük Petro gibi ardıllarını fiilen belirlemeleri ironiktir.
Son çarın tradejisini anlatan romantik tarihçiler, ailenin lanetli olduğunu işaret etmekten hoşlanırlar; oysa Romanovlar aslında Moğollardan sonra en çarpıcı başarıya ulaşmış imparatorluk kurucularıydı. Romanovların 1613’te tahta çıkmasından sonra, Rusya İmparatorluğu günde 142 kilometrekare, yani yılda yaklaşık 51.000 kilometrekare büyüdü. 19. yüzyılın sonuna varıldığında, bu hanedan yeryüzünün altıda birine hükmediyordu ve hâlâ yayılıyordu.
Çarlık keyifli olmaktan çıkan bir külfetti artık. “ tek bir adam Rusya’yı yönetmeyi ve suistimallerini düzeltmeyi nasıl başarabilir?” Diye sormuştu müstakbel I. Aleksandr “ sadece benim gibi sıradan becerilere sahip bir adam için değil, Bir dahi için bile imkansız bu ”
Meçhul  dünyaya dönmüş ölü bir hükümdarın timsali iddiasıyla birden bire ortaya çıktığı, gelinleri zehirlendiği, babaların oğullarını işkenceyle öldürdüğü, oğulların babalarını katlettiği, eşlerin kocalarını öldürdüğü, zehirlenip kurşunlanmış bir ermişin dirildiği,  berberin ve köylülerin yüksek makamlara ulaştığı, devlerin ve ucubelerin toplandığı, cücelerin yerlerde yuvarlandığı, uçurulmuş kafaların öpüldüğü, dillerin koparıldığı, bedellerin kamçılarla lime lime edildiği, İnsanların kazığa oturtulduğu, Çocukların boğazlandığı bir dünyadır bu.
.
.
.
.
.
Puşkin, Tolstoy, Çaykovski, Dostoyevski gibi kişiler yaratmış yüksek kültüre ve enfes güzelliğe sahip bir uygarlık da söz konusudur.
Romanovlar aslında Moğollardan sonra en çarpıcı basarıya ulaşmış imparatorluk kurucularıydı.
Siyasette yergi neredeyse yenilgi kadar tehlikelidir.
Her sarayda iktidar insan kişiliği kadar akışkandır.
Dar görüşlülük ve hırslar aynı şekilde kapıda bırakılacaktır.
Büyük Petro’yu hükümet reformları ve dış politikasının yanı sıra, çıplak cücelerini ve penis sallayan papa kuklalarını analiz etmeden anlamak imkânsızdır.
Romanovların 1613’te tahta çıkmasından sonra, Rusya İmparatorluğu günde 142 kilometrekare, yani yılda yaklaşık 51.000 kilometrekare büyüdü. 19. yüzyılın sonuna varıldığında, bu hanedan yeryüzünün altıda birine hükmediyordu ve üstelik hâlâ yayılıyordu. İmparatorluk kuruculuğu Romanov kanında olan bir özellikti.
Çarskoye Selo parkında askerler, Rasputin’in mezarını kazıp çıkardıkları cesedini kesip biçtiler. Askerlerce bir tuğlayla ölçülen penisinin hatıra olarak koparıldığı neredeyse kesindir.
Rasputin Yar Restoranı’ndan çingene şarkıcılarla tepinip oynarken, polisin ifadesiyle cinsel bakımdan psikopat biri gibi davrandı; iyice sarhoş olunca, imparatoriçeyle erotik serüvenlerini anlatıp övünmeye başladı. Orada yemek yiyenler meşhur Rasputin olup olmadığını sorduklarında, bunu golf pantolonunu indirerek ve kadınların çığlıkları, bir erkeğin küfrü, kırılan bardak sesleri ve kapı çarpmaları eşliğinde penisini sallayarak kanıtladı.
Anna çarın ona aşık olduğunu sanırken, Aleksandra da haklı olarak Anna’nın çara aşık olduğunu sanıp hicranlı baygınlıklara ve masa altında ayak temaslarına başvurdu.
Olga Standart personelinden Teğmen Pavel Voronov’a aşıktı. Onu çok, hem de çok seviyorum diye yazdığı bu subaya Tatlı Turta adını takmıştı.
İtalyanların Libya’yı fethi savaş için çıkış tabancasını ateşleyerek, Osmanlı Avrupası’nı paylaşma kavgasını tırmandırdı.
1905–1910 arasında 16 bin resmi görevli öldürülürken, sadece 3000 terörist asıldı.
Nikolay infazları duyduğunda, Bu beni gerçekten eğlendiriyor yorumunda bulundu.
Olayları yönlendirmek yerine izlemekle yetinen bir yönetim, devleti felakete sürükler.
Aleksandr Sezar’ın Kenti anlamında Çargrad olarak anılan Konstantinapol’ü, Romanovların hasretini çektiği ganimeti sonunda alabilecek miydi acaba?
İngilizlerin Rus gücünden korkusu, Osmanlı mezalimine tepkiden daha fazlaydı.
Zafer kadar etkili bir afrodizyak yoktur.
Nikola metresinin çekiciliğini ortaya çıkaracak çıplak bir heykelini yaptırmakla birlikte, bir fahişe açısından mesleki tehlike oluşturacak ve sıkça çileden çıkacak kadar kıskançtı.
Gelgelelim, bu hayat zordu; metresin kaderi daima beklemektir.
Romanovlar ve Hohenzollernler ne kadar dostça ilişki içinde olurlarsa olsunlar, Almanya’nın zinde hırsları ile Rusya’nın geleneksel emelleri arasında bir sürtüşmenin çıkmazı kaçınılmazdı.
Versailles’daki Aynalar Salonu’nda, Bismarck mutlak monarşiyi parlamanter demokrasiyle birleştiren mahirane bir melez anayasa çerçevesinde Wilhelm’in kayzer sıfatıyla yer aldığı bir Alman İmparatorluğu’nun, bir krallıklar federasyonunun kuruluşunu duyurdu.
Bismarck yaklaşımını açıklayışı şöyleydi: Bir büyük devlet için yegane sağlam temel romantizm değil, egoizmdir. Bu mahir sanatçı ve kurnaz komplocu, Prusya’nın iç sorunlarına çözümü, müthiş bir orduyla Almanya’yı birleştirecek, III. Napolyon’un Fransası’na kafa tutacak
Puşkin’e göre, çarın körpe aktrislerden oluşan bir harem i vardı.
Nikolay sokakta ya da tiyatroda bir kızı görüp beğendiğinde, yaverleri onunla görüşüp bir buluşma ayarlardı. Çarın şehveti direnişle hiç karşılaşmazdı diye belirtecekti Fransız seyahat yazarı Custine markisi.
Nikolay: Şunu unutma: Tahtın basamaklarında öl ama iktidarı bırakma!
Hükümdarlığının ilk günlerinde epeyce sohbet ettiği tarihçi Karamzin Yaşadığımız dönemin en kötü siyasal fenalıklarından biri korkunun yokluğudur öğüdünde bulundu ve çarların kalıplardan ziyade insanlara dikkat etmesi gerektiğini ekledi.
Nikolay’ın asıl düşü bir Rus Konstantinapol’üydü.
Varşova’daki Konstantin çar olmadığında diretti ve Petersburgdaki Nikolay çar olduğunu kabul etmeye yanaşmadı. Nikolay’ın şövalyelik ve Romanov kardeşliği anlayışı gereğince, tacı kapması mümkün değildi, tahtı kardeşine seve seve bırakmaya hazır olmasına karşın, kaçık Konstantin’in buna hiç niyeti yoktu.
Genel izlenim Rusların en haşarı konuklar olduklarıydı. Polis ajanı D. 9 Kasım’da, Aleksandr’ın emrindeki kişilerin Holfburg’u bir domuz ahırına çevirmekle kalmayarak, çok kötü davrandıklarını ve sürekli fahişeler getirdiklerini rapor etti. Viyana kolayca erişilebilir seks açısından öylesine yüz kızartıcı bir sahavetle dolup taştı ki, sokaklar bu işe can atan köylü kızlardan geçilmiyor gibiydi; karşı konulmaz olduğu kadar tükenmez bir kaynaktı bu.
Yıllarca sürmüş savaştan sonra, Viyana erotik bir halay havasına büründü. Bir Fransız metres getirtmiş olan Konstantin, tıpkı kardeşi gibi, Prenses Bagratyon’a uğramaya başladı. Polis raporlarına göre, Beyas Pisi odasına aldıkları arasında sadece Konstantin değil, Katiş’in göz koyduğu Württemberg prensi de vardır. Onun buluşmalarını takip etmekte zorlanan Meternich’in ajanları, dairesinin bir asilzade randevuevine dönüştüğünü bildirdiler. Bu kadar eğlenceli polis dosyaları nadiren görülmüştür.
Napolyon yaklaşımını daha sonra ise, Türkleri barbar olarak nitelendirdim ve Avrupa’dan çıkarılmaları gerektiğini belirttim diye anlatacaktı.
İkilinin yeni krallıklar ve nüfuz alanları üzerine pazarlık yürüttüğü sırada, Aleksandr pat diye Konstantinapol’ü istedi. Konstantinapol dünyanın imparatorluğudur karşılığını verdi Napolyon.
Aleksandr geçit törenlerinden kaçma fırsatını bulduğu zamanlarda kendi metresini seçerek, Madam Chevalier’yi Figaro yla paylaşmaya başladı.
Pavel ve Figaro birlikte genç oğlanlara yakışır erotik kaçamaklara başladılar.
Pavel bir keresinde eşi Marya’nın Aleksandr Kurakin’le fısıldaşarak konuştuğunu fark edince, Madam diye seslendi ona. Görüyorum ki, dostlar kazanma ve kendini Yekaterina rolüne hazırlama peşindesin ama bende bir III. Petro’yu bulamayacaksın.
Hiçbir evlilikte dırdırın gücünü küçümsememek gerekir ama bir mutlak monarşide bu güç mutlak hale gelebilir; nitekim dırdırcı bir eş ve metres koalisyonu Pavel’i de usandırdı.
Hiçbir şey otoriteyi kahkaha kadar sarsmaz.
Pavel bir erkek Romanov’un tekrar imparator olmasının verdiği gururla havalara uçtuğu için, iktidarın keyfini sürmekten geri kalmadı. Sağanak gibi çıkardığı kararnamelerin sayısı daha ilk yılda iki bini aştı.
İmparatoriçe Yekaterina altı ay boyunca çeşitli adaylarla cilveleşerek ama muhtemelen her seferinde Potemkin’e dönerek kendini topladıktan sonra, Potemkin’in emir subaylarından Aleksandr Lanskoy’da karar kıldı. Elli bir yaşında bir kadın için ideal uysal bir öğrenci olan bu yirmi bir yaşındaki genç, Yekaterina–Potemkin ailesine kusursuzca uydu. Yekaterina’nın ilişkileri her zaman cinsel olduğu kadar pedagojikti.
Yekaterina Potemkin’den önce dört sevgilisinin olduğunu kabul ederken, hafifmeşreplik suçlamasını yadsıdı ama mizacının özünü açıkladı: Asıl sorun gönlümün bir saat bile aşksız kalamaması.
Büyük Friedrich, Kadın her zaman kadındır diye yazdı. Felsefi kadın düşmanlığının ona özgü belden aşağı ilkesini şöyle ortaya koydu: Dişi hükümetinde, pıtış (vajina) aklın yön verdiği sağlam bir politikadan daha etkilidir.
Petro yakında otuz dört yaşına girecekti ama bir ergen gibi davranmaktaydı ve dik başlı bir ergenin devlet gücünü elinde tutması, her zaman görüldüğü üzere, ürkütücü bir şeydi.
Karımın hamileliklerinin nereden geldiğini Tanrı bilir diye bağırdı Petro
Pavel’in babası Saltıkov muydu, yoksa Petro muydu? Pavel’e karşı hoş görülemez bir garezi açıkça belli eden Yekaterina, özel yazılarında ise onun sevgilisinin oğlu olduğunu ısrarla belirtti. Böyle bir durumda ta 1917’ye kadar hanedanın tamamını Romanov değil, Saltıkov saymak gerekir.
Madam Groot’la erkekliğin tadına vardığı kesin olan Petro, Biron’un kızı ve bir aktrisle kaçamaklara başladı; bunları bir memurun karısı olan Madam Teplova’yla bir ilişki izledi.
Yelizaveta yaşlanmaya yüz tutunca, aklını Yekaterina ile Petro’nun seks yaşamına taktı: İmparatoriçe çocuk sahibi olmayışımıza çok kızgındı ve kusurun kimde olduğunu öğrenme peşindeydi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir