Ursula K. Le Guin kitaplarından Rocannon’un Dünyası kitap alıntıları sizlerle…
Rocannon’un Dünyası Kitap Alıntıları
Gözler ve kulaklarla doğanlar görmeyi ve duymayı, tersyüz olmuş dünyada bir yüzü seçmeyi, anlamı gürültüyle karıştırmamayı öğrenmek zorundadır.
“Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve sevgi gibi.”
“Güven ya iki taraflıdır, ya da iki tarafta da yoktur.”
“Şimdi oğlumu da alın, Yıldızlordu ve yolunuza gidin. Düşmanınız oğulsuz ölsün.”
Güven ya iki taraflıdır, ya da iki tarafta da yoktur
Ölümü hemen gönderebilirler ama yaşam daha yavaştır
Evler kapalı, sokaklar temiz ve boş, gökyüzü boştu, kendi adımları dışında hiç gürültü çıkmıyordu.
gardiyan mahkûmun mahkûmudur.
Dünyamız zaten gecenin kenarında bir kum tanesine döndü. Artık herşey değişiyor.
Güven ya iki taraflıdır, ya da iki tarafta da yoktur
Gözler ve kulaklarla doğanlar görmeyi ve duymayı, tersyüz olmuş
dünyada bir yüzü seçmeyi, anlamı gürültüyle karıştırmamayı öğrenmek zorundadır.
dünyada bir yüzü seçmeyi, anlamı gürültüyle karıştırmamayı öğrenmek zorundadır.
Kyo ile birlikteyken zihinkonuşmaya biraz başlamıştı; ama arkadaşları onun aklından habersizken, o, onların akıllarını bilmek
istemiyordu. Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve sevgi gibi.
istemiyordu. Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve sevgi gibi.
Gözler ve kulaklarla doğanlar görmeyi ve duymayı, tersyüz olmuş dünyada bir yüzü seçmeyi, anlamı gürültüyle karıştırmamayı öğrenmek zorundadır.
Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve sevgi gibi.
Bu dünyada kendime ait hiçbir şeyim yok. Ne verebilirim?
Bir şey, bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor.
Bir şey, bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor.
Onları rahatsız eden ne?
Açlık!
Açlık!
Ama ben bunlar gibi hayvan avlayan bir hayvan olmaktansa insanlara hizmet eden bir insan olmayı yeğlerim.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Sopası olmayan bir büyücü ne işe yarardı ki? Eh, dedi, iyi bir baston olarak kullanılabilir, eğer yürümeniz gerekecekse.
Ve onların gücüne karşı kullanabileceğim tek şey beceri, güç değil.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Dünyanın hiç rengi kalmamıştı.
“Güven ya iki taraflıdır ya da iki tarafta da yoktur.”
Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve sevgi gibi.
Tüm dünyalar içinde o denli güzel başka hiçbir hanım olmamıştır.
bedenine giymek için pek bir zırhı yoktu, hele ruhu için hiç.
Barış her şeyden önce gelir Savaş çıkana kadar
Gerçeği efsaneden, doğruyu doğrudan nasıl ayırt edebilirsiniz?
Bir dağı diğerinden, bir varlığı diğerinden adları olmadan nasıl ayırt ediyorsunuz?
“Bir istilacı bizden ne ister ki?” diye sordu Mogien, alçakgönülle değil merakla.
“Gezegeninizi istiyor herhalde.Dünyanızı. Sizin dünyanızı.Belki de sizi köle yapmak istiyor. Bilmiyorum”
“Gezegeninizi istiyor herhalde.Dünyanızı. Sizin dünyanızı.Belki de sizi köle yapmak istiyor. Bilmiyorum”
Gardiyan mahkûmun mahkûmudur.
. gittiğini biliyor mu?
Dönüşüm onu mutlu edecek.
Dönüşüm onu mutlu edecek.
o dünyaya kendi adını verdiğini hiç öğrenemedi.
Ben bunlar gibi hayvan avlayan bir hayvan olmaktansa insanlara hizmet eden bir insan olmayı yeğlerim.
İlk günler fena geçmemişti ama yükselmeye başladıkça uçanatlar çabuk yorulmaya başladılar, çünkü ince hava uçarken yaktıkları zengin oksijeni sağlayamıyordu. Daha yükseklerde soğukla ve yüksekliklerin güvenilmez havasıyla karşılaştılar.
Bedeli ödenmişti, geçmiş geçmişte kalmıştı.
-Sana verdiğim şeyin karşılığında bana ne vereceksin?
+Ne vermem gerekiyor, Eski Zamanlı?
-En çok sevdiğin ve vermeyi en az isteyeceğin bir şey.
+Bu dünyada kendime ait hiçbir şeyim yok.Ne verebilirim?
-Bir şey,bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor.Ama gittiği zaman yüksek sesle adını haykıracaksın. Gönül rızası ile veriyor musun?
+Gönül rızasıyla, Eski Zamanlı.
+Ne vermem gerekiyor, Eski Zamanlı?
-En çok sevdiğin ve vermeyi en az isteyeceğin bir şey.
+Bu dünyada kendime ait hiçbir şeyim yok.Ne verebilirim?
-Bir şey,bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor.Ama gittiği zaman yüksek sesle adını haykıracaksın. Gönül rızası ile veriyor musun?
+Gönül rızasıyla, Eski Zamanlı.
Gözler ve kulaklarla doğanlar görmeyi ve duymayı, tersyüz olmuş dünyada bir yüzü
seçmeyi, anlamı gürültüyle karıştırmamayı öğrenmek zorundadır
seçmeyi, anlamı gürültüyle karıştırmamayı öğrenmek zorundadır
Güven ya iki taraflıdır, ya da iki tarafta da yoktur.
Bir dağı diğerinden, bir varlığı diğerinden adları olmadan nasıl ayırt ediyorsunuz?
Gardiyan, mahkumun mahkumudur.
Düşmanınız oğulsuz kalsın.
Güven ya iki taraflıdır ya da iki tarafta da yoktur.
Barış her şeyden önce gelir, savaş çıkana dek
Tüm dünyalar içinde o denli güzel başka hiçbir hanım olmamıştır.
Barış her şeyden önce gelir, savaş çıkana dek
ama
arkadaşları onun aklından habersizken, o, onların akıllarını
bilmek istemiyordu. Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve
sevgi gibi.
arkadaşları onun aklından habersizken, o, onların akıllarını
bilmek istemiyordu. Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve
sevgi gibi.
Ama ben bunlar gibi hayvan avlayan bir hayvan olmaktansa insanlara hizmet eden bir insan olmayı yeğlerim.
Güven ya iki taraflıdır, ya da iki tarafta da yoktur, dedi ortadaki demir taçlı Kilinsan Ortak Dil’de
Çünkü saldırganlar için önemli olan tek şey
teknolojiydi
teknolojiydi
Anlamsızlık, ışık hızıyla yol alan gemilerimizin kapattığı zaman boşluğunu karartır ve belirsizlikle oransızlık
bu karanlıkta ayrıkotu gibi biter.
bu karanlıkta ayrıkotu gibi biter.
Anlamak karşılıklı olmalıydı, sadakat ve sevgi gibi.
Ölümü hemen gönderebilirler ama yaşam daha yavaştır
Gerçi bu fark etmezdi. Kendisi tek bir kişiydi. Bir adamın kaderi önemli değildir.
Adlar yittiğinde yeminler bozulur. Sen yeminini dağın öbür yanındayken Rokanan için ettin. Bu ülkede serfler yok, Rokanan adında biri de yok.
Gözler ve kulaklarla doğanlar görmeyi ve duymayı, tersyüz olmuş dünyada bir yüzü seçmeyi, anlamı gürültüyle karıştırmamayı öğrenmek zorundadır.
-Sana verdiğim şeyin karşılığında bana ne vereceksin?
-Ne vermem gerekiyor, Eski Zamanlı?
-En çok sevdiğin ve vermeyi en az isteyeceğin bir şey.
-Bu dünyada kendime ait hiçbir şeyim yok. Ne verebilirim?
-Bir şey, bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor. Ama gittiği zaman yüksek sesle adını haykıracaksın. Gönül rızasıyla veriyor musun?
-Gönül rızasıyla. Eski Zamanlı.
-Ne vermem gerekiyor, Eski Zamanlı?
-En çok sevdiğin ve vermeyi en az isteyeceğin bir şey.
-Bu dünyada kendime ait hiçbir şeyim yok. Ne verebilirim?
-Bir şey, bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor. Ama gittiği zaman yüksek sesle adını haykıracaksın. Gönül rızasıyla veriyor musun?
-Gönül rızasıyla. Eski Zamanlı.
Yıldızlar her şeyi aydınlatmıştı, her yer sessiz ve ölümüne soğuktu.
Küçük Ad-Yiyiciler, yani Kiemherler, onları biz eski şarkılarda akıldan akla söyleriz; ama Kanatlılar’ı değil. Dostları; düşmanları değil. Güneş ışığını; karanlığı değil. Ben efsanelerdeki, güneye kılıçsız giden Olhor’un arkadaşıyım. Düşmanının sesini duymak isteyen, büyük bir karanlıktan geçip buraya gelmiş olan, Dünya’nın karanlıkta mavi bir mücevher gibi asılı durduğunu görmüş olan Olhor’la yolculuk ediyorum. Ben sadece bir yarı-insanım. Tepelerden öteye gidemem. Sizinle yüksekteki o yerlere gidemem, Olhor!
Evler kapalı, sokaklar temiz ve boş, gökyüzü boştu, kendi adımları dışında hiç gürültü çıkmıyordu.
Rocannon sarhoş ve halinden memnun bir şekilde oturuyor, şarkılar ırmağında gidiyor ve artık kendini tamamen gecelerin ötesinden bir yabancı olarak geldiği bu dünyaya adanmış, döktüğü kanıyla mühürlenmiş hissediyordu.
Karanlığın bana düşen tarafı ise düşmekte olan bir âlemi tek başıma yönetmek ve her şeyi görene dek yaşamak, yaşamak, yaşamak
Onun lehine olan bir şey vardı; düşman onu beklemiyordu.
Onların efsanelerinde tanrılar yoktu, yalnızca kahramanlar vardı.
Bu gibi zamanlarda, Mogien, bir tek adamın kaderi önemli değildir.
Evet ve deniz ormana dönüşecek, kayalar toz olacak!
Güneşin ışıldadığı o yerlerde çok şey söylenir.
Ve esen rüzgârların olduğu yerlerde rüzgârlar sözleri taşır.
Ve esen rüzgârların olduğu yerlerde rüzgârlar sözleri taşır.
Güneş ışığını, çimenleri, meyveli ağaçları düşünün Semley; aşağıya inen bütün yolların yukarı çıkmadığını düşünün.
Gerçeği efsaneden, doğruyu doğrudan nasıl ayırt edebilirsiniz?
Anlamsızlık, ışık hızıyla yol alan gemilerimizin kapattığı zaman boşluğunu karartır ve belirsizlikle oransızlık bu karanlıkta ayrıkotu gibi biter.
. o dünyaya kendi adını verdiğini hiç öğrenemedi.
-Sana verdiğim şeyin karşılığında bana ne vereceksin?
+Ne vermem gerekiyor, Eski Zamanlı?
-En çok sevdiğin ve vermeyi en az isteyeceğin bir şey.
+Bu dünyada kendime ait hiçbir şeyim yok.Ne verebilirim?
-Bir şey,bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor.Ama gittiği zaman yüksek sesle adını haykıracaksın. Gönül rızası ile veriyor musun?
+Gönül rızasıyla, Eski Zamanlı.
+Ne vermem gerekiyor, Eski Zamanlı?
-En çok sevdiğin ve vermeyi en az isteyeceğin bir şey.
+Bu dünyada kendime ait hiçbir şeyim yok.Ne verebilirim?
-Bir şey,bir yaşam, bir şans; bir göz, bir umut, bir karşılık: adının bilinmesi gerekmiyor.Ama gittiği zaman yüksek sesle adını haykıracaksın. Gönül rızası ile veriyor musun?
+Gönül rızasıyla, Eski Zamanlı.
: gardiyan mahkûmun mahkûmudur.
Dünyanın hiç rengi kalmamıştı.
bedenine giymek için pek bir zırhı yoktu, hele ruhu için hiç.
Ve esen rüzgarların olduğu yerlerde rüzgarlar sözleri taşır.