İçeriğe geç

Riyazü’s Salihin 6. Cilt Kitap Alıntıları – İmam Nevevi

İmam Nevevi kitaplarından Riyazü’s Salihin 6. Cilt kitap alıntıları sizlerle…

Riyazü’s Salihin 6. Cilt Kitap Alıntıları

“Nesebe dil uzatmak ve yüksek sesle ölüye ağlamak, halk arasında yerleşmiş küfür niteliği taşıyan iki huydur.”

Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr 23; Müslim, Îmân 121, Cenâiz 29.

“Kardeşinin uğradığı felâketi sevinçle karşılama! Allah onu rahmetiyle o felâketten kurtarır da seni derde uğratır.”

•Tirmizî, Kıyamet 54

“Haset etmekten sakının. Zira, ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir.”

•Ebû Dâvûd, Edeb 44.

“ Birbirinize kin tutmayınız, hased etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah‘ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.”

•Buhârî, Edeb 57, 58, 62; Müslim, Birr 23, 24, 28, 30-32.

“Hiç kimse, bir başkasına fâsık veya kâfir demesin. Şayet itham altında bırakılan kişide bu sıfatlar yoksa, o söz onu söyleyene döner.”

•Buhârî, Edeb 44

Enes radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mi’raca çıkarıldığımda ben bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğun yanından geçtim.

-Ey Cebrâil! Bunlar kimlerdir? diye sordum”
-Bunlar, (gıybet etmek suretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve nâmuslarıyla oynayanlardır, cevabını verdi.

Müslümanın ırz, namus, haysiyet ve şerefine söz söylememek bir görev, söyletmemek ikinci bir görevdir.
“Allahümmekfinî bi-helâlike an harâmik, ve ağnini bi-fazlike ammen sivâk: Allahım! Bana helâl rızık nasip ederek haramlardan koru! Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!”
“Allahümme innî zalemtü nefsi zulmen kesîran ve lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente, fağfir-lî mağfireten min indik, ve’rhamnî inneke ente’l-gafûru’r-rahîm:
Allahım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Öyleyse tükenmez lutfunla beni bağışla, bana merhamet et. Çünkü affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız sensin.”
“Allahümme musarrife’l-kulûb! Sarrif kulûbenâ alâ tâatik: Ey kalpleri yönlendiren Allahım! Kalplerimizi sana itaate yönelt!”
Asıl belâ, belâ vereni bilmemektir.
İnsan Allah’ı üç şekilde zikreder:
Diliyle, O’nun güzel isimlerini anarak, verdiği her şeye hamd ederek, Kur’ân-ı Kerim’ini okuyarak ve O’na dua ederek zikreder.
Kalbiyle, O’nun varlığını gösteren delilleri düşünüp içindeki şüpheleri atarak, kâinatın sırlarını anlamaya gayret ederek, Allah’ın her emir ve yasağının hikmetini kabul edip O’na boyun eğerek zikreder.
Bedeniyle, organlarının her birini Allah’ın buyruklara doğrultusunda yerli yerinde kullanarak zikr etmiş olur. O zaman Allah Teâlâ da nimetlerine karşı nankörlük etmeyen, kendisini unutmayan bu şükredici kuluna merhamet eder, ona olan nimetlerini daha fazla artırır, dualarını kabul eder, onu sıkıntılardan kurtarır.
… nefsiyle mücâhadede başarılı olamayanlar düşmana karşı cihad etmekte başarılı olamazlar.
Allah yolunda ölüm, kul borcundan başka her şeye kefårettir.
Semüre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Yalan olduğunu zannettiği bir hadisi benden nakleden kimse yalancılardan biridir.
Allah’ın lutfu dilediğiniz şeylerden daha çoktur.
اللهم مصرف القلوب صرف قلوبنا على طاعتك
Ey kalpleri yönlendiren Allah’ım! Kalplerimizi sana itaate yönelt.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
وذكروا الله كثيرا لعلكم تفلحون
Allah’ı çok zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.
Cuma Suresi (62), 10
1340. Amr İbni Abese radıyallahu anh den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Kim Allah yolunda bir ok atarsa, onun bu hareketi bir köleyi âzat etme sevabına denktir.

Tirmizi, Fezăilü’l-cihad 11; Ebû Davûd, Itk 14. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 26; Ibni Mace, Cihad 19.

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
1335. Kendisine Ebû Suad, Ebû Esed, Ebü Amir, Ebü Amr, Ebü’l- Esved veya Ebü Abs de denilen, Ebü Hammâd Ukbe ibni Amir el-Cüheni radıyallâhu anh şöyle dedi:
Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem’i minberde:

Düşmanlarınız için elinizden geldiği, gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayınız. Dikkat ediniz! Kuvvet atmaktır; kuvvet atmaktır; kuvvet atmaktır buyururken işittim.

Müslim, Imare 167. Ebü Davud, Cihad 23; Tirmizi, Tefsiru süre (8) 5; Ibni Mâce,
Cihad 19.

İnsan Allah’tan hidayeti istemekle kendisini her türlü hayra ve başarıya götürecek şeyi; âfiyet istemekle hem dünya hem de âhiretle ilgili bütün hayırları; iffet istemekle, her türlü günahtan korunmayı; takva istemekle, Allah’ın bütün emirlerini yerine getiririp yasaklarından kaçınmayı; gönül zenginliği istemekle, hiç kimseye muhtaç olmamayı; bağışlanmayı ve ilahî mağfirete nâil olmayı istemekle, âhiret saadetini; hayırlı rızık istemekle de haramlardan korunmayı niyaz etmiş olmaktadır.
Resullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah onu şehitlik mertebesine ulaştırır.
Müminler içinde öyle yiğit erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerinde durdular. Onlardan kimi ahdini yerine getirdi, kimi de sırasını bekliyor. Bunlar sözlerini asla değiştirmemişlerdir.
Ahzab Suresi, 23
İnsan, yokluğunda tercüme-i hâli yazılan biri değil, en yakından takib edilerek yaptıkları ve söyledikleri kaydedilerek hayat hikâyesi tesbit edilen ve ona göre de sorgulanacak olan bir varlıktır.
Rasûlullah ﷺ Efendimiz şöyle buyurdu :
Olgun mümin, yerici, lanetçi, kötü iş ve kötü söz sahibi olamaz.
Nebî ﷺ şöyle buyurdu :
En büyük yalan, görmediği düşü gördüm diye kişinin gözlerine iftira etmesidir.
İnsan, âhiretteki hayatını dünyada hazırlar.
Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir:
Allah’ın kendisine ihsan ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse;
Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.
Allah’ın Resûlü: Kalp, rüzgarların çölde bir sağa bir sola vurduğu kuş tüyü gibi şekilden şekle girer buyurmuştur.

(İbni Mâce, Mukaddime 10; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, IV, 408,419)

1441. Abdullah İbni Büsr radıyallâhu anh şöyle dedi:
Bir adam Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’e hitaben:

-Ya Resûlallah! İslâmiyet’in emirleri çoğaldı. Bana sıkı sıkıya yapışacağım bir şey söyle, dedi. O da:

-Dilin hep Allah’ı zikretsin! buyurdu.

Rabbini zikredenle etmeyenin farkı, diriyle ölünün farkı gibidir.

Buhârî, Daavât 66.

Ebû Zer (ra) şöyle dedi :

Rasûlullah ﷺ bana :
Allah’ın en çok sevdiği sözü sana bildireyim mi? Allah’ın en çok sevdiği söz, Subhanallahi ve bi-hamdihî demektir buyurdu..

Asıl belâ belâyı vereni bilmemektir.
Allah’a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.

Buhârî, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Îman 74, Lukata 14.

Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.

Hucurat 11

Yemin edip duran,
aşağılık,
daima kusur arayıp kınayan,
durmadan söz taşıyan,
iyiliği hep engelleyen,
saldırgan,
günaha dadanmış,
kaba saba;
bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye
mal ve oğulları vardır diye,
Sakın boyun eğme!

Kalem, 10-11-12-13-14. Ayet

İbn Ömer r.a şöyle dedi:

Bir adam Resullullah sallahu aleyhi ve sellem’e gelerek alış-veriş yaparken kendisinin sürekli aldatıldığını söyledi. Bunun üzerine Rasullullah sallahu aleyhi ve sellem:

Kimden alış-veriş yaparsan ona ‘İslam’da aldatma yoktur’ de! buyurdu.

Ebû Said el-Hudrî r.a’dan rivayet edildiğine göre Nebî sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

İnsan sabahlayınca bütün organları dil’e baş vurur ve (âdeta ona)şöyle derler: Bizim haklarımızı korumakta Allah’tan kork. Biz ancak senin söyleyeceklerinden ceza görürüz. Biz, sana bağlıyız. Eğer sen doğru olursan, biz de doğru oluruz. Eğer sen eğrilir, yoldan çıkarsan biz de sana uyar, senin gibi oluruz.

İbn Ömer r.a Rasullullah sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu dedi:

Allah’ı anmaksızın çok konuşmayın. Allah’ın zikri dışında çok söz söylemek kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise, Allah’tan en uzak kimseler olduğu kesindir.

Ebü’d-Derdâ r.a’dan rivayet edildiğine göre Resullullah sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Davud aleyhisselâm şöyle dua ederdi: Allahümme innî es’elüke hubbeke ve hubbe men yuhhibbüke, ve’l-amele’llezî yübelligunî hubbeke. Allahümmec’al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine’l-mâi’l-bârid: Allah’ım! Senden seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevgine ulaştıracak amelleri sevmeyi dilerim. Allah’ım! Senin sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha ileri kıl.
Âişe r.a’dan rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem sallahu aleyhi ve sellem şu sözlerle dua ederdi:

Allahümme innî eûzü bike min fitneti’n-nâri ve azâbi’n-nâr ve min şerri’l-gına ve’l-fakr : Allah’ım! Cehennem fitnesinden, cehennem azâbından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.

İbn Ömer r.a şöyle dedi:
Resullullah sallahu aleyhi ve sellem’in dualarinda biri şu idi:

Allahümme innî eûzü bike min zevâli ni’metike ve tehavvüli’ âfiyetike ve fücâeti nıkmetike ve cemîi sahatik: Allah’ım! Verdiğin nimetin yok olup gitmesinden, lutfettiğin âfiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin cezâdab ve senin gazabına üzerime çekecek her şeyden sana sığınırım.

Ali r.a şöyle dedi:
Resullullah sallahu aleyhi ve sellem namazda, tesehhüd ile selâm arasında yaptığı duayı şöyle diyerek bitirirdi:

Allahümmağfirlî mâ kaddemtü vemâ ahhartü, vemâ esrartü vemâ a’lentü, vemâ esraftü, vemâ ente a’lemü bihî minni, ente’l-mukaddimü ve ente’l-muahhir, lâ ilâhe illâ ente: Allah’ım!
Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, ölçüsüz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sen, geride bırakan da sensin.Senden başka ilâh yoktur.

Muaviye r.a’dan rivayet edildiğine göre, Resulullah sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Allah, hakkında hayır dilediği kimseye din hususunda büyük bir anlayış verir.

Ebu Hureyre r.a’den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Şehitler beş kısımdır: Bulaşıcı hastalığa yakalanan, ishale tutulan, suda boğulan, göçük altında kalan ve Allah yolunda savaşırken şehit olandır.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;

Kim gaza etmeden ve gönlünde gaza etme arzusu taşımadan vefat ederse, bir tür nifak üzere ölür.

Resul-i Ekrem Efendimiz: Allah’tan isteyeceğiniz zaman Firdevs’i isteyiniz. Çünkü o cennetin ortası ve en yüksek yeridir. Onun üstünde Rahman’ın arşı vardır ki, cennetin nehirleri oradan kaynaklanır. buyurmuştur.
Yapılan bir iyiliğe on sevap verilmesi, Allah Teâlâ’nın kullarına vadettiği mükâfatın en aşağı derecesidir. Şayet Cenâb-ı Hakk kulun davranışından ve samimiyetinden hoşnut olursa, onun yaptığı iyiliği yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla değerlendirir.
Zikrin en faziletlisi lâ ilâhe illallah, duanın en faziletlisi de elhamdülillah demektir.
Namazımızı bitirdikten sonra günde aşağı yukarı beş defa söylediğimiz Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallahü ekber zikrini bir mü’min her gün doksan defa söylerse, vücudundaki 360 eklemin her biri için bir sadaka vermiş olur.
1449. Huzeyfe ve Ebû Zer radıyallâhu anhümâ şöyle dediler:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yatağına yattığı zaman:
Bismike’llâhümme ahya ve emût: Allahım! Senin ismini anarak ölür, dirilirim (uyur, uyanırım) derdi. Uykudan uyanınca da:
Elhamdülillâhillezî ahyânâ ba’de mâ ematenâ ve ileyhi’n-nüşür:
Bizi öldükten sonra dirilten Allah’a hamdolsun. Yeniden diriltip huzurunda toplayacak olan da O’dur derdi.
Ka’b ibni Ucre,

Medineli sahabilerden olup Bey’atürridvân’da bulunan bahtiyarlardandır. Büyük sahabilerden Ubåde Ibni’s-Samitin dostu olmasına rağmen henüz İslamiyet’i kabul etmemişti. Bir gün Ubade radıyallahu anh onu gözetledi ve evden ayrıldığını görünce gidip putunu kırdı. Ka’b eve gelip de putunun parçalanmış olduğunu görünce çok öfkelendi. Gazapla evinden çıkıp Ubade’nin yanına giderken durumunu bir daha düşündü. Kararını değiştirdi ve arkadaşının yanına giderek İslâmiyet’i kabul etti.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazdan sonra Allah’a hamd etmeden, Peygamber aleyhisselâm’a salâtü selâm getirmeden dua eden bir adamı işitti. Bunun üzerine: Bu adam acele etti buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: Biriniz dua edeceği zaman önce Allah Teâlâ’ya hamdü senâ etsin, sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e salátü selâm getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.

Ebu Davüd, Vitir 23. Ayrıca bk. Tirmizi, Daavat 65; Nesai, Sehv 48.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’e Isra gecesinde, birinde şarap, diğerinde süt bulunan iki bardak getirildi. Bardaklara şöyle bir baktıktan sonra süt bardağını aldı.Bunun üzerine Cebrail:
Seni, insanın yaratılış gayesine uygun olana yönlendiren Allah’a hamdolsun. Şayet içki dolu bardağı alsaydın, ümmetin sapıklığa düşerdi dedi.

Müslim, Iman 272, Esribe 92. Ayrıca bk. Buhari, Tefsiru süre (171, 3, Esribe 1, 12: Nesai, Eşribe 41.

Allah’ın kendisine mal ihsan ettiği kullarından biri Cenabı Hakkın huzuruna getirildi. Allah Teala ona:
-Dünyada ne yaptın? diye sordu. Hadisin rávisi Huzeyfe, kullar Allah’tan hiçbir sözü gizleyemezler, demiştir. Bu adam da:
-Ey Rabbim! Bana malını verdin; ben de insanlarla alış-veriş yapardım. Alış-verişte kolaylık göstermek benim huyumdu. Zengine kolaylık gösterir, fakire mühlet verirdim dedi. Bunun üzerine Allah Teâlá:
– Ben buna senden daha lâyıkım dedi. (Meleklere de) Kulumu affediniz buyurdu.

Müslim, Müsakat 29

Insanlara borç para veren bir adam vardı. O hizmetçisine şöyle derdi:
-Darda kalmış bir fakire vardığında onu affediver; umulur ki Allah da bizim günahlarımızı affeder.
Nihayet o kişi Allah’a kavuştu ve Allah onu affetti.

Buhari, Enbiya 54; Müslim, Müsakat 31. Ayrıca bk. Buhari, Büyu 18.

Ibn Ömer(r.a): Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu dedi:

Allah’ı anmaksızın çok konuşmayın. Allah’ın zikri dışında çok söz söylemek, kalbi katılaştırır. Katı kalpli olanların ise Allah’tan en uzak kimseler olduğu kesindir.

câhil sadece okuma yazma bilmeyen değil, küfür ve inkârda sâbit kadem olandır.
Kendi Iradeleri ve seçimleriyle herhangi bir zorlama söz konusu olmaksızın dini ka bul etmek isteyenlerin inanmasına imkan sağlamak, inancinin gereğini öğrenmenin ve öğrendiğini yaşamanın zeminini hazırlamak cihadın yegane hedefidir.
Cihad, Islam’la insan arasındaki bütün engelleri kaldırmanın adıdır.
Zannetme ki ecdadın asırlarca uyurdu,
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt’ada yer yer kanayan izleri şahid,
Dinlenmedi bir gün o büyük şanlı mücahid.
M.Akif Ersoy
Allah yolunda ayakları tozlanan bir kula cehennem ateşi dokunmaz.
Hz.Muhammed (sav)
Hoşunuza gitmese de savaş size farz kılındı. Bazan hoşunuza gitmeyen bir şey sizin hakkınızda daha hayırlı olabilir. Hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötü olabilir. Siz bilemezsiniz, Allah bilir. Bakara suresi 2/216
“Kim,(din) kardeşinin ırz ve nâmusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur.”
Herhangi bir müslümanın diktiği ağaçtan yenen şey onun için sadakadır. Çalınan şey de sadakadır; eksiltilen de onun için sadakadır.

Hazret-i Muhammed ( s.a.v. )

Dine uygun olan her güzel iş sadakadır.

Hazret-i Muhammed ( s.a.v. )

Allah Teâlâ’nın hataları bağışlamasına ve dereceleri yükseltmesine vesile olan iyilik ve haramları size açıklayayım mı? diye sordu Resûlullah ( s.a.v. ).
Ashâb-ı kirâm:
– Evet, (açıkla) ey Allah’ın Resûlü! dediler. Hz. Peygamber:
– Zorda olsa abdesti tam almak, mescidlere doğru adımları çoğaltmak, namazdan sonra gelecek namazı beklemek İşte sizin ribâtınız ( hudut gözcülüğünüz ) buyurdu.
Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan arasında ( işlenecek küçük ) günahlara kefârettir.

Hazret-i Muhammed ( s.a.v. )

Bir adam yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu yoldan uzaklaştırdı. Bu sebeple Allah ondan hoşnut oldu ve onu bağışladı.

Hazret-i Muhammed ( s.a.v. )

Hasan el-Basri, ip üzerinde oynayan bir cambazı gördüğünde:

Bu şahsın yaptığı iş bizim ilim erbabı arkadaşlarımızın bir kısmının yaptığından daha iyidir; çünkü o dünyalıkla dünyalık kazanıp yiyor, bizimkiler din ile dünyalık kazanıp yiyorlar demiştir.

Ebu Hüreyre radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah’a hamdederek başlanmayan her önemli iş bereketsiz olur.” Ebu Davud, Edep 18
İbn Abbâs (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “İki nimet vardır ki; insanların pek çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmışlardır: SIHHAT ve BOŞ VAKİT.” (Buhârî, Rikâk 1)
Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Hayırlı ve iyi ameller hususunda acele ediniz. Zira yakın bir zamanda karanlık geceler gibi bir takım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zaman kişi mü’min olarak sabahlar, kafir olarak geceler. Mü’min olarak gecelerse kafir olarak sabaha çıkar, dinini basit dünyalığa satıverir.” (Müslim, İman 186; Tirmîzî, Fiten 30)
“Her toplumun yöneldiği bir yönü ve yöntemi vardır ki, ona doğru yönelir. Ey Muhammed ümmeti! Siz de hayırlara yönelip bu hususta birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizi kendi katında toplayacaktır. Çünkü Allah’ın herşeye gücü yeter.” (2 Bakara 148)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir