İçeriğe geç

Patlayan Kuyrukluyıldızlar – Ekspresyonist Öyküler Kitap Alıntıları – Kolektif

Kolektif kitaplarından Patlayan Kuyrukluyıldızlar – Ekspresyonist Öyküler kitap alıntıları sizlerle…

Patlayan Kuyrukluyıldızlar – Ekspresyonist Öyküler Kitap Alıntıları

Sevinçli bir çaresizlik içindeyim, çaresiz bir sevinç içinde; içimden ölüme sıçramak geliyor ya da şaka yapmak.
Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve de forme bile olsa, güzel bulmak gerekir.
Ey çürüyenler, gümüş dillerde cehennemi sustukları için. Soğuk odada lambalar da söndü ve erguvan maskelerin altından sessizce bakıştı acılı insanlar. Gece boyunca sirildadi bir yağmur ve ferahlattı çayırları. Dikenli ıssızlıkta izini sürdü o, karanlık delikanlı, buğdaylar arasında sararmış patikaların, tarlakuşunun şarkısının ve narin sessizliğini yeşil dalların huzuru ararken .
Yerdeki yanık izleri, ruhumu ele geçirmeye çalışan dolu uçurum sakinlerinin el izleri. Sizler büyük bir cesaretle araya girmeseydiniz, buradaki ahşabı ve taşı nasıl dağladılarsa, başka işleri de kalıcı ve görünür olacaktı.
Zira dünyada, budalaların tabiriyle kalıcı olan her şey hayaletti daha önce, görünsün ya da görünmesin hayaletti, katılaşıp maddeleşen hayalet sadece.
Sırf insanı suçlamaktan imtina edelim; her yerde, tüm tabiatta, ince bir tülün altında gizlidir günah.
Kalbim sağlıklı olsaydı, önce pencereden atlardım; sonra da sinemaya gider, oradan bir daha çıkmazdım. Sanki piyangoda büyük ikramiyeyi kazanmışım da paramı henüz alamamışım ya da at lotaryasında bir at kazanmışım da bedava ahır bulamamışım gibi hissediyorum kendimi. Aslında hayat bir döner merdiven trajedisi, döne döne yukarı çıkıp çıkıp iniyorsun, yıldızlar gibi kendi etrafında. Sevinçli bir çaresizlik içindeyim, çaresiz bir sevinç içinde.
Aslında hayat bir döner merdiven trajedisi, döne döne yukarı çıkıp çıkıp iniyorsun, yıldızlar gibi hep kendi etrafında.
En çok da kendime karşı hoşgörülüyüm, kendime karşı müşfik davranıyorum, diplomatik nedenlerle kendimle barışığım.
Yarın yeniden göreceğim seni. Buradaki şapelin penceresi altında, burada, mumların ışığının düştüğü, saçlarının altın bir ormana dönüştüğü yerde; burada, nergislerin ayak bileklerine hafif öpücükler gibi şefkatle sürtündüğü yerde.
Sırf insanı suçlamaktan imtina edelim; her yerde, tüm tabiatta, ince bir tülün altında gizlidir günah.
Aslında hayat bir döner merdiven trajedisi, döne döne yukarı çıkıp çıkıp iniyorsun, yıldızlar gibi hep kendi etrafında.
Zira dünyada, budalaların tabiriyle kalıcı olan her şey hayaletti daha önce, görünsün ya da görünmesin hayaletti, katılaşıp maddeleşen hayalet sadece.
Şehvet, herkesi kan içinde bırakan bu diken kesilip atıldığında, her şeyin nasıl düzeldiğini göreceksiniz.
Seni öyle seviyorum ki. O kadar sevdim ki seni. Ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana? Gelincik tarlalarından geçerken kendinde mis kokulu bir gelincikçiçeği, akşamın tamamını içine çekip içmiştin. Ayak bileklerinin etrafında dalgalanan elbisen bir yalaz gibiydi günbatımında. Ama başın eğikti ışıkta, saçlarınısa yanıyordu bütün öpücüklerimden alev alevdi hala. Öylece yürüyüp giderken dönüp dönüp bana bakmıştın. Elindeki fener parıl parıl parlayan bir gül gibi sallanmış durmuştu alacakaranlığın içinde.
Yasa şöyle: Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa, güzel bulmak gerekir.
Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa, güzel bulmak gerekir.
Kalbimin etten ve kandan olduğunu sanmıyorum, duvarları çatlak; kalbim anlık değerden ziyade kalıcı bir değere sahip, o nedenle gelip geçici insanların hiç işine yaramam ben..
Kötü eleştirilere ne kadar da kızıyor insan! Halbuki size güzel sözler yazan birini hemen seviyorsunuz.
Sevinçli bir çaresizlik içindeyim, çaresiz bir sevinç içinde
Güzel ya da çirkinde, yüce, iyi ya da kötüde, gizli ölümle birlikte yürekteki sevinçte ya da gizli sevinçle birlikte yürekteki ölümde, ne olursa olsun hepsinde daima bir nebze hayalet vardır.
Dünyadaki bu dehşeti hissedenler pek az olsa da, o daima ve ebediyen buradadır.
Yasa şöyle: Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa, güzel bulmak gerekir.
Lekelenmiş odalarda kaderler tecelli edince, çürüyen adımlarla ölüm girer eve.
Harap tanrılar duruyordu bahçede, akşamı kedere boğarak..
Eskilerin toptan reddi yeni yola açılan bir kapı olsa da, herkes çıkınında geçmişi de taşır elbet.
“Güçlü kişi, yalnızken daha da kudretlidir!”
Dünya tarihinin güçlü devlerini böylesine dehşetli kılan, iktidarın rahatlıklarının şımarttığı zayıf bedenleri miydi, yoksa bedenlerine kuşandıkları iktidar aparatı sayesinde mi yenilmez olmuşlardı?
Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa, güzel bulmak gerekir.
Sessizliğin ne zaman oluştuğunu kim bilebilir ki?
Hırsızlara dokunaklı bir hoşgörüyle yaklaşıyordu. Bir somun ekmek çalan, şayet yoksulsa, cezalandırılmıyordu. Mincing Lane’den bir ekmek hırsızını serbest bırakmakla kalmayıp adama üstüne bir de para verdiği bir duruşmada, “Adam haklı!” demişti bana, “yerden göğe kadar haklı; yaşaması ve karnını doyurması lazım ki düşünebilsin; daha iyi biri olabilmek için önce mükemmelen düşünebilmesi lazım!
Sırf insanı suçlamaktan imtina edelim; her yerde, tüm tabiatta, ince bir tülün altında gizlidir günah.
Eskilerin toptan reddi yeni yola açılan bir kapı olsa da, herkes çıkınında geçmişi de taşır elbet.
“Dünya tarihinin güçlü devletlerini böylesine dehşetli kılan, iktidarın rahatlıklarının şımarttığı zayıf bedenleri miydi, yoksa bedenlerine kuşandıkları iktidar aparatı sayesinde mi yenilmez olmuşlardı?”
“Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa, güzel bulmak gerekir.”
“Zira ülke yönetmek de bir sanat; resim, şiir sanatı ve müzik gibi bir özellik. Taklitçilik ise bir faaliyet, o yüzden taklitçiliğinde tıpkı bir iş gibi getirisi var.”
“Kalbim anlık değerden ziyade kalıcı bir değere sahip, o nedenle gelip geçici insanların hiç işine yaramam ben.”
sanki piyangoda büyük ikramiyeyi kazanmışım da paramı henüz alamamışım ya da at lotaryasında bir at kazanmışım da bedava ahır bulamamışım gibi hissediyorum kendimi. aslında hayat bir döner merdiven trajedisi, döne döne yukarı çıkıp çıkıp iniyorsun, yıldızlar gibi hep kendi etrafında. sevinçli bir çaresizlik içindeyim, çaresiz bir sevinç içinde; içimden ölüme sıçramak geliyor ya da şaka yapmak.
Fazla düşünüyorum sadece, hem de çok fazla, aklıma ne gelirse ve bütün düşüncelerimin bana iyice yaklaşmasına izin veriyorum ki, korkmak nedir unutsunlar.
Kalbimin etten ve kandan olduğunu sanmıyorum, duvarları çatlak; kalbim anlık değerden ziyade kalıcı bir değere sahip, o nedenle gelip geçici insanların hiç işine yaramam ben, sadece araştırmacılar için ilgincim.
Küvetteyken o kadar sıkılıyorum ki, beni pohpohlayan mektuplar okumak hoşuma gidiyor. Kötü eleştirilere ne kadar da kızıyor insan! Halbuki size güzel sözler yazan birini hemen seviyorsunuz. Dünyada gerçekten sempatik yaratıklar da var. Fakat beyaz suratlarına katlanamıyorum, ışığa karşı bir güvensizliğim var.
Sırf insanı suçlamaktan imtina edelim; her yerde, tüm tabiatta, ince bir tülün altında gizlidir günah.
“Kalbim sağlıklı olsaydı, önce pencereden atlardım; sonra da sinemaya gider, oradan bir daha çıkmazdım.”
“Yasa şöyle: Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa, güzel bulmak gerekir.”
Anne sert tut beni. Düşüyorum. Anne ölüyorum anne.
Kötü eleştirilere ne kadar da kızıyor insan! Halbuki size güzel sözler yazan birini hemen seviyorsunuz.
Fazla düşünüyorum sadece, hem de çok fazla.
Sırf insanı suçlamaktan imtina edelim; her yerde, tüm tabiatta, ince bir tülün altında gizlidir günah. Swedenborg
Seni öyle seviyorum ki.O kadar sevdim ki seni.Ne kadar sevdiğimi söyleyeyim mi sana?
”..Sen onlara çoğalma kabiliyetini verdin.Ama bu onlara yetmiyor. Ne pahasına olsursa olsun günah işlemek istiyorlar. Lord, yeni bir tufan çıkar ve yok et yarattıklarını, yoksa dünya çığırından çıkacak! ”
Zira dünyada, budalaların tabiriyle ‘kalıcı’ olan her şey hayaletti daha önce, görünsün ya da görünmesin hayaletti, katılaşıp maddeleşen hayalet sadece.
Ey, böyle kıç kıça vermeye hâlâ cesaret edemediği korkak çağ.
”Yasa şöyle:Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa güzel bulmak gerekir. ”
Sırf insanı suçlamaktan imtina edelim;
Her yerde, tüm tabiatta, ince bir tülün altında gizlidir günah.
“Lord, yeni bir tufan çıkar ve yok et yarattıklarını, yoksa dünya çığırından çıkacak!”
Hırsızlara dokunaklı hoşgörüyle yaklaşıyordu. Bir somun ekmek çalan, şayet yoksulsa, cezalandırılmıyordu. Mincing Lane’den bir ekmek hırsızını serbest bırakmakla kalmayıp adama üstüne bir de para verdiği bir duruşmada, “Adam haklı!” demişti bana, “Yerden göğe kadar haklı; yaşaması ve karnını doyurması lazım ki düşünebilsin; daha iyi biri olabilmek için önce mükemmelen düşünebilmesi lazım!
Yerden göğe kadar haklı!”
Karanlık yan sokaklarda güçlü kuvvetli işsizler çaresizlik içinde ürkek ürkek dolanıyor. Bilim buna “Daha Güçlülerin Zaferi” diyor.
tüm umutlarının yıkıldığı bir hayata dayanıp dayanamayacağı epey bir süre kuşkuluydu
Aslında hayat bir döner merdiven trajedisi, döne döne yukarı çıkıp çıkıp iniyorsun, yıldızlar gibi hep kendi etrafında.
Lord, yeni bir tufan çıkar ve yok et
yarattıklarını, yoksa dünya çığırından çıkacak!
İnsanın üreme yöntemindeki şehvet faktörünü ortadan kaldırabilseydim, kazanan biz olurduk.
Yasa şöyle: Önemli olan, ruhun ve zihnin yapısıdır. Eğer ruh ve zihin asilse, bir bedeni, dış görünüşü kambur ve deforme bile olsa, güzel bulmak gerekir.
-koskoca evler aniden çöktü. küçük evler kıpırdamadan ayaktta kaldı. şehrin üzerinde kalın, sert, yumurta biçiminde bir portakal-bulut peyda oldu.
-sonra ortalık aniden sessizliğe büründü. portakal-bulut kayboldu. gökyüzü masmavi oldu. şehir ağlayacak kadar sapsarı.
-binalar göğe yükseldi ve giderek inceldiler. hepsi de sağdaki bir noktaya, belki de sabahın olduğu yere doğru eğildi.
Şehvet, herkesi kan içinde bırakan bu diken kesilip atıldığında, her şeyin nasıl düzeldiğini göreceksiniz.
Sırf insanı suçlamaktan imtina edelim; her yerde, tüm tabiatta, ince bir tülün altında gizlidir günah.
Çevirmen Zehra Aksu Yılmazer’in önsözü öylesine başarılı ki ekspresyonizme giriş dersi olarak okurda dimağ açıyor. Okuma iştahını, araştırma coşkusunu arttırıyor. Kitaptaki seçki öyküler umarım bu iştahımızı olumlu yönde devam ettirir. Döneme ilgisi olanların okuması gereken faideli bir öykü seçkisi.
Sanki piyangoda büyük ikramiyeyi kazanmışım da paramı henüz alamamışım ya da at lotaryasında bir at kazanmışım da ”bedava ahır ” bulamamışım gibi hissediyorum kendimi.
Paris sizlere ömür.
Kalbim sağlıklı olsaydı, önce penreceden atlardım; sonra da sinemaya gider, oradan bir daha çıkmazdım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir