İçeriğe geç

Paris Düşerken Kitap Alıntıları – Ilya Ehrenburg

Ilya Ehrenburg kitaplarından Paris Düşerken kitap alıntıları sizlerle…

Paris Düşerken Kitap Alıntıları

Çocuklara demiştim ki; Nasıl yaşıyorsanız anlatın. Gelen cevapların çoğu ilgi çekici, alın okuyun çocuk sekiz yaşında

Altı tane küçük köpeğimiz vardı. Annem beş tanesini boğdu. Hepsine yetecek kadar süt bulamazmışız; öyle söyledi. Rene’ nin yakında kız kardeşi olacakmış. Onların evinde de süt yokmuş. Herhalde Rene’ nin kız kardeşini de boğacaklar. Biz küçükken evimizde çok süt vardı. Annem diyor ki, büyüyünce savaşta öldürürlermiş beni. Top oynamak ve tahta ata binmek çok hoşuma gidiyor.

Ne tuhaf! Bazı budalalar şanstan bile daha kurnaz görünmek istiyorlar. Aynı ata oynuyorlar. Oysa bu işte de ruletteki gibi davranmak gerekir. Sürekli numara değiştirmek, şansın hangi tarafta olduğunu koklamak, şansın peşine gitmek kazandırır insana. Önemli olan da budur
Ölümün kapıyı tıkırdattığı duyulunca,din değiştirip savurgan olmuştu bütün cimriler.
Her şeyi yaratmak için istemek, gerçekten istemek ve istenilen şeyi yaratmak için uğraşmak gerekir.
.Hep seninleyim Michaud, düşüncelerim başka yerdeyken bile. Yerleştin bana. Bir kelime daha söylesem ağlayacağım bak. Sussam da anla beni!
Ve merhametin yeri yoktu bu dünyada.
Zaferin resmini kanatlı çizerlerdi. Oysa, toz toprakla, kanla örülmüş ağır ve yaralı ayakları var zaferin.
İnandığı şey değil, inanması önemliydi.
Politika, büyük ve cafcaflı konuşmak, küçücük işler yapmaktır.
İnsan bilinçli olursa, cehennemin var olmadığını bilirse O zaman geriye mezarın soğukluğundan ve kocaman bir boşluktan başka ne kalıyor?
Hepimiz biliyorduk faşistin biri olduğunu.
Sen her şeyi çok rahat yapıyorsun: Aynı rahatlıkla rüşvet alıyor, sahtekarları koruyorsun;
Yenilgiyi kabul etmesini bilirsen kazanırsın.
Zaten insan nasıl konuşuyorsa öyle davranmalı.
Önemli olan insandır,etiketi değil!
Halka uluorta verilmiş sözlerin önemi yoktur.
Eskiden hayvanları ve Tanrı’ları alçıya döküyorlardı; şimdi insanı o kalıba dökmeye kalkıyorlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Devrim! Sislerin arasından kopup gelen güneş gibi bir söz bu.
Kim gelecek anlamadım ki?
Devrim gelecek!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu semtte kediler ordu halinde gezerler;evlerin,dükkanların içi,vitrinler hep bu besili ve tombul hayvanlarca işgal edilmiştir.
Çağımız özveriyi, yalnızlığı, cesareti gerektiriyordu ona göre. Ailenin mutluluğu ve rahatı için çalışmak bir ihanetti!
Aile kurmak mı? Beynimi patlatmayı yeğ tutarım o işi yapmaktansa. Ben başka şey için yaşıyorum, belki de yarın o ideal uğrunda ölüme gideceğim. Bugün aileyi önemli bulmak gülünçtür.
Dans edelim, ister misiniz? dedi. Savaştan sonra herkes dans ediyordu. O zaman ufacıktım ben, anımsıyorum. Öbür insanlardan daha kurnaz olalım. Savaştan önce dans edelim Sonra hiç olmazsa pişmanlık çekmeyiz.
Zaferin resmini kanatli çizerlerdi. Oysa, toz toprakla, kanla örülmüş ağır ve yaralı ayakları var zaferin.
Önemli olan insandır, etiketi değil!
Adalet yoktur, dostum
Adalet yoktur, dostum
Ama devrimi halk yapıyorsa, ayaklanmayı da bir örgüt hazırlar.
Böyle bir gecede En uygun söz herhalde ‘umut’ sözü. Her şeyin hem yerini değiştirmek hem kendisini değiştirmek gerekiyor.
Açık konuşalım. Bu gün Fransa devrimin eşiğindedir. Halk cephesi bizi savaşa sürükleyebilir. Savaşı kazandığımızı kabul etsek bile aslında kaybeden yine biz olacağız.
Almanya ordularını Ren bölgesinin sınırdaki kesimine sokmuştu, İtalya Trablusgarp’ı boyunduruğu altına almıştı. Fransa, hem çevresindeki ülkelerden hem de kendi halkından korkan iğrenç adamlar tarafından yönetiliyordu.
Çok kolay aşık oluyordu; bu yüzden intiharı düşünecek kadar acı çekiyordu.
Hep aşktandır çektiğim
(C’est ce coquin d’Amour’)
“Paris’i ‘açık kent’ ilan ettiler”, dedi. “Yani bu durumda Almanlar ateş açmayacak ve bomba atmayacaklarmış.”
“Bombalar değil benim korktuğum. Yolda gelirken, durmadan bombalıyorlardı zaten. Benim asıl korkum, geldiklerini görmek.”
İnsanın düşmanı zamandır, derler. Yalan! Kabuğu kaldırıp atar yalnızca; yapay duyguları, yüzeysel sevgileri ortadan kaldırır. Gerçek duygular hiçbir zaman silinmez.
Bir tövbekâr on günahkara bedeldir.
Önemli olan, insanın ruhudur. Ama insanlar sınırlardan ve haritadan başka bir şey düşünmüyorlar.
Silahlanmanın güç bir şey olduğunu sanırdım bir zamanlar. Meğer silahsızlanmak çok daha zormuş.
Tarih ne ki? Danstan farkı var mı hiç? İleriye, geriye boyuna sallanıyorsun.
Ölümsüz olan, fikirler ve ruhtur.
Onur dediğiniz, esnek bir şeydir.
Yaşamak lazım asıl, yaşamak. Hem daha kolay hem de güç
Son zaferi gene hayat kazanacaktır.
Ayakta kalmış olan bir duvar parçasında şu yazıyı okudu: Ekmek. Barış. Özgürlük.
Bir tek şey kalmıştı evet: Şerefiyle ölmek.
Adalet diye bir şey kalmadı ki dünyada!
İnsanın düşmanı zamandır, derler. Yalan! Kabuğu kaldırıp atar yalnızca zaman; yapay duyguları, yüzeysel sevgileri ortadan kaldırır. Gerçek duygular hiçbir zaman silinmez.
Atılan her kurşunda kazancı var.
Savaşta savaşmak gerek. Politikayı politikacılara bırakmalı
‘Faşistler’ diyorsunuz ama elinizdeki coplarla, tabancalarınızla daima onları korudunuz siz! Ve şimdi onlar, faşistler iktidarda.
Nereden icat ettiniz bu savaşı?
Rüzgârın önünde oradan oraya yuvarlanan dikenler gibi yaşıyoruz.
Önemli olan yaşamaktır bugün
Umurumuzda mı yarın!
Almanlar Doğu’ya dönecekler, göreceksiniz. Orada petrol var çünkü azizim. Ve ne demektir petrol, bilir misiniz? Yüzyılımızın kanı demektir!
Hükümetin istifası mı? Yani savaşa tutuşmamızı istiyorsunuz kudretli komşumuzla?
Her yeni kararname, işçilerin hıncıyla birlikte yoksulluklarını da artırmaktaydı.
Her şeyi basitleştiriyordu gözyaşları: Acıyı hafifletmiyor ama yatıştırıyordu.
Bugün barışsever geçinen bütün bu namussuz alayı o zaman kuduz gibi harbe koşacak.
İşin en üzücü yanı da, yüreğimin niçin bu derece burkulduğunu bilmemek.
Küçük devletlerin kaderinin büyüklerinkine bağlı bulunduğunu nasıl anlamazsınız.
Demokrasiler savaşa gelmez, savaş öldürür demokrasiyi ya da dejenere eder
Her savaş, bir iç savaşa dönüşmeye mahkûmdur bugün.
Kanatları vardır ama başı yoktur zaferin.
Seni seven birisi olmalı bu dünyada. Seni seven varsa için daha rahattır, derler.
Duygular planında adaletin olmadığını artık anlamıştı.
Ne kadar küçük ve ne kadar kolay anlaşılır bir şeydi şu dünya!
Belli bir yaşa gelirse insan, bütün yollar mezara yöneliyor. Nereye baksan mezar taşı görüyorsun.
Bir tek şey önemliymiş eskiden: Ölümü göze almak! Oysa bugün yaşamak gerekiyor, yenmek gerekiyor Ne pahasına olursa olsun.
Öyle çabuk zedelenen, öyle kolay dağılıp giden bir şey mutluluk.
Tarih kişilerinden çok devirleri eski itibarına kavuşturur.
Yenilgiyi kabul etmesini bilirsen kazanırsın.
Her sabah çöl gibi bomboş günler yaşamak için uyanmak!
Ne kadar yırtınsanız, insanlar değişmeyecek ki; hep aynı onlar.
Hayat gerçekten çok soğuktu ve onu gerçekten utanmaz olmadıkça aşıp geçemiyordu insan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir