İçeriğe geç

Özyurdunda Yabancı Olmak Kitap Alıntıları – Demir Özlü

Demir Özlü kitaplarından Özyurdunda Yabancı Olmak kitap alıntıları sizlerle…

Özyurdunda Yabancı Olmak Kitap Alıntıları

&“&”

Bizler, unutmayalım, iyi haberlerim var" diye kartpostal basan bir ülkenin değil, "beterin beteri vardır " diyen bir ülkenin insanlarıyız.
Kimilerinde gurur gördüm. Bunu önceleri mertlik, onur, vicdan özgür­lüğü diye yorumlayarak memnun oldum. Sonra anladım ki bütün bunlar bencillik, kimseyi beğenmemek, büyüğe saygı göstermemek, çıkar uğruna dalkavukluk ve alçaklıktan ibaret şeylermiş."
Geçen de Katip Çelebi’de okudum: Aklın mekanı yürek­tir" diye bir cümle.
Bizimki de o misal, vesselam.
Canım, sevgili dostum,
Kendine iyi bak." Bu sözün anlamını pek bilmiyorum ama olsun, o kadar çok söyleniyor ki bir an­lamı olmalı.
Şeyi de bilmiyorlar? Bunca yıl yaşayacaklarını .
Her ikisi de erken yaşta öleceğini zannediyor. Belki bu yüzden elden geldiği kadar çok okuyorlar. Madem edebiyatı sevmiş­lerdi, kaç yıl olursa olsun bunu yaşamak gerekiyordu.
Bu zihin dağılması [ … ] hiçbir şeyden zevk almama, hiçbir şey istememe, (bunlar daha basit şeyler) bir yanda, bunla ilgili ya da ilgisiz on yıl önce yaşadığım intihar saplantısı da yeniden ortaya çıkmıştı." (Demir Özlü’den Ferit Edgü’ye)
“Her alanda, her anlamda yozlaşmanın doludizgin gittiği bu ülkede, bakanların düğünlerde, şenliklerde göbek attıkları bu ülkede, yazar-çizerlerin birbirlerinin gözünü oyduğu bu ülkede, bayağılığın sınır tanımadığı bu ülkede düşünmenin, yazmanın suç sayıldığı bu ülkede, kimsenin kimseyle dayanışmadığı bu ülkede, mevsimlerin şaştığı, baharın gelmez olduğu bu ülkede, bir avuç insan, yüzlerce yılın olumsuz birikimine, kinine karşı bir avuç insan bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Yazmak gibi. Çizmek gibi. Düşünmek gibi. Okumak gibi. Okutmak gibi.
Tanrım! Bu ne yalnızlık…
Bu ne mene toplumsal, tarihsel bir yalnızlık!”
Eve varır varmaz , her akşam tüm ışıkları yakarım. Ama yıllar var ki içimdeki bir tek mumu yakmayı başaramadım. Ya çaktığım kibrit sönüyor ya da mumlar erimiş, bitmiş.
Yaşamak için yazıyorduk.
Oblomov romanını okuyorum. İyi ki bazı ünlü romanları gençken okumamışım. Bu zamana okunacak hiçbir şey kalmayacaktı.
Adam olan anlar. Adam olmayanlar da zaten hiçbir şeyden hiçbir şey anlamazlar.
Hiçbir iyi yazarın yazdıklarını beğendiğine rastlamadım. Belki bazen, bir ruh halinde, bir süreç içinde beğenir gibi olabilir. Ardından gene eleştiriler, gene beğenmeme. Kötü yazarlarsa yazdıklarını pek beğeniyorlar. Öve öve bitiremiyorlar.
Bizler, unutmayalım, “İyi haberlerim var.” diye kartpostal basan bir ülkenin değil, “Beterin beteri vardır.” diyen bir ülkenin insanlarıyız.
İnsan dilediği gibi yaşayamadığı gibi dilediği gibi de ölemiyor.
Yaşamaya çalışalım. Birbirimizin acısını yaşamamak için.
Sevgili Aziz Sait’in(Faik) dediği gibi “Yazmasaydım deli olacaktım.”
Tabiplere bakarsan tütünü ve içkiyi hemen bırakmam gerekiyor ve sıkı bir perhiz ve yaşama biçimimi değiştirmem. Ama bunları tümüyle gerçekleştiremeyeceğimi biliyorum. Çünkü yaşamdan pek az tad alıyorum. Bu pek az tadın, pek çoğunu uzun yaşama uğruna harcamak bana saçma geliyor.
Cemal Süreya zaman zaman ne güzel yazıyor. Erişilmez güzellikte. O türde, o denli inceliğe ne Fransa’da ne de tabii İsveç’te rastladım.
Yaşadığımıza göre bunun hakkını vermek gerek. Yani yazmak. Başka ne gelir elimizden.
Tabiplere bakarsan tütünü ve içkiyi hemen bırakmam gerekiyor ve sıkı bir perhiz ve yaşama biçimimi değiştirmem. Ama bunları tümüyle gerçekleştiremeyeceğimi biliyorum. Çünkü yaşamdan pek az tad alıyorum. Bu pek az tadın, pek çoğunu uzun yaşama uğruna harcamak bana saçma geliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir