Virginia M. Axline kitaplarından Oyun Terapisi kitap alıntıları sizlerle…
Oyun Terapisi Kitap Alıntıları
Hayatın dinamikleri olayların goreceliligini sürekli değiştirdiği için, geçmiş deneyimler de sürekli değişir ve yaşamsal etkileşimlerle renklenir.
Nedir bu?
Bu tür olgusal sorulara cevap vermek daha maküldür.
Çocuk sevildiğini güvende ve başarılı olduğunu hissettiğinde cesaretle atılır ve yaşam onun için karşılamak için sabırsazlandığı neşeli bir macera haline gelir.
Bir çocuk mutsuz olduğunda omuzları düşer, hareketleri yavaşlar ve ağurlaşır. İçinde bulunduğu mutsuzluk gözlerinden dışarıya taşar. Tepeden tırnağa kadar mutsuz olur.
Kimi zaman onunla birlikte gülse bile çocuğun kendisine gülmez.
Her öğretmenin öncelikle insan olmaya, saygı ve itibar görmeye, akıllı ve becerikli bir birey olarak hakkı olan statüyü edinmeye izin verilmesine kesinlikle ihtiyacı vardır. Pek çok okul sisteminde öğretmenlerin bu temel gereksinimleri göz ardı edilir. Onlara ne yapacakları, nasıl yapacakları ve ne zaman yapacakları söylenir. Üstlerinden baski görürler. Gerçekleştirmeleri gereken hedefleri belirlenmiştir. Okuldaki diğer öğretmenlerle ve okul dışı güçlerle rekabet etmeleri gerekir. Pek çok durumda onlara acınacak derecede düşüncesizce davranılır. Öğretmenin yapması için işe alındığı göreve layık olan yetenekli, akıllı bir insan olduğu bazen hiç akla bile gelmez. Kimi toplumlarda, öğretmenlere sınıfın içinde olduğu kadar dışında da nasıl davranmaları gerektiği, boş zamanlarını nasıl değerlendirecekleri, hangi inancı benimseyecekleri, nereye oy verecekleri, hangi gazeteleri okuyacakları, nasıl giyinecekleri, ne renk oje sürecekleri ve nasıl makyaj yapacakları da söylenir.
Sınıfta hiç gülümsememekle ya da planlanmış olan dersten asla sapmamakla ün yapmış bir öğretmen, acınacak durumdadır ve kendisine eğitimci demekte de zorlanılır. Sinir bozan ve duygusal patlamalara yol açan işte bu gergin ve sert ortamdır.
Çocukların özsaygı kazanmasını sağlayan şey, kendileri olmalarına izin verilmesi, anlayış, kabul, duygularının farkına varılması, düşüncelerinin ve hislerinin açıklığa kavuşturulmasıdır. Büyüme ve değişim de bunların sonucunda ortaya çıkan içsel gelişim süreçleridir.
Çocuk paldır küldür bir dünyada yaşamaktadır. Olaylar, etrafında baş döndürücü bir hızla olup bitmektedir. Bulunduğu her yerde, çocuk bir şeyler için acele etmek zorundadır. Oysa çocuğun kendi doğası yavaştır. Dünya büyük bir yerdir ve çocuğun tamamını içine alabilmesi için zamana ihtiyacı vardır.
Çocuğun olmadığı değil, olduğu haliyle kabul edildiğini hissetmesini sağlamak kendine hakimiyet ve terapötik bakış açısı gerektirir.
Çocuğun sorunlarının sosyal merkezli olması durumunda grup terapisinin bireysel görüşmeden saha faydalı olacağı kesindir.
Reddedilmiş, güvensiz, sevgisiz, başarısız, aidiyet duygusu olmayan küçük bir çocuk eğer içindeki yeyerlilikleri tam olarak fark etme fırsatı ile karşılaşırsak hayatın sillerine karşı koyabilir ve daha olgun ve sorumluluk sahibi bir şekilde davranabilir.
Birey kendisini bütün olarak görmeyi öğrendiğinde kendisinin efendisi haline gelir ve artık gerçekten. Özgür bir insandır.
Çocuklar oyun terapisinin izin vericiliğinde, yüzeye en yakın duyguları oyun yoluyla dışarı aktardıkları söylenebilir
Her öğretmenin öncelikle insan olmaya, saygı ve itibar görmeye, akıllı ve becerikli bir birey olarak hakkı olan statüyü edinmeye izin verilmesine kesinlikle ihtiyacı vardır.
Büyüme gelişimsel bir süreçtir .Aceleye getirilemez.İnsanın içinden gelir ve dışarıdan zorlamayla gerçekleştirilemez.
Kabul, yaptığı davranışın onaylandığı anlamına gelmez.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kekeleme , tekleme ,bebeksi konuşma tekrarlayıcı konuşma , karışık konuşma gibi konuşma sorunlarının da oyun terapisi ile düzelebildiği görülmektedir.
Doğru eğitim, kişinin önemli gereksinimlerine sırtını dönmez.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Engelli çocuklar da normal çocuklar gibi duygu ve isteklere sahiptirler.
Büyüme gelişimsel bir süreçtir.Aceleye getirilemez.
Çocuklar bunu zaten her zaman yapar. Hayal ve gerçeğin sınırında, bir ileri bir geri giderek yaşarlar.
Çocuklara Korktuğun şeyler, keşke başka birisi olsaydın, sevdiğin ve nefret ettiğin şeyler, keşke yapabilseydim dediğin şeyler gibi başkıklar verilerek zaman zaman bu konuda hikaye yazdırmak isteyip istemedikleri soruluyordu. Sonuçlar muazzamdı.
Davranışta meydana gelen değişimin kalici olmasi için değişikliğin bireyin kazandiği içgörünün bir sonucu olarak içinden gelmesi gerekir.
Düşman : Yalnızlık ve Reddedilme.
Davranış ve kendilik algisi birbirlerinden uzaklaştıkça uyumsuzluğun derecesi artar.
Çocukların özsaygı kazanmasını sağlayan şey, kendileri olmalarına izin verilmesi, anlayış, kabul, duygularının farkına varılması, düşüncelerinin ve hislerinin açıklığa kavuşturılmasıdır.
“Davranışta meydana gelen değişimin kalıcı olması için, değişikliğin bireyin kazandığı içgörünün bir sonucu olarak, içinden gelmesi gerekir.”
Birey kendisine ait bir konum edinmek istemedikçe, uyumsuzluk sergilemez.
Birey kendisini bütün olarak görmeyi öğrendiğinde, kendisinin efendisi haline gelir ve artık gerçekten özgür bir insandır.
Her öğretmenin öncelikle insan olmaya, saygı ve itibar görmeye, akıllı ve becerikli bir birey olarak hakkı olan statüyü edinmeye izin verilmesine kesinlikle ihtiyacı vardır.Pek çok okul sisteminde öğretmenlerin bu temel gereksinimleri göz ardı edilir.
Bir çocuk,sadece kendisinin olan bir yapının tüm içeriklerini özümser.
Çocuğun oyunu duygularını sembolize eder ve terapist bu sembolik davranışları ne zaman kelimelere dökmeye çalışsa,duyguyu aynı zamanda yorumluyor demektir çünkü çocuğun hareketlerinin ne ifade ettiği hakkında düşündüklerini söylüyordur.Bu kaçınılmazdır ve aslında kimi zaman da avantajlidir.En iyi yöntem ,terapistin çocuğun oyun sırasındaki gözlemlenebilir davranışları hakkında olabildiğince az yorum yapmasıdır.
Bugün okulla yakın ilişkide olanlar bilirler ki çocukların başarılı bir eğitim almaları için başlıca gereklilik, eğitim sürecine dahil olan herkesin ruh sağlığının yerinde olmasıdır.
Zihni kaygılarla, korkularla ve hayal kırıklıklarıyla meşgul olan bir öğretmen işini tatmin edici bir yeterlilikte yapamaz.
Öz denetim, kendini kontrol becerisi ve çocuğun kişiliğine içtenlikle saygı geliştirmedikçe, bir terapist çocukla oyun odasına girmeye hazır değildir.
Birey kendisini bütün olarak görmeyi öğrendiğinde, kendisinin efendisi haline gelir ve artık gerçekten özgür bir insandır.
Çocuğa göre, terapi aslında içinde sürekli fark edilmeyi bekleyen güdüye karşı bir meydan okumadır.
“Yönlendirici olmayan terapi bireye kendi olabilmesi özgürlüğünü sağlar.”
Bir şey yapıyorum ve insanlar onları incitmeye çalışmadığımı anlamıyorlar.
Kendi yollarını bulmak , kendilerini sınamak , kişiliklerini açığa çıkarmak, kendileri için sorumluluk almak
Terapi sırasında işte bunlar olur.
Terapi sırasında işte bunlar olur.
Oyun terapisinin temelinde, oyunun çocuğun kendini ifade etmesinin doğal bir yolu olduğu gerçeği yatar. Tıpkı pek çok erişkin terapi türünde kişinin yaşadığı zorlukları konuşarak anlatması gibi çocuklar da duygu ve sorunlarını oynayarak ifade eder.
Ve çocuk kendini ararken, tüm diğer insanları da daha çok anlamaya bir kapı aralayabileceğini öğrenir.
Çocuk hayatındaki kişileri rahatça yansıtabildiği basit oyuncaklarla kendi dünyasını oluşturabilir. Mimarının kendisi olduğu kumdan kalesini inşa edebilir ve kendi oluşturduğu bir topluluğun üyeleriyle dolu bir çevre hayal edebilir. Seçebilir ve ayıklayabilir. YApabilir ve yıkabilir. Kendine bir dağ yapıp, güvenli bir şekilde tepesine tırmanabilir ve oradan kendisine ait dünyaya Sesini duyurarak, Ben bir dağ yapabilir ve istersem onu tekrar düzleştirebilirim. Burada benim sözüm geçer! diye bağırabilir.
Terapist bu ilişki ve deneyim sırasında çocuğa sadece odayı ve oyuncakları değıl aynı zamanda kendisini de keşfetmesi için güvenli bir ortam sağlar. Çocuk kendi kendisini değerlendirme şansını yakalar. Bu kendini ve aynı zamanda başkalarıyla ilişki içindeki kendiliğini keşfetme , kendiliğin gelisimi ve kendini ifade etme deneyiminin sonucunda çocuk sadece kendisine değil baskalarınıda saygı duymayı, baskalarını da kabul etmeyi ve özgürlüğünü sorumluluk duygusu ile yaşamyı öğrenir.
Oyun terapisi deneyimi , çocuğa terapistiyle ilişki kurarak kendisi hakkında bir şeyler öğrenme fırsatı sunar.
Bir gün, birinci sınıf Öğrencisi bir ufaklık, öğretmenine “ İnsanlara vurmayı, onları ısırmayı, tırmalamayı ve canlarını yakmayı çok seviyorum. Çocukları ağlatmak hoşuma gidiyor” demişti. Bir başka öğretmen bu ifadeyi tesadüfen duymuştu. Daha sonra, çocuğun öğretmenine “ Her şeyi duydum. Eğer bir çocuk orada öylece durup vurmayı, ısırmayı ve insanları ağlatmayı sevdiğini bana söyleseydi, ona kendisi hakkında ne düşündüğümü açıkça söylerdim!”
“ Ama Pete ilişkimize iltifat ediyordu.” Dedi öğretmeni. “ Bana kendisiyle ilgili en kötü özellikleri sayıyordu. Yakında daha olumlu düşünmenin yollarını öğrenecek.”
“ Ama Pete ilişkimize iltifat ediyordu.” Dedi öğretmeni. “ Bana kendisiyle ilgili en kötü özellikleri sayıyordu. Yakında daha olumlu düşünmenin yollarını öğrenecek.”
çocuk özgürce ve yönlendirilmeden oynadığında kişiliğini ortaya koyar.
Kültürümüz çocukları bağımlı olmaya itiyor ancak çocuğun iç dünyasında yine de bağımsızlık duyguları gelişiyor.
Çocuğa gösteri yapması için meşru bir neden sağlayın. Onun Oyunun bir parçası olmasına izin verin. Ona sınıfta sorumluluk verin! Çocuğun kendisini değer gören bir insan olarak hissetme ihtiyacı bu şekilde sağlanabilir.
Tom terapiste, “ biliyor musunuz, komik bir şey ama insanların beni anlamadıklarını keşfettim,” yorumunda bulundu.
Kendi gölgenden bile korkacaksın ne demeye oyun oynuyorsun?
Terapi, kişinin sahip olduğu değerleri gözden geçirmesi, samimiyetle kendi içine dönmesi, kendini gerçekleştirebilmek ve kendisi olabilmek yolunda güç ve cesaret kazanması, Bu amaçlarına ulaşabilmek için içgörü edilmesi ve tekrar tekrar kendini değerlendirmesi değilse, nedir?
Çocuklarda özgüven, sevgi, güven ve aidiyet duyguları sağlayarak meydana getirilir.
Çocuklar olumsuz deneyimleri genellikle çabuk unutur ve affederler. Koşullar aşırı derecede kötü olmadığı sürece, hayatı ve birlikte yaşadığı insanları oldukları gibi kabul ederler.
Oyun terapisinin temelinde, oyunun çocuğun kendini ifade etmesinin doğal bir yolu olduğu gerçeği yatar. Tıpkı pek çok erişkin terapi türünde kişinin yaşadığı zorlukları konuşarak anlatması gibi çocuklar da duygu ve sorunlarını oynayarak ifade ederler.
Çocuk kendisine ait bir dünyada yaşar ve gerçekten çok az sayıdaki erişkin onu anlamaktadır.
Bir çocuk kendi sorunlarını çözebilmek, kendi seçimlerini yapmak, kendisi için sorumluluk almak için genelde kendisine izin verilenden çok daha fazla beceriye sahiptir.
Davranışta meydana gelen değişimin kalıcı olması için, değişikliğin bireyin kazandığı içgörünün bir sonucu olarak, içinden gelmesi gerekir.
tıpkı pek cok erişkin terapi türünde kişinin yaşadığı zorlukları konuşarak anlatması gibi çocuklar da duygu ve sorunlarını oynayarak ifade ederler.
insanın bu şekilde bütünlüğe kavuşma arayışı ömür boyu devam eder ancak dengeli bir kişilik yapısının oluşması için uygun bir büyüme zemini ne ihtiyaç vardır.