İçeriğe geç

Osman Gazi Kitap Alıntıları – Mustafa Akgün

Mustafa Akgün kitaplarından Osman Gazi kitap alıntıları sizlerle…

Osman Gazi Kitap Alıntıları

&“&”

“Ey Osmancık Beysin…
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana.
Güceniklik bize; gönül alma sana.
Suçlama bizde; katlanma sende.
Hata bizde; hoş görme sende.
Acz bize; yardım sana.
Geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize; adalet sana.
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana.
Bölmek bize; bütünlemek sana.
Üşengenlik bize; gayret sana.
Uyuşukluk, rahat bize; uyarmak, şevklendirmek, gayretlendirmek sana.”
Oğlum meselemiz Allah yoludur, kuru kavga değil.
Ey bana derviş diyen, nem ola derviş benim?
Ya bu adıma lâyık, hani elimde iş benim
&‘Ya Rabbi!… Seni kendime vekil yapmaktayım ve azametin karşısında yüzümü yere sürmekteyim. Senin uğrunda savaşmaktayım. Ey Allah’ım!… Niyetim halistir. Bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret.’
Hekimler hastalari tedavi ederler; astronomlar ise yillarin, ayların ve günlerin hesabını tutarlar. Bu ilimlerin hepsi de halk için faydalıdır. Alimler, koyun sürüsünün önündeki koç gibidirler; başa geçip sürüyü doğru yola sürerler. Türbesi Kaşgardır.
Saltanat akıbet Oğuz Han’ın vasiyeti üzere oğlu Kayı Han evlâdına nakl edip İnşallah âhir zamana kadar devam eder.
Yahu Akça!… Biz neye üzülürüz ki?… Sungurumuz, öteki şehitlerimiz Allah’ımıza şehit olarak dönmüşlerdir. Şehitlik büyük mertebedir. Ölüm bir kere olacağına göre niçin Allah için olmasın?
Bilmez olur muyum? Gözümün önünde şehadet şerbetini içti. Ne mutlu ona ve onun gibilere. Onların kanı buram buram cennet kokusu getiriyor bize.
Sultan Alaeddin’le görüşmek için Konya’ya gitmiştim," dedi Ertuğrul Bey. "Bu muhterem Hocam Abdulaziz’in evinde konuk olmustum. Bir gece onun evinde. Bir düş gördüm. Düş ki ne düş… Hâlâ tesirindeyimdir. Hanenin ocagindan bir su kaynamaktadır. Tatlı mı tatlı… Leziz mi leziz… Su akti, akti. Her tarafı kapladı. Bir deniz oldu. Bir derya oldu. Ben düşü anlatmışımdır. Tabirini fazilet sahibi hocam Abdülaziz anlatsın. Tabirini tekrarlasın."

"Görülen düş sıradan bir düş değildi. Böyle bir düşü her bir kişi göremezdi. Dedim ki:’Senin yakında bir oğlun olacak. Saltanatı alemi kaplayacak.’ Öyle demiştim değil mi?"
Yüce Ertuğrul Bey… Koca Selçuki Devleti parçalanmıştır. O ihtişam tarihe karışıp gitmiştir. Diyar-ı Rum Selçukileri de eski güçlerini kaybetmişlerdir. Bu manevî mirasın, bu siyasi mirasın, bu ihtişamın birine devretmesi gerek. Konya’daki Selçuklu Sultanım bu istikbali sende, senin boyunda görmektedir. Diyar-ı Rum’daki Müslüman Türklerin çoğu birbiriyle cedelleşmektedir. Taht kavgası, makam kavgası aldı başını gidiyor. Birbirlerini kıymaya hazırlar. Hatta kıymaktadırlar da. Siz Kayılılar öyle değilsiniz. Siz Bizansa karsi, onun ötesinde Haçlı dünyasına karşı gerilmiş bir yay gibisinizdir. Onun için Selçuki Sultanım da, gönüller Sultanı Mevlânâ’mız da istikbali sizde görmektedirler. Kendinizi istikbale hazirlamanizi isterler"
Aşktan nasibi olmayan gönül gönül müdür Bahadır? O gönle gönül denir mi? Denmese gerek.
Bu pınar eşme pınar
Derdimi deşme pınar
&‘Nam ve nişan hiç kalmadı, &‘Lâ…
Lâ…’ oldum
Allah zikrini diye diye &‘illâ…’ oldum
Halis olup, muhlis olup &‘lillah’ oldum.
&‘Fenâ fillah’ makamına geçtim ben işte.’
Hayme Ana büyükçe bir kayanın üstüne çıktı. Oradan Kayılılara konuşmaya başladı:
Biz namusumuza halel getirmeyen bir milletiz. Aile ve cemiyet namus sayesinde sapasağlamdır. Bir kadın kendi erinden başka er bilmez. Bir erkek için kendi kadınından başkası bacıdır, anadır. O yüce Peygamber de öyle yapıyordu. O aile residir. Bütün ümmetin aile residir.
Akça gürlercesine Bizanslı Basilis’e şunları söyledi: Siz devleti insana zulmetmek için kurarsınız. Biz devleti insanca yaşatmak için kurarız."
Ey bana derviş diyen, nem ola derviş benim?
Ya bu adıma lâyık, hani elimde iş benim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir