İçeriğe geç

Oniks Kitap Alıntıları – Jennifer L. Armentrout

Jennifer L. Armentrout kitaplarından Oniks kitap alıntıları sizlerle…

Oniks Kitap Alıntıları

bazı gerçekler, yalanlardan daha kötüdür.
kitap okurken bana da aynısı oluyor. sadece ben ve okuduğum dünya kalıyor, başka her şey siliniyor.
Hüzünlü anılar bile hiç anı olmamasından iyidir.
Hüzünlü anılar bile hiç anı olmamasından iyidir.
Bazı seylerin bilinmeyen olarak kalması daha iyidir, biliyor musun? İnsanlar cevap ararlar ve buldukları cevaplar her zaman hoşlarına gitmez. Bazen gerçekler, yalanlardan daha kötüdür.
Sözcükler en güçlü araçtı. Basit ve çoğunlukla hafife alınan bir araç. İyileştirebilir, ya da zarar verebilirlerdi
İnsan olmam zayıf olduğum anlamına gelmiyor.
Ona sıkı sıkıya sarıldım ve o anda, gerekirse onun uğruna koca evreni yakıp kül edeceğimin farkına vardım. Onu güvende tutmak için ne gerekiyorsa yapardım. Öldürürdüm. İyileştirirdim. Ölürdüm. Ne olursa.
Çünkü her şeyimdi o benim.
Daemonın daha önce söylediklerini anımsadım. Haklı çıkmıştı. O anda her şey değişmişti Öyle ya da böyle.
Son düşüncem, casuslar her yerde, oldu.
Blake’in gerçekten başka çıkar yolu yoktu. Ya kendinin ve dostunun hayatı ya da benim hayatım. Hayır. Yo, bu olamazdı. Bir şansı vardı çünkü ben, hayatta kalmak için asla bir başkasının hayatını feda etmezdim.
Oyunları onların kurallarına göre oynamazsan, oynatmanın bir yolunu bulurlar.
Beni oynatmanın bir yolunu buldular mesela.
~Blake~
Daha beteri de var Katy Ölümden bile beter şeyler var.
????
İnsanların güç için yapabileceklerine, söyleyebilecekleri yalanlara inanmazsın.
Asla normal olmayacaksın, Katy. Bir daha asla.
Kaçmaya çalışmanın şöyle bir yanı var: Asla gerçekten kaçamıyorsun. Belki geçici bir süre ama tamamen değil.
Gözleri meydan okumayla doldu. Sen öyle diyorsan öyledir, Kedicik
Kollarımı kavuşturarak iç çektim. Bu bir oyun değil.
Biliyorum ama olsaydı ben kazanırdım.
Dünya mantıklı açıklamalar sayesinde dönüyordu. Bu düşünce zincirindeki tek zayıf nokta uzaylılarla komşu olmamdı ve bu pek de mantıklı değildi,
Bazı şeylerin bilinmeyen olarak kalması en iyisidir,biliyor musun? İnsanlar cevap ararlar ve buldukları cevaplar her zaman hoşlarına gitmez.Bazen gerçekler,yalanlardan daha kötüdür.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
‘Aklından neler geçiyor? ‘Kendimi kollarına bırakmak, onu öpmek ve ona dokunmak. Yani düşünmem gereken şeyleri düşünüyordum. Gözlerimi kırpıştırdım.
Ondan, neredeyse canımı acıtacak kadar çok hoşlanıyordum.
İnsanların güç için yapabileceklerine, söyleyebilecekleri yalanlara inanamazsın.
Bazı şeylerin bilinmeyen olarak kalması en iyisidir, biliyor musun? İnsanlar cevap ararlar ve buldukları cevaplar her zaman hoşlarına gitmez. Bazen gerçekler, yalanlardan daha kötüdür.
Kaçmaya çalışmanın şöyle bir ilginçliği var: Asla gerçekten kaçamıyorsun. Belki geçici bir süre ama tamamen değil.
Sadece ben ve okuduğum dünya kalıyor, başka her şey siliniyor.
Hüzünlü anılar bile hiç anı olmamasından iyidir.
Umut içimde öyle çabuk kök salmıştı ki, nefessiz kalmıştım, başım dönüyordu. Ne kadar düşeceğini bilmeden uçurumdan aşağı atlamak gibiydi. Tehlikeliydi. Coşku vericiydi.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Bazı şeylerin bilinmeyen olarak kalması en iyisidir, biliyor musun? İnsanlar cevap ararlar ve buldukları cevaplar her zaman hoşlarına gitmez. Bazen gerçekler yalanlardan daha kötüdür.
Güven öyle kolayca verilen bir şey değil.
Uçları kıvrık sayfalar tüm kitapseverlerin korkulu rüyasıydı.
Uçları kıvrık sayfalar tüm kitap severlerin korkulu rüyasıydı.
Sözcükler en güçlü araçtı. Basit ve çoğunlukla hafife alınan bir araç.
Uçları kıvrık sayfalar tüm kitapseverlerin korkulu rüyasıydı.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Kaçmaya çalışmanın şöyle bir ilginçliği var: Asla gerçekten kaçamıyorsun. Belki geçici bir süre ama tamamen değil.
Bazı şeylerin bilinmeyen olarak kalması en iyisidir, biliyor musun? İnsanlar cevap ararlar ve buldukları cevaplar her zaman hoşlarına gitmez. Bazen gerçekler, yalanlardan daha kötüdür.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
bu tür bir sevgi, hastalığı yenmeliydi.bu tür bir sevgi her şeyin üstesinden gelmeliydi.
“Hayır. Kaybetmedim. Yine de kazanan benim.”
Ben de dondurucu gecenin orta yerinde, seçimlerimle, hatalarımla ve vicdanımla baş başa kaldım..
Nasıl olur da beni hala arzulayabilirsin? dedi.

Alnımı alnına yasladım. Ha, seni hala boğmak istiyorum. Ama ben deliyim. Sen kaçıksın. Belki de bu yüzden. İkimiz de balatayı sıyırmışız.

Bazı durumlarda üzerinde iyice düşünülmüş bir aptallık işe yarayabilirdi.
Bazı şeylerin bilinmeyen olarak kalması en iyisidir, biliyor musun? İnsanlar cevap ararlar ve buldukları cevaplar her zaman hoşlarına gitmez. Bazen gerçekler, yalanlardan daha kötüdür.
Hüzünlü anılar bile hiç anı olmamasından iyidir, biliyor musun?
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
‘Aklından neler geçiyor? ‘Kendimi kollarına bırakmak, onu öpmek ve ona dokunmak. Yani düşünmem gereken şeyleri düşünüyordum. Gözlerimi kırpıştırdım. ‘Hiçbir şey.’
Uçları kıvrık sayfalar tüm kitapseverlerin korkulu rüyasıydı.
Kaçmaya çalışmanın şöyle bir ilginçliği var: Asla gerçekten kaçamıyorsun. Belki geçici bir süre ama tamamen değil.
Işığın gerçekten çok güzel ama beni kör ediyor.
bu tür bir sevgi, hastalığı yenmeliydi.bu tür bir sevgi her şeyin üstesinden gelmeliydi.
Canımın yanması gerçekten seni üzüyor mu? diye sordum. Sorduğun buysa canının yandığını hissetmiyorum. Durakladı, yavaşça soluğunu salıverdi. Canının yandığını bilmek, üzülmem için yeterli.
Annem her yerde kitap olmasından nefret ediyordu. Aslında her yerde değillerdi. Sadece ben neredeysem onlarda oradaydılar; mesela kanepede, mutfak tezgahında, çamaşır odasında, hatta banyodaydılar. Sözümü dinleyip de yerden tavana kadar bir kitaplık kursa böyle olmazdı.
Buldun mu peki? diye sordum uykulu bir şekilde.
Neyi buldum mu, kedicik?
Aradığını?
Deamon gözlerini açtı ve bana baktı. Evet,bazen bulduğumu düşünüyorum.
Kaçmaya çalışmanın şöyle bir ilginçliği var:Asla gerçekten kaçamıyorsun. Belki geçici bir süre ama tamamen değil.
bu tür bir sevgi, hastalığı yenmeliydi.bu tür bir sevgi her şeyin üstesinden gelmeliydi.
Işığın gerçekten çok güzel ama beni kör ediyor.
Uçları kıvrık sayfalar tüm kitapseverlerin korkulu rüyasıydı.
Katy: Nasıl olur da beni hala arzulayabilirsin?
Daemon: Ha, seni hala boğmak istiyorum. Ama ben deliyim. Sen kaçıksın. Belki de o yüzden. İkimiz de balatayı sıyırmışız.
Canımın yanması gerçekten seni üzüyor mu? diye sordum. Sorduğun buysa canının yandığını hissetmiyorum. Durakladı, yavaşça soluğunu salıverdi. Canının yandığını bilmek, üzülmem için yeterli.
Deamon yanimda yan yatiyordu.Eli karnimin üstündeydi.
Hepsi senin hatan deil.Bizim hatamiz.Bu iste beraberiz.Karsimiza her ne cikarsa omuz omuza mucadele edecegiz.
Bunu duyunca yuregim sevincten dans etti.
Biz mi?
Basiyla onayladi suveterimin dugmelerini cozmeye basladi.Dugmeleri yanlis ilikledigim yere gelince hafifçe guldu.
Bir sey varsa, o da Biziz ..
Bazı şeylerin bilinmeyen olarak kalması en iyisidir, biliyor musun? İnsanlar cevap ararlar ve buldukları cevaplar her zaman hoşlarına gitmez. Bazen gerçekler, yalanlardan daha kötüdür.
Sehpadan bir kitap ayracı aldım ve kitaba sokuşturdum. Uçları kıvrık sayfalar bütün kitapseverlerin korkulu rüyasıydı.
Annem her yerde kitap olmasından nefret ediyordu. Aslında her yerde değillerdi. Sadece ben neredeysem onlarda oradaydılar; mesela kanepede, mutfak tezgahında, çamaşır odasında, hatta banyodaydılar. Sözümü dinleyip de yerden tavana kadar bir kitaplık kursa böyle olmazdı.
Üstümü değiştireyim. dedim
Yardım ister misin.?
Vay be. Amma da centilmensin Daemon.
Gülümsemesi yüzüne yayıldı ve derin gamzeleri ortaya çıktı.
Eh bu deneyim karşılıklı fayda sağlayacaktır.Söz veriyorum.
Ona ne şüphe.
Blake. İç çektim, topallayarak ondan uzaklaştım. Blake’le çok ortak yanımız var. Çok kitap okumamı seviyor
Bende seviyorum. Diye meydan okudu Daemon.
Hem blog da tutuyor. Neden uçan kuştan medet umuyormuşum gibi hissediyordum?
Daemon bir tutam saçımı aldı, parmağına doladı. İnternetle bir alıp veremediğim yok.
Elini itip uzaklaştırdım. Üstelik benden hoşlanmasının nedeni aptal bir uzaylı bağı ya da başka birinin benden hoşlanması değil.
Benim için de öyle değil.
Daemon: ”Vücut yastığın olmayı seviyorum, ” diye itiraf etti, sesinde bir gülümsemeyle. ”Her ne kadar salyanı üzerime akıtıyor olsan da seviyorum. ”
Daemon: Ne kadar sıklıkla evde şarkı söyleyerek koşarsın? diye sordu ciddi bir tavırla.
Ona tekme attım ama ayak parmaklarımı yakaladı. Artık gidebilirsin.
Bu çorapları cidden sevdim.
Ayağımı bana geri ver. diye emrettim.
Üzerlerinde ren geyiği olduğu ya da dizine kadar tırmandığı için değil. Sanki mesafe çok fazlaydı da. Ayaklarına eldiven giymişsin gibi duruyor.
Kaçmaya çalışmanın şöyle bir ilginçliği var: Asla gerçekten kaçamıyorsun. Belki geçici bir süre ama tamamen değil.
‘Aklından neler geçiyor? ‘Kendimi kollarına bırakmak, onu öpmek ve ona dokunmak. Yani düşünmem gereken şeyleri düşünüyordum. Gözlerimi kırpıştırdım. ‘Hiçbir şey.’
Geç oldu.
Biliyorum. Tereddüt ettim. Kalmak ister misin?
Tek kaşını kaldırdı.
Bu olmamıştı işte. Onu kastetmedim.
Kastetsen de bir şikayetim olmaz hani. Bakışlarını indirdi. Hem de hiç

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir