İçeriğe geç

Ölüm Defteri Kitap Alıntıları – Kevin Brooks

Kevin Brooks kitaplarından Ölüm Defteri kitap alıntıları sizlerle…

Ölüm Defteri Kitap Alıntıları

Hiçbir şey sonsuza dek sürmez.
Buna dayanabilirsin.
eğer nasıl korkulacağını bilmiyorsan başın belada demektir.
Korku bir amaca hizmet eder. Yalnızca ürkütücü filmler izlemek veya lunapark trenlerine binmek için orada değildir. Orada olmasının bir nedeni vardır.
Bizi hayatta tutar.
Beni kendilerinden birine dönüştürmelerinden nefret ediyorum.
İşin aslı, muhtemelen beni öldüreceksiniz. Ama fikirlerimi öldüremezsiniz. Fikirlerin bir bedene ihtiyacı yoktur. Havaya ihtiyaçları yoktur.
Hoşuma gidiyor çünkü ben de zekiyim ve insanlar onlara kendilerini hatırlatan şeyleri severler.
Aklımda sen olabilecek hiç kimse yok.
Umursanmamak çok zor, seni ağlatmaya yetecek kadar çok
Buna inan, tüm mesele bu. Kendi yalanlarına inan.

Beni öldürebileceğini biliyorum. İşin aslı, muhtemelen beni öldüreceksiniz. Ama fikirlerimi öldüremezsiniz. Fikirlerin bir bedene ihtiyacı yoktur. Yiyeceğe, suya veya kana ihtiyaç duymazlar. O yüzden beni öldürseniz bile hâlâ sizi düşünüyor olacağım Zamanın sonuna dek sizi düşünüyor olacağım.

Düşünmek suç değildir.

Gözlerini kapa, başka bir yerde olduğunu hayal et, buna inan. Buna inan, tüm mesele bu. Kendi yalanlarına inan.

Umursanmamak çok zor.
Seni ağlatmaya yetecek kadar zor.
O nasıl karanlığıyla birlikteyse, sen de benimle birliktesin 
Bildiklerim bundan ibaret
Artık canım yanmıyor
Tüm hayatım boyunca kendimi bir yerlere ait hissedemedim.
Ve eğer nasıl korkulacağını bilmiyorsan başın belada demektir.
Hiçbir şey sonsuza dek sürmez.
Buna dayanabilirsin.
Dayan.
Dayan.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tüm hatırlaman gereken zamanın önceden var olmadığı. Zaman imal edilmiş bir sayıdır.
İşin aslı, muhtemelen beni öldüreceksiniz. Ama fikirlerimi öldüremezsiniz. Fikirlerin bir bedene ihtiyaçları yoktur.
Umursanmamak çok zor.
Seni ağlatmaya yetecek kadar zor.
Her şeyin farklı olmasını dilerdim ama değil. Hiçbir zaman olmadı.
Her şeyin çok uzağında hissediyorum.
Etrafta her şeyden çok fazla var.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Uyum sağlayamadığında hayat çok zor olabilir.
Hoşuma gidiyor çünkü ben de zekiyim ve insanlar onlara kendilerini hatırlatan şeyleri severler.
Sen ve ben İkimiz de zaten kafayı yemişiz.
Anılar gelip gidiyor.
Buna inan, tüm mesele bu. Kendi yalanlarına inan.
Şimdiyse buradayım, paramparça olmuş hislerimle dünyadaki en boktan yerde sıkışıp kaldım.
İşlerin bu hâle gelmesi komik.
Kendimi bir hiç gibi hissediyordum. Bir hiçliğin içindeydim.
Hiçbir şey hareket etmiyor.
Zaman çok ağır geçiyor.
Siz kötü bir adamsınız, beyefendi. Çok kötü bir adam.
Yerde ne yapıyorsun? diyor Fred.

Kan kaybediyorum. diyorum.

Bu sabah asansör aşağı inmediğinde bana dünyanın sonu gibi geldi.
Güneş doğmasa nasıl hissedeceğini düşün. Bir düşün.
Günün tüyosu : Açlıktan ölürken asla İncil yeme.
Tarif etmesi zor bir his.
Bir süre yemek yemediğin zaman hissettiklerini düşün. Boşluğu düşün. Mide boşluğunu. Boğazını gerisini. Kuru ve boş. Çekilip küçüldüğünü düşün.

Sonra bunun yüz kat daha kötüsünü düşün. Anladın mı?

Ama bak ne diyeceğim : Sonunda bir yere ait olmanın nasıl bir his olduğunu biliyorum.
Tüm hayatım boyunca kendimi bir yere ait hissedemedim.
Onlara ihtiyacımız olduğumuzda tüm börtü böcek nereye gider ki?
Ve eğer nasıl korkulacağını bilmiyorsan başın belada demektir.
Korku nedir bilmezler. Tüm hayatlarını konfor içerisindeki kozalarında geçirirler ve yalnızca ufak korkulara sahiplerdir ; kaygılar, endişeler, ıvır zıvır şeyler.
Ama her şey yoluna girecek. Her şeyi yoluna koymak zorundasın.
Çünkü delinin teki. Nedeni bu.
Aş olmaktunsa zehrlenmöyü törcih öderöm.
Her şeyin üstesinden çok iyi geliyor. Onun farkı gözlerinde yatıyor. Sulandıkları zaman bile pırılcpırıllar. Capcanlılar.
Şu boşluklar alengirli şeyler. Kendini dışarı atana kadar boşluğun içerisinde olduğunun farkına varmıyorsun.
Ne yapıyorum? Düşünüyorum. Düşünüyor muyum? Nedir o? Düşünmek? O nasıl oluyor?
Dizlerimin üzerine çöküp gözlerimi kapatarak ona ne kadar mükemmel olduğunu söyleyebilirim. Bir kez daha düşündüm de sanırım pes etmeyi tercih ederim.
Belki ben de yalnızca vazgeçmeliyim. Pes etmeliyim. Buyur, hayatım senin olsun. Çekinme, al hadi. Onunla canın ne istiyorsa yap. Umurumda değil.
Benim yerimde olsan sen ne yapardın? Vaz mı geçerdin? Yalnızca Vaz mı geçerdin? Oturup ağlar mıydın?
Ve sonra
Onu da zamanı geldiğinde düşünürüm.
Kim bu saçmalıkları bilmek ister ki?
Zihnim vaktimi boşa harcadığımı söyledi ama yüreğim henüz umut etmeyi bırakmadı.
Yani sen ne yapıyorsun ki? Hiçbir şey.
Hiçbir şey söylemeden ve hiçbir şey yapmadan orada oturuyorsun. Beni hasta ediyorsun.
Şimdi bunu düşün. Sen hangisini tercih ederdin? Dünyanın en talihsiz insanı olmayı mı? Yoksa dünyanın en talihsiz ikinci insanı olmayı mı?
Sanırım beni en çok tiksindiren de bu. Beni kendilerinden birine dönüştürmelerinden nefret ediyorum.
Sahip olduğun her şeyi kırk kez satın alabilirim, o yüzden bana öyle bakmayı kes.
Tren gecikti, hava çok soğuk, çok yoruldum. Hepsi aynı, gelişimini tamamlamış takım elbiseli bebekler gibiler. Oyuncaklarını evrak çantalarında taşıyorlar, bisiklet yerine trene biniyorlar, annelerinin yerini eşleri alıyor, sütün yerini ise bira
Ne demek istediğini anlıyor musun?
Büyümüşler ama ayyaş çocuklar olmaktan öteye gidememişler sanki.
Acının onun için bir anlamı yok. Acı, yağmur damlalarının bir kayanın üzerinden sekmesi gibi, kafasının üzerinden sekip geçiyor.
Hiçbir şey sonsuza dek sürmez.
Buna dayanabilirsin.
Biz sıskalar göründüğümüzden daha güçlüyüzdür, değil mi? Bizde sıska gücü var.
Ama nedense bugün daha farklı geliyor. Pazara has o boşluk hissi var.
Hepimiz farklı şeyleri istiyor ve onlara ihtiyaç duyuyoruz.
Çok fazla düşünüyorum.
Düşündüğüm şeylerin bazılarına inanamazsın.
Umursanmamak çok zor.
Seni ağlatmaya yetecek kadar zor.
Yalnızca ölmek istemiyorum, hepsi bu.
Her şey çok b*ktandı.
Artık katlanamadığım bir noktaya gelmiştim.
Hepimizin kendi nitelikleri var ve bu niteliklerin hiçbiri diğerinden daha iyi veya kötü değil. Sadece farklı nitelikler.
Eldeki veriler çok iyi ve sağlam olabilir ama onlarla ne yapacağını bilmiyorsan hiçbir anlam ifade etmezler.
Aman Tanrım! Hem siyahsın hem de bir nonoş, öyle mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir