İçeriğe geç

Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları Kitap Alıntıları – Lindsay C. Gibson

Lindsay C. Gibson kitaplarından Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları kitap alıntıları sizlerle…

Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Yetişkin Çocukları Kitap Alıntıları

Duygusal yakınlıkta, kendilerini tam olarak ifade eden iki birey birbirlerini derin düzeyde tanımayı ve karşılıklı kabul yoluyla duygusal güveni kurmayı benimserler. Duygusal yakınlık canlandırıcıdır ve insanların kişisel gelişimini güçlendirir çünkü bir kişiden gördükleri desteğin ve ilginin tadını çıkarırlar.
Birbirine bağımlı olma durumunda ise, duygusal olarak olgunlaşmamış iki kişi yoğun ve bağımlı bir ilişki yoluyla kendi kimliklerini bulmaya ve kendilerini tamamlamaya çalışırlar. Bu bağımlı ilişki aracılığıyla, onlar kesinlik, öngörülebilirlik ve güvenlik hissi oluştururlar böylece her bir kişi diğer kişi rolünü bilmenin rahatlığını yaşar. Eğer bir kişi ilişkinin belli sınırlarını aşmaya çalışırsa, diğer kişi büyük bir endişe duyar ve bu endişe sadece tanımlanan role geri dönmekle hafifletilir.
Kendinize şefkat gösterdiğinizde hissettiğiniz keder ve gözyaşı normal bir tepkidir çünkü kabul etmesi zor olan acı gerçeklerle ilgilenmeye başlıyorsunuz demektir. Eğer onaylanmadan uzun yıllar geçirdiyseniz, muhtemelen üzüntüyü diğer duygulardan daha fazla bastırdınız. Ünlü psikiyatr ve yazar Daniel Siegel duygunun iyileştirici gücü hakkında güçlü ve etkili yazılar yazmaktadır. (2009) Siegel, eğer gerçek duygularımız ortaya çıkmaya başladığında oturup onlarla konuşursak değişebileceğimizi söylemektedir. Derin duyguları hissetmek, önemli yeni bilgileri işleme yöntemimizdir. Keder de dâhil olmak üzere duygularımızın bilincinde olmak, psikolojik büyümenin içsel çalışmasını nasıl gerçekleştirdiğimizi göstermektedir.
İnsanlar gerçek benliklerini çok uzun süre görmezden geldiklerinde, psikolojik semptomlar geliştirebilirler. Gerçek benliğin ihtiyaçlarına uyanmak, ilk başta parçalanma hissi verebilir. Panik, öfke ve depresyon, daha özenli ve daha sağlıklı değerlere sahip olmak için duygusal uyanışın bir işareti olabilir. İnsanlar çocukluk meselelerini konuştukça ve güçlü yanlarını fark ettikçe, gerçek benlikleriyle yaşamaya başlamak için kendilerine güvenirler.
İçselleştiriciler başkalarına karşı fazlasıyla anlayışlı ve aşırı derecede duyarlıdır. Onlar için bir bağ kurmak çok güçlü bir ihtiyaç olduğundan, duygusal olarak olgunlaşmamış bir ebeveynle büyümek özellikle acı vericidir. İçselleştiriciler güçlü duygulara sahiptir ve başkalarını rahatsız etmekten çekinirler. Bu durum, duygusal olarak olgunlaşmamış ebeveynleri tarafından kolaylıkla ihmal edilmelerine sebep olur. Böylece, bir rol benlik geliştirirler ve diğer insanlara aşırı derecede odaklanırlar.
Bir çocuk olarak içselleştiriciler, kendilerini ihmal edecek kadar başkalarına yardım etmenin sorumluluğunu hissederler ve bu nedenle kurtarıcı rol benliğini üstlenmeye meyillidirler. Onların iyileştirici fantezileri daima bunu halletmek bana düşer fikrini içerir. Göremedikleri şey ise, hiç kimsenin cesaret edemediği bir sorumluluğu üstlenmeleridir: Değişimi istemeyen insanları değiştirmeye çalışmak. İçselleştiricilerin sevdikleri insanlar için savaşmaktan vazgeçmeleri zordur ama bazen onlar da insanların, olanlarla ilişki kurma biçimini tek başına değiştiremeyeceklerini fark ederler. Sonunda gücenirler ve kendilerini duygusal olarak geri çekerler. Bir içselleştirici en sonunda vazgeçerse, diğer insan bu duruma hazırlıksız yakalanabilir çünkü içselleștirici kişi muhtemelen ilişki kurmak için uzun süredir uğraşıyordur.
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar, kişisel geçmişe sahip olduklarının pek farkında değildir ve geçmiş eylemleri ya da gelecekteki sonuçlar için sorumluluk almaya direnirler. Benlik bilincinden yoksun oldukları için aile yakınlığının, birbirini yansıtmak için var olan insanlarla bağımlı olmak anlamına geldiğini düşünürler. Bu tür insanlarla gerçek bir iletişim kurmak zayıf empati becerileri ve rollere olan katı bağlılıklarından dolayı neredeyse imkânsızdır. Onlar ilişkileri düzeltmeyi önemsemezler ve başkalarına karşı hassas olmalarını gerektiren duygusal işlerden kaçınırlar. Bunun yerine, insanların onları iyi ya da kötü gösterip göstermediğine odaklanırlar. Endişeye karşı savunmaya geçmeleri, çocukları da dâhil olmakla birlikte diğer insanlarla olan ilişkilerini gölgede bırakır.
Çocukluk dönemindeki ailesel ihmal ve reddediliş, yetişkinlik dönemindeki özgüveni ve ilişkileri olumsuz etkileyebilir çünkü insanlar eski ve işe yaramayan kalıpları tekrarlarlar ver mutlu olamadıkları için kendilerini suçlarlar.
sosyopatlar bir insanın duygusal zayıflıklarını okumada mükemmel bir iş çıkarabilir ancak başka bir insanın duygularıyla uyumlu olma / duygularına bürünme becerisine sahip olmadan bu duyguları bilmek bağ kurmanın değil, yıkıcılığın bir aracı olur.
Anne babalar çocuklarını duygusal anlamda reddettiklerinde ya da görmezden geldiklerinde, bu çocuklar aynı davranışı genellikle diğer insanlardan da bekleyerek büyürler. Başkalarının onlarla ilgilenebilecekleri konusunda kendilerine güvenmezler. Ne istediklerini sormak yerine düşük özgüvenleri nedeniyle daha çekingen olurlar ve ilgi görmek istediklerinde kafaları daha karışık bir hâl alır. Kendi ihtiyaçlarını bilinir hâle getirmeye çalıştıklarında başkalarını rahatsız edeceklerine inanırlar. Maalesef, geçmişteki gibi tekrar reddedileceklerini düşündükleri için bu çocuklar kendi duygularını bastırırlar ve kendilerini duygusal yalnızlığa iterler.
Yeterli ebeveyn desteğinin olmaması ya da ilişki kurulamamasından dolayı duygusal bağdan yoksun birçok çocuk, çocukluklarını geride bırakmaya isteklidir. Bu çocuklar en iyi çözümün, hızlı bir şekilde büyümek ve kendilerine yetebilir hâle gelmek olduğunu düşünür. Kendi yaşlarının ötesinde yetkin bir håle gelirken temelde yalnızlık yaşarlar. Genellikle prematüre olarak yetişkinliğe geçerler, mümkün olduğunca hızli bir sekilde işe başlarlar, cinsel yönden aktif olurlar, erkender evlenirler ya da vatani görevlerini yerine getirirler. Onlardan Zaten kendi kendime baktığım için tek başıma yola devam edebilir ve hızlı olarak büyümenin avantajlarından yararlanabilirim. şeklinde cümleler duyarsınız. Onlar yetişkin olmayı dört gözle beklerler çünkü yetişkinliğin özgürlük ve aidiyet imkânı sunduğuna inanırlar. Ne yazık ki evden ayrılmak için acele ettiklerinde yanlış bir kişiyle evlenebilir, sömürüye tolerans gösterebilir ve verdiğinden daha fazlasını isteyen bir işte çalışmaya devam edebilirler. İlişkilerinde genellikle duygusal yalnızlığa razı olurlar çünkü eski ev hayatlarında olduğu gibi bu durum onlara normal gelir.
Bu tür anne babalar eğer çocukları üzülürse sinirlenir ve çocuklarını rahatlatmak yerine cezalandırırlar. Bu tepkiler, çocukların duygusal temas kapılarını kapatarak içgüdüsel dürtülerinin önüne geçer.
Duygusal açıdan duyarlı ebeveynler çocuklarına her zaman yanlarına gelebilecekleri insanlar olduğunu hissettirir.
Baskaları tarafından görülmemenin verdiği yalnızlık duygusu, fiziksel yaralanma kadar temel bir acıdır ve bu acı içeridedir, dışarıdan görülmez.
Gerçek empati, insanların neler hissettiğini bilmekten daha fazlasını içerir ve aynı zamanda bu duygularla uyumlu olma/ bu duygulara bürünme becerisini gerektirir. Örneğin; sosyopatlar bir insanın duygusal zayıflıklarını okumada mükemmel bir iş çıkarabilir ancak bir insanın duygularına bürünme yeteneğine sahip olmadığından bu duyguları bilmek bağ kurmanın değil, yıkıcılığın bir aracı olur.
Ebeveynlerinizin kişisel özelliklerini anladığınızda , onlarla hangi seviyede bir ilişkinin mümkün olduğunu veya olmadığını değerlendirebileceksiniz.
Anne babaların dikkatsiz , ilgilisiz olmasından ya da hiç var olmamasından dolayı kaç peri masalının, hayvanların veya diğer varlıkların yardımına ihtiyaç duyan terk edilmiş çocukları resmettigini düşünün.
Duygularınızı dikkate almamak için eğitildiyseniz, dışarıdan bakıldığında her şey yolunda görünürken siz şikayet etmeyi seçerseniz suçluluk hissedersiniz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bitmek bilmeyen şikayetleri olan dipsiz bir kuyu değilsiniz. Size bir şeylerin eksik olduğunu söyleyen iç sesinize güvenmelisiniz.
Sağlıksız rol ve ilişkilerden gerçek özgürlüğe geçiş, başkalarıyla olan etkileşim ve yüzleşmelerimizle başlamaz aksine her birimizin kendi içinde başlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Herkes kendini tam olarak güvende hissetmek için güçlü bir bağ kurmaya ihtiyaç duyar ve bunun zayıflıkla bir alakası yoktur.
İnsanlar size “Her şeye sahip olamazsın!” dediklerinde aslında onların söylemeye çalıştığı şey ihtiyaç duydukları şeylere sahip olmadıklarıdır.
Eğer ailem beni sevseydi beni anlardı bakış açısını bırakmak önemlidir. Bağımsız Bir yetişkin olarak, onların anlayışına ihtiyaç duymadan da yaşayabilirsiniz. Belki ebeveynlerinizle istediğiniz gibi bir ilişkiye sahip olamazsınız ama en azından sizi memnun edecek şekilde onlarla etkileşimi kurabilirsiniz. Hissettiğiniz her şeyi kibar bir dile dile getirebilirsiniz ve hiçbir bahane göstermeden farklı olmayı tercih edebilirsiniz. Duygularımızı ifade ederken önemli olan ailenize değiştirmeye çalışmak değil kendinize dürüst olmaktır. Her zaman sizinle olmasalarda sizi sevebilme ihtimalleri vardır
Her zaman elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak, gereksiz bir yorgunluktur. Elinden gelenin en iyisini ne zaman yapacağını ve yapmayacağını bilmek daha mantıklıdır.
Herkes kendini tam olarak güvende hissetmek için güçlü bir bağ kurmaya ihtiyaç duyar ve bunun zayıflıkla bir alakası yoktur,
Duygusal yakınlık, herhangi bir konuyla ilgili tüm duygularınızı söyleyebileceğiniz bir kişinin olduğunu bilmektir.
Duygusal yakınlık, gerçekten olduğunuz gibi görünmenizi sağlayan son derece tatmin edici bir histir ve böyle bir şey, diğer kişi sizi yargılamak yerine yalnızca tanımaya çalıştığınca var olacak bir şeydir.
Bir çocuğun yalnızlık hissine çare bulması, olgun bir ebeveynle sevgi dolu bir bağ kurmasına bağlıdır. Ancak eğer anne ve babanız derin duygulardan korkuyorsa rahatlama ihtiyacı duyduğunuz için tedirgin bir utanç hissiyle karşı karşıya kalmış olabilirsiniz.
Duygusal yalnızlık, başka insanlarla yeterince duygusal yakınlık kuramamaktan kaynaklanır.
çocukluk döneminde başlayabilir ya da duygusal bağ koptuğunda yetişkinlik döneminde ortaya çıkabilir.
Aslında , duygusal olarak olgunlaşmamış anne babalar , cocuklarindan onları tanımalarını ve yansitmalarını beklerler. eğer çocukları kendi istedikleri gibi davranmazlarsa çok fazla üzülürler. kırılgan özgüvenleri, her şeyin onların istediği gibi olmasını sağlar. Ancak hiçbir çocuk psikolojik olarak bir yetiskinin tam olarak yansıtma becerisine sahip değildir.
Duygularınızı dikkate almamak için egitildiyseniz, dışardan bakıldığında her şey yolunda görünürken siz şikayet etmeyi seçerseniz suçluluk hissedersiniz.
Suçluluğun yönetilebilir bir duygu ve özgürlüğü için ödenecek küçük bir bedel olduğunu keşfetti.
Eğer kendinizi duygusal olarak yanlız hissediyorsanız, bu ailenizden kaynaklanmaktadır
Kim olduğumu tam olarak biliyorum. Başkaları değismeyecek ama ben değisebilirim
Bu çocuklar başkalarının gereksinimlerine öncelik vermeyi bir ilişkiye kabul edilmenin bedeli olarak öğrenebilir.Başta kişilerin kendilerine destek olmasını veya ilgi göstermesini beklemek yerine, onlar bu kişilere yardım etme rolünü üstelenbilir ve herkesi kendi duygusal gereksinimlerinin az olduğuna ikna edebilir.Maalesef, böyle bir durum daha büyük bir yalnızlığa neden olur, çünkü en derin ihtiyaçlarınızı örtbas etmeye çalışmak diğer kişilerle gerçek ilişkiler kurmanızı engeller.
Her zaman elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak, gereksiz bir yorgunluktur. Elinden gelenin en iyisini ne zaman yapacağını ve yapamayacağını bilmek daha mantıklıdır.
Çocuklar enerjilerini nasıl koruyacaklarını doğaları gereği bilemezler. Kendilerine önem vermeleri onlara öğretilmelidir.
Ayrıca içselleştiricilerin, doğal hassaslığı ebeveynleri için duygusal işleri yapmalarına neden olur. Bazen içselleştirici bir çocuğun duygusal çalışmaları, ebeveynlerine ebeveynlik yapmaya kadar gidebilir.
Hiçbir çocuk, özellikle de hassas ve duygusal olarak içselleştirici olanlar, görünmez olmayı kabul etmez.
Hiçbir çocuk, aşırı benmerkezci anne babadan sevgi talep edecek kadar cesaretli olmayabilir. Ancak bu çocuklara göre bir bağ kurmanın bedeli başkalarını hayatlarında ilk sıraya koymak ve onlara çok önemlilermiş gibi davranmaktır.
İçselleştiriciler, aşırı duygusaldır ve her şeyi diğer insanlardan daha fazla fark ederler.

Böyle bir anlayışa sahip olmak hem bir nimet hem de bir lanet olabilir.

kendi rol benliğinizi gözlemleme becerisi, duygusal özgürlüğün başladığı yerdir.
Eğer karşınızdaki insanı değiştirebilme fantezinizi kullanırsanız, kendinizi zayıf, güçsüz, endişeli ve muhtaç hissederseniz.
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlarla etkileşim kurarken duygusal tepkiler vermek yerine sakin kalır ve belli bir perspektiften bakarsanız kendinizi daha kontrollü hissedersiniz.
Bilinçaltımızın diğer insanlardan olan beklentisi, çocukluk çağındaki fantezi dünyasından kaynaklanır.
herkesin iyileştirici fantezisi Keşke ile başlar.
Çocuklar, çocukluk acılarını ve duygusal yalnızlıklarını iyileştirecek şeyin kendilerini değiştirmekte ve gerçekte olmak istediklerinden farklı bir insana dönüşmekte yattığını düşünürler.
Duygusal olarak olgunlaşmamış insanlar başkalarının kendi problemleriyle ilgilenmelerini ister ama faydalı önerileri kabul etmezler. İnsanları kendilerine çekerler ve insanlar yardım etmek istediklerinde onları iterler.
Görünmemezlik ya da görmezden gelinme hissi, duygusal bir ayrılma yaratır.
Baskıcı ya da cezalandırıcı aile ortamları, özgür düşünceyi ya da kendini ifade etmeyi teşvik etmez ve dahası zihnin gelişimine olanak sağlamaz.
Bir arada yaşanan zıt duygular birbirlerini evcilleştirir.
Karışık duyguları hissetme becerisi, olgunluğun bir işaretidir.
Duygusal yönden olgunlaşmamış insanlar diğer insanların farklı düşüncelerinden ve fikirlerinden rahatsız olurlar çünkü herkesin kendileri gibi düşünmesi gerektiğine inanırlar.
Küçük çocuklar duygularla yönetilirken, yetişkinler olası sonuçları düşünürler. Zamanla olgun hale geldikçe bizler, iyi hissettiren şeyin her zaman yapılacak en iyi şey olmadığını öğreniriz.
Duygusal açıdan olgunlaşamamanın birçok belirtisi, kişinin bilinçli kontrolünün dışındadır ve duygusal olarak olgunlaşmamış anne babaların çoğu çocuklarını nasıl etkilediklerinin farkında bile değildir.
Bir duygu ya da düşünce, sizin kendi duygu ve düşüncenize sahip olmaktan daha önemli değildir. Duygu ve düşüncelerinizin utanmadan aklınıza gelip gitmesine izin verdiğinizde kazanacağınız özgürlük, çok büyük bir rahatlamadır.
İnsanlar mesafeli bir şekilde gözlem yapmaya devam ettikçe, diğer insanların davranışlarından incinmezler ve duygusal tuzaklarına düşmezler.
Herkes kendini tam olarak güvende hissetmek için güçlü bir bağ kurmaya ihtiyaç duyar ve bunun zayıflıkla bir alakası yoktur.
İnsanlar rol yapmaya son verdiğinde ve kendi gerçek benliklerini yaşamaya karar verdiğinde yollarına daha hafif daha zinde devam ederler.
Kaç kişi uykudan uyanabilir ve içlerinde var olan asıl kişinin ortaya çıktığını fark edebilir? Kaç kişi ömrüne iki yaşam sığdırabilir?
Benim aile rolüm kurgusaldı. Sayfaları çevirdikçe başkalarının romanında bile bir karakter olmadığımı fark ettim. Artık bu kitapta olmak istemiyorum.
Acı ama gerçek olan şu ki ebeveynleriniz içinizdeki çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılamaktan çok korkarlar.
Olgun insanlar, empati ve benlik bilinci içinde yaşadıkları için ilişkilerdeki duygusal emeği otomatik olarak üstlenirler. Önemsedikleri kişinin zor zamanlar geçirdiğini göz ardı etmeleri imkansızdır.
Her zaman elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak, gereksiz bir yorgunluktur.
Eğer kim olduğunuzla ilgili gerçek bir fikriniz yoksa diğer insanlarla duygusal olarak nasıl derin bir etkileşim kuracağınızı öğrenemezsiniz.
Tıpkı sizin gibi, atalarımız da duygusal yakınlık kurmaya büyük bir ihtiyaç duyuyordu. İlgiye ve bir bağ kurmaya olan ihtiyacınız insanlık kadar eski bir tarihe sahiptir. Yalnızlıktan hoşlanmamanızın sebepleri tarih öncesine dayanabilir.
İnsanlar size Her şeye sahip olamazsın! dediklerinde aslında onların söylemeye çalıştığı şey ihtiyaç duydukları şeylere sahip olmadıklarıdır.
Duygusal bağ, cinsiyete bakılmaksızın insanlığın temel gereksinimidir.
duygularınızı bastırmak yerine dinlemeye başladığınızda, başkalarıyla güvenilir bir bağ kurmanız için sizi yönlendirir.
Duygusal yakınlık, gerçekten olduğunuz gibi görünmenizi sağlayan son derece tatmin edici bir histir ve diğer kişi sizi yargılamak yerine yalnızca tanımaya çalıştığında var olacak bir şeydir.
Bir çocuğun yalnızlık hissine çare bulması, olgun bir ebeveynle sevgi dolu bir bağ kurmasına bağlıdır.
Duygusal olarak olgunlaşmamış bir ailede büyümek, yalnızlık içeren bir deneyimdir.
Yalan söylemek, anlık bir zaferin mükemmel bir örneğidir ve bu zafer, kısa sürede iyi hissettirmesine rağmen uzun vadede bir ilişkiyi yok eder.
They reflect on their actions and try to change. They clearly understand how people affect each other emotionally. They take you seriously if you tell them about a behavior of theirs that makes you uncomfortable. They’ll remain aware of the issue and demonstrate follow-through in their attempts to change.
They make you feel seen and understood. Their behavior reflects their desire to really get to know you, rather than looking for you to mirror them. They aren’t afraid of your emotions and don’t tell you that you should be feeling some other way.
They apologize and make amends. They want to be responsible for their own behavior and are willing to apologize when needed.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir