İçeriğe geç

Oasis Kitap Alıntıları – Eilis Barrett

Eilis Barrett kitaplarından Oasis kitap alıntıları sizlerle…

Oasis Kitap Alıntıları

“Ve öldü. Bu kadardı; bir lambanın anahtarına basar gibi; varken, bir anda yok oldu.”
“Acaba bu nasıl oluyordu? Nasıl oluyor da bir sabah uyanıyordun ve birden senin kendi canından daha çok önem verdiğin insanlar olabiliyordu?”
“Kendim dahi ne hissettiğimi bilmiyordum.”
Ne zaman iyi olmasan, her seferinde iyiyim diyorsun, biliyorsun değil mi?
“Sanki kelimelerin içimde fiziki bir varlığı mevcuttu da, beni aşağı çekiyordu.”
“bir daha hiç aklıma getirmek istemediğim şeyi hatırlatmak için orada duruyordu.”
“Senin hiç pişman olduğun şeyler olmadığını mı söylüyorsun bana yani?”
“Güvenebileceğim bir tek kendim, bir de bu çürümüş sokaklar vardı.”
“Ben bunların hepsini birden kabullenemiyordum. Ama bu cevapları öğrenmek için soruları soran da bendim.”
“Bana bu kadar çabuk güvenmemesi gerekiyordu. İnsanları kendi sınırlarından içeri almaya bu kadar hazır olmaması gerekirdi.”
”Hiçbir şey konuşmadık çünkü bazı şeyler fazla acı vericiydi.”
“kolay güvenen ama benim hiçbir zaman yapamayacağım kadar seveni görmemeye çalıştım.”
“Kaçmak tek seçeneğimiz değildi.”
“Aydınlık karanlığı yırtacağı yerde, karanlık aydınlığı yırtıyordu.”
“Hayatım boyunca hiç kimseye acımamıştım. Acımamayı öğrenmek zorunda kalmıştım çünkü insanlara acımak tehlikeliydi. Fazla değer verdiğin anlamına geliyordu bu. Ya da belki kendime ve kendi durumuma acımakla meşgul olduğum için başkalarını düşünme fırsatı olmamıştı.”
“Umudunu kaybettiğin anda, artık ölüden farkın yok demektir.”
“Çünkü, her şey yoluna girecekmiş taklidi yapması gereken kişi benim.”
“Benim çöküşümü izliyorlardı. Deli kızın daha da delirmesini ”
“Umut kolay tükenen bir şey değildi ve bunca yıldır beni ayakta tutan şey de o olmuştu.”
“Direnmek istemiyordum. Çok güçsüzdüm ve savaşmaktan bıkmıştım. Hep yere düşmekten ve her seferinde kendime, bir kez daha denersem her şeyin yoluna gireceğini söylemekten bıkmıştım.
Yoluna girmiyordu.
Bir daha da asla yoluna girmeyecekti.”
“Ne oluyordu bana böyle?”
“çözüldüğümü, hücre hücre dağıldığımı hissediyordum.”
“Gerçek özgürlük, duvarların olmaması demek değildi, duvarları yok saymaktı. Beni esir tutan şey duvar değil, içindeki insanlardan duyduğum korkuydu ve şimdi bu artık yok muydu?
Biz artık yenilmezdik.”
“ben, özgürlüğün güzelliği karşısında hem mest olmuştum hem de tedirgindim.”
eğer umut bana gelmiyorsa, ben ona gidecektim.
“Bir şeylerin düzelebileceğine dair cılız bir umudun peşinde her şeyi riske atan bir tek o değildi.”
“Bazen hatıralar, gerçeklerden daha acı vericiydi.”
“Bir fikir bulmanın, diğer her şeyi mahvetmeden bu durumu çözmenin bir yolunu arıyordum. Ancak mahvedecek bir şeyim kalmış mıydı, o da muallaktı.”
“Acı zamanla öfkeye döndü, öfke hiddete.”
“Hayatımın darmadağın oluşunu seyrediyordum, parçalar birer birer dağılıyor ve bana hiçbir şey kalmıyordu.”
“Bunlar benim tercihim değildi. Bu hayatı ben istememiştim, bir kobay olmak istememiştim, hiçbirini istememiştim.
Fakat seçim şansım olmamıştı.”
“Düşünebildiğim tek şey, yüzündeki o ifadeydi; başka insanların da yüzlerinde gördüğüm ifade. Yüzlerce kişi bana öyle bakmış ama Aaron hiç öyle bakmamıştı, bir an bile.
Bakışlarında tiksinti vardı.”
“Işık olmadan, tutsaklar olmaz.”
“havadaki korkunun kokusunu almak mümkündü.”
“Mükemmeldi. Şahit olana kadar varlığına inanmadığınız bir mükemmellik.”
“Sırlar olmadan, Barış olmaz.”
Güzellik ve güç, birlikte var olabilirdi; her mükemmellik imkânsız değil, erişilebilirdi.
“Kobaylar seçilir, Laboratuvarlara gönderilir ve bir daha görülmezlerdi.
Tedavi arayışı acımasız olduğu kadar aralıksızdı. Virüsün acıması yoktu; bu yüzden de ona karşı savaşmak için, onun kadar acımasız olmaktan başka seçeneğimiz kalmıyordu.”
Farklıydı ama bir yandan da inanılmaz derecede aynıydı.
“Düzen olmadan, Refah olmaz; Adalet olmadan, Barış olmaz.”
Ama koruyamazlardı. Öyle değilmiş gibi yapsak da virüs bizim bir parçamızdı. Kanımızda, kemiğimizdeydi, kalp atışlarımızda ve nefes alırken göğsümüzün şişmesinde bile hep o vardı.
Yıllar önce insanlar, virüsün onlara bulaştığını sanıyorlardı ama bu doğru değildi. Artık bugün, bunun ötesinin olduğunu biliyorduk. Virüs insanlara bulaşmıyordu; virüs insanların kendisiydi.
Virüs bendim; ben virüstüm.
“Fakat bazıları farklıydı. Bazıları güçlüydü. Bazen, hayatta kalmak isteyen sadece aklımız değildi; bedenimiz, kanımız ve kemiklerimiz bizi dürtüyor, hep bir nefes daha almaya, titreyen kalplerimizi bir kez daha atmaya teşvik ediyordu.”
“Normal hayat Artık bunun ne anlama geldiğini hatırladığımdan bile emin değildim. Normale yakın herhangi bir şey görmeyeli on yıl oldu.”
“Dar alanları sevmiyordum, bir yere kilitlenmeyi de sevmiyordum.”
bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
“Oasis’in ikinci ilkesi olan Refah’ın ne anlama geldiğini bile bilmiyordum ama kulağa hoş geliyordu. Cümleler içinde o kelimelerin inip çıkışı, herkesin söyleyebilmesi ama hepsinin farklı bir tonla söylüyor olması hoşuma gidiyordu.”
Büyümek, başkalarına tekrar tekrar yaklaşıp uzaklaşarak birinin canını yakmayacak mesafeyi bulmak demektir.
“Yedi yaşımdan beri tüm hayatım ‘hayatta kalmak’ üzerine kurulmuştu ve şimdi o hayat benden alınmak üzereydi.”
Belki de özgürlük kendini tanımakta, kimsenin seni başka birisi zannettirmesine izin vermemekte gizliydi.
Eğer birisi senden korkuyorsa, bu ondan korkmana gerek olmadığı anlamına geliyor
Bazen, hayatta kalmak isteyen sadece aklımız değildi; bedenimiz kanımız ve kemiklerimiz bizi dürtüyor, hep bir nefes daha almaya, titreyen kalplerimizi bir kez daha atmaya teşvik ediyordu.
Bir numaralı kural da kimsenin senin aklına girmesine izin vermemekti. Bir kez senin aklına girmelerine izin verirsen, onlar hakkında bir şeyler öğrenmeye başlardın.Adları, geçmişleri,önem verdikleri şeyler…Ve bir anda kendini iki kişiyi birden güvende tutmaya çalışırken bulurdun.
Dünya o kadar sessizdi ki tek duyabildiğim kendi düşüncelerimdi.
Saldırdığında, tamamen savunmasızdık.
Cümleler içinde o kelimelerin inip çıkışı, herkesin söyleyebilmesi ama hepsinin farklı bir tonla söylüyor olması hoşuma gidiyordu.
Hayatım peş peşe darbe yemekten ibaretti ve artık yorulmuştum.
Eğer umut bana gelmiyorsa, ben ona gidecektim.
Işık olmadan, tutsaklar olmaz.
Kimse sevdiği bir kişiyi nasıl gömeceğini bilmiyordu. Yalnızca doğru şeyleri yapıyor olma, onların hakkını teslim ediyor olma umuduyla bazı eylemleri yapıyordun.
Direnmek istemiyordum. Çok güçsüzdüm ve savaşmaktan bıkmıştım. Hep yere düşmekten ve her seferinde kendime, bir kez daha denersem her şeyin yoluna gireceğini söylemekten bıkmıştım.
Yoluna girmiyordu.
Bir daha da asla yoluna girmeyecekti.
Yapacağına inanmamıştım. Hem de hiç. Ne kadar öfkelense bile böylesi bir gaddarliği yapabileceğini hiç düşünmezdim. Yanılmışım.
Ta ki bana, ben hiçbir şeye değmezmişim gibi bakana kadar.
İnsanlar da farklı davranıyordu. İnsanlar, ansızın tehlikeli ve korkulacak bir varlığa dönüşebiliyordu burada. Kimlerden kaçınmam gerektiğini, kimlerin güvenli olduğunu ve kimlerin beni inciteceğini tek başına öğrenmek zorunda kalmıştım.
Hep atılmayı bekleyen son bir yumruk vardı.
Sırlar olmadan, barış olmaz
İnsanlar kobaylardan bahsederken fedakârlıktan, kahramanlıktan bahsederler ama geri dönmekten asla bahsetmezlerdi. Kobaylar seçilir, Laboratuvarlara gönderilir ve bir daha görülmezlerdi.
Ama neden? Niye saklayasınız? İnsanlar tedaviyi bulduğunuz için size yapardı.
Bir şey sunar gibi ellerini önünde açtı. İnsanlar zaten bana tapıyor.
İnsanlar yalnız yaşamak için yaratılmamıştı. Kimse tarafından tanınmadan, kimseden değer görmeden, kimse tarafından sevilmeden yaşamak bize göre değildi.
Gerçek özgürlük, duvarların olmaması demek değildi;
duvarları yok saymaktı.
Mükemmel şeyler sonsuza dek sürmezdi..
Umudunu kaybettiğin anda, artık ölüden farkın yok demektir.
Gerçek özgürlük duvarların olmaması demek değildi; duvarları yok saymaktı.
Düzen olmadan, Refah olmaz; Adalet olmadan, Barış olmaz.
”Git. ”Onun gidişini görmek zorunda kalmamak için gözlerimi kapadım.
Ve sonra gittiğini hissettim.Bir soğukluk gibi, oradaydı ve bir anda yok olmuştu, tıpkı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir