İçeriğe geç

Nietzsche Ağladığında Kitap Alıntıları – Irvin D. Yalom

Irvin D. Yalom kitaplarından Nietzsche Ağladığında kitap alıntıları sizlerle…

Nietzsche Ağladığında Kitap Alıntıları

&“&”

Ya o gözler! Breuer yumuşayıp gözlerinin içine baktı; gençliği hep orada bulurdu. Kendine göz kırptı. Sık sık yapardı bunu; bu gözlerde yaşamaya devam eden on altı yaşındaki Josef’e göz kırpar, başını sallardı.
Ve saatlerin, günlerin, yılların koşturmasını durdurmanın bir yolu da yoktu.
Ümitsizliklere ilaç, ruhlara doktor yoktur.
“Verimli beyinleri büyük kitaplara hamile bırakmak.”
“Acı çeken dostuna dinlenmesi için yer göster ama dikkat et, yatak sert olsun.”
“Kaybetmek için önce sahip olmak gerekir.”
“İdeal evlilik ilişkisi, her iki insanın da yaşamını sürdürmesi için bu ilişkiye muhtaç olmadığı zaman kurulandır.”
Belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz.Ama daha derinlere inin,sonunda sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz:Siz bu sevginin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz!Siz arzuyu seviyorsunuz,arzu edilen şeyi değil."
Bir daha incinmemenin yolunu bulmuştum. Eğer kimsenin benim için önemli olmasına izin vermezsem bir daha asla böyle bir kayıp yaşamazdım..
Bu bir aşk hastalığı! Bu tıbbi bir vaka değil ki!”
Galiba uyuyamayacak kadar yorgunum.
Ölüm güç bir şeydir. Ölümün son iyiliği, bir daha ölümün olmamasıdır,
Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.
Kutsal olan hakikat değil, kişinin kendi hakikati için çıktığı arayıştır! Kendi kendini sorgulamaktan daha kutsal bir şey olabilir mi?
&”Hakikati ancak inanmayarak ve kuşku duyarak yakalayabilirsiniz, böyle çocuksu bir tavırla &‘keşke öyle olsa’ diyerek değil! Hastanızın Tanrının kucağında olma isteği hakikat değildir. Bu çocuksu bir istektir, hepsi o kadar! Bu ölmeme arzusudur, &‘Tanrı’ diye adlandırdığımız o ebediyen şişirilmekte olan emziğe sarılmaktır! Her ne kadar Darwin kanıtlarını gerçek bir sonuca ulaştırma cesaretini gösterememiş olsa da, evrim teorisi Tanrının gereksizliğini bilimsel olarak ortaya koymuştur. Tabii, siz de Tanrıyı bizim yarattığımızı ve şimdi de elbirliği ile onu katlettiğimizi biliyor olmalısınız.&”
Öğretmenler kimi zaman acımasız olmak zorundadır. İnsanlara böyle katı mesajlar verilmeli; çünkü yaşam da acımasız, ölüm de.
Ölüm çok güçlü.
Bir insanın kendine karşı en büyük ödevi hakikati keşfetmektir.
Ümit mi? Ümit en son kötülüktür!…Pandora’nın kutusu açılıp, Zeus’un içinde sakladığı bütün kötülükler dünyaya saçıldığı zaman, orada son bir kötülük kaldığından kimsenin haberi olmamıştı: Ümit. O zamandan beri, insanlar yanlışlıkla kutuyu ve içindeki ümidi iyi şans olarak yorumladı. Fakat Zeus’un arzusunun, insanların kendilerini işkenceye teslim etmeleri olduğunu unuttuk. Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.
– …Bilmek istemediği bir şeyi ona söyleyecek kadar acımasız mı olayım?
– …öğretmenler bazen acımasız olmak zorundadır. İnsanlara böyle katı mesajlar verilmeli; çünkü yaşam da acımasız, ölüm de.
Bir insanın kendine karşı en büyük ödevi gerçeği keşfetmektir.
Bazen baş ağrılarımın, beynimdeki doğum sancıları olduğunu düşünüyorum.
Yaşamın mercek altına alınmasından gizliden gizliye zevk almayan bir hastayla daha hiç karşılaşmamıştı. Mercek ne kadar büyük gösterirse hasta o kadar çok zevk alırdı. İncelenmekten alınan keyif o kadar büyük olurdu ki Breuer yaşlanma, sevdiklerini kaybetme ve dostlarından fazla yaşamadaki asıl acının sizi inceleyen gözlerin bulunmaması olduğuna inanırdı. Hiç kimsenin dikkat etmediği bir yaşam dehşeti.
Bu yalnızca uğradığım bir durak… Bütün hayatım bir yolculuk haline dönüştü; bense tek yuvamın, her zaman dönebileceğim ve en iyi bildiğim tek yerin hastalığım olduğuna inanmaya başladım.
Yaşamışım ya da ölmüşüm! Kimin umurunda? Yer yok, yurt yok.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Yaşadığım için sevinçli değilim. Hiç değilim. Karanlık korkusu yok. Korkunç, kendimi çok korkunç hissediyorum.
Zaman sonsuza dek doymayacak kadar açgözlüdür.
Sizden iyileştirmenizi istediğim Nietzsche’nin bedeni değil, ümitsizliğidir."
Ve saatlerin, günlerin, yılların koşturması­nı durdurmanın bir yolu da yoktu…
Bazen gözlerim kapalıyken daha iyi görürüm.
Yine de en çok çiy damlası, en sessiz gecede düşer, biliyorum.
Bugün en iyi öğretmenin, öğrencisinden bir şeyler öğrenen öğretmen olduğunu anladım.
Ölümün son iyiliği:Bir daha ölmemek!
… kişinin kendisine dışarıdan bakmasını öğrenmesi gerek…
&‘benim de kötü dönemlerim vardır. kimin yoktur ki? ama beni ele geçirmiş değil. onlar hastalığımın değil, benim varlığımın bir parçası. isterseniz şöyle diyelim; onlarla beraber yaşama cesaretini gösterebiliyorum..’
– bazen baş ağrılarımın, beynimdeki doğum sancıları olduğunu düşünüyorum..
– ben hatayı fazla güvenmekle yaptım. tekrar güvenmeye hazır değilim; buna gücüm de yok..
Kaya gibi sağlam bir sözüm var : Neysen o ol.
Tek ödevin kendin olmaktır. Güçlü ol: Yoksa, büyümek için hep başkalarını kullanmak zorunda kalırsın.
Hiçbir şey her şey demektir! Güçlenmek istiyorsan, önce köklerini hiçliğin derinlerine gömmeli ve en yalnız yalnızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin.
Evlilik ve ona eşlik eden sahip olma duygusu ve kıskançlık, ruhu tutsak eder. Bunlar benim üzerimde asla egemenlik kuramayacak.
Benim için görev" sözcüğü çok ağır ve baskıcı bir sözcük. Ben yalnızca tek bir şey için görev sözcüğünün söz konusu olabileceğini düşünüyorum: o da özgürlüğümün korunması.
Her şeyin derinine inmek:Bu zahmetli bir kişisel özellik.İnsanın gözlerini hep yorar ve sonunda insan isteyebileceğinden daha fazlasını görür."
Bir kitap bizi alıp diğer kitapların üzerine çıkarmıyorsa o kitabın neresi iyidir?
Düşünceler,duygularımızın gölgesidir ama her zaman daha karanlık,daha boş ve daha sade.
Ümitsizlik özfarkındalık uğruna ödenen bir bedeldir.
Kaya gibi sağlam bir sözüm var:Neysen o ol."
Ah, bu kız düşündüğünden çok daha fazla gerilim içindeydi.

Daha derinlere inip motivasyonlarınızın kaynağını bulun! Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemleri kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir. "
Bu fırtınalardan uzak kalmaya dikkat etmeliyim, dedi kendi kendine. Tabii bunların içinde en tehlikeli olanı Nietzsche’nin Lou Salomé için duyduğu ve şimdi nefrete dönüşmüş olan aşk.
Düşünceler,duygularımızın gölgesidir;ama her zaman daha karanlık,daha boş ve daha sade."
Benim neyi bilmediğimi kanıtlamakla uğraşacağınıza neden öğretmek zorunda olduğum şeyleri öğrenmeye çalışmıyorsunuz?
“İnsanların bilmek istemedikleri bir gerçeği söylemek mi benim görevim ?”
“kimin neyi bilmek istemediğini kim belirleyebilir ?”diye sordu Nietzsche.
İnsan doğru zamanda yaşamazsa, asla doğru zamanda ölemez.
İdeal evlilik ilişkisi,her iki insanın da yaşamını sürdürmek için bu ilişkiye muhtaç olmadığı zaman kurulur.
Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır,

Bana anlatılanlara göre Hegel ölüm döşeğindeyken, kendisini bir tek öğrencinin anladığını ama onun da &‘yanlış’ anladığını söylemiş! Benimse, yanlış bile olsa anlayan tek bir öğrencim olmadı. "
İhtiyaç için çocuk dünyaya getirmek yanlış bir şey, yalnızlığını hafifletmek için çocuğu kullanmak yanlış, insanın kendisine benzer bir kopya çıkarmayı kendine amaç edinmesi yanlış. Tohumlarını geleceğe doğru kusarak ölümsüzlüğü araması da yanlış, sanki spermler bilincini taşırmış gibi!

Birinin kendisini başka birine açması ihanetin kapılarını açar ve ihanet insanı çok rahatsız eder. "
Nietzsche’nin duygularını çok daha iyi anlıyordu şimdi; yeni şafaklar ve altın ihtimaller bulmak, zengin, cesur bir ruha âşık olmak: herkes, en azından bir kez, yaşamında böyle bir şeye ihtiyaç duyar.
Sevgili Lou’mun cesur ve zengin ruhu aklıma geldikçe çok etkileniyorum..
Benim de önümde şafaklar var, ama hiçbiri renkli değil! Artık asla mümkün olmadığına inandığım mutlak saadet ve acıma bir arkadaş bulmak şu anda bana mümkün görünmüyor, önümde uzanan gelecek yıllarımın ufku üzerinde altın bir olasılık.
Ödev, adap, sadakat, fedakarlık, özgecilik, kibarlık; bunların hepsi de insanı uyutmaya yarayan ninnilerden başka bir şey değil hem de öyle bir uykuya yatırıyor ki kimse bu uykudan uyanamıyor, uyansa da ancak yaşamının sonuna geldiği an oluyor bu. İşte o an, insanın hiç yaşamamış olduğunu öğrendiği an oluyor.
Bir yaratıcı olmaya ve ortaya yeni yaratıcılar meydana getirmeye hazır değilsen çocuk yapma. İhtiyaç için çocuk dünyaya getirmek yanlış bir şey, yalnızlığını hafifletmek icin çocuğu kullanmak yanlış, insanın kendisinine benzer bir kopya çıkarmayı kendine amaç edinmesi yanlış. Tohumların geleceğe doğru kusarak ölümsüzlüğü araması da yanlış, sanki spermler bilincini taşırmış gibi!
Benim düşmediğim aşk iki insanın birbirini sahiplenme çabasından çok daha öte bir şey.
Bugün en iyi öğretmenin, öğrencisinden bir şeyler öğrenen öğretmen olduğunu anladım.
Kılavuz, öğrencisine bütün izleri göstermelidir. Ama gideceği yolu seçmemelidir.
Benim düşlediğim aşk iki insanın birbirini sahiplenme çabasından çok daha öte bir şey."
Tam tersine açıksözlülüğünüze ve dürüstlüğünüze hayran kaldım. Keşke bütün dostlar böyle konuşsa! Hayat çok daha zengin ve hakiki olurdu.
insan güzel bir tenin altındaki çirkinliği görmemek için gözlerini kör etmeden bir kadını sevemez; derinin altında kan, damarlar, yağ, sümük, dışkı; bu fizyolojik igrençlikleri görmez. Aşık insan kendi gözlerini çıkarmalı, gerçeklerden ödün vermelidir."
Arzu edilenden çok arzu etmeye aşığızdır."
‘Hangi yıldızlardan düşüp birbirimizi bulduk biz?’
Sen bir inek değilsin, ben de geviş getirenlerin havarisi değilim" ????
Dans eden bir yıldız doğurmak isteyen, önce kendi içinde büyük taşkınlıklar ve kaos yaşamak zorundadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir