İçeriğe geç

Nereye? Kitap Alıntıları – Can Dündar

Can Dündar kitaplarından Nereye? kitap alıntıları sizlerle…

Nereye? Kitap Alıntıları

Onlara X kuşağı da deniliyor; ölü kuşak ya da ne idüğü belirsiz nesil anlamında
En belirleyici özellikleri yalnızlıkları
Umutsuzluk her yanı kuşattığında, umudun vakti gelmiş demektir..
20. Yüzyıl insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulmettiği yüzyılı olarak geçecek tarihe.
Niye kavuşmalardan çok ayrılıklar ilham veriyor bize sevdadan çok acının türküsünü söylüyoruz? Neden hüzne tutkunuz, kahkahadan ziya­de?
insanoğlu birbirine varıp birbirini tükettiğinden beri­dir, ancak kafasındaki hayale tutunarak mutlu olabiliyor;
her gördüğünde o hayali arıyor, her sevdiğini o hayal sa­nıyor; her hayal kırıklığının kahredici keyfinden melanko­ lik bir haz alıyor.
Aşk sabır dır belki, ama asla tahammül değil
llişkilerin derinlerinde bir yerde, fay hattında bir çatlak varsa, en ufak bir sarsıntı onu ciddi bir kırılmaya sürükle­ yebilir.
Ama sonunda kendinden de sıkılır insan elbet .. .
Gün gelir, terk edebilir en sevdiklerini bile .. .
· Bir tek yalnızlığımız, ömür boyu yalnız bırakmaz bi­zi. ..
O yüzden, bence aşk tek kişiliktir.
Kimi sevsek , onda ruhumuzun farklı bir rengi yansır.
Ah o gönül şarkıları sustu önce
Sonra, sevdaların ömrü kısaldı; tadı kaçtı hasretin, şehvetin harı söndü.
Sanal posta kutusu, mektubu öldürdü; bak, bir tek sa­tır yok kalemimden sana kalacak.
Bu ülkede ülkenin tarihini ve toprağını çok iyi tanıyan, dilini iyi konuşan bir yabancı gibi hissediyorum kendimi
Bugün, düne inanmak, yarına ihanet sayılıyordu çün­kü
Oysa yarın, düne inananların, bugün verecekleri kav­gayla kurtulacaktı.
Bilginin her türü ıstıraptan gelir. Sefahat, durakla­mak ve geriye bakmamak eğilimindedir, oysa acı hep nedenleri sorar. lnsan ağrılarda incelir. Sürekli kurcalayan, törpüleyen acı, ruhun toprağını altüst eder. Yeni düşünce meyveleri için gerekli havalandırmayı sağlayan da bu al­tüst oluştur.
Umutsuzluk her yanı kuşattığında, umudun vakti gel­miş demektir.
Durumu en iyi anlatan cümle Nietzsche’nindir:
Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar.
Zaman satın alına­maz, yakalanabilir ancak. ..
Tükendikçe pahalanıyor zaman; günler azaldıkça uzu­yor.
Saçların gibi, seyreldikçe değerleniyor dostların
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Minneti nefrete, korkuyu cesarete, zaferi hezimete bu­layan benim
Kundak bezime tıpatıp benziyor kefenim;
Kimine göre insan doğuştan günahkar ve vahşi yara­tılmıştır. Kendi haline bırakılırsa çatışır. Kaosu durdur­mak için kitleler haklarını bir egemene devretmelidir. An­cak bu yolla iyilik kötülüğün hakkından gelebilir.
Buna karşıt ideoloji, insanın bembeyaz bir kağıt kadar saf doğduğuna inanır. Onu iyi ya da kötü yapan, içinde yetiştiği koşullardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Adlarımızın tarihi, aynı zamanda ümitlerimizin, ihtirasla­ rımızın, zaferlerimizin, yenilgilerimizin tarihidir.
Ne yaşadıysak, ne yaşayamadıysak, bizden sonrakiler­ de nelerin yaşamasını istiyorsak, onu bir dua gibi fısıldarız yeni doğmuş bebenin kulağına
Savaş deriz, Barış deriz, Hicran deriz.
21. Yüzyılın bilimi sayılan genetik mühendisliği, in­sanoğlunun kullanım kılavuzu nu ortaya çıkarırken, etik bunu kimin ve nasıl kullanacağı sorusuyla çıkagele­cek.
Yeryüzünde cenneti bulabilme düşü değil mi bütün hayatımızı cehenneme çeviren?
Bü­tün kötülüklerin ve haksızlıkların kaynağı, insanların bencilliği ve mülkiyet hırsıdır. Campanella
Dedelerimizin mezarlarının olduğu yerleri terk ettik­ ten sonra ilkin evimizi, derken işimizi, aşımızı ve nihayet bütün yaşamımızı değiştirdik.
Hiç düşündünüz mü niye bazı coğrafyaları Yakındoğu , Ortadoğu ”, Uzakdoğu diye adlandırdığımızı
Nereye uzak tır bu diyarlar, kime yakın dır?
Tabii ki Avrupa’ya
Haritaları çizenler, toprakları kendilerine olan mesa­ felerine göre tarif etmişlerdir.
Yerkürenin ateşini söndürecek, yobazlık çığlıklarını dindirecek, barbarlık yerine uygarlık vaat edecek sıkı bir yağmurun vaktidir şimdi
Böyle yılgınlık nöbetlerinde benim daimi tesellim bir tabiat kanunundadır:
Merak etmeyin!
Her gece, iki gündüz arasındadır.
20. Yüzyıl insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulmettiği yüzyıl olarak geçecek tarihe
20. Yüzyıl insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulmettiği yüzyıl olarak geçecek tarihe.
İyi insan / kötü insan yok; insanın içinde iyilik ve kötülük var,
Takvimler 2001 yılının 1 Eylül’üne dönüyordu.
Dünya, barışın gününü kutlamaya hazırlanırken biz barışın yolunu gözlüyorduk, hep birlikte
hiç olmadığı kadar pespaye ve bir o kadar ümitsizce
Yeryüzünde cenneti bulabilme düşü değil mi bütün hayatımızı cehenneme çeviren?
bazen keder, sıkça neşeyle, biz geçer gideriz zamanın önünden
Biz, mütemadiyen koşuyoruz.
Koştukça daha iyi koşmayı öğreniyoruz belki, ama sona yaklaştıkça hızımız da kesilmiş oluyor.
Durup dinlenme şansı yok. Çünkü yarış ölene kadar
Hiçbir kötülüğün yoktan var olmadığını anlatabilmeli, global refahın bayrağını taşıyabilmeliyiz.
Kendi durduğumuz noktaya göre yeniden çizmeliyiz haritaları olaylara bize dayatılandan farklı gözlerle de bakabilmeliyiz.
Arafta, barışın ve adaletin yanında taraf olabilmeyiz.
20.yüzyıl insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulm etiği yüzyıl olarak geçecek tarihe
Bazılarına “bayat bir ütopya” gibi görünse de “bambaşka bir dünya” , bizim için hala yegane düşmanın fukaralık olduğu bir gezegendir.
Ama sonunda kendinden de sıkılır insan elbet
Gün gelir terk edebilir en sevdiklerini bile
Bir tek yalnızlığımız ömür boyu yalnız bırakmaz bizi .
O yüzden, bence aşk tek kişiliktir.
Dün, bütün dertler ne kadar da uzak görünüyordu
Geceler uykusuz, günler coşkusuz.
Maksadı ne olursa olsun, vatan tehlikeye girmedikçe harp, bir cinayettir.
Öyledir; Her aşkta kendini aradığından her sevda da bir benzerini bulur insan.
Öylesine köksüz, öylesine göçebe, öylesine gezgin bir toplumuz ki hâlâ
Yerleşemedik gitti
Çünkü zaman satın alınmaz,yakalanabilir ancak.
Önemli değil kaç kez yenildiğin,önemli olan kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin
Yeryüzünde cenneti bulabilme düşü değil mi bütün hayatımızı cehenneme çeviren?
Gece saat 00.00’ı vurdu mu o taşın üstüne kurulur,bir maziye,bir istikbale doğru bakarız.
Koştukça daha iyi koşmayı öğreniyoruz belki,ama sona yaklaştıkça hızımız da kesilmiş oluyor.
Durup dinlenme şansı yok.
Çünkü yarış ölene kadar
İyimser olmak için yeterli neden varsa da temkinli olmak için de var.
Giderek yalnızlığın güvenli ıssızlığını keşfettiler.
Biz kör bir bağnazlıkla kibirli bir saldırganlık arasında sıkışıp kalmışsak
Korunmasız bir çocuk gibi,namluya sürülen kurşunun ha şimdi ha sonra tetiklenmesini bekliyorsak,dünya kansız değişmiyorsa ve değiştiğinde de kanaması bir türlü dinmek bilmiyorsa,hala iyilerin nihai zaferinden ümitvar olabilir miyiz ?
Geceler uykusuz,günler coşkusuz
Dünyanın kasveti üstümüze çökmüşcesine bitap vücudumuz
Dünyanın üçte ikisi açlık ve cehaletten kıvranırken refah içinde yaşamak kolay değil artık
Kimse birbirini suçlamasın: Bu kargaşada herkesin bir payı var.
Saldırıyı nefretle kınamamız yetmiyor.
20. Yüzyıl, insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulmettiği yüzyıl olarak geçecek tarihe.
Herkesi potansiyel suçlu gören bir paranoya; ”ya bizdensin ya onlardan ” dayatması.
20. Yüzyıl insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulmettiği yüzyıl olarak geçecek tarihe
20. Yüzyıl insan denilen vahşi kavmin, yaşadığı gezegene ve birbirine zulmettiği yüzyıl olarak geçecek tarihe’
Biz onu tükettik sanırken , aslında onun bizi tükettiğini fark ettiğimizde vakit çok geç oluyor . Daha hızlı yaşarsak zamanı öldürebileceğimizi sanıyoruz , oda hızlandıkça o daha çabuk öldürüyor bizi
Vakti kötü kullandıkça , vakit de bizi kötü kullanıyor.
Zamanla zamana yeniliyoruz.
Dün, bütün dertler ne kadar da uzak görünüyordu
“Maksadı ne olursa olsun,vatan tehlikeye girmedikçe harp, bir cinayettir. “
Mustafa Kemal ATATÜRK
Çocuklarını “kurban olayım” diye seven bir toplumuz biz
Her sabah “Varlığını Türk varlığına armağan ederek” yetişir nesillerimiz..
Kurban olmaya, feda etmeye,adanmaya yabancı değiliz.
Öyledir; Her aşkta kendini aradığından her sevda da bir benzerini bulur insan
Ansızın gördüm ki; o eski halimin yarısı bile değilim
Keşke şu 20 – 30 satır dağıtabilse bezginliğinizi; sözcüklerim dertlerinizden azat edebilse sizi
Zamanla sancılar olgunlaştıracak bizi
Önemli değil kaç kez yenildiğin, önemli olan kaç yenilgiden sonra yeniden doğrulabildiğin
Saçların gibi, seyreldikçe değerleniyor dostların
Tükendikçe pahalanıyor zaman; günler azaldıkça uzuyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir