İçeriğe geç

Nefes Nefese Kitap Alıntıları – Ayşe Kulin

Ayşe Kulin kitaplarından Nefes Nefese kitap alıntıları sizlerle…

Nefes Nefese Kitap Alıntıları

Ayşe Kulin kitaplarından Nefes Nefese kitap alıntıları sizlerle

Nefes Nefese Kitap Alıntıları

“+Bu toz dumanın içinde, insan olduğumu, insan kaldığımı kendime kanıtlamam lazımdı Selva.
-Hayatınızı tehlikeye atarak mı?
+Hayat dediğiniz nedir ki? Eninde sonunda hepimiz ölecek değil miyiz? Bari yaşam süremizi şerefli emellerle dolduralım da yaşadığımıza değsin.”
Yok, yok Kara bile değil, tekdüze, tatsız bir griydi hayat!
“ ‘Allahım,’ dedi içinden, ‘çocuğuma bunları yaşatmamak için neresine gideyim bu dünyanın? Koskoca yeryüzünde insanoğlunun birbirine eziyet etmeden yaşayacağı bir köşe bulunamaz mı acaba?’ “
”Sana kal, gitme diyebilmeyi çok isterdim. ”
”Acaba kafasının bir köşesine itina ile yerleştirilmiş o örf ve adet yumağından kurtulsa daha mı mutlu olurdu insan?
”Koskoca yeryüzünde insanoğlunun birbirine eziyet etmeden yaşayacağı bir köşe bulunamaz mı acaba?
”Bugünlerde dünyada kimsenin huzuru kalmadı. Bir cehennemde yaşamaya başladık, hep birlikte. ”
”Zaman her şeyi halleder, sorunları zamana bırak. ”
“+Eşinizin de ilgisizlikten zarar görebileceği aklınıza geldi mi hiç?
-Anlamadım efendim.
+Sevgisizlik küçükleri olduğu kadar büyükleri de zedeler.
-Elbette.”
“Tarık, Türk insanının ruhuna sinmiş bu kaderci görüş karşısında ürperdiğini hissetti. Teslimiyet duygusunun sadece Doğu insanını esir aldığını zannederken, işte bir İstanbullu şoför de aynı şekilde düşünüyordu.”
Koridorun penceresinden çok uzaklarda ışıklar gözüküyordu. Bir ışık yanabilecek miydi onun da hayatında bir gün?
Hayat bir trenin daracık koridorunda bile yaşamaya değerdi.
Hayat güzeldi.
Milletlerin dostları veya düşmanları yoktur, milletlerin ancak menfaatleri vardır.
Devlet işi mesuliyet ister.
Almanlar Türkçe bilmez ki.
Hele bu kötü sene bir bitsin.
“Hangi sene kötü değil ki. Sen iyi bir sene bekleyecek olursan hayatın beklemekle geçer.”
Acaba kafasının bir köşesine itinayla yerleştirilmiş o örf ve âdet yumağından kurtulsa daha mı mutlu olurdu insan? Daha mutlu olmasa bile daha özgür olurdu şüphesiz, aldığı terbiyenin zinciri dolanmamiş olsaydı bileklerine.
Varla yok arası bir hayal giderek solan..
Yok, yok Kara bile değil, tekdüze, tatsız bir griydi hayat!
-Yine fotoğraflara mı bakıyorsun, anneanne?
-Evet yavrum.
-Hiç bıkmıyor musun aynı resimlere bakmaktan?
– Bıkmıyorum. Onlar benim bütün hayatım, ömrüm,geçmişim
Ölüm uzaktayken korkutmuyordu insanı. Ama tam karşınızda durup gözlerinizin içine baktığında, hemen kurtulmanız gereken amansız bir düşmana dönüşüyordu.
-Zaman her şeyi halleder. Sorunlarına zamana bırak.
-Enişte,zaman var mı? diye sormuştu Selva.
Zaman var mıydı gerçekten? Zaman kıymete binmişti. Hele son aylarda herkes için altın kıymetindeydi zaman.
-Siz neden yapıyorsunuz bütün bunları?
-Bu toz dumanın içinde,insan olduğumu,insan kaldığımı kendime kanıtlamam lazımdı Selva.
-Hayatını tehlikeye atarak mı?
-Hayat dediğiniz nedir ki? Eninde sonunda hepimiz ölecek değil miyiz? Bari yaşam süremizi şerefli emellerle dolduralım da yaşadığınıza değsin.
Yaşam bir an bile durup beklemiyordu. Hayat gürül gürül almaktaydı bulanık bir dere gibi.
Kaç ormandan geçti
İçinde kaybolduğumuz o büyük takip
İçimizde bunca gurbet dururken
Yol ettik uzaktaki sılayı.

Murathan Mungan

Ancak eceli gelen ölür beyim!
İhtiyat her zaman iyidir.
Her işte bir hayır vardır!
Hayat çok kısa. Zamanın değerini bilmeliyiz.
Keşke ailem bana piyano ve keman çalmayı, değişik lisanlarla konuşmayı öğretmek yerine, yemek pişirmeyi öğretseydi. Bütün emekleri benim iyi bir koca bulmam içindi, halbuki kocalar iyi yemek yapan bir zevceyi her şeye tercih ediyorlar.
İngilizlerin Araplarla Kürtleri aleyhimize kışkırtıp üzerimizde saldırtmalarını anlatırdı
Hayat dediğiniz nedir ki? Eninde sonunda hepimiz ölecek değil miyiz? Bari yaşam süremizi şerefli emellerle dolduralım da yaşadığımıza değisin.
İngilizler’in kendi menfaatlerine halel getirebilecek en ufak bir şeye tahammülleri yoktur.
Verdikleri sözü tutamamaları kötü niyetten değil,imkansızlıklardan zuhur eden bir durumdu.
Koskaca yeryüzünde insanoğlunun birbirine eziyet etmeden yaşayacağı bir köşe bulunmaz mı acaba?
Aşkın bir ömrü vardır.
Ankara sıcak bir yaza hazırlanıyordu yine.
Her iki yanı da ateş olan, ince, uzun bir sırat köprüsünden geçiyordu Türkiye.
Koskoca yeryüzünde insanoğlunun birbirine eziyet etmeden yaşayacağı bir köşe bulunamaz mı acaba?
Hiçbirimiz başkalarının hayatını yönlendirebilecek kadar güçlü değiliz.
keşke sevgilerimiz için vekil tayin etmek mümkün olsaydı
Şimdi böyle aceledesin büyümek için ama sonra tam tersi olacak.
Her şeyin arkasında mutlaka bir kadın parmağı arayın! Ne demişler? Cherchez la femme!
Medeni bildiğim insanların böyle davranabilecekleri aklımın ucuna gelmezdi.
Türk erkekleri istedikleriyle evlenme hakkına haizdiler ama bir Türk kızına bu hak tanınmıyordu.
Bir cehennemde yaşamaya başladık, hep birlikte.
Siz uyursunuz bütün gece ben ilmeklerden bir ilmek daha atarım gecelerden gecelere.
Yasak meyveyi dişliyor olmanın o tarifsiz buruk tadı ve heyecanı da çabasıydı.
Kimbilir Belki bir gün
hayatı paylaşacağı eşiyle aynı telden çalıyor olması çok önemliydi.
Kadına uzun boy hiç yakışmaz bence. Kadın ufak tefek olmalı. Hem ne demişler, bodur tavuk her dem taze.
Kara bile değil, tekdüze, tatsız bir griydi hayat!
Evlerde kadınlar sonu hiç gelmeyen nakarat halinde pahalılıkta şikayet etmekteydiler.
Ben bana zaman ayıracak biriyle evleneceğim.
Her iyi şeyin bedeli yüksek olur.
İnsanlarda mutlaka milli bilinç olmalı.
Cumhuriyeti kurunca ulus devlete dönüştük.
Sevgisizlik küçükleri olduğu kadar büyükleri de zedeler.
Her şeyin arkasında bir kadın parmağı arayın.
Diplomaside küfür olmaz ne yazık ki.
İstanbul’daki ailelerinden ve alıştıkları yaşam düzeyinden ayrılmaları kolay olmamıştı.
Sokaklarsa endişe vericiydi, tehlikeli ve üzücüydü.
Her işte bir hayır vardır.
Tek bir hayatımız var ve o hayattan sorumluyuz.
Her an her şey olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir