İçeriğe geç

Nebevî Eğitim Modeli Darü’l-Erkam Kitap Alıntıları – Muhammed Emin Yıldırım

Muhammed Emin Yıldırım kitaplarından Nebevî Eğitim Modeli Darü’l-Erkam kitap alıntıları sizlerle…

Nebevî Eğitim Modeli Darü’l-Erkam Kitap Alıntıları

Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.
İmam Mâlik

Hayırlı kandiller 🙂 🌷🌷

Ahlak, ilahi kelamın en temel konularından biridir.
Hiçbir anın Allah’sız olmamalı, her an O’nun (cc) zimmetinde olduğunun farkında olmalı ve O’na teslim olup O’nun terbiyesi ile gelişmelisin.
Hiçbir anın Allah’sız olmamalı, her an O’nun (cc) zimmetinde olduğunun farkında olmalı ve O’na teslim olup O’nun terbiyesi ile gelişmelisin.
Eddebeni rabbi fe ahsene te’dibi yani Beni Rabbim terbiye etti terbiyemi en güzel şekilde düzenledi.
1.Güzel Örneklik
2.Güven
3.Sevgi
4.Samimiyet
5.İlim
6.Süreklilik
7.Sabır
8.Tedricilik
9.Bütünlük
10.Tevekkül
11.Emel
12.Beklentisizlik

Bu hususiyetler yeniden diriltilir ve hayatlarda yer edinirse inşallah o önemli potanın nebevî ruhu bir kez daha dirilecek ve evler birer Dârü’l-Erkam’a dönüşecektir. Zaten başka bir yol mu var?

Siz Nûh olup gemi yapın, suyu ise Allah’a bırakın. Siz Yûsuf olup çöllere düşün,kardeşlerinizin kıskançlıklarını sinelerinize çekin, zindanlara düşmeyi iffetinize leke sürmeye tercih edin, gerisini Allah’a bırakın. Siz İbrâhim olup ateşlere atlayın, atlarken de nasıl olsa son anda kurtulacağım diye değil, yandım diye atlayın, ateşin serin ve selâmet olarak size yatak olabileceğini ise Allah’a bırakın. Siz İsmâil olup bıçağın altına kurban olmak için uzanın. Teslimiyetinize zarar vermeyin, gerisini ise Allah’a bırakın. Ve daha neler neler
Müşrik zihinler hayata müdahil bir Allah istemiyordu.

Rahmeti her yeri kuşatan bir yaratıcıyı kabul etmek, hayata müdahil bir Allah’a kabul etmek anlamına geliyordu. Bu ise onların temel inançlarını yerle bir ediyor, aracıların hepsinin devre dışı kalmasına neden oluyordu. Bundan dolayı Mekke, Rahmân ismini karşı çıkıyor ve bu ismi bir türlü Allah’a izafeten kullanmıyordu.

Hiçbir anın Allah’sız olmamalı, her an O’nun (cc) zimmetinde olduğunun farkında olmalı ve O’na teslim olup O’nun terbiyesi ile gelişmelisin.
Her ne kadar bugün Dârü’l-Erkam ya da Dârü’n Nedve mekân olarak varlıklarını sürdürmüyorlarsa da bu iki yapı, Hz.Âdem’in iki oğlu Hâbil ile Kâbil’den beri misyonlarını sürdürüyor, son güne kadar da sürdürmeye devam edecektir. İsimlerin değişmesinin, mekânların farklılaşmasının ne ehemmiyeti var ki? Önemli olan bu evlerin, bu yapıların ya da kurumların misyonları değil midir? Bunun için etrafımıza şöyle bir bakmak zorundayız, acaba şu an var olan evlerimiz hangi safın misyonuna uygun konuşlandırılmaktadır?
Ama bu genç müminlerin namazlarından rahatsız olanlar vardı. Dün vardı, bugün de var, yarın da olmaya devam edecek. Bu namaz düşmanları, hakkı ile ikame edilen namazların topluma olacak etkisini fark ettikleri için daha işin başında bir avuç Müslüman’ın namazlarını engellemeye çalışıyorlardı.
Siz İbrâhim olup ateşlere atlayın, atlarken de son anda kurtulacağım diye değil, yandım diye atlayın, ateşin serin ve selâmet olarak size yatak olabileceğini ise Allah’a bırakın.
Siz Yûsuf olup çöllere düşün, kardeşlerinizin kıskançlıklarını sinellerinize çekin zindanlara düşmeyi iffetinize leke sürmeye tercih edin, gerisini Allah’a bırakın.
Siz Nûh olup gemi yapın, suyu ise Allah’a bırakın
İbni Mesud Zira sözün gücünün gücün sözünden üstün olduğunu fark etmiştir.
..
Sözün gücü karşısında söyleyecek sözü olmayanların şiddete yöneldiğini hayretle müşahede etmiştir.
Önemli olan bu evlerin,bu yapıların bu kurumların misyonları değil midir? Bunun için etrafımıza şöyle bir bakmak zorundayız,acaba şu an var olan evlerimiz hangi safın misyonuna uygun konuşlandırılmaktadır? İsimlere takılmadan, o isimlerin arkasında duran asıl manada kim kime hizmet etmektedir? Bu sorularla evlerimizi değerlendirdiğimizde çok önemli sonuçlara varırız.
Allah Resulü (sas) bizler için üsve-i hasene, yani en ideal model, numune ve rehberdir.
Başka saf yok ki! Ya Erkam’ın safındayızdır ya Nedve’nin.
Allah Resûlü (sas) dedi ki Ey Erkam! Benim şu mescidimdeki bir namaz, Kabe hariç, yeryüzünün tüm mescitlerinden bin kat daha hayırlıdır.
Ama bu genç müminlerin namazlarında Rahatsız olanlar vardı. Dün vardı, bugün de var, yarın da olmaya devam edecek.
Firavunun sarayında Musaları yetiştiren ALLAH o günü firavunu olan Ebu Cehil’in yeğenlerinden birini ALLAH Resul’ünün ayağına gönderecek adeta Erkam b. Ebil-Erkam da bu ümmetin Musa’sı olacaktı..
Sanılanın aksine İslam’ın ilk şehidi Sümeyye Ve Yasir değil Hz Hatice’nin oğlu ve Hz Muhammedin de (sav) üvey evladı Haris b. Ebi Hale’dir
‘’ Ey Ebu Bekir şimdilik herkesi davet etmenin zamanı değil şimdi özel insanların davet zamanıdır bunun için sen gelince yük olacakları değil yük alacaklari gelince dert olacakları değil sırtımızdaki dert yükünü paylaşacakları seç .. ‘’
YARABBİ ! Ben bittim, sen bana yetiş..
Düşünebiliyor musunuz; bir insan nasıl dayak yiyip kan-revan içerisinde kalmasına, tekmeler altında bedenin ezilmesine rağmen kendini aziz, karşısındakileri ise zelil görebilir? Eğer o insan Erkam’ın evinde kavramlara Allah’ın istediği gibi anlamlar yüklemişse, elbette ki ortaya çıkan sonuç böyle olacaktır.
*Allah Rasulü(sav) o gün yük olacakları değil, yük alacak insanları seçiyordu.
*Efendimiz (sav) çekirdek kadronun inşasında, bulundukları sosyal çevrede nesne değil, aktif öznelerin üzerine hesaplar yapıyordu.
*Mekke’nin sosyal yapısını çok iyi bilen Efendimiz Erkam’ın evinin asla herhangi bir kabilenin ve ailenin denetimine girme zeminini oluşturmuyor, tüm aileleri kuşatarak ve özellikle her aileden en az bir bireyi alarak, toplumun tamamında mesajın etki etki etmesine özen gösteriyordu.
*Efendimiz(sav) Erkam’ın evine alacağı talebelerin yaşları konusunda da ciddi bir sınırlama getirmiyor ama özellikle gençler üzerinde yoğunlaşıyordu.
Son söz yine sözün sultanının: Ya öğrenen ol ya öğreten ol ya dinleyen ol ya da onları sevenlerden ol ama sakın beşincisi olma. Yoksa helâk olursun.
Efendimiz’in bu sözünden ilham alarak diyoruz ki: ”Yâ Rabbi! Ya bizleri evlerini Hz. Erkan gibi risâlet davasına adayanlardan eyle. Ya bizleri bu evlerde sahâbe hasbiliği ile ilim talep eden talebelerden eyle. Ya bizleri bu talebelere hizmet eden bahçivanlardan eyle ama sakın ha bizleri yan gelip yatan, sağa sola laf atan, gelip geçene çelme takanlardan eyleme. (amin)
Sabır, eli kolu bağlayıp zillete mahkûm olmak değil, hak yolunda hakikat namına direnmektir.
Samimiyet ile yoğrulan hoca-talebe ilişkilerinde başarının daha fazla ortaya çıkması pek tabidir. Çünkü yüreklerden çıkan her şey muhatabın yüreğine sirayet edecektir.
Eğitim ve öğretimde karşılıklı sevgi işin olmazsa olmazıdır. Çünkü ancak sevdiğiniz insanı gönülden dinleyebilir ve söylediklerini gönül rahatlığı ile kabul edebilirsiniz.
Bir yapıda başarılı olabilmek için karşılıklı güven duygusunun istenilen düzeyde olması şarttır.
Bu nebevî medresenin başmuallimi olan Efendimiz صلى الله عليه وسلم, her hâli ve tavrı ile sahâbesine örneklik yapmaktaydı. Söylediği ve talebelerinden istediği herşey, öncelikle kendi hayatında uygulanıyor ve belki on şey yapılıyor, talebelerinden ise bir şey isteniyordu. Hâl böyle olunca tabii ki Efendimiz’in صلى الله عليه وسلم sözleri talebeler üzerinde tesir uyandırıyor; hiç kimse, avami lisan ile söylersek Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma. gibi çelişkili bir durum ile karşı karşıya kalmıyordu. Onlar, dediklerini yapan ve sadece yaptıklarını konuşan bir hoca ile muhatap idiler.
Eğitim ve öğretimde en önemli nokta güzel örnekliktir.
Siz Nûh olup gemi yapın, suyu ise Allah’a bırakın.
Siz Yûsuf olup çöllere düşün, kardeşlerinizin kıskançlıklarını sinelerinize çekin, zindanlara düşmeyi iffetinize leke sürmeye tercih edin, gerisini Allah’a bırakın.
Siz İbrâhim olup ateşlere atlayın, atlarken de nasıl olsa son anda kurtulacağım diye değil, yandım diye atlayın, ateşin serin ve sêlamet olarak size yatak olabileceğini ise Allah’a bırakın.
Siz İsmâil olup bıçağın altına kurban olmak için uzanın. Teslimiyetinize zarar vermeyin, gerisini ise Allah’a bırakın.
Onlar dinlerini öyle yaşıyorlardı ki kendilerini öldürmeye gelen insanlar, orada diriliyorlardı.
Geceleri kalkın, herkes uykudayken sizler uyanık olun! Çünkü sizler, çok ağır bir yükümlülük ile karşı karşıyasınız. Risâlet davası öyle ucuz bir dava değildir.
Namazın hikmetini bize açıklayan Ankebût Sûresi’nin 45.âyetidir. Bu âyette Rabbimiz şöyle buyurur:
(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve namazını ikame et. Muhakkak ki namaz, insanı her türlü hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.
İbn Mes’ûd, ağzı yüzü kan revan olana ve soluğu kesilinceye kadar Kur’ân okumayı sürdürür. Zira sözün gücünün, gücün sözünden üstün olduğunu fark etmiştir.
Hiçbir anın Allah’sız olmamalı, her an O’nun (cc) zimmetine olduğunun farkında olmalı ve O’na teslim olup O’nun terbiyesi ile gelişmelisin.
İsimlerin değişmesinin, mekânların farklılaşmasının ne ehemmiyeti var ki?
Ey Ebû Bekir! Şimdilik herkesi davet etmenin zamanı değil, şimdi özel insanların davet zamanıdır. Bunun için sen, gelince yük olacakları değil, yük alacakları; gelince dert olacakları değil, sırtımızdaki dert yükünü paylaşacakları seç.
İlk olmak ayrıcalıktır.
kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana
Din samimiyettir.
emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun
Ey muhatap; Kalk! Kalk ki; kaldırabilesin, kalk ki; taşıyabilesin

Kalk ve yere sağlam bas!

Gecelerinizi ihya edemezseniz, gündüzlerinizi inşa edemezsiniz..
Öyleyse sen Rabbinin adını an ve bütün varlığınla O’na yönel..
Muhakkak ki, namaz; insanı her türlü hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.
• Düşünebiliyor musunuz; bir insan nasıl dayak yiyip kan-revan içerisinde kalmasına, tekmeler altında bedenini ezilmesine rağmen kendini aziz, karşısındakileri ise zelil görebilir?
Eddebeni rabbi fe ahsene te’dibi

-Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi en güzel şekilde düzenledi-

Ya Rabbi! Ben bittim, sen bana yetiş..
Kişinin ameli, bilgisini geçemez. Ne kadar biliyorsa ancak o kadar amel edebilir.
Sabır; eli kolu bağlayıp zillete mahkum olmak değil, hak yolunda hakikat namına direnmektir.
Kavramlar çok önemliydi; çünkü her bir kavram, kişinin olayları ve hayatı ölçebilmesi için birer ölçü birimi ve birer mihenk idi.
Gecenin ruhbanı olmazsanız, gündüzün fursanı/atlısı olmazsınız. Gecelerinizi ihya edemezseniz, gündüzlerinizi inşa edemezsiniz.
Büyük davalar, büyük fedakârlıklar ister.
Eğer bir ev imar etmeyi konuşuyorsa, eğer bir ev Acaba insanlığı risaletin mesajı ile nasıl tanıştırabiliriz? İnsanları koştukları cehennem ateşinden nasıl çevirebiliriz? İnsanları kula kul olmaktan kurtarıp Allah’a kul etmeye nasıl vardırabiliriz? diye inliyorsa bilin ki o ev Erkam yürekli adamların evidir. Bu evin silahı; Kur’an’dır, ilimdir, irfandır, hikmettir, kitaptır, kalemdir, seccadedir, gözyaşıdır, merhamettir, sevgidir, müsamahadır, duadır.
“Geceleri kalkın, herkes uykudayken sizler uyanık olun! Çünkü sizler çok ağır bir yükümlülük ile karşı karşıyasınız. Risâlet davâsı öyle ucuz bir davâ değildir. Bı işin içerisinde sözlü ve fiili saldırırlara uğramak var; evden, aştan, işten, eşten hattâ candan olmak var. Bu kadar sıkıntılı hâllerin üstesinden ancak iradesi güçlü ve iyi bir rûhi eğitim almış olanlar gelebilir. Bunun için geceleri kalkın!
Davâ adamı geceleri yetişir. Gecenin ruhbanı olmazsanız, gündüzün fursanı/ atlısı olamazsınız.
Gecelerinizi ihyâ edemezseniz, gündüzlerinizi inşâ edemezsiniz.
Kalk ve yere sağlam bas!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir