İçeriğe geç

Ne Yapmalı? Kitap Alıntıları – Oktay Sinanoğlu

Oktay Sinanoğlu kitaplarından Ne Yapmalı? kitap alıntıları sizlerle…

Ne Yapmalı? Kitap Alıntıları

İnsan, hedefleri ne kadar kendinin ötesinde toplumu, ulusu, sonra insanlık içinse o derece insandır.
Matematiksel düşünmeye alışmamış insanlar bir sürü laf kalabalığı yapar.
Kendisi ile meşgul olan insanlar yaratıcı şeyler yapamazlar.
Gençlerin başarılı olabilmesi için hayatta, hem akıllarını, hem de gönüllerini geliştirmeli.
Arkadaşlar, irtica arıyorsanız, yobazlık arıyorsanız Batı’ ya bakın
bir ülkeyi yok edeceksen önce eğitimini yok edeceksin.
Gençler vaktiyle karar vermeli: Ufak tefek çıkarlar, sahte mevkiler uğruna vatanını mı satacak (tabii o yolu seçenler artarsa sonunda kendi çoluk çocukları da perişan olacak, topyekûn yurtlarından sürülecekler), yoksa kendi yolunu kendi bulmaya çalışarak gerçek bir bilim adamı, gerçek bir meslek erbâbı olup vatanına, milletine sonra da insanlığa mı hizmet ecek?
Araştırmanın sana öğreteceği en önemli şey kendi yolunu kendin bulma ve bu alışkanlık oluştukça özgüveninin gelişmesi. Bilim adamı öyle olunur. Yoksa ders alıp durmak, sınav geçme becerilerini parlatmaki sonradan da çömezlik sayesinde profesör oluverip ezbercileştirilen gençlere ezber bir şeyler anlatmakla değil.
Ayrıca, kılavuzu karga olanın burnu dan kurtulmaz atasözünü hatırlayalım. Tarihten silinmek, ikinci bir Endülüs olmak istemiyorsak, temel ilkemiz özkaynaklarımızı (insan başta olmak üzere) hızla geliştirmek olmalı; düşmanlarımızdan medet ummaktan vazgeçmeliyiz.
Avrupa’nın 1100-1200’lü yıllarda kurulmuş ilk üniversiteleri, binalarıyla, doktora düzenleriyle, bilimsel dallarıyla Selçuklu Türk evrenkentleri taklit edilerek kuruldu. İtalya’dakilerden sonra örneğin İngiliz Oksford Evrenkenti. Oxford’un harfiyen kökensel (etimolojik) çevirisi: Ox = Öküz , Ford = Kale Oxford= Öküz Kalesi
Eğitimi artık, tekrar ulusal ve verimli bir hale getirmeliyiz. Dershane-okul ikilisi kalkacak. Okullar, 1950’lere kadar olan ciddi, üstün ve millî bir eğitim verecek. Okuyanlar, kendilerine, yakınlarave ülkemize yarar sağlayabilecek. Dershane sahipleri üzülmesin: onların, birikimleri, emekleri hebâ olmayacak; çünkü dershaneler çok iyi bir eğitim veren özel okullara dönüştürülecek. Evrenkentlere (üniversitelere) giriş ile lisedeki eğitim bağdaştırılacak. Tarzanca(İngilizce) ile eğitime, her türlü yabancı dille eğitime son. Bu çarpık uygulama bıçakla kesip atılacak. Hazırlık sınıfı garabetine son. İsteyenlere çeşitli yabancı diller ayrı yabancı dil derslerinde , yaz kurslarında etkin yöntemle iyi öğretilebilecek. Öğretmenlik tekrar saygın ve üstün bir meslek haline getirilecek. Öğretmen okullarıyla değerli öğretmenler yetiştirilecek. Halkın, velilerin bilinçlenmesi arttıkça, Atatürk devrindeki gibi yeniden bir millÎ eğitim seferberliğinin başladığını göreceğiz.
‘Üyeler’de ‘en iyi dostumuz’a muhabbet o derece büyüktür ki, gecenin ikisinde apar topar çıkarılan dayatmalı ithal kanunlarla, ülkenin toprakları da sonunda sessiz sedasız, ‘yatırım yapacaklar’ bahanesiyle bedavadan düşmana teslim edilir. ‘Vatan kavramı unutturularak (hatta gözden düşürülerek), ‘toprak’, ticari bir meta imiş gibi gösterilir olmuştur. Tabii, yatırım falan day yapılmayacaktır. Düşman ancak eline beleşten geçirdiği topraklarda kendi için basit tesisler kurup orda da, getirdiği kendi işçilerini, mühendislerini, yöneticilerini kullanacaktır. Ülkenin öz evlâdı için, işçi olsun, meslek sahibi olsun, artık ne meslek hayatı, ne iş kalmıştır. Yabancı ülkede kölelik için muhacerete başvuranların sayısı artar.
Gençler son birkaç yıldır iyice yoğunlaştırılmış iftiralara kanmasınlar; şanlı tarihimizi doğru ve iyi öğrensinler.
Bu dünya kimseye kalmaz. Gün olur, her insanın içinde gizli duran insancıl cevher de gün ışığına çıkma fırsatı bulur.
Gönül gibi kelimelerin batı dillerinde karşılığı yoktur.
Dеscartеs’i bilеn ama, Gazaliyi hiç duymamış bir Türk gеnci düşünülеmеz.
Biz, yâni işte ulusal güçler, kim varsa, hangi fırkadan olursa olsun gelsin; ama millî olan, Türk milletini, vatanını seven, düşünen gelsin. Hepsi gelsin ama sahteler gelmesin; sahte dinci gelmesin, sahte milliyetçi gelmesin, sahte solcu gelmesin, sahte Atatürkçü gelmesin, Ve iki ortak noktada buluşuyoruz: Birincisi: Bu vatan Türk vatanıdır. Türk vatanının bir karış toprağı bile yabancılara verilemez. Peki ikincisi ne? Bu milletin ve bu devletin dili Türkçedir. Türkçe dünyanın en büyük dilidir, hem de herhalde en eski dilidir. Bundan da tâviz verilemez. Zâten Türkçeye sahip çıkarsan Türkiye’ye de sahip çıkarsın.
Ne demiş Çörçil? Herkesi bazen kandırabilirsin; bazılarını her zaman kandırabilirsin; ama herkesi her zaman kandıramazsın.
Bu milletin kendi iradesine hakim olabilmesi ve Atatürk devrinde olduğu gibi dünyada haysiyeti, itibarı, kendi kaderine kendisi hakim olan, kendi halkının karnını doyuran, dünya ülkelerini bile besleyen, herkesin itibar ettiği, gençlerin kafalarının çalıştığı, gözlerinin parıl parıl parladığı, kafanın zekadan parladığı bir Türkiye için, herkesin kafayı çalıştırması lazım arkadaş.
”Hazırlık Sınıfı ” yabancı bir ülkeye gelen yabancı öğrenciye uygulanır.

ARKADAŞLAR!
Demek ki Türkiye’de, Türk genci KENDİ VATANINDA YABANCI ÖĞRENCİ durumuna getirilmiştir.

Hazırlık sınıfı tuzağına kanmayın.

Neye hazırlık? Köleliğe mi?

Bu kadar abuk sabuk bir şey olmaz.

Kaydettiğin ilerleme, kaç kere kafanın karıştığı ile doğru orantılı.
İnsan, hedefleri ne kadar kendinin ötesinde toplumu, ulusu, sonra insanlık içinse o derece insandır.
İnsan sadece kişisel çıkarları ya da şan, şöhret, mevki düşünürse gerçek başarıya ulaşamaz.
Biz Türkiye Türkleri, ne Yunanlının, ne Ermeninin, ne sahte AB’ci Avrupalının, ne Amerikalının devamı veya uzantısıyız. Biz bir ayağı asırlardır, hatta asırlardır Avrupa da olan Asyalılarız. Batının maymunu değil, derin Asya harsının, kültürünün sahibi Asya’nın efendilerindeniz. Büyük çoğunluğumuz Müslüman ve hepimiz İslam Dünyasına da, sonra Batıya da bin yıldır her türlü medeniyeti getirmiş Türkleriz. Birliğiz, beraberiz.
Biz başarı deyince kendi ulusuna, kendi halkına, ondan sonra da bütün insanlığa, hayırlı, faydalı olmaktan bahsediyoruz.
Türkiye’de birinci sorun iktisadi değildir. Haysiyetsizlik ve aşağılık duygusudur.
Kendine itibar edene başkası da itibar eder Ona buna yaltaklanana, sırnaşana herkes köpek muamelesi yapar arkadaş.
Çünkü çok küreselleşirsen, küre olursan, futbol topuna benzersin, gelen giden bir tane çakar, yuvarlanır gidersin.
Türkçe bizim manevi vatanımızdır. 30 yıl önce yazdım: Dedim ki : ”Türkçe giderse Türkiye gider. ” Önce Türkçen gider, ardından fabrikaların, tarımın, tarlan, arkasından toprakların gider dedik. Gitmedi mi? Niye gitti? Çünkü önce manevi vatan gitti. Manevi vatan gidince toprağında gitti.
Bu ”toprak ” değildir, adı ”vatan ”dır bunun.
”Küresel kıraliyetçiler ” diyorlarmış ki birkaç yüzyıldır: ”İnsanların çoğu işe yaramaz, lüzumsuzdur. Dünya nüfusu gereğinden çok fazla. Yüzde yirmisine inse işte bu kadar köle bize yeter. ” diyorlarmış. İnsanlık anlayışları bu.
Türkçe giderse Türkiye gider.
Bir gün gelecek Türk ulusu kendi kaderini gene kendisi tayin edecek;yönetenler sadece IMF’den,Türk’ün düşmanı AB’den medet umar olmayacaklar.Özgüvenimizi yavaş yavaş yeniden kazanacağız;özkaynaklarımızı,insanımızın aklını,derin gönül hazinesini tekrar kullanır olacağız.Kimse umutsuzluğa kapılmasın.
Bilim dili ingilizcedir diye de yutturdular.Öyle saçmalık olur mu? Bilim dili matematiktir. Bunu bütün bilimciler bilir.
Eğitimi sıfırladılar.Kasıtlı olarak.Çünkü bir ülkeyi yok edeceksen önce eğitimini yok edeceksin.Eğitim vâsıtasıyla dilini,kültürünü yok edeceksin,kimliğini,kişiliğini yok edeceksin.Ondan sonra kafa da çalışmaz hale gelecek-böyle donuk donuk gözler-.
Türkiye’de birinci sorun iktisadî değildir.Haysiyetsizlik ve aşağılık duygusudur.Bu nasıl yapılır?Yabancı dille eğitim ve bu eğitim sistemiyle yapılır.Bu eğitim sistemiyle haysiyetsiz ve câhil,Tarzancadan başka bir şey bilmeyen,bilimden de dolayısıyla anlamayan insanlar yetişir.Tarzancayla bilim mi yapılır?
Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.Türk demek Türkçe demektir;
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Mustafa Kemal Atatürk
Unutmayalım: Büyük sorunlar ufak adımlarla çözülür.
İki kelime ile binlerce genci birbirine kırdırdılar, o arada da Türkiye’yi alttan alıp götürdüler.
Bilim dili matematiktir. Bunu bütün bilimciler bilir.
Şu sözde AB işleri, bunlar, tamamen, Türkiye’ye başka bir yerlerden gelen acayip tezgahlar.
Milletvekili maaşı memur maaşı seviyesine getirilmeli ve ömür boyu emekli maaşı alınmamalı ki gerçek vatanseverler milletvekili olsun.
Bizim sorunumuz zihin ve gönül sorunudur.
Bir gittik geldik, sağ sol başlamış. Tarif et diyorduk, bilen yok, ama birbirine saldırıyor.
Çok küreselleşirsen, küre olursan, futbol topuna benzersin, gelen giden bir tane çakar, yuvarlanır gidersin.
GENÇLER, Türkiye’ de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının. Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika’da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin. Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. Yüksek hedefleriniz için çalışın. O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ile maneviyati dengeleyin. Formülünüz ‘bilim’ + ‘gönül’dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur.
[Tekrar hatırlatalım :Bunun adı ,Atatürk’ün verdiği ad, Türkiye Büyük Millet Meclisi dir. Latince ,İtalyanca kökeninde boş laf üretilen yer anlamına gelen parlamento değil.]
Türkçe’ye sahip çıkarsan Türkiye’ye de sahip çıkarsın.
Şu iki noktası siliniveresice YÖK
Bizde YÖK kurulduğundan beri gittikçe hızlanarak gerçek bilim ve araştırma yok edilmiş , âdeta yasaklanmıştır .
Yazık bu Türk gençlerine .
Ey Türk Milleti! Kimliğine, varlığına, muhteşem Türk diline, gençliğinin, Atatürk’ün deyimi ile Milli Eğitim ine, tarihine, dinine, Asya’dan insanlık için getirdiğin binlerce yıllık tasavvufuna, Yunus Emre’lerinin, Hacı Bektaş Veli’lerinin anısına, Selçuklu, Osmanlı, Atatürklü dedelerinin mirasına sahip çık artık.Pısıp kaldın; sanayiinden, tarımından, halkının refahından, sonra gıdasından, nihayet topraklarından Vatan’ından mı vazgeçtin? Unutulduysa eşine, dostuna, temsilcilerine, her fırkadaki büyüklerine hatırlat: Türk Devleti’nin birinci görevi, diliyle, tarihiyle sanatı ve âbideleri ile, dünyaya ışık tutmuş insanlık anlayışıyla, Türk adını, varlığını korumak ve ilelebet yaşatmaktır.
[Tekrar hatırlatalım :Bunun adı ,Atatürk’ün verdiği ad, Türkiye Büyük Millet Meclisi dir. Latince ,İtalyanca kökeninde boş laf üretilen yer anlamına gelen parlamento değil.]
Atatürkçülük şu yalana indirgendi : Atatürkçülük eşittir lâiklik eşittir Müslüman düşmanlığı .
Siyasete giren, millete hizmet etmek için, şahsi çıkarlarından feragat ederek girmeli. Maaşları en fazla birinci derece devlet memuru kadar olmalı. O zaman vatanseverler, bu millet için çalışacak olanlar siyasete girer.
Alman dil bilimcilerinin yayınladığı gibi Türkçe, adeta matematik uzmanlarınca tasarlanmış kadar zengin ve türetilmeye açık bir dildir.

Onluk sisteme en mantıklı uyum sağlayan dildir. Sayısal Olmak (Being Digital) ilimli kitapta bu husu teyit edilmekte ve Türkçe, uluslararası bilgisayar için en uygun dil olarak tanımlanmaktadır.

Azerbaycan’dan selam değerli bilginimiz Oktay Bey! Sizinle tanıştıkça bir daha Türk’ü Türklüğünden çıkaran Rus, Fars, İngiliz şövenizmine lanet okudum.
Şehrimizin caddeleri bir Türk şehrinden ziyade, Amerikan veya İngiliz şehirlerine benzemektedir. Bu ülkenin kanun koyucuları, Atatürk’ün Türk dili, Türk milleti için mukaddes bir hazinedir. dediği dilimizi korumak ve kurtarmak için neyi beklemektedir? Bu işyerlerine yabancı isimli ruhsatları kimler, hangi anlayışla vermektedir?
Okul,dershahe,özel ders arasında ne kitap okumaya, ne meraklı olduğumuz konuları araştırmaya vakit ayırabiliyoruz. Ne yazık ki bu sistem öğrencileri aynı zamanda iki yüzlü ve dedikoducu yapıyor; herkes öğrenmeyi bırakıp şunu geçersem havam olur, hocaya yağ çekersem notum yükselir gibi boş işlerle uğraşıyor.
İnsanlar nasıl bu kadar kör olabilir, bunu anlayamamaktayım. Beni bütün bunlardan çok üzen ise arkadaşlarım, yâni gençliğin konuşmalarında kullandığı Tarzanca kelimeler. Herkeste bir yabancı dil özentisi Evet yerine yes , tamam yerine okey deyince sanki İngilizce konuşan devletlerin bilim, teknik seviyesine yükseliyoruz. Sanki bütün iktisat, maliye düzeliveriyor. (Dünya vatandaşı oluyoruz ya.)
HAYIR, HAYIR, HAYIR
Halkın sefalete düşmesine yol açan, milli direniş gücünü de kıran genel işsizliğin yana sıra, diplomala işsizlik de çok önemli. Çünkü bu, bir-iki nesil sonra bir ülkenin tamamıyla yabancılar tarafındah, ve her düzeyde, idare edilebilecegi manasına gelir; onun başlangıcıdır.
Bilim dili İngilizce’dir diye de yutturdular.Öyle saçmalık olur mu? Bilim dili matematiktir.
Hikaye şu: Şimdi bir Polonya vardı Lehistan, vs. derken; 200 sene önce miydi neydi, bir ara Almanya Ruslarla anlaştı, Polonya’yı paylaşıverdiler. Yarısını biri aldı, yarısını öbürü aldı. Polonya aniden pat diye ortadan ikiye bölündü.
Polonya’nın düzgün adamları var. Bunlar oturmuşlar, yüz yüze bir toplanmışlar. Demişler ki: Bizim ülke elden gitti. Bir gün kalktık Polonya yok. Ne yapacağız? Ve bunlar karar almışlar.
Demişler ki: Eğer biz kültürümüzü yaşatabilirsek, o zaman ülkemiz için olan bilinçte yaşamış olur ve bir gün gelir, gene bir Polonya ortaya çıkar.
Bu adamların arasında meşhur bilimci bir prens varmış. Ruslar almış bazı Polonyalıları, esir gibi götürmüşler, Hazar Denizi kenarınoa kömür madenmerinde çalıştırmışlar- ta oralara gitmiş; nerede Polonyalıları bulduysa onlarla konuştuktan sonra demiş ki:
Aman dilinizi unutmayın!
Ve iki-üç yüzyıl bu bilinç yaşamış. Ondan sonra işte bir punda geldi, dünya karıştı, gene bir Polonya çıktı ortaya!..
GENÇLER, Türkiye’ de adet haline gelmiş göstermelik işlerden kaçının. 

Sırf üniversite bitirdi desinler diye, ananız babanız Amerika’da mastır yaptı diye öğünebilsin diye yükseköğrenime gitmeyin..

Sonunda ancak kendinizi kandırırsınız. 

Temel gayeleriniz, kendinizin ufak çıkarları ötesinde, kendiniz dışında, bu ülke, bu ulus, Türk dünyası, Avrasya, insanlık için olsun. 

Yüksek hedefleriniz için çalışın. 

O zaman, kendi durumunuz da kendiliğinden düzelecektir. Maddiyat ve maneviyatı dengeleyin. Formülünüz ‘bilim’ + ‘gönül’dür. Bu iki kanadın biri eksik olursa ne kendinize ne de insanlığa hayrınız dokunur. 

Gündelik siyaset, çıkar grupları, dışarıdan güdümlü gizli veya açık ‘cemiyet’lerden uzak durun. 

Atatürk’ün dediklerini bol bol okuyun, onları işte bu günler için demiş, yazmış. Türkiye’nin şerefli, refahlı, itibarlı ve bağımsız geleceği için Atatürk yolumuzu çizmiştir.

Dış ülkelerden, onların yerli kuyruklarından medet ummayın. Gayeleri bize yardımcı olmak değil, Türk adını tarihten silmektir.

Dünyanın neresinde olursanız olun, kimliğinizi, Türk dilini, Türk tarih ve kültür bilincini, binlerce yıllık geleneğini kaybetmeyin. Dış ülkelerde ne kadar kimliğinizi korursanız yabancılar da size o kadar itibar edecektir.

Başkasını taklit etmeyin. 

Kendi yolunuzu çizip azimle yürüyün. O zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir. Eğitimde önce bir meslek, gerçek bir beceri, bir altın bilezik sahibi olmaya bakın. Ne yaparsanız yapın en iyisini yapın. 

Siyasetçinin bilimcinin en kötüsü olunacağına tamircinin parmakla gösterilen en iyisi olmak yeğdir. Bulabilirseniz Türk okuluna, eğitimin Türkçe verildiği okullara gidin.

Konulara merak sarın, not için çalışmayın. O meslekte yararlı olacak bir yabancı dili öğrenin. Bülbül gibi konuşup yabancıdan ayırt edilemez hale gelmek hiç şart değil.

Unutmayın ki Türk olmak bir kafa gönül işidir. 

Türk kültürüyle, diliyle, ata sevgisiyle Türk’tür. 

Soy sop meselesi karıştırarak, o her şeyimizi borçlu olduğumuz şerefli atalarımızı karalamaya çalışan iç düşmanların kitaplarına, yaygaralarına kulak asmayın. Kültür genleri, ırk genlerinden daha önemlidir. Vatani, milleti için her türlü fedakarlığa hazır bir taban gerekiyor. Bu taban son elli yılda hayli eritilmiş, kafası, gönlü karıştırılmış, birbirine düşen kesimler, dışa bağımlı sahte aydınlar, içinde vatanının geleceğini düşünmeyen, daha da acısı vurdum-duymazlaşmış kalabalıklar oluşturulmuştur. 

Bu durumda gerçek bir önder çıkabilse bile başarılı olma şansı pek azdır. Simdi yapılacak iş hızla bu toplumun yeniden kaynaşmasına, bilinçleşmesine, vatanını, milletini kendisinden önce düşünen insanların çoğalmasına önayak olmaktır.

Türkiye’yi tekrar Kuvayi – i Milliye ruhu, Atatürk ruhu kurtaracaktır.
Oktay SİNANOĞLU
25.03.2003

Türkçe giderse Türkiye gider
Gayri-millî, Türk dilini, edebiyatını, Türk tarihini artık öğretmeyen, zihinlerin çalışmasını, bilim/teknik öğrenmesini engelleyen, misyonerlere zemin hazırlayan sahte eğitimle oluyor.
Bu formülü de Amerika amcamız bulmuştu 60’larda. Milliyetçiliği, anti-komünizme, solculuğu faşizme, Atatürkçülüğü lâikliğe, oradan Müslüman düşmanlığına indirgeyil hakikilerini yok ettiler, sahtelerini ortaya çıkardılar ve zamanla Türkiye’yi bugünkü perişan halini soktular.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir