İçeriğe geç

Ne Güzeldi Senin Çılgınlığın Kitap Alıntıları – Turgut Uyar

Turgut Uyar kitaplarından Ne Güzeldi Senin Çılgınlığın kitap alıntıları sizlerle…

Ne Güzeldi Senin Çılgınlığın Kitap Alıntıları

“Bir yer sızlıyor belleğimde seni bir yerden tanıyorum.” !
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Bir kez yolda karşılaşalım
Onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
Sesini duysam, susacağım.
Bütün pencerelerde bekleyen benim ve o çalmayan telefonlarda aylardır konuşanda

Turgut UYAR

“Dünya bir sanrıdır” diyor birisi
“Belki bir sancı”
“Oysa” diyordu birisi
“Sabah yeniden hatırlamadır yaşamayı”
Bana kalırsa “oysa” diyenlerden hep korkmalı
“Oysa ölüm var” da diyebilir aynı kişi
“İnsan yaşlandıkça kurtulur” demiş birisi
Korkudan belki yılgınlıktan ve başka bir şeylerden

Oysa yaşlandıkça bulunur mavinin en iyisi
Akasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi
Kim yitirir sözgelimi bir başkasının bulduğunu
Evet kim yitirir kim bulur
Herhangi bir akşam alacası değil ki bu

hey koca dünya nasıl avucumuzdasın
nasıl da parlıyorsun ey gözleri maden
çözdüğüm bütün bulmacalardan zorludur yüreğin
elbette kırlardan gelecekler kırlardan
kırlardan gelecekler ellerinde sümbülteber

ey güzelim sümbül ve teber ey canım
gördüğüm sanki o değildi
sanki kuşlar albümünden bir maden

her şey öyle saydam öyle madensel
kapıların kilitleri açık ve herkes uykusuz
hepsinin elinde bir saat bir sümbülteber
kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber
elbette kırlardan kırlardan gelecekler
başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri
söyleyin nasıl dayanılır dükkânlara depolara
bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer
günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni
kim bilebilir ki kimi neyi eskittiğimi
ben ne kadar önemserdim kendimi hay allah
sen ne kadar kumraldın aynalarda hay allah

temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
gel bağışlayalım birbirimizi

kim nasıl tanıyorsa beni öyleydim işte
sağ tarafımda deniz solumda rüzgar
aldığım son solukla
ey dünya kuşkusu gözleri maden sana
görkemli bir kente bakar gibi bakarım
bağışla
yaza girmeden yazda ve ilkbaharda
suyun yattığı yatakta
kuşun çaldığı ıslıkta
elin sevgilim
elin
caddede sokakta ve hatta sonbaharda
mayısta ekimde hele ilkbaharda
pazar günü salı günü ve cuma
dağlarda kıyılarda
nerde olursa orda sevgilim
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim falan da gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
Bütün söz vermelerin tarihçesi
sevgim acıyor
Biz giz dolu bir şey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
sevgim acıyor
Gün bir sevinç olarak bitti
Ertesi gün kıştı
sevgiye bir güzellemeydi yıl
asılsız bir hüzündü vardığı
varlığı
varla yok arasında
şu halatı bırak elinden diyor bırak
şu halatı bırakıyor elinden adam
en güzel yanlışlıkları kuşanarak
hangi soruyu yanıtlasam yetersiz kalıyor yanıtım
günün tarihini bile söylemiyorum o yüzden sorulunca
suya dönüşmesi ne demekse kar billurlarının
o demektir sanki zamanın çalışkan tedirginliği
Öyle oldum ki anlatamam
Her mevsimde sonbaharı taşlayan
Bir çocuk nasıl olursa öyle
Sıcak yaz
Solgun bir coğrafya gibi belleğimde
Söylenir ve yarım kalır
Bütün aşklar yeryüzünde
Bir kaktüs bol sudan nasıl
Nasıl çürürse öyle
Söylenir ve yarım kalır
Bütün aşklar yeryüzünde
uzun süre düşündüm, nedir ağzımdaki yaban tad
üvez değil, karadut değil, sevdiğim bir şey değil
ama bana yabancı gelmiyor ve alıştırıyor kendine
bir ses, bir açıklama bir evet ya da hayır
değil
eski bir şey, evi olan eski bir bahçe
Bir türkü sanki alır götürür kimsesizliği..
Karanlıklarda açan çiçeklerin
Bir insanın ölümüne dönüşü
kanın ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı
böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde
herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye
kalbimiz çoğu zaman yeterli ve ürkek
kendi çoğunluğunu kendi üreterek
acıdır ağacın gölgesini yapan
bunu herkes bilir
sabahın terazisi eksik tartar gölgemi
sabahın terazisi eksik tartar gölgemi
Ben şimdi diyorum ki
buna inanmak gerek
bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu
ve direnmek
hep direnmek devam etmek adına.
ne kadar yalnız olduğumuzu hep hatırla
Kalın ve karanlık bir çatı merdiveni gibi
giderilmez eksikliğini tanırım onun
suyun bardakta duruşu gibi
bir öfke usul usul büyürken kuytuda
Şuramda bir şeyler var
Sahiden bir şeyler var
Haykırmadan anlatamam
Bir yer sızlıyor belleğimde seni bir yerden tanıyorum
Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!
ey aklımın tarihi ey su geçirmez gücüm
unutmadın unutmadın silah tutan elleri
beni şarkılarla türkülerle aşkla donatın
pırıl pırıl yara almaz olsun bedenimin her yeri
saatler bir açık deniz gibi kimseden yana değil
El ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
Benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar
Güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan
Dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar
Hızla gelişecek kalbimiz
Kalbimiz hızla
Sürgünlerin umutsuzluğunda
Senin adın bir deftere yazıldı
Eksilmez bir mavi deftere
Adın
Yazıldı
Ah ellerim ve kalbim
Herşey orada kaldı.
sana bir boyun atkısı gerek. kış geldi.
yaralı olmak
yerinde olmamak
uzun gecikmesi son kesinliğin
bir sabah biliyoruz elbet neyi bölüştüğümüzü
göz göze
bakışınca. biliyoruz
neyi bölüştüğümüzü.
konuşmasak da
Sessizlik ve görülmezlik bir büyük bahanedir.
Tarihi bir olmaz akış gibi,
Tarihin yanlışı olmazdı biliyorum.
Ben! Çocukları sevdim yaşadım.
Dünyaya alışmadım
Kuru güller gibi yersiz ve inceydim biraz. Hep
bunu duydum. Bunu yaşadım.
Ne güzeldi senin çılgınlığın
Nereye gitsek o yıkıntı bizimle artık
Umudum nerdedir
Biz her şeye inanmıştık
O kıyıdaki denizlerin mavisiydi artık.
Sonra yanılgan insanlığım başladı
Tekliğimiz ayışığına boğulur giderdi
Az ışıkta da çok ışıkta da değişmezdik. Hep tıpkı kalırdık
Bir dinlenme zamanı kadar birbirimizi duyardık
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Baştan başlayalım susamlara ekmeklere denizaşırılarına
sevmelere
Yeniden şehirler kuralım şimdikilerine benzeyen
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum,
Hiçbirinizle döğüşemem.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir