William L. Shirer kitaplarından Nazi Imparatorluğu 1. Cilt kitap alıntıları sizlerle…
Nazi Imparatorluğu 1. Cilt Kitap Alıntıları
Alman kabinesi 4 Şubat 1938 günü toplandı (bir daha hiç toplanmayacaktı )
Bir kadın bir ülkenin dolayısıyla dünyanın tarihi üzerinde ,anlamadan bile olsa , ne kadar büyük bir etki yapabiliyor !.
Tek halk ,tek Almanya ,tek din
Çarlık Rusyası dışında hiç bir ülkede din adamları ,siyasi devlet otoritesinin böylesine devamlı ve sadık uşakları olmamıştır .
Gelecekte herkes şunu iyi bilmelidir ki ,devlete el kaldıracak olan kimsenin payına düşecek olan ölümdür! .
Bayrakları yükseklere çıkarın !
Omuz omuza
yürüyün birlikte ..
Hücum taburları yürüyün metin ,
Sağlam adımlarla
Omuz omuza
yürüyün birlikte ..
Hücum taburları yürüyün metin ,
Sağlam adımlarla
görüp görecekleri son demokratik seçim .
Benim de kadınların da üstünde bir lanet var .. Yazık beni sevenlere!
Zinciri biraz gevşetebiliriz.
Itaat ettiğiniz süre ne düşündüğünüzün önemi yoktur
Küçük adamların görüşleri de ne kadar küçük oluyor.!
Her Alman kanun önünde eşittir ..Kişinin hürriyeti hiç bir zaman ihlal edilemez ..Her Almanın ..düşüncesini açıkça ifade etmeye hakkı vardır
Kendisi ..sizlere doğrudan başka her masalı yutturacağına inanmıştır .
Gamalı haçın hemen hemen ilk insan kadar eski bir tarihi vardır ..
Durmadan kafalarına vuracağı bir kaç fikir halka yeterdi
Özlü olanı tutmak , özsüz olanı unutmak.
Avusturyalı palavracı ..
Bütün savaşları yaşadım ;olayları anlayacak ve gerçeği bulmak için olaylara bütün vaktimi verecek yaştaydım .
Tucidides
.
Bu zafer değil, çünkü düşmanları yok.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Alan Bullock’un dediği gibi “sokaklarda kol gezen kabadayılar, büyük modern bir devletin kaynaklarını ellerine geçirmişler, köprüaltı serserileri” iktidara gelmişlerdi.
Hiçbir yetki kanunu ölümsüz ve yenilmez olan fikirleri ortadan kaldırmak kuvvetini size veremez.
Oysa, Cumhuriyeti ancak büyük tehlikeleri göze alabilenler koruyabilirlerdi.
İtaat ettiğiniz süre ne düşündüğünüzün önemi yoktur.
Büyük sorunlar ancak kan ve demirle çözülür.
Dostça yollardan başarılamayan işleri yumruk yapar.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Oysa halk kitleleri, paranın değerini kaybetmesi sonucunda, sanayi krallarının, ordunun ve devletin ne kadar kazançlı çıktığını anlamadılar. Onların bütün bildikleri şey, koskoca bir banka hesabıyla birkaç havucun, bir kilo patatesin, bir iki kilo şekerin ve yarım kilo unun bile satın alınamadığıydı. Teker teker iflâs etmiş olduklarını biliyorlardı. Ve her gün midelerini kemiren açlığı da biliyorlardı.
Dışarıdan bakıldığı zaman bir serseri, okuma meraklısı gibi görünen bir züppeydi. Arkadaşları, ailesi, işi, evi yoktu. Ama bir tek şeyi vardı: Kendisine olan sarsılmaz inancı, derin ve sönmeyen bir görev ya da dinsel bir bildiri duygusu
Çağımızda eski silahların yerini daha öldürücü silahlar aldı. Eğer bir savaş çıkacak olursa, bu ilk saldırgan savaşı, intihara kararlı deliler elektronik bir düğmeye basmakla başlatacaklar. Ama bu savaş uzun sürmeyecek ve başka bir savaş da olmayacak. Çünkü artık ne fatihler, ne de fetihler kalacak: yalnızca boş bir gezegen ve üzerinde yanmış insan kemikleri hepsi o kadar.
Almanların, teker teker saygıya değer insanlar oldukları, ama bir araya geldiklerinde kötüleştikleri aklıma geldikçe derin bir acı duyarım.
GOETHE
GOETHE
Hitler. Almanya’nın alınyazısıydı, önlenemezdi.
FELD , MAREŞAL WALTHER VON BRA- UCHITSCH, 1935-41 yıllarında Alman Ordusu Başkomutanı.
Üzerinden bin yıl geçse bile Almanya suçluluktan kendini kurtaramaz.
HANS FRANK. Polonya Genel Valisi, Nürnberg’de asılmadan önce söylediği son söz.
Geçmişi unutanlar, onu yeniden yaşamaya mahkûmdurlar.
SANTAYANA
İkinci Dünya Savaşının günümüz için önemli olan başka bir özelliği de, bu savaşın halkların Nazizm, Faşizm ve emperyalizme karşı dünya çapında girişmiş oldukları bir savaş olmasıdır. Milyonlarca insan bu savaşla yalnızca Faşizmi, emperyalizmi ve militarizmi yeryüzünden kaldırmak için canlarını verdi. Ne yazık ki, bu sefer de Amerika’nın öncülüğünü ettiği yeni emperyalizm ve Faşizm, bugün bu gerçeği unutmuş görünüyor, insanlığı daha korkunç bir Üçüncü Dünya Savaşına sürüklemeye çalışıyor. Vietnam’dan Yunanistan’a kadar dünyanın birçok bölgelerinde başlamış olan bu savaş, aslında Birleşmiş Milletler ülküsünü kanlarıyla yaratan emperyalizm ve Faşizm düşmanı barışsever halklarla, bu ülküyü zaman zaman, şurada burada, sinsice ve bozan da açıkça çiğneyen ve dünyada Faşizmi ve emperyalizmi yeniden kurarak üçüncü büyük felâketi hazırlamaya çalışan sömürücü güçler arasında olmaktadır, insanlığı bu sefer daha da ağır bir felakete sürükleyenlerin, Hitler ve hempalarıyla Nazi Almanya’sının akıbetine uğrayacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın!
Sert gercekler, halki aldatan marksistlerin gorulmemis dalaverelerine, yalanlarina ve ihanetlerine karşı milyonlarca bireyin gozunu acacak olan en tesirli anlatim bicimidir.
Amaçlarını ve mesleklerini, mevcut düzenin onayladığı rahat ve her zamanki akışında değil de, düzeyin altında saklı duran ve birdenbire dış dünyaya fırlayacak olan bir iç ruhtan, gizli bir kaynaktan alan kimselere Kahraman denilebilir.
Yaşamak isteyenler dövüşmelidir. Ve sonsuz Savaş dünyasında dövüşmek istemeyenlerin yaşam hakkı yoktur. Bu zor da olsa böyledir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Belki de yüreklerinde ulusa aynı derecede bağlılık yatan, ortak yolu kaybetmiş ya da anlamamış insanların suçluluğundan bahsetmek yararsızdır.
Coşkun söylevler köklü ve kırkambar bir program, filizlenen bir parti için önemli olmakla beraber dikkati çekmek ve halkın desteğini sağlamak için yeterli değildi. Halk yığınlarının istediği sadece fikir değildi. Durmadan kafalarına vuracağı birkaç basit fikir halka yeterdi. Onlara bir de inançlarını bağlayacakları semboller, çoşkularını uyandıracak töreler ve renkler, başarı kazandığı takdirde taraftar toplayacak, onlarda zayıfa karşı üstünlük duyguları uyandıracak, şiddet ve terör hareketi gerekti.
Halkın içinden gelmiş olan bu adam, elinden silahları alınmış, hemen hemen iflas etmiş ve Avrupa’nın en güçsüz devletlerinden biri durumuna düşmüş, anarşi içindeki bir Almanya’yı, dört buçuk yıl gibi kısa bir sürede herkesin, Ingiltere’yle Fransa’nın bile,önünde titrediği,dünyanın en güçlü ulusu durumuna yükseltivermişti.
Kendisine özgü bir tiki vardı Hitler’in. Birkaç adımda bir sağ omzunu sinirli sinirli kaldırıyor, bu sırada sol bacağını yukarı çekiyordu. Gözlerinin altında koyu morartılar vardı.
Günün diktatörü, eski Avusturyalı aylak, kendi anayurdunu dünya haritasından silmiş, bir zamanların şaşaalı başkentine son kalan güzelliğini ve önemini de yitirtmişti.
Büyük Almanya’da seçmenlerin yüzde 99.08’i, Avusturya’da yüzde 99.75’inin ja oyu kullandığı söylendi. Ve böylece Avusturya, bir süre için Avusturya olarak tarihten silindi.
Kanun, Avusturya’nın ölümünü ilân ediyordu ve Avusturya, Alman Imparatorluğunun bir vilayetidir, diye başlıyordu Hitler sevincinden ağlıyordu.
İki faşist diktatörü dinlemek üzere Maifeld’de bir milyonluk muazzam bir kalabalık toplanmıştı. Almanca konuşan Mussolinii kulakları patlatan alkışlarla Hitler’in övgüleri arasında kürsüden indi. Hitler, Duçe’nin tarihin yaratmadığı, ama tarihi bizzat yaratan birkaç nadir insandan biri olduğunu söyledi.
Insanların ruhlarını doyurmak midelerini doyurmaktan daha önemlidir.
Heines’in kendisine uygun bir erkek sevgili bulmaları için S.A’ları Almanya’nın dört bir yanına gönderdiği hemen hemen herkesçe bilinen bir şeydi. Bu gibi şeylere Hitler o zamana kadar yalnız göz yummakla kalmamış, aynı zamanda bunları yapanları korumuştu da.
Özlü olanı tutmak özsüz olanı unutmak.
Çağımızda eski silahların yerini daha öldürücü silahlar aldı. Eğer bir savaş çıkacak olursa, bu ilk saldırıdan savaşı, intihara kararalı deliler elektronik bir düğmeye bakmakla başlatacaklar. Ama bu savaş uzun sürmeyecek ve başka bir savaş da olmayacak. Çünkü artık ne fatihler ne de fetihler kalacak: yalnızca boş bir gezegen ve üzerinde yanmış insan kemikleri.. hepsi o kadar.
Totaliter bir diktatorluk, niteligi geregi, buyuk bir gizlilik icerisinde calisir ve bu gizliligi disaridakilerin merakli gozlerinden nasil saklayacagini iyi bilir.
Gecmisi unutanlar, onu yeniden yasamaya mahkumdurlar.
Ancak korkaklar eleştirilmekten çekinirler Propagandayla büyük adam yaratılmaz
Kayıtlı seçmenlerin yüzde 96’sı seçime katıldı. Reichstag seçimine tek liste halinde katılan tek parti, Nazi Partisi, oyların yüzde 92’sini kazandı. Dachau toplama kampındaki 2242 kişiden 2154’ü bile oylarını kendilerini hapse tıkmış olan hükümetten yana kullandılar!
Mussolini bile, ikinci bir faşist devletin ortaya çıkmasına sevindiğini birtakım pozlarla dışından söylemesine rağmen, aslında Hitler’in iktidara gelişinden pek memnun değildi. Italya’dan daha güçlü bir ülkenin başına gelen bir Führer, Duçe’yi bir süre sonra gölgede bırakabilirdi.
Zaferle sarhoş insanlara zaferin ellerinden kaçmış olduğunu anlatmaktan zor bir şey yok.
(Hitler) Bir keresinde Berlin’de şunları vaadetti: Üçüncü Alman Imparatorluğunda Alman kızlarının hepsi koca bulacak!
Günde üç bin miting düzenlediler ve Alman seçimlerinde ilk olarak, filmlerden ve gramofon plaklarından yararlandılar; kamyonların üzerine hoparlör koyarak propaganda yaptılar.
Ertesi sabah Geli odasında ölü bulunuyor. Savcı uzun bir incelemeden sonra bunun bir intihar olayı olduğunu tesbit ediyor.
Hitler’in hayatında en büyük aşk, yeğenine karşı olan aşkıydı Geli, yirmi yaşındaydı. Düz saçları, güzel vücudu, tatlı sesi, erkekleri çeken canlı bir havası vardı Parti lideriyle güzel sarışın yeğeni arasındaki ilişki üzerine Nazi çevrelerince dedikodular aldı yürüdü.
Bir sürü pezevenk, katil, homoseksüel, alkolik ve şantajcı bir sığınağa girer gibi partiye girmişlerdi. Hitler, işine yaradıkları sürece ahlakî durumlarını boş veriyordu.
Hitler, elinde daha güvenilir bir kuvvet bulundurmak amacıyla S.S.’leri kurdu. Bunlara Italyan Faşistlerininkine benzeyen kara üniformalar giydirdi. Şahsen kendisine bağlı kalacaklarına yemin ettirdi. Başlangıçta S.S.’ler Führer’i korumakla görevli küçük bir kuvvetti Sonradan, bütün işgal edilmiş Avrupa ülkelerinde herkesin uykusunu kaçıran bir isim oldu.
Hitler kendisini Nietzsche’nin geleceğini müjdelediği üstün insan sayıyordu, kesinlikle.
《Deustschland über Alles sözünü, bu dünyada Almanya, Alman halkı ve Alman toprağından daha yüksek bir şey olmadığı şeklinde anlayan herkes sosyalisttir.》
Şimdiye kadar hiçbir devlet, barışcıl ve ekonomik yollarla kurulmamıştır..
Dostça yollardan başarılamayan işleri yumruk yapar.
Nazi rejimi zamanında İncil’den başka hiç bir kitap Kavgam kadar satmamıştır. Bir evde masanın üzerinde durdu mu o ev biraz rahat ederdi.
O gerçek bir semboldür. Kırmızıda hareketin sosyal fikri, beyazda milliyetçilik, gamalı haçta Âri insanın zaferi için yürüttüğü savaş görünür.
Almanya’yı on üç yıl içinde üçüncü Alman imparatorluğu yapacak bir hareketi bilmeyerek baslatan bu uygunsuz insanlar, işte böyle rastgele biraraya toplanmışlardı. Kafası karmakarışık bir demirci olan Drexler hareketin çekirdeğini kurmuş, sarhoş şair Eckart manevi temelin bir kısmını atmış, ekonomi hastası Feder ideolojiye benzer bir şey yaratmış, homoseksüel Roehm ordunun ve eski savaşçıların yardımını sağlamış ve o sıralarda daha otuz bir yasina girmemiş olan eski aylak Adolf Hitler de, bir birahanenin arka odasında bir tartışma kulübünden başka bir şey olmayan partiyi ele alarak onu güçlü bir siyasi parti haline getirmişti.
1918’de Birinci Dereceden Demir Haç nişanı almıştı; bu nişan pek az ere verilmiştir.
Ne cigara, ne de içki içiyordu. Kadınlarla da alışverişi yoktu. Onun bu hali bir anormallikten değil, kökleşmiş utangaçığından ileri geliyordu.
“Bir partinin hiç olmazsa ulusun güçlü, yerleşmiş kurumlanndan birinin —Kilise olmazsa Ordunun, o olmazsa Kabinenin, ya da Devlet Başkanının— desteğini kazanması gerekti. Genç politikacıya göre, bu desteği sağlamadıkça, siyasî bir hareketin iktidara geçmesi imkânsız olmasa bile zordu.”
“Bir mezhepte eleştirilecek ne kadar çok şey olursa olsun, siyasî bir parti, geçmiş tecrübelerde hiç bir partinin dinde ıslahat yoluyla başarıya ulaşmadığını hiç bir zaman unutmamalıdır.”
“Hitler evde Sosyal Demokrat basını okumaya başladı. Liderlerinin söylevlerini inceledi, örgütlerinin üzerinde çalıştı. Siyasî teknikleri, elde ettikleri sonuçlar üzerinde düşündü. Sosyal Demokratların kendince başarılarını açıklayan üç karara vardı:
1)Bu adamlar bir halk hareketi yaratmasını biliyorlardı; halk hareketi olmadan hiç bir parti yaşayamazdı.
2) Halkın arasında nasıl propaganda yapılacağını anlamışlardı.
3) Kendisinin “manevi ve fiziki baskı” dediği şeyi kullanmayı biliyorlardı.”
Manevi Baskı:
Bir işarette bir sürü yalanlar ortaya atılıyor, tehlikeli sayılan düşmanlara karşı iftiralar savruluyordu.
Fiziki Baskı:
Kendi davalarının doğruluğunu savunmaları.
1)Bu adamlar bir halk hareketi yaratmasını biliyorlardı; halk hareketi olmadan hiç bir parti yaşayamazdı.
2) Halkın arasında nasıl propaganda yapılacağını anlamışlardı.
3) Kendisinin “manevi ve fiziki baskı” dediği şeyi kullanmayı biliyorlardı.”
Manevi Baskı:
Bir işarette bir sürü yalanlar ortaya atılıyor, tehlikeli sayılan düşmanlara karşı iftiralar savruluyordu.
Fiziki Baskı:
Kendi davalarının doğruluğunu savunmaları.
“Çok okuyan bir sürü insan tanırım. Öyle olduğu halde bunları çok okumuş saymam. Bir sürü ‘bilgileri vardır. Ama kafaları örgütlemeye yeterli değildir ve aldıkları malzemeyi kafalarında tutamazlar Oysa okuma sanatını tam bilen bir insan, gerek amaca yaraması ve gerekse bilinmeye değer bulunması dolayısiyle her zaman hatırda tutulması gereken şeyleri içgüdüsiyle kavrar. Okuma sanatı şudur: Özlüyü tutmak, özlü olmayanı unutmak. Ancak bu çeşit bir okumanın bir anlamı ve amacı vardır.”
“O sıralarda durmadan okuyordum. İşten artan zamanlarımı okumakla geçiriyordum. BÖylece bugün bile hâlâ yararlanmakta olduğum bilginin temellerini o yıllarda attım.”
“Yine o günlerde Hitler’i tanıyanlar bu pis serserinin zavallı varlığı altında bir kişilik bulunduğunu gösteren güçlü, yüzüne hâkim, dik bakışlı gözlerini unutmazlar. Beden işlerindeki bütün tembelliğine rağmen doymak bilmez bir okuma düşkünü olduğunu, gündüzlerini ve gecelerini kitapları yutmakla geçirdiğini hatırlarlar.”
“O sıralarda Hitler’i tanıyanlar onun topuklarına kadar uzayan ve bir cübbeye benzeyen uzun, eski püskü paltosunu hatırlamaktadırlar. Bu paltoyu Hitler’e kaldığı yurtta kendisiyle dostluk kurmuş olan Macaristanlı Yahudi bir eskici vermişti. Hitler’i tanıyanlar bütün yıl boyunca başından çıkarmadığı yağlı siyah şapkasını ve perçemli saçını da hatırlarlar. Sonradan alnına doğru taradığı saçının arkası o sıralarda yağlı yakasından sarkardı. Çünkü sık sık saçını kestiremiyor ve traş olamıyordu. Yüzünün yanları ve çenesini, dana yeni yeni çıkmakta olan siyah sakalının kılları örtüyordu.”
“Okulu sevmeyen genç adam bu dönemde doymak bilmez bir okuyucu kesilir. Genç arkadaşı onu her zaman kitaplar arasına gömülmüş bulur. En sevdiği kitaplar Alman tarihi ve Alman mitolojisi üzerine yazılmış olanlardır.”