İçeriğe geç

Namazın Önemi ve Hükümleri Kitap Alıntıları – H. Asuman Karamustafaoğlu

H. Asuman Karamustafaoğlu kitaplarından Namazın Önemi ve Hükümleri kitap alıntıları sizlerle…

Namazın Önemi ve Hükümleri Kitap Alıntıları

Radyo, teyp, tv ve benzeri iletişim araclarindan işitilen secde ayetleri için tilavet secdesi vacip olup olmadığı hakkında ulemanın görüşleri ihtilaflıdır.

Ömer N. BİLMEN ve Ahmed H. AKSEKİ yapılması gerektiğini bildirmektedir. İbadetler konusunda ihtiyat vacip olduğundan dolayı uygun olan yapılmasıdır. Çünkü ihtiyat olan budur.

Secde ayetlerinin mealini okuyana ve anlayarak işitene tilavet secdesi vacip olur.
Tilavet secdesinin tekrarının gerekmesi için;
Okunan veya dinlenen ayetin ya da mekânın değişmesi esastır.
Okunan veya dinlenen secde ayeti ya da mekan değişmedikçe; yani aynı ayet, aynı mekânda tekrar tekrar okunsa da tek secde gerekir.
ANCAK
Yemek yenir,
Yatarak uyunur
Veya alışveriş edilir de
Aynı ayet tekrar okunursa, secde tekerrür eder.
İçinde secde ayeti bulunan sure veya ayetleri okurken ;
Tilavet secdesi yapmamak için secde ayetini okumamak, atlamak mekruhtur.
.
Kuran-ı kerimdeki on dört secde ayetinden birini okuyan veya işitenin secde yapması Rasulullah (asm) ‘ın kavli ve fiili sünnetiyle sabit olup VACİPTİR.
Tilavet secdesi, namaz farz olan kişilere farzdır.
Yani seçse ayetini okuyan ve dinleyen kişiye secde vacip olması için;
Akıllı
Müslüman
Ergen
Hayız ve nifastan temiz
Olması gerekir.
KIRAATİ, KURANI KERIME VEYA HERHANGİ BİR YERE BAKARAK OKUMAK ; AYETLERİN VEYA DUALARIN YAZILMIŞ OLDUĞU NESNEYİ KOYNUNDAN YA DA HER HANGİ BİR YERDEN ALIP, KOYARAK OKUYAN KİŞİNİN OKUDUKLARI EZBERİNDE OLSA DA OLMASA DA;
BU FİİL NAMAZI BOZAR !
Zira namazda bir şeyi bir yerden almak veya bir yere koymak, ya da sayfaları çevirmek ameli kesîrdir.
Duvardaki levhada olan ayetler bilinmeyip, oradan öğrenilerek okunursa ameli kesir olup NAMAZI BOZAR..!
DİPNOTTAN :
Namaz dışında anne ve babalarına cevap vermeye gerek duymayan, onları kale almayanların;
Herhalde onlara cevap verebilmek için namazı bozma lüksü yoktur.
E)
Nafile namaz kılan birisine (namazda olduğunu bilerek) anne veya babası seslenirse; ona icabet edip etmemekte muhayyerdir.

Ancak namazda olduğunu bilmeden çağırırlarsa; icabet etmesi VACİPTİR. Fakat FARZ NAMAZI BOZAMAZ !
Farz namazlarda aynı surenin, aynı rekatta veya art arda iki rekatta okunması;

Ancak başka surenin bilinmeme durumu müstesnadır !

Vacipler terk edildiğinde tahrimi
(harama yakın)
Mekruh
Sünnetler terk edildiğinde de tenzihî
(helale yakın) mekruh
İşlenmiş olur.
Namaz kılarken şeker ve benzerini çiğnemeden ağzında saklayan kişinin boğazına şekerin tadı ulaşırsa NAMAZI BOZULUR.
Namaz kılan kişi, aksırana cevap kastıyla yerhamükallah deyip, o da ona cevap kastıyla âmin dediğinde namazı bozulur.

gt; gt;
Fakat namaz kılanın kendisi aksırır da elhamdülillah derse
(hem namazdaki zikir cinsinden olduğu hem de başkasına cevap kastı bulunmadığı için)
NAMAZI BOZULMAZ.

E)
İnsanların kelamına benzeyen dua ile dua etmek NAMAZI BOZAR.
Allah’ım beni yedir, borcumu öde, falanca ile evlendir gibi insanlardan istenebilen cinsten dualar, namazı bozar (Arapça söylense bile )
C)
Üf, püf diyerek toz üflemek NAMAZI BOZAR
Kıyamda, secde yerine

Rukûda, ayak parmaklarının ucuna

Secdede, burnuna

Teşehhütlerde, kucağa

Selam verirken, omuz başlarına bakmasi

Zahirin yani (bedenin) Huşûsudur

Rasulullah (s.a.v) namaz kılarken vücudunu kaşıyan bir kişi hakkında;
EĞER KALBİNDE HUŞU OLSAYDI,
ÂZALARINDA DA OLURDU buyurmuştur.
8)
İmam mihraba yakında müezzin hayyalel felâh derken hep beraber namaza kalkmak
NAMAZIN EDEPLERİNDENDİR.

Not :
Kamet getirilirken camiye giren kişi, kametin bitmesini ayakta değil oturarak bekler.

Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
5) Kıyamda ayakların arasını dört parmak kadar açık bulundurmak, rükûda (mümkünse) topukları birleştirmek
Büyüklük bilgili olmakla değil, bilgiyi yerinde kullanmakla olur.
Gaye sevgiliye ulaşmaksa dağlar delinir,
yok, mazeret üretmekse ipe un serilir..
terazinin sağlamlığına bir sey denilmez fakat onun gücünün bir sınırı vardır. Altın tartabilen bir terazi ile dağlar tartılamaz. aynı sekilde aklın da bilme, bulma ve an anlama gücünün bir sınırı vardır. _İbn-i Haldun_
Hadis-i Şerifte :
Beş vakit namazı Allah cc farz kılmıştır. Kim güzelce abdest alır, beş vakit namazı vaktinde kılar, rükûunu secdesini ve huşûsunu tam yaparsa ; Allahın cc onu affedecegine dair ahdi (sözü) vardır. Kim de bunu yapmazsa, ona verilmiş bir sözü yoktur.
Dilerse onu affeder, dilerse azap eder. Buyrulmuştur.
Namaz kılmadıkları halde iradelerinin kuvvetli olduğunu söyleyen müslümanların durumu hayret-i mucip ve gülünçtür.
Madem ki iradelerine sadıktırlar, kuvvetidirler neden kendilerine farz olduğunu bildikleri, kılmaları gerektiğine inandıkları namazı kılmamakta/ kılamamaktadırlar ?!!
Allahu teala kuluna bir ibadeti yapabilecek irade ve kudreti vererek onu, ona farz kılar da ;
Kul o irade ve gücü kullanmadan
Allahın cc o ibadeti yapmayı kendisine nasip etmediğini iddia ederek sorumluluğu üzerinden atmaya çalışırsa, ALLAH’A cc İFTİRA ETMİŞ OLUR
Bu ise suçunu itiraf edip kabullenmekten, (haşa) suçu Allah’a değil de kendisinde aramaktan, kendisini suçlamaktan daha büyük bir VEBÂLDİR..!
Bu cevap kendi içinde tutarsizdir, zira bir kalp sahibini Rabbiyle beraberlik makamı olan namazdan, secdeden men etmez.
Tertemiz bir kalbe sahip olan kişiye Allah’a cc secde etmek ağır ve zor gelmeyip bilakis kolaylaşır.
Namaz kılmayan bazı müslümanlara Müslüman oldukları halde niçin namaz kılmadıkları sorulduğunda; gerekçe olarak kalplerinin temizliğini (!) göstermektedirler.
Bu cevapta iki ifade mevcuttur ;
a) kalbin temiz olduğu (temizliğinden emin oluş)

b) kalbin temiz olması halinde, namaza gerek olmadığı

Bu ifadeler soruyla alakasız olup soruya cevap olmaktan yoksun olduğu gibi, kendi içinde de tutarsız ve itikadı zedeleyicidir..!!

Her defasında abdest alarak kılınan beş vakit namaz, sünnetleriyle birlikte kılındığında
Günde : 1 saat
Haftada : 7 saat
Ayda : 30 saat
Yılda : 15 gün
Vakit almaktadır.

Gaye sevgiliye cc ulaşmakla dağlar delinir
Yok, mazeret üretmekse ipe un serilir

Diğer taraftan ne yazık ki asıl problem namaza vakit bulmamak değil, Allahu teâlâya secde etmek için vakit ayırmaya gerek görmemektir.
Allah Rasulu [ص] kendisine peygamberlik geldiği günlerden itibaren (5 vakit namaz farz kılınana kadar)
Cebrail as’ın talimatıyla biri güneş doğmadan önce, diğeri de güneş battıktan sonra olmak üzere günde iki vakit ikişer rekat namaz kılmış ve sahabeye de kıldırmıştır.
*******

Allahu tealanın davetine emrine ne zaman yöneleceksiniz ?!

*******

Rabbinize ne zaman döneceksiniz ?
Sadede gelelim!
Çok sevdiğiniz (!) ALLAHU tealanın numarası sizde kayıtlı değil mi ?
Ezan okuyan müezzinin sadece Rabbinizle buluşma saatinizin geldiğini bildiren bir elçi olduğunu bilmiyor musunuz ?!
Bunun farkına ne zaman varacaksınız?
Bütün müslümanlara En çok kimi seviyorsun?
Diye sorulduğunda hiç düşünmeden
Allahı çok seviyorum demektedirler. Akıl sahibi olan bütün insanlar bilirler ki bir insanın en çok sevdiğinin kendi hayatında hiç bir yerinin olmaması, kendisi üzerinde tasarrufu bağlayıcılığı bulunmaması mümkün değildir !
Allahı cc her şeyden çok seven bir kişinin kendisinde namazın farz olma şartları bulunduğu halde namazı kılmaması / kılamaması mümkün değildir.
Başka bir ifadeyle namaz kılmayan kişinin Allahı cc çok sevmesi söz konusu değildir.
ZİRA AŞIK MAŞUKUNDAN KAÇMAZ, BİLAKİS ONUNLA OLMAYA KOŞAR.
Allah Rasulu (ص ) :
Ya Rabbi menfaat vermeyen namazdan sana sığınırım.
diye dua ettiğinde ;
Hangi namaz menfaat vermez diye sorulmuş
O da :
Sahibinin ahlakını düzeltmeyen namazdır buyurmuştur.
Rasulullah (ص) :
Her şeyin bir alameti vardır, imanın alâmeti de namazdır buyurmuştur.
*☆*

Ahirette ilk hesabı sorulacak ibadet Namazdır .

*☆*

Cebrail as Miraç gecesinden sonraki günlerde, Kâbe de Resulü Ekrem (ص) e imamlık yaparak beş vakit namazı kıldırmış ve her namazın başlama ve bitiş vakitlerini uygulamalı olarak gösterip sözlü olarak da açıklamada bulunmuştur.
Bir bilim adamı;
Muhtaç olduğu için, daima tanrının kapısını çalmak; karnını doyurabilmek için akşama kadar çapa vurmak zorunda kalan insanı (fakiri), sanayi ve teknolojiyi geliştirerek tanrıya muhtaç olmaktan kurtardık. Diyebilmiştir

Ne yazık ki aklına ziyadesiyle güvenen, kendisini nübüvvet makamına ihtiyaçsız gören bu zavallı o inkar ettiği, ihtiyaç hissetmediği o Allahın yarattığı su, hava, toprak ve ısı olmasaydı;
Kendisinin de kendi marifeti kabul ettiği cereyan, sanayi ve teknolojinin de asla olamayacağını anlayamayacak kadar aciz, noksan ve nankördür.

Bir müslüman, Allah ne kadar büyüktür?
Diye soran bir ateiste :
Senin gibi inkar eden birini riziklandirip yaşatacak kadar diye cevap vermiştir.
Müslümana yakışan ahlâkçı değil, ahlâklı olmaktır. Başkalarının ahlâkıyla uğraşmak ahlâkçılık, kendi ahlâkıyla uğraşmak ise ahlâklılıktır.
Ruhun ölümü; yaratıcısını ve yaratılma gayesini tamamen unutmasıdır.
Gaye sevgiliye ulaşmaksa dağlar delinir,
Yok, mâzeret üretmekse ipe un serilir.
..bir hadis-i şerifte: Düşman atlıları, sizi kovalıyorsa da sabahın iki rekât sünnetini kılınız. (Ebu Davud, Nafile bab,3, Ahmed b. Hanbel, c, 2, 405.)
Allah Resulü(sav); Bir kimse bir müslümana eziyet ederim korkusuyla ilk safa geçmezse, kendisine ilk safın mükâfatı katlanarak verilir. buyurmuştur.
Allah Resulü(sav): Kim uyuyakalır da namazı vaktinde kılmazsa , hatırladığı zaman onu kılsın buyurmuştur.
Zaman zaman evlatlarından şikayet eden annelere soruyorum: “Çocuğunuz namaz kılıyor mu?” Cevap olarak; “hayır” dediklerinde, onlara ;”Kendilerini yaratan, sizden çok fazla üzerinde hakkı olan Allah’a (cc) secde etmiyor, onun davetine icabet etmiyor! Bu durumda size saygı göstermemesinde, itaat etmemesinde de şaşıracak bir şey yok” diyorum.
Basit bir insanın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki, akıllı ve bilgili bir insanın tembelliğinden çok daha değerlidir, çok daha fazla iş görür. Büyüklük bilgili olmakla değil bilgiyi yerinde kullanmakla olur.
“Müslümana yakışan ahlakçı değil, ahlaklı olmaktır.”
Allah Teala; “Muhakkak ki (dosdoğru kılınmış) namaz bütün (dinde olmayan) fuhuşattan ve münkerden korur.” buyurmaktadır.
Allah Resulü (sav): “Ya Rabbi menfaat vermeyen namazdan sana sığınırım.” diye dua ettiğinde, “Hangi namaz menfaat vermez?” diye sorulmuş, O da; “Sahibinin ahlakını düzeltmeyen namaz.” buyurmuştur.
Televizyon icat edildiği dönemlerde: “Bizim fennimiz (haşa) Allah’ı (cc) yendi.” diyen bir mucite: “Nasıl?” diye sorulduğunda: “Allah insana iki göz verdi, belirli bir mekanı görebiliyor, halbuki biz bir cihaz icat ettik, oturduğun yerden her yeri seyredebiliyorsun.” demiştir. Bir mümin de kendisine: “Be nankör! Kapat o iki gözünü de seyret bakalım bütün dünyayı!” diyerek cevap vermiştir.
Geçmiş büyüklerimiz, ezanı duyunca namaza koşardı. Öyle ki demirci, ezanı duyduğunda çekici havadaysa vurmaz, ayakkabıcı iğneyi batırdıysa çıkarmazdı. Ezan sesinden kıyamet gününün sesini hatırlarlardı.
Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarında, imama birinci rekâtın rükûunda yetişemeyecek kişi, hiçbir namaz kılmadan hemen imama uyar. Öğlenin sünnetini kılmamışsa, farzdan sonra fakat son sünnetten önce kılar. İkindi ile yatsının sünneti terk edilir.
Kerâhet vakitlerinde zikir, dua ve salâvatla meşgul olmak, Kur-an’ı Kerim okumaktan faziletlidir.
Resulüllah(sav), namaz kılarken vücudunu kaşıyan kişi hakkında; Eğer kalbinde huşu olsaydı azalarında da olurdu. buyurmuştur.
Bir namaz iki ayrı niyetle iki namaz yerine kaim olamaz. Mesela aynı namaz için hem farza hem de her hangi bir nafileye niyet edilirse farz kuvvetli olduğu için, o namaz farz namaz olarak sahih olur.
Kendi takati ve araştırmalarıyla namaza başlayan kişinin kanaati ikinci rekâtta değişse, hemen değişen kanaatine göre yönünü değiştirir. Fakat bu yeni kanaat (içtihat) önceki kanaatin hükmüne tesir etmez. Dört rekâtta da bu şekilde farklı farklı yönlere kanaati oluşursa, her rekâtı, o rekâttaki kanaatine göre kılması gerekir.
Şayet Allah Tealâ açık olanı gördüğü gibi örtülüyü de görür, kimsenin bulunmadığı görmediği bir yerde örtünmeye ne gerek var? denilirse, Allah(cc), açık olan kişiyi, emrettiği örtünme edebini terk etmiş olarak görmüş olur. cevabı verilir.
Yardımcı ve evlat dışındakilerin yardım etme zorunluluğu yoktur. Meselâ bir hanımın, aciz olan kocasına abdest aldırması hukuken vacip olmayıp ahlâken gereklidir. Çünkü bu, nikahın haklarından olmayıp, iyiliktir, ihsandır, sevaptır, islâm ahlakıdır.
Allah Tealâ, Davud(as)’a hitaben: Ya Davud! Beni kullarıma, kullarımı da bana sevdir. buyurmuştur. Davud(as): Bunu nasıl yapayım? diye sorduğunda ise: Beni onlara ihsan ettiğim nimetleri hatırlat, bütün nimetlerin benden geldiğini anlayınca beni severler, onlar beni sevince ben de onları severim. buyurmuştur.
Sen ayaktaysan dünya ayaktadır,
Sen yatıyorsan dünya yatmaktadır.
Ailene namazı emret sen de ona devam et. (Taha,132. ayet)
Resul-i Ekrem(sav); Herkes günah işleyebilir, günah işleyenlerin en hayırlısı tövbe edendir. (İbn Mace)
Ayakta durmak (kıyam) şüphesiz ki bir saygı, el bağlamak ise teslimiyetin ifadesidir. Eğilmek (rükû) tevazunun, secde ise eğilmenin, teslimiyetin, benliğinden sıyrılıp çıkmanın ve acizliğin nihayetinin ifadesidir.
Resulûllah(sav) : Biliniz! Amellerinizin en hayırlısı namazdır. buyurmuştur.
Peygamber efendimiz(sav) ; Ehl-i küfürle bizim aramızdaki ayrılık alâmeti namazdır. Binâenaleyh namazı terk eden kâfirlere benzemiştir. buyurmuştur.
Hadis-i kudside; Benimle buluşmak isteyen namaz kılsın, konuşmak isteyen Kur’an okusun. buyrulmuştur.
Resulûllah(sav) ; Dinarların, gösterişli elbiselerin ve midesinin kulu olanlar yüzüstü sürünsün ve helak olsun. buyurmuştur. (Buhari, İbni Mace)
Ebu Hureyre’nin(ra) Resûlullah(sav)’den naklettiği bir kudsi hadiste Allah(cc) şöyle buyurmuştur: Kim benim bir velime(dostuma) düşmanlık ederse ben ona harp ilan ederim. Kulum bana kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle yaklaşamaz. Nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder. Ve nihayet ben onu severim. Onu sevdiğimde de işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse verir, bana sığınırsa elbette onu korurum. ( Buhari, Rikak: 38)
Resulullah(sav); Ümmetim dalalette ittifak etmez. buyurmuştur.
Allah Resulü(sav); Her şeyin (hakikatine delalet eden) bir alameti vardır. İmanın alameti ise namazdır. buyurmuştur. (Acluni,2,40)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir