İçeriğe geç

Mutlu Günlerimiz Kitap Alıntıları – Gong Ji-Young

Gong Ji-Young kitaplarından Mutlu Günlerimiz kitap alıntıları sizlerle…

Mutlu Günlerimiz Kitap Alıntıları

“Çok kolaydı Peder. Sevebilmeyi öğrenmiş olsaydım oysa sevebilmeyi öğrenmek çok vaktimi aldı.”
Bir şeyi bilmemek başka bir şey, bir şeyi bilmek ve kendi gözlerinizle görmek bambaşka bir şeydir.
Siz ya da ben, hangimiz günahsızız ki ?
Hayat ve duygular söz konusu olduğunda, olduğumuz gibi davranmak bize rahatlık sağlar.
Ben sizin kalbi sevgi dolu bir çocuk olduğunuzu söyleyebilirim.
Nasılsınız ?
Bir insan gibi yaşamak…Önemli olan bu, öyle değil mi ?
Günahsız olanımız var mı ki ? Dönüp insanların hayatlarına ve gizlediklerine bakın bakalım. Başkasının onun için taşıdığı endişeye layık olan insan var mı ?
Münzevi bir hayat yaşamak için bir şeyleri feda etmelisin.
Insanların doğru olanın yıkılması yoluyla yaşadıkları ihanet çok acıdır.
Hala en nefret ettiğim şey ne biliyor musun ? Insanların dürüst olmaması.
Kendi kendime insanların da tıpkı ağaçlar gibi , neyi var neyi yoksa senede bir kere döküp ölümvari bir uykuya yatmasinın , sonrasında da minik yapraklar olarak uyanıp başlangıç yapmalarının hoş bir şey olabileceğini düşündüm. Elbette ki çok hoş olurdu.
Sadece kısa bir anlığına insanların yaşlanıp ölmesinin ne denli üzücü bir durum olduğunu düşündüm sonra kendimi bu fikirden uzaklaştırdım.
Sanki birinin dokunur dokunmaz kanatacağı bir yaram varmış gibi hissediyordum; katlandığım bu acının hissedemeyecek olsam bile beni kanatacağını biliyordum.
Sonra zihnimde uzak bir anı misali şu soru belirdi: Bu insanlar gerçekten de nereye varmak üzere olduklarını biliyorlar mıydı ?
Devasa binaların arasında sıkışmış ,açık gri gökyüzünden daha fazlasını göremedim.
“Süslü arabalara binen hakimlerin de, tehlikeli katillerin de, hepsi; asıl hakim olan Tanrı’nın gözünde acınası bir eşitliğe sahiptir ve hepsinin ona bir hayat borcu vardır.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Bir insanın vücut sıcaklığını yitirmiş olmasını ölüm olarak adlandırıyorsak, kalbinin sıcaklığını yitirmesini de ölüm olarak adlandırabileceğimizi düşünüyorum.”
“İnsanın bir şeylerin farkına varması için önce acıdan geçmesi lazımdır. O acıyı hissettiğin an ise gözlem yapman, sonuna kadar yaşaman ve anlamlandırman gerekir.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“İnsanları kalıplarla sınırlandıramayız. Hikayeleri de tıpkı yüzleri gibi birbirinden farklıdır.”
“Tam anlamıyla mutlu olan insan yoktur, mutluluk yoksunluğunu daha çok ya da az hisseden insan vardır.”
“Şayet bir taş bir ekmeğe ya da bir balık bir insana dönerse, buna büyü denir. Ama bir insan değişirse, buna mucize denir.”
“Şu dünyadaki yegâne gülme sebebim, dünyanın külliyen para-para-para diye çıldırmış olmasıdır.”
“Tasavvur dahi edemediğimiz suçları işleyen insanların geçmişini derinlemesine incelediğimizde, bu insanlara çocukluklarından bu yana şiddet uygulayan yetişkinleri bulursunuz. Çark; şiddetin şiddete yol açması, sonrasında daha da şiddetli hale gelmesi ve giderek artmasıyla dönüyor. Her şiddet vakası aynı sarmalda ilerler.”
“Bilgi tek başına hiçbir şey ifade etmez. Önemli olan farkındalık kazanmaktır. Bilmek ve farkındalık arasındaki farktan bahsedecek olursak, farkındalık kazanmak acıdan geçmek demektir.”
“Hayata dört elle sarılırsan ve ola ki bir yerde incinecek olursan, bu utanılacak bir şey değildir ki… Kendilerine tam manasıyla dürüst olabilenler sıklıkla incinirler, ancak kırgınlıklarını bir kenara atar ve hızla iyileşirler.”
“Kesinlikle unutmamamız gereken bir şey varsa, o da; insan hayatının değerli olduğudur. Bu bakış açısını kaybedersek hepimiz ölebiliriz.”
“Benim nefret ettiğim insanlar hinlik yapanlar. İnsanlara fena şeyler yapmalarına rağmen iç sesini dinlediğinde öyle ya da böyle iyi bir insan olduğuna inananlar… Bu kurnazlar diğerlerinin, onların özünde iyi insanlar olduğunu düşünmesini bekler. İşte bu insanlar sahtekar olanlardan bile daha kibirli ve daha zavallıdır.”
“Vicdanınız olmadıkça, mutlu olmanın ne anlamı vardı ?”
“Dünya üzerinde değişime açık olmayan tek varlık insandı.”
“Düşüncelerimizin haricinde, hiçbir şey tamamıyla bizim elimizde değildir.”
“Nasıl olur da, iyi insanlar her daim acı çeken insanlar olur ? Kötü insanlar günlerini gün ederken…”
“Ne sen kimseyi aptal yerine koy ne de başkaları seni aptal yerine koysun.”
“Şimdi affetme zamanı… Kimse için değil, sadece kendin için.”
“Hayat ve duygular söz konusu olduğunda, olduğumuz gibi davranmak bize rahatlık sağlar. Doğru ya da yanlış; kötüler kötülükle, isyankarlar isyan ederek yaşarlar ve ancak bu şekilde rahat ederler.”
“Günahsız olanımız var mı ki ? Dönüp insanların hayatlarına ve gizlediklerine bakın bakalım. Başkasının onun için taşıdığı endişeye layık olan insan var mı ?”
“Zaman akıp gidiyor ve insanlar yaşlanıyor. Hayatımız da dahil olmak üzere sahip olduğumuz hiçbir şey sonsuza dek sürmüyor. Aceleye gerek yok, zaten hayatımız da bir gün sona eriyor…ölüm…”
“Ardında talihsizlik olmayan bir hikaye var mı ki ?”
“Bu dünya neden beni çıldırtıyor ve neden bana mutluluk sunmuyor ? Neden !”
Ölmek istedim, çünkü ölüm yüceltmeye değer gördüğümüz her varlığın anlamını yitirdiği noktadır.
Ama kimse değişmiyordu Dünya üzerinde değişime açık olmayan tek varlık insandı.
Şimdi affetme zamanı Kimse için değil, sadece kendin için.
Öldüğünde her şeyin biteceğine inanmak, büyük bir yanılgı olsa gerek.
Yuva Bir keresinde bana, Yuva neresi diye? sormuştun. Peki, benim hiç kendimi ait hissettiğim bir yuvam olmuş muydu?
Ne zaman geçmişimi hatırlasam, koyu bir lan pıhtısının ağzıma dolduğunu hissediyordum.
Bu dünya neden beni çıldırtıyor ve neden bana bir mutluluk sunmuyor? Neden!
İçimde, derinlerde bir yerde kendimi yok etme arzusu yatıyordu. Çünkü varlığım, ancak gezegenler etrafımda dönerse tamamlanabilirdi.
Anneme benzediğini fark edişim, beni daha da öfkelendiriyordu.
Ardında talihsizlik olmayan bir hikaye var mı ki? Haksızlığın sonu üzüntü değil midir?
Hayatım sıkıcı, durağan ve oldukça sinir bozucuydu. Bıkmıştım Anlamsızca akıp giden ve birbirini takip eden günlerden ibaretti sadece. Yaşadığım hayattan kurtulmak, onu bir çöp misali tutup atmak istiyordum. Tüm dünyaya, evet ben bir çöp yığınıyım! Başarısızlıktan ibadetim! Ümitsiz bir vakayım! diye haykırmak istiyordum.
Ne bir yaşam hevesi, ne de bir yaşam niyeti taşıyorum. Enerjinizi boşa harcamak istemiyorsanız, lütfen ilginizi gerçekten ihtiyacı olan birine verin.
Bir şeyi bilmemek başka bir şey, bir şeyi bilmek ve kendi gözlerinizle görmek bambaşka bir şeydir.
Geçmişte yaşananların seni amacından alıkoymasına izin verme. Şimdi arınma ve ondan kurtulma vakti.
Şimdi affetme zamanı . Kimse için değil, sadece kendin için.
Benim için dua et hala Kendimi öldürme arzumun yok olması için dua et.
Huzurlu tek bir gecem olmadı.
Böyle insanların yüzünde sevgisizliğin izini görebilirsiniz Ve sizde gördüğüm iz de sevgisizliğin izi
Gazetede bitki örtüsü gözlemleyicileriyle ilgili bir yazı okudum. Okuduğum yazının ardından mevsim sonbahara döndüğünde yaprakların solan renklerinin bir nevi ölüm olduğu düşüncesine kapıldım. Ama gözlemciler solan renklerin son derece güzel ve izlenmeye değer olduğunu düşünüyorlardı. Bu da beni düşünmeye itti. Öleceksem, ölümümün sonbaharda renklerini değiştiren yapraklarınki gibi olması gerekiyor, çünkü ben ölürken beni izleyen insanların, ‘Ne güzel bir ölüm’ demesini istiyorum.
Peder, kurtar beni Korkuyorum! Ulusal marşı söyledim ama yine de korkuyorum!
Bir insanın vücut sıcaklığını yitirmesini de ölüm olarak adlandırıyorsak, kalbinin sıcaklığını yitirmesini de ölüm olarak adlandırabileceğimizi düşünüyorum.
Görmek her şeyi anladığımız anlamına gelmiyormuş.
İnsanları kalıplarla sınırlandıramayız.
Annesinden nefret eden insanlar ya da başka bir deyişle, annesinin sevgisinden yoksun büyüyen insanlar yani küçükken alması gereken o sevgiyi alamayan insanların bir tarafı hiçbir zaman büyüyemez, o çocuk hep içlerinde yaşar.
Bu evrende yaşayan bir insanoğlu olarak sevginin en iyi merhem olduğunu gördüğüm birçok vakayla karşılaştım.
Tasavvur dahi edemediğimiz suçları işleyen insanların geçmişini derinlemesine incelediğimizde, bu insanlara çocukluklarından bu yana şiddet uygulayan yetişkinleri bulursunuz.
Vicdanınız olmadıkça, mutlu olmanın ne anlamı vardı?
Sıcak ellerini Niye o elleri kendi ellerimin arasına almadım ki? Niye ona,onu sevdiğimi söylemedim ki? Oysa dediği gibi,çok kolaydı Yapmamız gereken tek şey birini sevmekti
Bir insanın vücüt sıcaklığını yitirmiş olmasını ölüm olarak adlandırıyosak,kalbinin sıcaklığını yitirmesini de ölüm olarak adlandırabiliceğimizi düşünüyorum.
Kendinizi sürekli olarak,sanırım ölüyorum,yaşadığım bu hayat da hayat mı sanki? derken bulursanız,bu hâlâ hayatta olduğunuzun tek kanıtıdır. Ölmek istediğinizi düşünmek ise hayatın bir parçasıdır.
Öleceksem, ölümüm sonbaharda renklerini değiştiren yapraklarınki gibi olması gerekiyor, çünkü ben ölürken beni izleyen insanların, ‘ Ne güzel bir ölüm’ demesini istiyorum.
Yaşarken unuttuğumuz en şaşırtıcı şey, bir gün hepimizin öleceğidir.
Zor zamanlar geçiren tek insan sen değilsin, o yüzden lütfen bana bir ölü gibi bakma!
Oscar Wilde’ın dediği gibi, Hapishane duvarları arasında zaman geçmez,sadece acının etrafında döner.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir