İçeriğe geç

Mukaddes Emanet Kitap Alıntıları – Necip Fazıl Kısakürek

Necip Fazıl Kısakürek kitaplarından Mukaddes Emanet kitap alıntıları sizlerle…

Mukaddes Emanet Kitap Alıntıları

BABA: – Hala anlamıyor musun? Avrupalı kızağından inme, kaptanı Yahudi, çarkçısı mason, tayfası dönme, rotası dinsizlik, hürriyet gemisinden ne bekliyorsun?
Eğer tez zamanda, 5-10 yıl içinde bu gemi, yolcusu milletle beraber kayalara oturmazsa şaşmak lazım Ben göremem amma sen görürsün.! Bana da rahmet okursun!
BABA: – Toprağa bağlan..! Okuyup bilmekte şehirliyi aş, fakat şehirde gözün olmasın Topraktan kitaba, kitaptan toprağa
Batı adamı aya gitse, yıldızlara kement atsa, ona inanma..! Onun marifetini öğren ruhunu ondan koru
ABDULLAH: Neleri dert etmişsin kendine baba!

BABA: Eğer sende aynı derdin hastası olmayacaksan benim neslim kuruyacak demektir.

BABA: Bu derdin ismini de koyun! Şunun, bunun değil Anadolu’nun derdi..

Bir tedavi rejimi gibi emirlerinize harfi harfine uyacağım. Ben bir hastayım, siz de doktorumsunuz!
Allah, kalbin şahlanışıyla, yana yana istenen hiçbir murâdı geri çevirmez.
Hala anlamıyor musun? Avrupalı kızağından inme, Kaptanı yahudi, çarkçısı mason, tayfası dönme, rotası dinsizlik, hürriyet gemisinden ne bekliyorsun?
Hastalığı gören, sahtelikleri anlayan, bu gidişe Dur! Demek için çabalayan ilk padişah Abdülhamid oldu. Kendi taksiri olmadan öncekilerin hazırladığı moskof muhasebesini ustalıkla atlatmayı bildi. Ondan sonrada Hasta Adam ı 33 yıl ayakta tutmayı becerdi. Bana sor 93 harbindeki Türkiye ‘yi!
Güneşli havada dünyayı kapkara gören, her şeye korkunç bir hayretle bakan Anadolu’lunun hali Hesapsız kitapsız harcanma kaderi Tökezleyen devleti düzlüğe çıkarmak için, çukurları saf müslüman Türk cesedile doldurma borcu
Diplomaya dayanma kendi kendini yetiştirmeye bak.
Ne günlere kaldık!..
Erkekler karılaşıyor, karılar erkekleşiyor. Kıyametin bütün şartları tamamlanmak üzere Bırakalım artık hiçbir şeye yaramayan öfkeyi de işlere ibret gözü ile bakalım
Diplomaya dayanma, kendi kendini yetiştirmeye bak!
Bir sanatkâr gibi davran! Eski softalar misali, kaba ve kelek olmaktan sakın!..
Allah , kalbin şahlanışiyle, yana yana istenen hiçbir muradı geri çevirmez.
İslâmda ölçü hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, hemen ölecekmiş gibi âhirete çalışmaktır. Sağlı sollu kanatlar arasındaki muvazeneyi bozmaya gelmez. Veliler için bile dünyayı bıraktıktan sonra, bırakmayı bırakmak, dünyaya dönmek vardır.
Kalpazan! Sen insanoğlunun ruh temeline kastedici bir mikropsun!
Fiyatlar ateş, ücretler buz… Zam, zam, zam!..
Üniversitemizin hali!.. İlimde, idarede, şahısta, bütün inzibat ve otoriteler iflasta… Demir kıratın ahı tutan profesör, dünkü kışkırttıklarının elinde şimdi esir… Ve… Ve kilometre karesine bizim on mislimiz insan düşerken hambeygir kuvveti diye bizden adam çeken, insan gücünü kıymetlendirmeyi bilen batılı. Ve onun elinde işçimiz!..
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Olur mu, böyle olur mu?
Kardeş kardeşi vurur mu?
Batılının yaptığı dev aynalarında kendini beğenmeler, türlü böbürlenir, sarhoş olmalarla birlikte çizgi yürüyor.
Evet herkesin vicdanını hürdür; bunu kitabında Allah söylüyor. Ama bu, hakikati seçebilmek için gereken hürriyet; herkese ayrı bir hakikat iddiasını, hakkını vermek için değil…
Felâket bilinen şey, saadet zanneden şeyden çok daha az yıkıcıdır…
İkinci Dünya Savaşına girmeyebildik. Tarafsızlığımızı her tarafa karşı değerlendirebilir, keselerimizi doldurur, bütün gücümüzü bir iç kalkınmaya bağlayabilirdik. Aksi oldu, maddede ve mânada yükseleceğimize, maddede ve mânada battık!
Sen hükümetin en küçük şeklisin!.. Sen düzeltmelisin ki, büyüğün düzeldiği anlaşılsın!.. Muhtar efendi!.. Muhtar dediğin, köyde en az yiyen ve en çok dağıtan, en az uyuyan, en çok yorulan, en az konuşan, en çok kulak verendir. Sen bunlardan hangisini yapabiliyorsun?
Ya devlet başa, Ya kuzgun leşe!
Sen Allahın varlığını, dışından, kula karşı istismar eden, içinden de Allah yokmuş gibi iş gören korkunç tipsin!..
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Akıntının tersine gidemezsin! Sular seni devirir.
Bize de, Müslümanlığa da köhne demiyorlar mı?.. İşte sen, o ebedî yeniliği, köhne sanılan bir görüşü ortaya koyacaksın! İslâmı İslâmda keşfedeceksin!..
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Yalana inanmak zorunun acısı… Ondan üstün acı olmaz…
İstibdadın doğrusunu söyleyip insanı çarmıha geren şekil… Bu bir… Bir de hürriyetin yalanını söyleyip kazığa oturtan şekil… Bu da iki… Aralarında ne fark olabilir?
– Yeni hürriyet modasının usüllerinden biri de zoru altına girmeyenleri mürteci, müstebid diye damgalamak… Kuzum ben hür müyüm, değil miyim?
– Elbette hürsün!
– Öyle senin için istediğim gibi düşünemiyorum?..
Hâlâ anlamıyor musun? Avrupalı kızağından inme, Kaptanı yahudi, çarkıcısı mason, tayfası dönme, rotası dinsizlik, hürriyet gemisinden ne bekliyorsun?
Havada bulut yok,
Duman nedendir?
Mahallede ölü yok,
Figan nedendir?

Adı Yemendir,
Gülü çemendir,
Giden gelmezmiş,
Acep nedendir?..

Tanzimat’tan sonrasını şöyle gör: İstanbul’da donanma, düğün dernek; Anadolu’da karanlık, cenaze, kıtlık… Sınırlarda ateş, kan, göç… Her bucakta kargaşalık, kopuş, baş kaldırış… Yürü Anadolulu. Rum illerinin buzlu dağlarında, Arabistan’ın korlu kumlarında ölmeye… Dönüşü olmayan bir gidiş, bir sürülüş, bir sürükleniş… İşte manzara!.,
Düşün!.. Avrupalıya 300 milyon altın borç…  Vur patlasın çal oynasın, sefahet, israf… Çizgileri, nakışları bir haç’a benzeyen saraylar… Hem para veren hem de onu mal satarak elimizden alan Avrupa’nın yutturduğu çürük donanma…
Millet, lt; lt;ben, sen, o, biz, siz, onlar gt; gt; değil, bir yekpareliktir.
ABDULLAH-(Kesik kesik)Ben vazifemi tekmilledim.Artık kimse beni kurtaramaz,seni kurtarsınlar.(Uzun durak Tüfeğe sarılır) Babamın vasiyetini yerine getirdim,bir moskof yerine,yüzbin moskofa bedel,soyumdan gelen hastalık kolunu,moskofların moskofunu yok ettim.Köhne tüfeğin dipçiğine dokuzuncu çizgiyi sen kazıyacaksın.Soyunu sen kurtaracaksın!..

KIZINDAN TORUNUNUN OĞLU-(Paralayıcı ton) Ben kurtaracağım dede,huzur içinde öl!

ABDULLAH-(Başı hafif kalkık)Mukaddes Emaneti unutma!

KIZINDAN TORUNUNUN OĞLU-Allah Allah Allah

ABDULLAH-(Deli gibi)Bu kadarını,Türk’ün değil, Moskofun en haini bile isteyemez.

OĞLUNDAN TORUNUNUN OĞLU-Biz isteriz?

ABDULLAH-Demek ki siz,Türkiye’deki Moskof tohumları,Moskoftan da betersiniz!

ABDULLAH-Bir daha söyle;benden Allah’ı, Peygamberi,insanı,milleti,aileyi,ahlakı inkar etmemi istiyorsun,öyle mi?

OĞLUNDAN TORUNUNUN OĞLU-Ne diye deliler gibi tekrarlayıp duruyorsun?..Senden bunları istiyorum!..

ABDULLAH-Ve benden bunları el yazımla yazıp imzalamamı istiyorsun!Bunları benden, oğlumdan torunumun oğlu istiyor.

ABDULLAH-(Etrafına)Ne günlere kaldık!..Erkekler karılaşıyor,karılar erkekleşiyor. Kıyametin bütün şartları tamamlanmak üzere (Durak)Bırakalım artık hiçbir şeye yaramayan öfkeyi de işlere ibret gözüyle bakalım
İKİNCİ MUHTAR-Partiye de mi düşmansın? ABDULLAH-Evet,Muhtar efendi,partiye düşmanım Şimdi gidip bu sözümü de ters tarafından haber vermeye kalkma! Ben,şu,bu partiye değil,partiye düşmanım?Hürriyetten sonra Avrupalı kazığı diye gelen partiye
ABDULLAH-(Jandarmayı gösterir)Şu tertemiz Anadolu çocuğuna dikkat!Utancından yüzüme bakamıyor,lanet olsun,bu çocukları,halkın gözünü zulüm aleti diye gösterenlere!..Bu memlekette üç şahıs halka sevdirilmedikçe gerçek kurtuluş beklemeyin! Jandarma,vergi tahsildarı,muhtar
(Durak Sağdan,sol elinde yeni rakamlarla 《1930》yazılı kocaman,yuvarlak bir levha,palaspareler içinde birinci tablodaki köylü görünür.( )
ABDULLAHIN SESİ-Köydeyim.Astragan kalpak yerini şapkaya bıraktı.Elifin yerini de 《A》harfi aldı.
ABDULLAHIN SESİ-Ben Abdullah Dünya savaşı!..Filistin cephesindeyim.Galiçya’dan Çanakkale’ye,Erzurum’un 《Allahu Ekber》 dağlarından Sina çöllerine kadar uzanan oluklarda Türk kanı 24 saatte iki kuru zeytin ve yarım peksimet Bir de annelere okutulan maval
BABA-Mutlaka karşılaşırsın!..Ya kendi toprağında,ya onun toprağında Daha olağanı, hep kendi toprağında Moskofla  karşılaşmamak ne mümkün! Sen bulamazsan o seni bulur.O senin kök düşmanın,kökünün düşmanı
BABA-Abdülhamidi devirdiler.Abdülhamit düşmanı Türkler değil,İslam ve Türk düşmanı köksüzler Görürsün,ne kadar ağır ödeyecekler! Onlar ödemeyecek,biz ödeyeceğiz!Canımızla,kanımızla,ırzımızla, vatanımızla
Çocukların kopuk, tıkanık damarlarını, tek tek, kökteki ana kan damarına,şah damarına bağla!.. Onların pıhtılaşmaya, kömürleşmeye bırakılmış kalplerini, pırıl pırıl elmas yüreklerle değiştir! En eski kökten, en yeni meyve nasıl devşirilmiş görsünler! Ölülere canlı kalp nasıl dikilirmiş anlasınlar
Asırlardır namaz kılmayı beceremiyoruz; yaptığımız, ruhundan uzak düşmüş bir takım ezbere hareketler Sadece gerçek namaz kılmayı bilsek her şey halledilmiş demektir.
Bir büyük adam demiş ki: Hürriyet kendisine aykırı hürriyetleri kabul etmedikçe Hürriyet olamaz.
Asırlardır namaz kılmayı beceremiyoruz; yaptığımız, ruhundan uzak düşmüş birtakım ezbere hareketler Sadece gerçek namaz kılmayı bilsek herşey halledilmiş demektir.
Mukaddes Emâneti unutma!..
Türk çocuklarına dünyaya geldikleri dakikada öğretin: Moskof düşmanlığı kokmayan ana sütünü emmesinler!
Abdülhamid’i devirdiler. Abdülhamid düşmanı Türkler değil, İslam ve Türk düşmanı köksüzler… Görürsün, ne kadar ağır ödeyecekler!… Onlar ödemeyecek, biz ödeyeceğiz! canımızla, kanımız, ırzımızla, vatanımızla…
Bu işte gayet ince, zarif, sevdirici, sindirici olman lâzım Sanatını göster. Bir sanatkâr gibi davran! Eski softalar misali, kaba ve kelek olmaktan sakın!
Allah, kalbin şahlanışıyla, yana yana istenen hiçbir muradı geri çevirmez.
İslâmda ölçü hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, hemen ölecekmiş gibi âhirete çalışmaktır. Sağlı sollu kanatlar arasındaki muvazeneyi bozmaya gelmez. Veliler için bile dünyayı bıraktıktan sonra, bırakmayı bırakmak, dünyaya dönmek vardır.
Nihayet 1970 – 1971 Kırk milyara yakın borç 15 milyarı bulan para Fiyatlar ateş, ücretler buz Zam, zam, zam!.. Dakikada 30 nefesin fazlası vergiye tabi
Ne günlere kaldık!.. Erkekler kadınlaşıyor, kadınlar erkekleşiyor. Kıyametin bütün şartları tamamlanmak üzere Bırakalım artık hiçbir şeye yaramayan öfkeyi de işlere ibret gözü ile bakalım
Batılının yaptığı dev aynalarında kendini beğenmeler, türlü böbürleniş, sarhoş olmalarla birlikte çizgi yürüyor.
Herkesin vicdanı hürdür; bunu kitabında Allah söylüyor. Ama bu, hakikati seçebilmek için gereken hürriyet; herkese ayrı bir hakikat iddiasını, hakkını vermek için değil
Felâket bilinen şey, saadet zannedilen şeyden çok daha az yakıcıdır.
Felâketten sonra kurtuluş hayâliyle gelen yarı felâket hali, ilâç ve şifa ihtiyacını büsbütün gürültüye getirebilir.
Hayat, suyun, ışığın, yolun varmasını sağladığı başka bir şey olsa gerek Siz şimdi gayeyi bırakıp da vasıtayı mı istiyorsunuz?.. Hayat bunlar için mi, bunlar hayat için mi?..
Hürriyet kendisine aykırı hürriyetleri kabul etmedikçe hürriyet olamaz. Böyle bir şeyi kabul edebilecek bir hürriyet var mıdır? Öyle ise hürriyet yok, hakikat var Gerisi göz bağcılığı
BABA: Yeni Hürriyet modasının usullerinden biri de zoru altına girmeyenleri mürteci, müstebid diye damlamak Kuzum, ben hür miyim, değil miyim?
MUHTAR: Elbette hürsün!
BABA: Öyleyse niçin istediğim gibi düşünemiyorum?..
Köklü yara Deş, deşebildiğin kadar
Diplomaya dayanma, kendi kendini yetiştirmeye bak!
Dakikada 30 nefesin fazlası vergiye tabii
Hayvan hürriyeti ile değil, insan hürriyeti ile hür olmayı, yani hakikate boyun eğmeyi ne gün öğreneceğiz?..
Yeni Hürriyet modasının usullerinden biri de zoru altına girmeyenleri mürteci, müstebid diye damgalamak
Yürü Anadolulu. Rum illerinin buzlu dağlarında, Arabistan’ın korlu kumlarından ölmeye Dönüşü olmayan bir gidiş, bir sürülüş, bir sürükleniş İşte manzara!
Baba – Şimdi söz kafada değil, ayak tabanında
Muhtar – Bu nasıl söz?.. Ya sana irtica taraflısı, istibdad isteklisi derlerse?..
Baba – Ne derlerse desinler!.. Yeni Hürriyet modasının usullerinden biri de zoru altına girmeyenleri mürteci, müstebid diye damgalamak Kuzum, ben hür müyüm değil miyim?
Hayat, suyun, ışığın, yolun varmasını sağladığı başka bir şey olsa gerek Siz şimdi gayeyi bırakıp da vasıtayı mı istiyorsunuz?.. Hayat bunlar için mi, bunlar hayat için mi?..
BABA: Bir büyük adam demiş ki: Hürriyet kendisine aykırı hürriyetleri kabul etmedikçe Hürriyet olamaz. Ne dersin?
ABDULLAH: Tabiî olamaz!
BABA: Böyle bir şeyi kabul edebilecek bir Hürriyet var mıdır?
ABDULLAH: Kabil mi, olamaz ki
BABA: Öyle ise Hürriyet yok, hakikat var Gerisi göz bağcılığı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir