Ömer Faruk Yılmaz kitaplarından Muhtasar Osmanlı Tarihi kitap alıntıları sizlerle…
Muhtasar Osmanlı Tarihi Kitap Alıntıları
Oglum! Once din işlerine dikkat et. İtikadı bozuk ve tecrü besiz kişilere iş verme. Allah’tan korkmayan, kuldan hiç kork maz. Kimseye zulmetme. Dâimâ cihâd ile devletini genişletme ye çalış. Milletin ve devletin malını koru. Devletin zenginligini cogaltmaya çalış! İsraftan kaçın. Askerinle ve malınla gururlan ma. Allah rızası için çalışan
hiçbir kimseye eziyet etme.
Bu muazzam devletin tarih sahnesinden çekilmesiyle onun idare ettiği topraklar üzerinde küçüklü büyüklü olmak üzere 24 ”ten fazla devlet doğdu. Daha fazla hürriyet , Daha adil idare diye ayaklanarak devletbkuran milletler, aradan bir asır geçmesine rağmen hala aradıkları huzuru bulamadılar. Osmanlı Devletinin asırlarca adaletle idare ettiği, fakat sonunda hiç de hak etmediği bir şekilde el çektirildiği bu toprakların her bir parçasında hala kan ve gözyaşı akmaya devam etmektedir.
Oğlum! Önce din işlerine dikkat et. İtikadı bozuk ve tecrübesiz kişilere iş verme. Allah’tan korkmayan, kuldan hiç korkmaz. Kimseye zulmetme. Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış. Milletin ve devletin malını koru. Devletin zenginliğini çoğaltmaya çalış! İsraftan kaçın. Askerinle ve malınla gururlanma. Allah rızası için çalışan devlet adamlarını koru. Hak edenlere yardım elini uzat. Yoksulları ve yetimleri sıkıntıdan kurtar. Askerlerini koru. Alimlere, iyi insanlara, san’atkarlara iyilik ve yardım et. İslam dini için çalış. Senden sonrakilere nasihat et. Allah’ın yardımına güven. Halkını düşman işgalinden ve zulme uğramaktan koru. Haksız yere hiçbir kimseye eziyet etme.(OSMANGAZİ’DEN OĞLU ORHANGAZİYE)
Ol Şâh-ı Rusül Fahr-i Cihân aşkına yâ Rab
Ni’metlerinin şükrüne de kıl beni şâyân
( Ya Rabbi, Peygamber Efendimizin (sav) hürmetine beni nimetlerinin şükrünü yerine getirmeye layık et.)
Sırrımı sakalımın bir tek teli bile bilse, onu keser atarım.
Fatih Sultan Mehmet Han
Bu yalan dünyaya aldanma yâ hû
Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez
Kanuni Sultan Süleyman Han bütün dünyanın serveti ayağına hediye olarak getirilen, dünyanın bütün devletlerine emirlerini dinlettiren bir padişahtı. Kırk altı yıllık saltanatını, sarayda eğlence ile değil, Allahü Teâlâ’nın rızası yolunda savaş meydanlarında bin bir sıkıntı ile geçirdi.
İstanbul’da 11 Eylül 1509’da başlayıp kırk beş gün süren deprem, 1070 evle 109 mescidin yıkılmasına ve 5 binden fazla can kaybına sebep olduğundan küçük kıyamet diye anılmıştı. Halk 45 gün dışarda yatmak zorunda kaldı.
Sultan İkinci Bâyezîd Han da sarayın bahçesinde çadırda kaldı. Padişah halkın bütün ihtiyaçları karşılandıktan sonra sarayına döndü.
Osmanlı tarih kaynaklarına göre, Süleyman Paşa’nın altı yıl süren gazâ harekâtı sırasında Trakya’da bazı günler kâfirlerden bin kişinin Müslüman olduğu kaydedilir.
Sultan 2. Ahmed Han, bu karışık devrede padişah olmuştu. İlk gününde şu sözü söylemişti:
Mülkün sahibi Allah-ü Teâlâ’dır. O, mülkü dilediğine verir. Dilediğini aziz, dilediğini zelil eder. Allah-ü Teâlâ fazl-u kereminden bu aciz kuluna padişahlığı nasip etti. Bu nimetin şükrünü eda edemem. Ama milletime hizmet edeceğim. Din ve devletimin yükselmesi için çalışacağım.
Beş vakit namazını cemaatle kılardı. Osmanlı memleketinde içkiyi şiddetle yasak etmişti. Oyuncu ve çalgıcıları İstanbul’dan uzaklaştırdı.
Sadrazama sık sık hatt-ı hümayun yazar ve memleketin işleri hakkında bilgi alırdı. Bununla alakalı olarak bir hattı şöyledir:
Sen ki, veziriazamsın, birkaç gündür memleket işlerine ait cevap gelmiyor. Biz Ümmet-i Muhammed’in işini görmeye vazifeliyiz, bir gün haber gelmese, niçin gelmiyor diye düşünceye dalarım, bunu böyle bilesin. Ve bana derhal haber gönderesin.
Bir gün İstanbul’da halkın ekmek almak için fırın önlerinde kuyrukta beklediğini görünce sadrazama şu fermanı yazdı:
İstanbul’da gezerken fırın önlerinde ekmek için bekleyenleri gördüm, halkımdan hiçbirinin ekmek almak için, bir an dahi olsa beklemesine rızam yoktur. Bu işe derhal bir son veresin. Yoksa sana yapacaklarımı sen bilirsin.
Devlet idaresindeki menfaatçi kişileri dağıtmıştı. Devleti sömürmek isteyenlere mani olmuştu. Bunun için düşmanları ona Deli lakabını verdiler.
Osmanlı hanedanının bir bakıma ikinci kurucusu da sayılan Sultan İbrahim hakkında bazı tarihçilerin ortaya attığı Deli lakabı tamamen uydurmadır ve Karaçelebizade Abdülaziz Efendi’nin bir iftirasıdır.
Sultan İbrahim Han padişah olduğu zaman:
Ya Rabbi! Benim gibi zayıf bir kulunu bu makama layık gördün. Padişahlık yaptığım zaman zarfında milletime hizmet etmeyi nasip et. Birbirimizden memnun eyle. diye dua etti.
Dünyada ilk defa gelişmiş bir mekanizma ile uçuş denemesi onun zamanında yapılmış, Hezarfen Ahmed Çelebi, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a kadar uçmuştu. Yine dünyada ilk defa olarak, füze denemesi Osmanlı Devleti’nde ve onun zamanında yapıldı.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Birçok tarihçi Sultan Dördüncü Murad Han’ın devrini Kanuni Sultan Süleyman Han’dan sonraki en güçlü devir olarak kabul ederler.
Sultan 1. Ahmed zamanının önemli değişikliklerinden biri saltanatın devamındaki usulle ilgili olmuştur. Bu padişahtan itibaren padişahlık için ekberiyet ve erşediyet yani hanedanın en yaşlı üyesinin tahta geçmesi usulü kabul edilmiştir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Sultan 3. Murad Han’ın vefatı üzerine Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri şu şiiri söylemiştir:
Bu yalan dünyaya aldanma yâ hû
Bu dernek dağılır divan eğlenmez
(Bu yalan dünyaya aldanma, bir gün olur yıkılır gider, burada hiç kimse kalmaz.)
Sultan 2. Selim Han devri, duraklama devri değildir. Osmanlı Devleti’nin sınırları bu zamanda da genişlemeye devam etti. Duraklama Devri diye tarihlerde yer almasına rağmen devlet duraklamamış, daha da genişlemiştir. Onun devri, Kıbrıs gibi bir adanın fethi, Yemen’in tamamen itaat altına alınması, Tunus’un fethedilmesi, Ejderhan seferi, Hindistan seferi, Açe Devleti ile irtibat kurulması, Pulya seferinin yapılması, Venedik Cumhuriyeti’nin dize getirilmesi, Avusturya’nın anlaşma mecburiyetinde kalması gibi büyük işlerin meydana geldiği bir devirdir.
Kanuni Sultan Süleyman bütün dünyanın serveti ayağına getirilen, dünyanın bütün devletlerine emirlerini dinlettiren bir padişahtı. Kırk altı yıllık saltanatını, sarayda eğlence ile değil, Allah-ü Teala’nın rızası yolunda savaş meydanlarında bin bir sıkıntı ile geçirdi. Bütün saltanat zamanının en az on yılını kar, kış, yağmur, tehlike altında, çadırlarda geçirdi. Batılılar ona Muhteşem Süleyman diyorlardı. Ama onun muhteşemliği, dinine, devletine ve milletine hizmette idi.
Haremeyn yani Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere Osmanlı idaresine alındı. Yavuz Sultan Selim Han Halife oldu. Ve bundan böyle Osmanlı padişahları aynı zamanda halife de oldular.
Cem Sultan’ın, geride bıraktığı en mühim asil davranışı ise, Papa’nın ona bütün Hıristiyan dünyası ordularını emrine vereceğini vaatle yaptığı Hıristiyanlık teklifini reddetmesi olmuştur.
Yapacağı işlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. Sır saklamaya ehemmiyet verirdi. Onun:
Sırrımı sakalımın bir tek teli bile bilse, onu keser atarım! sözü meşhurdur.
Fatih Sultan Mehmet Han: Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da bütün dünyanın başşehri olmalıdır. demişti.
İttihatçılar, üç kıta(Asya,Avrupa,Afrika) ve yedi denize hakim bir devletin dört sene gibi kısa bir zamanda tarih sahnesinden silinmesine sebep oldular.
Dünyada tek bir din, tek bir devlet, tek bir padişah ve İstanbul da bütün dünyanın başşehri olmalıdır.
Özbek Hanı Abdullah Han ile ilişki kurulmuş, sıkı bir diplomatik bir teşebbüste bulunulmuştu. Ruslar ‘ın Kafkasya ve Sibirya ya sarkması iki devleti yeniden birbirine yakınlaştırmıştı.
Siz bizim donanmamızı yok etmekle sakalımızı tıraş ettiniz. Ama biz sizden Kıbrıs ı alarak kolunuzu kestik ..
25 Nisan 1532 tarihinde beşinci seferi olan Alman seferine çıktı. Bir çok yerleri fethetti.
22 Haziran 1533 te Avusturya kralı Ferdinand ,İstanbul Anlaşması nı kabul etti ve Kanuni Sultan Süleyman a tabi oldu.
Avrupalılar Kanuni Sultan Süleymana ‘Büyük Türk ‘, ‘Muhteşem Süleyman ‘ ismini verdiler. Kanuıni nin yaşadadığı asra ‘Türk Asrı’ denmiştir.
Beşiktaşlı Yahya Efendi ile birlikte bir Rum dan kuyumculuk sanatını öğrendi.
İstanbul da Merkez Efendi Hazretleri nden manevi ilimler öğrendi.
Orhan Gazi , 1299 yılında tutsak edilen Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer Hatun la evlendi.Süleyman Bey ve Sultan Birinci Murat bu evlilikten doğmuştur.
Osman Gazi : . Daima cihad ile devletini genişletmeye çalış .
Osman gazinin oğluna nasihatleri
“Oğlum! Önce din işlerine dikkat et. İtikadı bozuk ve tecrübesiz kimselere iş verme. Allah’tan korkmayan, kuldan hiç korkmaz. Kimseye zulmetme milletin ve devletin malını koru. İsraftan sakın
Osman Gâzî 1281-1326
Doğum tarihi: 1257-1258
Doğduğu yer: söğüt (Bilecik)
Babası: Ertuğrul Gazi
Annesi: Halime Hatun (Hayme ana)
Hanımı: Mal hatun ( Şeyh Edebâlinin kızı)
Saltanat süresi: 1281-1326
Vefat tarihi: 1326
Vefat ettiği yer: Bilecik- Söğüt
Kabri: Bursa Tophane’de
Çoçukları: Alaüddin Ali bey, Orhan bey, Pazarlu bey, Çoban bey, Melik bey, Hamid bey, Savcı bey, Halil bey, Bayat bey, Ahmet bey, Fatma melek hatun.
1492 ve 1502 yıllarındaki veba salgınları pek çok ölüme yol açmış, altı yıl süren bir kıtlık da büyük sıkıntılar doğurmuştu. İstanbul’da 11 Eylül 1509’da başlayıp kırk beş gün süren deprem, 1070 ev 109 mescidin yıkılmasına ve 5 binden fazla can kaybına sebep olduğundan “küçük kıyamet” diye anılmıştır.
Osmanlı Devletinde şehzadeler küçük yaşta iken sancak idâresine başlarlardı.
Osmanlı padişahları devletin temelini ve idaresini çok güzel kurdular. En güzel binaları yaptırıp, en güzel kitapları yazdırdılar. Sanata değer verdiler.
Daha fazla hürriyet , Daha adil idare diye ayaklanarak devlet kuran milletler aradan bir asır geçmesine rağmen hâlâ aradıkları huzuru bulamadılar. Osmanlı Devletinin asırlarca adaletle idare ettiği, fakat sonunda hiç de hak etmediği bir şekilde el çektirildiği bu toprakların her bir parçasında hâlâ kan ve gözyaşı akmaya devam etmektedir.
Devlet-i Aliyye-i Osmaniye, böylece altı yüz yılı aşkın bir ömür sürdükten sonra İslam medeniyetinin her bakımdan şaheseri olarak tarihteki yerini aldı.
Bu Muazzam devletin tarih sahnesinden çekilmesiyle onun idare ettiği topraklar üzerinde küçüklü büyüklü olmak üzere 24’ten fazla devlet doğdu. Daha fazla hürriyet , daha adil irade diye ayaklanarak devlet kuran milletler, aradan bir asır geçmesine rağmen hala aradıkları huzuru bulamadılar. Osmanlı Devleti’nin asırlarca adaletle idare ettiği, fakat sonunda hiç de hak etmediği bir şekilde el çektirildiği bu toprakların her bir parçasında hala kan ve gözyaşı akmaya devam etmektedir.
Osmanlı Devleti en çok sıkıntıyı dış düşmanlardan çok, iç düşmanlardan çekti. Çünkü dıştaki düşmanlar biliniyordu. Içteki düşmanlar ise dost göründükleri için pek bilinmiyorlardı.
Sultan Mahmud Han’ın giriştiği yenilikler, Türk tarihinde yeni bir dönüm noktası teşkil eder. Fakat Sultan Mahmud Han’dan sonra gelen Tanzimatçılar, Batıdan İlim ve tekniği almak yerine, Türk milletinin kültürüne, örf ve adetlerine uymayan bozuk kültür ve hayat modelini almaya başladılar. Müslüman Türk milletini Batıyı körü körüne taklit etmeye zorladılar.
Sultan Üçüncü Murad Han’ın vefatı üzerine Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri şu şiiri söylemiştir:
Bu yalan dünyaya aldanma ya hu
Bu dernek dağılır divan eğlenmez
[Bu yalan dünyaya aldanma, bir gün olur yıkılır gider, burada hiç kimse kalmaz.]
Sultan ikinci Selim Han Devri, duraklama devri değildir. Osmanlı Devleti’nin sınırları bu zamanda da genişlemeye devam etti. Duraklama Devri diye tarihlerde yer almasına rağmen devlet duraklamamış, daha da genişlemiştir.
Kanuni Sultan Süleyman bütün dünyanın serveti ayağına hediye olarak getirilen, dünyanın bütün devletlerine emirlerini
dinlettiren bir padişahtı. 46 yıllık saltanatını, sarayda eğlence ile değil, Allahü Teala’nın rızası yolunda Slsavaş meydanlarında bin bir sıkıntı ile geçirdi. Bütün saltanat zamanının en az 10 yılını, kar, kış, yağmur, tehlike altında, çadırlarda geçirdi. Batılılar ona Muhteşem Süleyman diyorlardı ama onun muhteşemliği, dinine, devletine ve milletine hizmette idi.
Yavuz Sultan Selim Han ilim öğrenmeyi çok severdi. Geceleri üç veya dört saatten fazla uyumaz, vaktini ilim öğrenmekle geçirirdi. Çok kitap okurdu. Okumaya o kadar meraklı idi ki, harbe giderken bile yanında kitap bulundururdu.
Yapacağı işlerden en yakınlarını bile haberdar etmez ve bunların gizli kalmasına çok dikkat ederdi. Sır saklamaya ehemmiyet verirdi. Onun:
Sırrımı sakalımın bir tek teli bile bilse, onu keser atarım! sözü meşhurdur.
İstanbul, dünyanın en eski ve güzel şehirlerinden biridir. Burayı almak için bütün dünya devletleri ordularını gönderdiler. İslam orduları da burayı defalarca kuşattı. Bugün kabri Eyüp Sultan’da bulunan Eyüp El Ensari Hazretleri de Istanbul’un fethine gelen Emevi ordusu içinde idi Ve burada vefat etti. İstanbul, İslam devletleri için daima fetih arzusunun merkezi olmuştur. Bunun en büyük sebebi, Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa (Sav) Efendimizin hadis-i şerifinde İstanbul’un fethini müjdelemesi idi. Bütün İslam kumandanları İstanbul’u fethedip bu müjdeye nail olmak istemişlerdir.
Osmanlılar sadece toprakları değil, gönülleri de fethettiler Fetih demek, bir yeri alarak adaletle idare etmek demektir. Fetihler yalnız kılıçla değil, Osmanlı adaleti ve idaresini tercih eden halkın teslimi ile de olmuştur.
Daha fazla hürriyet , Daha adil idare diye ayaklanarak devlet kuran milletler aradan bir asır geçmesine rağmen hâlâ aradıkları huzuru bulamadılar. Osmanlı Devletinin asırlarca adaletle idare ettiği, fakat sonunda hiç de hak etmediği bir şekilde el çektirildiği bu toprakların her bir parçasında hâlâ kan ve gözyaşı akmaya devam etmektedir.
Sultan Abdülhamîd Han:
Ben bunca senedir,devletimin,milletimin saadeti için çalıştım.Fakat düşmanlarım dâima bana böyle fenalıklar hazırladılar. Vallahi benim kabahatim yoktur. Fakat, ne çare benim de kaderim böyle imiş. Allah bu fenâlıklara sebebiyet verenleri kahretsin.Benim hizmetlerim meydandadır. Ben söylemeyim, tarih bunları yazacaktır.
Kanunî Sultan Süleyman kırk altı yıllık saltanatını,sarayda eğlence ile değil,Allahü Teâlâ’nın rızası yolunda savaş meydanlarında bin bir sıkıntı ile geçirdi.Batılılar ona Muhteşem Süleyman diyorlardı. Ama onun muhteşemliği,dinine,devletine ve milletine hizmette idi.
Yavuz Sultan Selim Han ilim öğrenmeyi çok severdi.Geceleri üç veya dört saatten fazla uyumaz, vaktini ilim öğrenmekle geçirirdi. Çok kitap okurdu. Okumaya o kadar meraklı idi ki, harbe giderken bile yanında kitap bulundururdu.
Daha sonra Ayasofya’yı yeriyle birlikte satın alan Fatih Sultan Mehmet Han,burayı vakıf yaparak kıyamete kadar cami kalması için evlatlarına vasiyet etti.
Lâyık olursa cihânda bana taht-ı şevket,
Eylemek mahz-ı safâdır bana nâsa hizmet
(Bana bu dünyada padişahlık nasip olursa, insanlara hizmet etmek benim için büyük bir saadettir)
Üçüncü Mustafa Han, Rus harbinin verdiği üzüntüden vefat etmişti. Padişahların bu hassasiyetine karşılık sonraki asırlarda, koskoca ülkelerin kaybından mesul olan bazı devlet adamlarının, kılı bile kıpırdamamıştı.
Osmanlı tarihinde ilk defa Anadolu birliğini Yıldırım Bâyezid Han kurdu.
Çok hızlı ve çevik olduğu için ona Yıldırım lakabı verilmiştir. Ayrıca çok cesur ve korkusuzdu.
Bizans İmparatorluğu kendi halkına çok eziyet ediyordu. Ağır ve haksız vergiler alıyordu. Halk arasında soygunlar ve karışıklıklar yayılmıştı. Buna karşılık Osmanlı topraklarında adâlet ve huzur hâkimdi. Bu sebeple yabancılar Osmanlı idâresini bir kurtarıcı kurtarıcı olarak gördüler.
Osmanlılar sadece toprakları değil, gönülleri de fethettiler. Fetih demek bir yeri alarak adaletle idare etmek demektir.
Sultan Birinci Murad devrinde klasik Osmanlı ordusu esas kollarıyla oluşmuş bulunuyordu.
Sultan Murad Han, devlet merkezini Bursa’dan Edirne’ye taşıdı.
Sultan Murad Han, yirmi dokuz sene süren padişahlığı zamanında zaferden zafere koştu. Yaptığı bütün savaşları kazandı. Halkına karşı çok şefkatli ve merhametli idi. Osmanlı tarih kaynaklarında hayırsever, adaletli, ömrünü gazâya sarf etmiş bir padişah olarak anlatılır. Ömründe hiç bir yerde uzun bir zaman oturmadı. Rumeli’ye altı defa geçip gazaya girişti. Az konuşur, fakat konuştuğunda güzel sözler söylerdi. Yorulmak bilmeyen, herkese karşı merhametli, ancak hataya göz yumma yan ve sertliğe başvurabilen, düşmanlarına karşı daima başarılı bir sultan idi.
Sultan Birinci Murad Han, cesur bir padişahtı. Halkı ve askeri tarafından çok sevilirdi.
Sultan Birinci Murad Han’ın İstanbul’a doğru yaptığı fetihler İstanbul’da paniğe sebep oldu. İmparator V. Yuannis, son çare olarak Katolikliği tanıma pahasına Batı’dan bir Haçlı ordusunu harekete geçirmek amacıyla papanın yanına gitmeye karar verdi.
Şehzâde Murad, babası Orhan Gâzi’nin 1360 senesinde vefâtı üzerine Bursa’da padişah oldu. s.40
Orhan Gâzi, Osmanlı topraklarını 95 bin kilometrekare’ye çıkardı.
Orhan Gâzi zamanında Trakya’da Müslümanlaşmanın çok olduğu dikkat çeker. Osmanlı tarih kaynaklarına göre, Süleyman Paşa’nın altı yıl süren gazâ harekâtı sırasında Trakya’da bazı günler kâfirlerden bin kişinin Müslüman olduğu kaydedilir.
İlk medrese onun zamanında İznik’te kuruldu.
Osmanlı pâdişâhlarının hepsinde cömertlik, fakirlere yardım, yetimleri kollamak gibi güzel vasıflar vardı. Orhân Gâzi de, her zaman yemekler pişirtip, fakirlere yedirirdi. Yoksulları giydirir, dul ve yetimlere bol bol sadaka verirdi.
Orhan Gâzi yirmi beş yıl adâletle saltanat sürdü. 79 yaşında iken 1360 (Hicrî 761) senesinde vefât etti.
Orhan Gâzi, hayatının sonuna kadar bir an bile devlet işlerinden geri kalmadı. Ömrü gazâ ve cihâd için art sırtında geçti.