İçeriğe geç

Muhabbetteki Sır Kitap Alıntıları – Osman Nuri Topbaş

Osman Nuri Topbaş kitaplarından Muhabbetteki Sır kitap alıntıları sizlerle…

Muhabbetteki Sır Kitap Alıntıları

Yolumuz sohbet yoludur!
Âşıklar ölmez!
Tenlerin ayrılığı, canlara ayrılık getirmez.
.. her diriye diri, her ölüye de ölü demezler..
Yabancı bir lisan öğrenmek için binbir emek verilip kolejler arasında kıyaslar yapılırken, Kur’an kurslarını göz ardı ederek – hatta küçümseyerek- yavrularımızı o ilahi kelamdan mahrum etmemiz ne hazindir..
.. Allah dostlarından Mahmut Sami Ramazanoğlu (Kuddise sirruh) Adana’da bu vasıfta vefat etmiş bir Hafız’ın 30 sene sonra yol geçme zarureti sebebiyle nakil için kabrinin açıldığını, ancak o kimsenin cesedinin hiç bozulmamış olduğunu, üstelik kefeninin pırıl pırıl durduğunu, bir şahit olarak rivayet etmişlerdir.
Bir anne-babanın, yavrusunun okuduğu Allah kelamını dinleyip duygulanması ne büyük saadettir. Bir tohumun kaderinde saklı olan çınar ağacı gibi, emek verdiğimiz yavrularımız belki Rabb’imizin Salih ve sadık kullarından olacaktır. Böyle anne ve babalara ne mutlu!..
.. zamanımızdaki çocuk aldırma hadiseleri, cahiliyye devrindeki kız çocuklarını diri diri gömmenin modernleşmiş bir şekli olup asrın cinayetidir.
.. istiğfarımız, kulluğun zaruretindendir.
Gerçek mücahit, nefsine karşı cihad eden kişidir.

(Tirmizi, Fezailü’l-Cihat, 2)

Yunus ne güzel söyler:

Ana rahminden geldik pazara;
Bir kefen aldık, döndük mezara!..

İhtiras ve hasedin bir aldanış ve neticesin de bir serap olduğunu, içli Yunus ne güzel ifade eder :
..
Dünyaya inanırsın
Rızka benimdir dersin
Niçin yalan söylersin,
Çün sen dediğin olmaz!..

Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan!..

Nefsini hesaba çeken kazanır.
Marifet ehli der ki:

Ey marifet yolcusu! Bu yolda:
sabırsızlığı sabırla;
utkanlığı zikirle;
nankörlüğü şükürle;
isyanı taatle;
cimriliği cömertlikle;
şüpheyi yakin ile;
riyayı İhlas ile;
ısrarı tevbeyle;
yalanı doğrulukla;
gafleti tefekkürle değiştirmedikçe mesafe alamazsın!..

İnsan kendi ayıplarına karşı ama olur.
Allah’ı zikretmek hususunda kalbleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun!..

(ez-Zümer, 22)

Nice bir uyursun, Uyanmaz mısın? Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.
Çağrışır tellallar inanmaz mısın?
Göçtü kervan, kaldık dağlar başında.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Gidenleri görmez misin?
Yer altına girmez misin?
Hakk katına varmaz mısın?
Nic’olur halin ey gafil?

Taat kapusın kaparsan
Doğru yolundan saparsan
Nice bir mala taparsan
Nic’olur halin ey gafil?

Bir mü’min Cennet’e bir tek kişi girecek! dense Acaba ben miyim? ; Cehenneme bir tek kişi girecek! dense Yoksa ben miyim? halet-i ruhiyesinin içinde bulunmalıdır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İhlas, ameli bulanıklıktan tasfiye etmektir.
Ey gafil! Keşke secde ettiğin zaman yüzünü samimiyetle Hakk’a çevire bilseydin de lt; lt;Yücelerden yüce olan Rabbim, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. gt; gt; demenin manasını bilebilseydin, yani sırf şekil secdesi değil de gönül secdesi yapabilseydin!..

Hz Mevlâna

Bir genç, padişahın kızının kapısına gelmiş ve kendisinin ona aşık olduğunu söylemişti. Haber padişahın kızına iletilince hanım sultan kapıya geldi ve gence:

lt; lt;— Al şu bin dirhemi de; bir daha bana da, sana da zarar verecek böyle bir şey söyleme. gt; gt; dedi.

Genç vazgeçmeyince:
lt; lt;—Öyleyse iki bin dirhem al! gt; gt; teklifinde bulundu.

Nihayet pazarlık on bin dirheme varınca, genç, kabul etti. Bu durumu gören padişah Kızı:

lt; lt;— Sen beni nasıl seviyorsun ki, gözün para pul ile kamaşıp beni görmez oldu. Beni benden başkasına tercih edenlerin cezası nedir biliyor musun? gt; gt; dedi ve ardından sevgisinde samimi olmayan gencin boynu vuruldu.

Bu hali duyan bir arif, düşüp bayıldı. Kendine geldiğinde şöyle dedi.

lt; lt;-Ey insanlar! Bakın dünyada sahte sevgilerin başına neler geliyor! Ya Hakk’ı sevdiğini iddia edip de ondan başkasına yönelenlerin başına ahirette neler gelmez ki gt; gt;

Nefis bir ağaç gibidir. Ham meyve, nasıl ağaca sımsıkı bağlı ise, ham ruhlarda o derecede nefsaniyete esirdirler.
Gerçek aşkın yerini işgal eden her fâni aşk, kalbin muhabbetullaha yükselmesinde bir nevi merhale olmadıkça merduddur. Zira kalbi Leyla’ya takılıp kalan, Mevla’ya ulaşamaz ve sükun bulamaz.
Aynadaki son nakşa bak! Bir güzelin ihtiyarlığındaki çirkinliğini ve binanın harabe haline geleceğini düşün de aynadaki yalana aldanma!
Sen, ey ilkbahar güzelliğine karşı dudak ısıran, hayran olan kimse! Bir de sonbaharın sararmış haline ve soğukluğuna bak!
Kalb, ilahi nazara mekandır.
Hüzün kalbin anahtarıdır!..
Herkes ve her şey fanidir.

(Rahman, 26)

Şeyh Sadi buyurur:

Gönül, celil olan Allah’ın nazargahıdır.

Ya Rabbi! O senin Habib’inin muhabbetinden ağlayan hurma kütüğünün halinden bizlere de bir muhabbet hissesi nasip eyle!
Amin!..
Arifler bilir ki, mevcudatın varlık sebebi, muhabbet-i Muhammedi’dir.
.. dünyaya gönül verenler, Mevla aşkından mahrum kalırlar.
Bir akrebin bile yavrularını sırtında taşıması, muhabbetin bir neticesidir. Ve bu temayül, varlıkların en şereflisi olan insanda zirvededir.
bedene aid olan her şey, neticede toprağa verilecek bir kurbandır.
Dünyaya gelmekte asıl maksad, sonsuz devlete ve ebedî seâdete nâil olabilmektir.
AIlâh Rasûlü (sav) buyururlar:
“Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olana bakınca, nazarını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin! Böyle yapmak, Allâh’ın, üzerinizdeki nîmetini küçük görmemeniz için gereklidir.” (Buhârî, Rikâk, 30; Müslim, Zühd, 8)

Bunun içindir ki hayatımızın sürûr ve huzûru, mevcûd taksîmin hakkımızda hayır olduğu inancını yaşamamızdadır. Kahır gibi görünen çok hâdiseler vardır ki, neticesi lutuftur. Arkası cennet olan fakîrlik gibi. Lutuf gibi görülen bazı durumlar da vardır ki, neticesi acı bir hüsrandır. İnfak edilmeyip sadece nefsâniyete sarf olan servetler gibi.

(Ey Rasulüm!) Sen onların içinde iken Allah, onlara azab edecek değildir! (el-Enfal, 33) beyanı müşrikler için varid olmuş bir ayet-i kerimedir. İşari manada bu demektir ki, o Varlık Nuru’nu gönlünde taşıyan mü’minler hakkında büyük müjdeler ve mükafatlar vardır. Bu demektir ki, bir mü’min kulun gönlü Rasulullah (sav) ‘e ne kadar muhabbetle dolarsa, o kadar azab-ı ilahiden ve gazabullahtan uzaklaşmış olur. Bu, Cenab-ı Hakk’ın yüce bir vaadidir. Yani Mevla, gönlümüzde Allah Rasulü (sav) varsa bizi helak etmeyecek ve bize azabda bulunmayacaktır.
Yâdında mıdır hiç doğduğun gün,
Sen ağlar iken gülerdi alem!
Bir ömür sür ki, olsun ölümün
Sana tebessüm, ellere mâtem!
Bilmez misin ki, gönülden gönüle pencereler vardır.
İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak,ne de fal bakmak için!..

Mehmet Akif Ersoy

Kur’an ahlakı, çok derin ve yüce bir haldir.
Her hakikat Kur’an’da gizli, her saadet imanda zahirdir.
Kur’an düşmanlığın kadar büyük bir bedbahtlık düşünülemez de onun hizmetinde bulunmak hususundaki ihmalkarlık da ona yakın derecede bir vebali muciptir.
Yabancı bir lisan öğrenmek için binbir emek verip kolejler arasında kıyaslar yapılırken, Kur’an kurslarını göz ardı ederek- hatta küçümseyerek- yavrularımızı o ilahi kelamdan mahrum etmemiz ne hazindir.
Kur’an’a karşı gösterilen ihmalden daha ziyade insanın manevi hayatını karartan başka bir hata yoktur.
Kur’an-ı Kerim’in zahirini bir miktar mürekkep ile yazmak mümkündür. Sırlarına ise, misilsiz deryalar, sahilsiz denizler kifayet etmez!..
Kişinin cenneti, evidir!
Nikahın hayırlısı, külfetsiz olandır.

Efendimiz Aleyhisselam

Helal lokma, vücudda Hikmet, ilim ve marifeti besler, gönülde Allah aşkı, Allah Şevki ve sevgisini uyandırır.
Demek ki bir zamanlar Müslümanların helal gıda hususundaki hassasiyetleri, sahip oldukları hayvanata bile in’ikaz etmekteydi.
Dünyanın tamamını iki şeyde buldum:
Birincisi benim rızkım, ikincisi başkasının rızkı Benim rızkım olan, şayet ben bir rüzgara binsem ve ondan kaçsamda sonunda yine bana ulaşır. Başkasının rızkını elde etmek içinse rüzgar üzerine binsem ve peşinden gitsem de asla onu elde edemem.

Ebu Hazim

Hoştur bana senden gelen
Ya Gonca gül, yahud diken!
Ya hil’at ü yahud kefen
Lütfun da hoş, kahrında hoş!
Dikkat edin! Kalbler, ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.

Rad 28

Kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır!
Çünkü ateş, yalnız İbrahim gibi hakk’a layıkıyla teslim olanları tanır ve yakmaz!

Hazreti Mevlana

Nedamet ateşiyle dolu bir gönülle, nemli gözlerle tevbe et!
Zira çiçekler güneşli ve ıslak yerlerde açarlar
Kanâat, bitmez tükenmez bir hazinedir.
Mal sahibi mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan!

Yunus Emre

Bir kısmınız dünyayı, bir kısmınız ahireti ister

Al-i imran 152

Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.

Şura 30

Ya Rabb!
Bizleri bu ten kafesi içerisinde nefsinin hevâ ve heveslerinin zebûnu eyleme!
Ruhun güzellik ve letâfetini muhafaza ederek vuslat dergâhına yönlendir!

Amin!

Sen, ey ilkbahar güzelliğine karşı dudak ısıran, hayran olan kimse! Bir de sonbaharın sararmış haline ve soğukluğuna bak!
Altın ne oluyor, Can ne oluyor İnci mercan da nedir, bir sevgiliye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra?!

Hz Mevlana

Benden bana Kalan ancak bir isim.

Ötesi hep O

(Hz Mevlana)

(Sırat-ı müstakim), göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın yoludur. Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah’a döner.

Şûrâ 53

Hud Suresi Beni İhtiyarlattı

Salihlerden bir kimse Resulullah sallallahu vesellem-i rüyasında gördü ve O’na:
Ya Resulallah! Hud suresinde Sen’i ihtiyarlatan ne oldu? Diye sordu.
-Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
.Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!
Ayeti buyurdu.

En büyük keramet, istikamettir
Padişah-ı alem olmak bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden a’lâ imiş

Yavuz Sultan Selim Han

Hüzün kalbin anahtarıdır!

Efendimiz Aleyhisselam

Hasan-ı Basri Hazretleri, kendisini gıybet edenleri affeder ve onlara hediyeler göndererek İhsan etmek suretiyle onları terbiye ederdi.
Kamil insan, yerinde ve zamanında o kadar çok infak eder ki, onu görenler müsrif sanır. Şayet yeri ve zamanı değilse, o kadar az verir ki, insanlar onu hasis ve cimri sanarlar. Ancak o, sadece Hakk’ın rızasını yaşamaktadır.
Kâmil insan, Allah’ın ahlakı ile ahlaklandığı ve yalnız O’nun rızasını taleb ettiği için fiil ve davranışları Kur’an ve Sünnet ölçüsü içindedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir