İçeriğe geç

Mozart ve Deyyuslar Kitap Alıntıları – Anthony Burgess

Anthony Burgess kitaplarından Mozart ve Deyyuslar kitap alıntıları sizlerle…

Mozart ve Deyyuslar Kitap Alıntıları

… müzik var olmadığı için vardır.
BERLIOZ
Edebiyat yegane gerçek sanattır. Müzik sadece ona yapılmış fuzuli bir süslemedir. Vergilius, Shakespeare, Byron onlar olamadığım için onların tercümanı olmak zorunda kaldım.
Bestecinin kim olduğunu öğrenene kadar müziği eleştirmemeyi tercih ederim.
WAGNER
Her kimsen, bana acıdan bahsetme. Ben acının ta kendisiyim.
Tanrı nasıl sadece Tanrı olarak tanımlanabiliyorsa, Mozart’ın müziği de sadece müzik olarak tanımlanabilir. Bazıları müziğin saf özünü damıtabilen son bestecinin o olduğunu söylüyor. Bu gerçek yüzünden kusurlarını hoş görüyoruz.
Müzik de bir lisandır ama tercüme edilemez bir lisan.
…biz sosyalistlerin yapmak istediği… çıkar çatışmasını ortadan kaldırmaktır.
Edebiyatla uğraşan biri olarak büyük yazarlar arasında ona benzer birini arıyorum. Shakespeare’in karmaşık insaniliğine sahip olmayabilir ama Alexander Pope gibi bir on sekizinci yüzyıl şairinin özlü söz kestirmeciliğinden fazlasına sahiptir. Onda Dante Alighieri’nin sükûnetinden bir şeyler bulmak abartılı olmaz. Cehennem hatta araftan ziyade, cennetle tanımlanıyorsa bunun sebebi tarihin İlahi Komedya’yı tersten yazmış olmasıdır….
Günbegün karşımıza savaşla, açlıkla, çevre kirliliğiyle, yağmur ormanlarımın yok olmasıyla, kamu ve aile ahlakının çöküşüyle çıkan bir dünyada geçici bir huzur beklentisiyle Mozart’ın bir yaylılar dörtlüsünü teybe koyabiliriz. Ama Mozart’ın işlevi yatıştırmak değildir; o dolaptan alınıp içilecek bir müsekkin değildir. Bir daha ele geçmeyecek bir geçmişten ziyade olası bir gelecek imgesi sunar.
Ama sanat kendi kendini ve tüketicisini, aldığı ücretten fazlasını vererek soylulaştıran bir ticarettir.
Mozart para için beste yapmıştı….
Ama müzisyen yazardan daha şanslıdır: Eli yüzü düzgün bir minüet çıkarmak her zaman için mümkündür ama başarılı bir hikaye ya da şiir yazmak biraz daha zordur.
Mozart kafese zorla sokulmamıştı; gönüllü olarak girdi. Kafesi biraz salladı tabii ama dışarı çıkmaya çalışmadı.
Rokoko.
Öyle diyorlar. Rokoko, baroktan sonra gelen ve onun aşırılıklarından hoşlanmayan mimari bir süsleme biçimiydi. Zarif geçmeler içinde küçük kıvrımlar, fazla yüksek olmayan rölfeyler, beyaz ve altın sarısı. Fantezi var ama barokun insanın gözüne yumruk atan, bedenini yere çalan rüyalarıyla kabusları yok. Hafiflik, zerafet. Watteau’nun resimlerine baktın mı Mozart’ı dinler gibi olursun.
Barok teriminin Johann Sebastian Bach’la birlikte bir anlam ifade etmeye başladığını görüyorum. Füg Sanatı’nın zihinsel aşırılığı. Beş partili füg bestelemek Bernini heykeli oymak gibidir. Çalgılar yapmamaları gereken şeyi yaparlar….
Marş düz bir çizgi çizer, saldırgan ya da koruyucudur. Dans daireseldir. Daire çiftleşmenin, yenilenmenin hareketidir. Erkeklerle kadınlar dairesel şablonla hareket eder, müziğin teşvikiyle sonsuz bir tekrarı simgelerler. Mozart bütün bunları biliyordu.
-Müzikten bu terimlerle bahsedemezsin. Müzik temelde duygusal bir deneyimdir. İnsanı hissettirir, düşündürmez.
* Doğru, insanı duygulandırmazsa bir hiçtir. Yine de en sahici haliyle zekaya hitap etmelidir.
– Zeka fikirlerle meşgul olur. Müzikte fikir yoktur.
* Fikir nedir ki? Hislere getirilmiş bir sınırlama. Müzikteki zihinsel unsur, biçimidir.
Mendelssohn Bir Yaz Gecesi Rüyası uvertürünü on yedisinde bestelemişti. Bundan iyisini asla yapamadı ve bunu kendisi de biliyordu.
Kara gün geliyor. Hangi kara gün geliyor? Kara gün sana, bana, herkese geliyor. Yakın mı gelmesi? Çok yakın. Gölgeler kapanıyor, gölgeler kapanıyor. Hiçbir şey göremiyorum
…..
Mozart:
Bu aralar biraz meşgulüm maalesef. Şu Requiem’i yazıp öleceğim.
Berlioz:
İnsanı kelimeler duygulandırıyor. Müzik sadece his denen etin terbiyesi. Bu arada Henri Beyle, senin bir edebiyat adamı olarak, özellikle kutsanmışlar arasında ne işin var merak ediyorum.

Stendhal:
Ben de üstada duyduğum hayranlık sayesinde Fahri müzisyen sayılırım.

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mozart:
Dört yaşında klavsen çalardım
Beş yaşında senfoniler karaladım.
Bir uçtan uca gezdim kıtayı.
(…)
Şimdi hazretlerine hizmet ediyorum.
Eskiden gezinirdim yükseklede,
Şimdi battıkça batıyorum.
(…)
Beethoven:
Televizyon da ne?
Bliss:
Bedenin yeniden dirilişi. Ölüler onda yaşıyor.
Beethoven:
Şahsen benim içime ukde olan Handel olamamaktır. Kimsenin kendisini ziyaret etmesini istemezdi ama ben o devi iki üç kere ziyaret etttim.
Beethoven:
Benim gibi birisinden kadınsılık mı bekliyorsun sen, kulaklarımı kaybetmiş olabilirim ama başka yerlerim hâlâ—
PROKOFIYEV:
İçimde hiç ukde yoktur. Beethoven olamamak dışında.
BEETHOVEN:
Hepsinin içinde de bu uktedir zaten. Bu Mendelssohn’un bile.
Fakat nedir sonsuzluk? Uzatılmış kısacık bir an.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Nostalji gereklidir ama durağandır. Bize sunduğu vizyon, umutsuzca özlemini çektiğimiz çoktan-ölmüş bir istikrar vizyonu olmamalıdır.
Yani barış içinde bir arada yaşama umudu yok muydu hiç?
Şunu sakın unutma oğlum, bir beyefendi her şeyden önce efendi olmalıdır." Bir beyefendi incedir, terbiyelidir ve düşünceli tavırları vardır.
İnsan varlığını sadece dışkılayan bir makineye ya da ihtiras uyandıran bir nesneye ya da tüketim mallarına karşı bedensiz bir iştaha dönüştürmek – bayağılık budur. Günümüz reklamcılığının özüdür bu.
Bayağı olanlar genelde duygusaldır ve duygusal olanlar mutlaka bayağıdır.
Ama duygusal" sadece "duygu"nun sıfat haliydi. Hissetmek de düşünmek kadar insanidir.
Mozart’ın opera dışında yaptığı şeylerin mükemmelliğini de kelimelere dökebilseydik. Ölümünün ikinci yüz yılı dolmak üzere. Neredeyse her şeyi duyduk, methiyeler de şarap tadına bakar gibi oldu. Biçimdeki mükemmelliğin dışında göze çarpan iki özellik var. Bayağılık olmayışı. Duygusallık olmayışı. Bu iki musibetin de henüz ortaya çıkmadığı bir çağda yaşamasından doğan bir şans mıydı bu? Tanrı biliyor ya şimdi bunlara iyice battık.
Yaşadığım çağa, büyük riskler alarak yaşadığım çağa mı hizmet ediyorum, yoksa Tanrı’ya mı?
MOZART
Bir müzisyen dalkavuk bir hizmetkâr olmamalıdır. Yaltaklanmaları gördükçe hakikaten midem bulandı. Bir bağımsızlığımız olmalı.
DITTERSDORF
Bunun mümkün olmadığını sen de benim kadar iyi biliyorsun.

Mozart geleceğe karamsarlıkla bakar.

Acı doğru kelime değil. Acıdan fazlası bekliyor bizi.
Trajediyi, hayat karşısındaki cehaletleri yüzünden onun varolduğuna inananlara bırak.
Bir taraftan üzerime düşen dini vaftizleri yerine getiriyor, bir taraftan bildiğimi okuyordum. Bir müddet bir kerhanede kemancı olarak çalıştım. Kerhane müşterilerin hizmet ettiği tek müessesedir.
Hiçbir zaman fazla para olmadı. Ama olacak. Ölüm bir adamın eserlerinin kıymetini hemen artırır.
– Cehennem yoktur değil mi? Cehennemi hak etmiyoruz.
– Tanrı’nın buradaki çocuklarına nasıl davrandığını görünce, böyle bir şeyden imtina edeceğini pek sanmıyorum.
Bunca özgürlük olmasa günümüzde
Basit bir tekdir yerine giderdi kelleniz
– İsterseniz bir şeylere içelim. Neye içelim sizce?
– İyi olanın kazanmasına.
– Ben buna içmem. Kimin ya da neyin iyi veya kötü olduğunu kim tanımlayabilir? Bir imparatorluk seçiminde keyfiyetin büyük payı vardır.
İnsan parayı ne kadar düşünse az. Tabii başka şeyler de var.
Zarafet,
Servet,
Bankada para,
Cüzdanda para,
Kafamda çalan flütü dinlemeyi bırakıp dediğinizi yapacağım bayım.
Ekmeğimi kazanmak için tuşlara basmak
Zaman geçtikçe
Dönüştü hayat tarzına
Ve değişmedi hâlâ.
İşe yarayacağını bilsem topunuzun aleyhine risaleler yazardım. Cennette Savaş. İnsanın bedeninden kurtulmasının onu daha büyük budalalıklarından arındırmayacağı kimin aklına gelirdi?
Her kimsen, bana acıdan bahsetme. Ben acının ta kendisiyim.
Tanrı müzikten anlamıyor. Hatta Tanrı müzikten nefret ediyor sanki. Elgar hep böyle düşünmüştür. Gerontius’un Rüyası’nın ilk sahnelenişi korkunç bir fiyaskoyla sonuçlandığında Tanrı’yı suçlamıştı. Bu yüzden ilahi kabullere katılmayı reddediyor. Tanrı’yla karşılaşmak istemiyor."
Benim içimde ukte olan bir şey varsa o da bu ülkede doğmaktır…"
Yukarıdaki sağolsun burada saat zamanı olmasa da müzik zamanı var.
Her kimsen, bana acıdan bahsetme. Ben acının ta kendisiyim.
Notaların ardında Tanrı’nın bile – her ne kadar çok yakınımızda da olsa – açıklayamayacağı bir şey var…
Bizim elimizde kapağını açmayı reddettiğimiz bir şişe su varken yanımızda susuzluktan ölen birine ağlamak kötülüklerin en büyüğüdür.
Bizim elimizde kapağını açmayı reddettiğimiz bir şişe su su varken yanımızda susuzluktan ölen birine ağlamak kötülüklerin en büyüğüdür…"
bizim elimizde kapağını açmayı reddettiğimiz bir şişe su varken yanımızda susuzluktan ölen birine ağlamak kötülüklerin en büyüğüdür.
her şeyin bir yeri, zamanı vardır, zaman ve yer kavramları anlamını yitirse bile.
Duygusal" sadece "duygu"nun sıfat haliydi.
Insanı kelimeler duygulandırıyor. Müzik sadece his denen etin terbiyesi."
Edebiyat yegâne gerçek sanattır. Müzik sadece ona yapılmış fuzuli bir süslemedir."
Müzik de bir lisandır ama tercüme edilmez bir lisan
Mozart:
Müziğin bir süsten, bir oyuncaktan, boş hayatlarınızı süsleyen sesli bir duvar kağıdından daha fazla bir şey olduğu bilmem hiç aklınıza geldi mi krallar, kraliçeler, asilzadeler?(…)"
Bizim elimizde kapağını açmayı reddettiğimiz bir şişe su varken yanımızda susuzluktan ölen birine ağlamak kötülüklerin en büyüğüdür…"
Belki aslında cehennemdeyizdir
Müziğin bir süsten, bir oyuncaktan, boş hayatlarınızı süsleyen sesli bir duvar kağıdından daha fazla birşey olduğu hiç aklınıza geldi mi?
“Cehennem hatta araftan ziyade, cennetle tanımlanıyorsa bunun sebebi tarihin İlahi Komedya’yı tersten yazmış olmasıdır. Bize insani olasılıkları hatırlatır. Ölü nel mezzo del cammin di nostra vita (hayat yolumun yarısında kendimi karanlık bir ormanda buldum) olsa da hayatı bütün çeşitliliğiyle sunar ve asil hayallerin gerçekleştirilebilecekleri için var olduğunu ima eder.”
“Mozart’ın işlevi yatıştırmak değildir; o dolaptan alınıp içilecek bir müsekkin değildir. Bir daha ele geçmeyecek bir geçmişten ziyade olası bir gelecek imgesi sunar.”
“Biz, ileriki nesiller de alim olmadıkça, tanınmamış dahinin mücadele etmek zorunda olduğu müthiş rekabeti anlayamayız.”
Her şeyin bir yeri, zamanı vardır, zaman ve yer kavramları anlamını yitirse bile.
Karmaşık bir insan organizmasını sadece cinsel uyarım unsurlarının sahibi olarak görmekte bir alçaltma vardır. Değerli bireysellik kaybolmuştur.
İnsan varlığını sadece dışkılayan bir makineye ya da ihtiras uyandıran bir nesneye ya da tüketim mallarına karşı bedensiz bir iştaha dönüştürmek – bayağılık budur.
Bizim elimizde kapağını açmayı reddettiğimiz bir şişe su varken yanımızda susuzluktan ölen birine ağlamak kötülüklerin en büyüğüdür.
SALIERI: Edep meselesi önemli kuşkusuz. Karının davranışlarıyla ilgili dedikoduları duymuşsundur herhalde?
MOZART: Ben bezdirici kompozisyon yazma işleriyle meşgulken tek başına dışarı çıkmasını mı kastediyorsun? Bu O’nun hakkı. Avusturya, Türk sömürgesi değildir!
Fikir nedir ki? Hislere getirilmiş bir sınırlama.
İnsanlık herkesin eşit söz hakkı olması demektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir