Samuel Beckett kitaplarından Molloy kitap alıntıları sizlerle…
Molloy Kitap Alıntıları
Odysseus’un batıya doğru giden kara gemisinin güvertesinde doğuya doğru sürünerek özgürlüğü tadıyordum.
Yaşamım dediğim şu uzun ve karışık duyguyu çürümenin dinginliği içinde anımsıyorum ve onu aynen Tanrı’nın bizi yargılayacağı gibi, aynı tutarsızlıkla yargılıyorum.
Hayvanlar gülmez hiç, dedi. Nasıl, dedim. Belki bir tek biz gülünç buluyoruz bunu, dedim yüksek sesle. Düşündü. Bildiğimiz kadarıyla İsa da gülmedi hiç, dedi. Yüzüme baktı. Şaşıyor musunuz buna, dedim. Elbette, dedi. Hüzünlü bir biçimde gülümsedik
Bir akıl vereyim size, bir sosyal hizmetli karşılıksız bir şey sunarsa, siz siz olun, sakın geri çevirmeyin bunu, yoksa kusturucu ellerinde, yeryüzünün öteki ucuna kadar peşimizi bırakmazlar sizin. Selametçilerin de onlardan pek farkı yoktur. Hayır, iyilik yapanlara karşı kendinizi korumanız olası değil, bildiğim kadarıyla. Başınızı eğer, birbirine dolaşmış, titreyen ellerinizi uzatır, sağolun, sağolun hanımım, sağolun iyi kalpli hanımım, dersiniz. Hiçbir şeyi olmayan insanın dışkıdan hoşlanmama lüksü yoktur.
Neredeyim şimdi? Kimim şimdi .
Mən evə daxil oldum və yazdım: Gecə yarısı. Yağış pəncərəni taqqıldadır. Gecə yarısı deyildi. Yağış yağmırdı.
Çoxlu həqiqəti danışsam, ətrafımdaki hər kəsin qəlbini qırmış olaram, heç nə danışmasam da özüm öz daxilimə sığa bilmərəm.
Nə fərq edər qaranlıq ya işıqlı, hamar ya kələ-kötür, hər necə olsa da o hər zaman mənə əzizdir.
Çünki ayrılmaq lazımdır, zamanı gəlincə ayrılmamaq axmaqlıqdır.
Aynı yanlışı yinelemek hep hüzünlendirmiştir beni ama yaşam aynı yanlışların yinelenmesinden oluşuyor gibi geliyor bana, ölüm de bir anlamda bir yanlışın yinelenmesi değil mi sanki.
“ Artık insan olmaya katlanamayacağım, bir daha denemeyeceğim bunu.”
“ Mutlu günler olacak, öğreneceğim.”
“ İnsanın ebedi istirahatine ayrılmış bir toprak parçası olması çok güzel bir şeydi.”
“ Eğer aceleniz yoksa küçük şeyler için emek harcayarak büyük şeyler elde edebilirsiniz .”
“ Herkes kendi sorumluluğunu taşımalı.”
“ Beni yaralamak için bir şeyler söyleyecekti kuşkusuz.”
“ Acılar gizli tutulduğunda çok daha zarar verir…”
“ Yine de uyumayı başardım, acılar sınırsız olduğunda kolay şey değildir bu.”
“ Başıma neler geldiğini anlayamıyordum. Anlayamamak acı verirdi bana…”
“ Arada sırada gülmek nasıl da iyi geliyor insana…”
“ Vaktinden önce gelişen bir çocuktum ben, büyüyünce de öyle kaldım.”
“ Ne bekliyorsunuz ki, insan neyse odur…”
“ … Uyuşmuş yüreğim azıcık kaygılı…”
“ Bu arada kendinizi ölü sanmanız boşuna, ölü değilsiniz, hala can çekişiyorsunuz…”
“ Çürümek de yaşatmaktır, biliyorum, biliyorum eziyet etmeyin bana ama insan bazen unutuyor.”
“ İyi niyetse,ağzına kadar doluydum iyi niyetle, bütün korkaklar gibi.”
“ Sadece doğru yolu göstersinler bana, bedenimin izin verdiği ölçüde doğru davranırım bundan sonra”
“ Madem kimliksiz dolaşmam yasalara aykırı, kimlik edinmem için neden diretmediler? Meteliksizim diye mi? Kimlik parayla malum.”
“ Bana tutup da aydan söz etmeyin sakın, gecemde ay yoktur benim, size yıldızlardan söz edersem yanlışlıkladır.”
“ Elveda demek zorunludur, zamanı geldiğinde elveda dememek budalalıktır.”
Uyuşmuş yüreğim azıcık kaygılı, dişçisine gitmek zorunda kalan bir kanserlinin kaygısı bu. Çünkü doğru yolda oldugumdan emin değildim. Bütün yollar Roma’ya çıkar benim için, aksi görülmüş şey değildi.
Sen hayallerin peşinden koşarken, hayatın sessizce senden aldıklarıdır kader.
Hâlâ yaşıyorum demek: Bilmem yararlı olacak.
Bazen gülümserdim, şimdiden ölmüş gibi.
Çürümek de yaşamaktır, biliyorum, biliyorum, eziyet etmeyin bana ama insan bazen unutuyor.
Yalnızca sustuğunuzda farkına varırsınız, anlamsız gürültülerin ötesinde evrenin sessizliklerden teşekkül ettiğinin.
Belki birçok farklı durum ve zaman birbirine karışıyor derinliklerde, derinlikler değil benim mekânım, en derinler değil, hayır, çamur ile yüzeyde biriken pislik arasında bir yerlerdeyim.
ağrı kesici aldıktan sonra acılarında hiçbir azalma olmadığını görüp şaşıran, sonra da öfkelenen biri gibi hissediyorum kendimi.
” ama insanları pek iyi tanımadığım ve olmak denen şeyin ne olduğunu pek iyi bilmediğim için, bu konudaki fikirlerim hep karışıktı. yo, her şeyi denedim ”
Çanın bana, artık kendini zorlama Molloy, sona geldin iste, demesini bekliyorum.
Karanlığın azalması hoşuma gitmez, güven verici bulmam bunu.
Size söylemiştim ya; işimi insan kardeşlerim bitirecek diye
Bir gün celladımla buluşmayı kafama koyarsam, kanlı dizanteri bile engelleyemez beni, dört ayak üzerinde, bagırsaklarımı sıça sıça, küfrün bini bir para, dakikası dakikasına gelirdim infaz yerine.
Yitirecek bir şeyim olduğunu bilebilsem, yitip gidişime doğru yol alıyorum diyecektim.
Aynı yanlışı yinelemek hep hüzünlendirmiştir beni ama yaşam aynı yanlışların yinelenmesinden oluşuyor gibi geliyor bana, ölüm de bir anlamda bir yanlışın yinelenmesi değil mi sanki.
Günün birinde, kim bilir, yaşamında bir anlam aramaya kalkarsam, önce işte bu taraftan, yani bu tek çocuklu biçare orospudan ve ne insan ne hayvan sınıfına sokabileceğim kendimden başlayacağım kurcalamaya.
Yaşamım, yaşamım, bazen ondan bitmiş bir şey gibi, bazen de hala süren bir şaka gibi söz ediyotum, ikisi de değil oysa, çünkü aynı zamanda hem bitti hem sürüyor, hangi fiil zamanını kullanmak gerekiyor bunu dile getirmek için? Saatçinin ölmeden önce kurup gömdüğü saatin eğrilmiş çarkları bir gün solucanlara Tanrı’dan söz edecek.
Yüz insandan biri bile susup dinlemesini bilmez. Bırakın dinlemesini bilmeyi, böyle bir kavramın varlığından bile habersizdir. Oysa yalnızca sustuğunuzda farkına varırsınız, anlamsız gürültülerin ötesinde evrenin sessizliklerden teşekkül ettiğinin
Bildiğimiz kadarıyla İsa da gülmedi hiç.
İyi niyetse, ağzına kadar doluydum iyi niyetle, bütün korkaklar gibi.
Bir kelebek gibi müthiş bir hızla yaşlandığımı görüyordum.
Bir parça aklınız kaldıysa eğer, sizden mutlusu yoktur yeryüzünde! Ölümden yeniden doğuş kadar korkacak aklınız kaldıysa demek istiyorum.
Bu tür şeylerde tatsız olan şu: İsteğiniz vardır ama olanağınız yoktur, ya da tam tersi.
Çünkü bir izcinin çakısı neredeyse kalbi de oradadır
İnsan kendisiyle nasıl da ters düşüyor yarabbim.
Bilirsiniz bazen insan bir yabancıyla karşılaşır ama beynimizde dönen film şeritlerinde karşımıza daha önce çıktığı için bütünüyle yabancı sayamayız onu.
Acılar gizli tutulduğunda çok daha zarar verir kanımca.
İnsanın bütün cesaretini yitirdiği anlar oluyor, dedi.