Herman Melville kitaplarından Moby-Dick or, The Whale kitap alıntıları sizlerle…
Moby-Dick or, The Whale Kitap Alıntıları
İnsan düşündü mü, her şey tuhaf bu dünyada.
Bence bedenim, asıl varlığımın tortusudur ancak.
dünya sefere çıkmış, yarı yolda bir gemidir; kürsü de onun pruvası.
Gülmek çok iyi şeydir. Ne yazık ki, pek sık da gülmez insanlar.
Bana sorarsanız, biz bu yaşama ve ölme konusunda çok yanlış düşünüyoruz. Benim asıl özüm, yeryüzündeki gölgem dedikleri şeydir bence. Biz ruh işlerine bakarken, tıpkı güneşe suyun içinden bakan istiridyeler gibiyizdir bence; üstlerindeki ağır suyu, havaların en hafifi sanan istiridyeler gibi. Bence bedenim, asıl varlığımın tortusudur ancak. İsteyen alsın bedenimi, evet alsın, çünkü o, ben değilim.
Niçin bir yandan ölülerin anlatılmaz bir mutluluk içinde yattıklarını ileri sürer, bir yandan da ölenler söz konusu olunca avunma nedir bilmeyiz? Niçin tüm yaşayanlar, tüm ölülerin susmasını isterler? O kadar ki, bir mezarda bir tıkırtı olsa, korkudan bütün kentin aklı başından gider. Bunlar boş değil, bir anlamı olsa gerek bunların.
Ama inanç, bir çakal gibi, mezarlar arasında beslenir ve bu ölüm karanlıklarından en canlı umutlarını toplar.
Ama inanç, bir çakal gibi, mezarlar arasında beslenir ve bu ölüm karanlıklarından en canlı umutlarını toplar.
Ah bu dünya, şu bizim dün!
ölüler masal anlatmaz
Gülmek çok iyi şeydir. Ne yazık ki, pek sık da gülmez insanlar. Onun için bir adam size güzel bir şaka yapmak fırsatını buldu mu, aldırmayın, bırakın dilediği gibi şaka etsin. Bir adam, başkasını bol bol güldürebiliyorsa, bilin ki, sandığınızdan çok daha fazla bir şeyler olabilir o adamda.
Hayat ölümü kaplıyor, ölüm hayatı bir kafese kapatıyordu .
Ama inanç, bir çakal gibi, mezarlar arasında beslenir ve bu ölüm karanlıklarından en canlı umutlarını toplar.
İşaretlerde harika şeyler, harikalarda da anlamlar yoksa çok yazık.
hepimizin kafasında bir çatlaklık var; hepimizin esaslı bir onarım görmesi gerekiyor.
Gerçek güç, güzelliği ve uyumu asla bozmaz, tam tersine artırır ve her büyüleyici güzellikte, bir de gücün sihirli bir gücü var.
Milyonlarca kötü insanı unutup insanoğlunun tükenmez dürüstlüğüne inanacağım geliyor körü körüne.
Bu dünyada her şeyin değeri, karşıtıyla meydana çıkar.
Ruh dediğin gizlenemez.
Gülmek çok iyi şeydir. Ne yazık ki, pek sık da gülmez insanlar.
Fırtınadan önce gelen ve fırtınayı haber veren sessizlik, fırtınanın kendinden daha korkunçtur; çünkü gerçekte bu sessizlik, fırtınayı saklayan bir örtü, bir sargıdır; görünüşte zararsız olan tüfeğin, içinde barutu, kurşunu ve patlamayı sakladığı gibi
Ben kendi yazımı kendi kömürümle kendim yaparım.
Çünkü onun yarası vicdanında ve vicdan yarasının kanını hiçbir şey durduramaz.
Ürpertiler içinde donakalmış gibiyim, gelecekte olacak şeyler hayal meyal dolaşıyor gözlerimin önünde iskeletler gibi.
Tüm geçmişim de alacakaranlık içinde.
Tüm geçmişim de alacakaranlık içinde.
Yüreğin çelikten mi senin nasıl dayanıyorsun bunca acıya
Zaman soluğunu kesmiş bekliyordu sanki.
Kendi yüreğime yerleşen korkuyu başkalarının yüreğinden atmak için, nasıl canla başla uğraşıyorum.
Koca güneş bile kendiliğinden yürümüyorsa, görünmez bir gücün buyruğuna uymayan tek yıldız yoksa, benim küçük yüreğim nasıl kendiliğinden çarpar, küçücük beynim nasıl kendiliğinden düşünebilir, Tanrı değil mi bu yüreği çarptıran, bu düşündüklerimi bana düşündüren.
Yeryüzündeki tüm araçlar arasında en çabuk bozulanı da insandır.
Gün bitmişti nerdeyse, güneşin altın kaftanının eteği ışıldıyordu sadece.
Bir yıkıntı karşısında gülen insan amma da ruhsuz olmalı.
Güçsüz insanların yaşamlarına serpilmiş, dayanılır tüm küçük acılar büyük yüreklerde kimi zaman biranda birleşip derin bir tek sızı gibi zonklar.
Yüreğimin kendiliğinden yapmayı göze alamadığı bu çılgınlığa beni sürükleyen nedir?
Samyeli vurmuşta dalından kupkuru son meyvesini düşürmüş bir ağaç gibi titriyordu.
Ne soylu bir ruhun, ne yaman yüreğin var senin.
Bu yaşadığım yılları düşünüyorum.
Yalnız yapayalnız yıllar
Yalnız yapayalnız yıllar
Yoksulluklar, tehlikeler,fırtınalar içindeyim.
Bunca zamandır ona üvey analık yapan huysuz ve hain dünya, bükülmez boynuna kollarını dolamış sevinç gözyaşları döker gibiydi üzerine.
O sevinçli, mutlu hava o güler yüzlü gökyüzü sarıyor okşuyordu sonunda.
Kimi insanlar sular çekilirken ölür, kimi sular kabarırken Şimdi ben kocaman bir dalganın köpüklü doruğu gibiyim, Starbuck.
Yargıcın kendi de sanıklar arasındaysa, kim yargılayacak katilleri?
Boşuna kaçıyorsunuz bizim cenaze töreninden, ey yabancılar! Sizin de tabutunuz arkanızda asılı!
Milyonlarca kötü insanı unutup, insanoğlunun tükenmez dürüstlüğüne inanacağım geliyor körükörüne.
Onun beyninin sönmüş volkanlarının kıyıları
Gözleri bir yıkıntının arasında parlayan korlar gibi, sabahın pırıl pırıl ışığında ayakta dimdik duruyor, başını bir kızın alnına benzeyen gökyüzüne doğru kaldırıyordu.
Boşuna kaçıyorsunuz ölümden.
Sizinde tabutunuz arkanızda asılı.
Sizinde tabutunuz arkanızda asılı.
Güçlü bir büyüyle gizlice birleşmiş göründükleri halde, iki kutup kadar birbirlerinden uzaktılar sanki.
Sen bana bağlısın, dairenin merkezine bağlı olduğu gibi.
Ama galiba O da benzerinin yanında iyileşiyor benim gibi.
Aklı başına geliyor yeniden.
Aklı başına geliyor yeniden.
Milyonlarca kötü insanı unutup, insanoğlunun tükenmez dürüstlüğüne inanacağım geliyor körü körüne.
Bu hayatta bazen tam tüm yelkenlerimiz sönmüşken talihin yüzüne güldüğü bir yelkenli doğru tarafımızdan geçiverir ve biz de geçen geminin rüzgarının ucundan yakalar ,büyük bir mutlulukla sarkan yelkenlerimizin rüzgarla dolduğunu hissederiz.
Az çok bir anlam gizlidir ger şeyde.
Aynı derde tutulanlar birbirlerini iyileştirirler, birbirlerine iyi gelirler.
Hadi bu olup bitenleri konuşalım seninle.
Öyle bir felsefeye dalıyorum ki seninle.
Öyle bir felsefeye dalıyorum ki seninle.
Dünyanın karanlık yanına öyle bir dalış daldım ki, öbür yanı sözde aydınlık olan yanı belli belirsiz bir alacakaranlık gibi geliyor bana.
Ah bütün gerçek nesnelerin gerçekliği öyle az ki.
Sen ipek böceği misin yoksa, kendi kefenini kendinden çıkan ipliklemi dokuyorsun.
Sen benim yüreğimin en derinlerine dokunuyorsun.
Peki şimdi nerenin insanısın sen?
Hangi tarafa aitsin.
Hangi tarafa aitsin.
Uzun süre büyülü bir sessizliğe dalıyor.
Herkesten uzak duruyordu.
Herkesten uzak duruyordu.
Aklıma ne geliyor biliyormusun?
Bu bizim dünya bir yere demirli mi acaba, demirliyse kimbilir ne kadar uzundur halatı.
Bu bizim dünya bir yere demirli mi acaba, demirliyse kimbilir ne kadar uzundur halatı.
Fırtınalarda ancak korkaklar yelkenlerini indirir.
En yüksek direkler en coşkun rüzgarlar içindir.
Bense yüreğimi, yaşamımı, canımı, bedenimi,ciğerimi koymuşum bu işe
Bense aydınlıktan çıkan bir karanlığım, senden çıkan bir karanlığım.
Şimşek kafatasımın içinde çakıyor,gözlerim kökünden sızlıyor, durmadan sızlıyor.
Savaş acılara götürür insanı
Kinde mutsuzluğa.
Kinde mutsuzluğa.
Ama daha umut var.
Zamanda geniş denizlerde.
Zamanda geniş denizlerde.
Dünyanın en güzel şeyleri, hiç sözü edilmeyen şeylerdir; en derinlerimizde yatan ölülerin mezar taşları yoktur.
Yüzünün kırışıklıklarında yeni açmış taze bir baharın ışıltıları vardı.
Lânet olsun insana durmadan hesap kitap yaptıran bu karşılıklı alış verişlere! Ben hava gibi özgür olmak isterken, dünyanın tüm hesap defterlerine girmişim
Vallahi, kendimi asmak geliyor içimden.
köle olmayan var mı bu dünyada?
sorarım size
sorarım size
Derisindeki dövmelere karşın, aslında tertemiz, yakışıklı bir yamyamdı.
Öyle hastalandı ki.
Az kalsın sonsuz dünyaları boylayacaktı.
Az kalsın sonsuz dünyaları boylayacaktı.