İçeriğe geç

Mitolojinin Gücü Kitap Alıntıları – Joseph Campbell

Joseph Campbell kitaplarından Mitolojinin Gücü kitap alıntıları sizlerle…

Mitolojinin Gücü Kitap Alıntıları

Yalnız başına maceraya çıkma riskine girmemize gerek yok çünkü tüm zamanların kahramanları bizim yerimize bunu yapmışlar. Labirent baştan sona biliniyor. Tek yapmamız gereken kahramanın izlediği yolu izlemek. Nefreti bulmayı beklediğimiz yerde Tanrıyı bulacağız. Bir başkasını öldürmeyi düşündüğümüz yerde kendimizi öldürmiüş olacağız. Dış dünyaya seyahat etmeyi düşündüğümüz yerde kendi varlığımızın merkezine geleceğiz. Yalnız olduğumuzu düşündüğümüz yerde tüm dünya bizimle olacak
Aşk ne kadar kuvvetli olursa acı da öyle olacaktır

Aşk, hayatın yanma noktasıdır ve tüm hayat esasında hüzünlü olduğu için aşk da öyledir

İnsanlar tek aradığımızın hayatın anlamı olduğunu söylüyor. Ben gerçekten aradığımızın bu olduğunu düşünmüyorum. Bence aradığımız şey, hayatta olma deneyimi
Anlam, özünde sözsüzdür.
Mistik bir deneyim yaşayan herkes bilir ki bu evrenin bir de bu duyularla algılanamayan bir boyutu vardır. Upanişad’ların birinde bununla ilgili bir söz var: Bir günbatımı veya dağ manzarasının karşısında durup da ‘Ah,’ dediğin zaman tanrısal bir deneyime ortak olursun. Böyle bir katılım anı, var olmanın harikalığını ve saf güzelliğin farkına varmayı içerir.
mitoloji yalan değildir, mitoloji şiirdir, mecazidir. Mitoloji sondan bir önceki gerçektir, diye çok güzel bir laf vardır – sondan bir öncekidir çünkü sonuncu ve nihai gerçek sözlere dökülemez. Sözlerin, imgelerin, Budizmin Oluş Çarkının çerçevesinin sınırlarının ötesindedir. Mitoloji zihni bu çerçevenin dışına, bilinebilenin ama anlatılamayanın olduğu yere çıkarır. Sondan bir önceki gerçek budur.
Hayatı, hem hayatın gizemini hem de kendi gizeminizi bilerek yaşamak ve bilmek önemli. Bu, hayata yeni bir ışık, yeni bir ahenk, yeni bir ihtişam verir. Mitoloji dilinde düşünmek, bu gözyaşı diyarının kaçınılmazlarına uyum sağlamanıza yardım eder. Hayatınızda negatif gibi görünen anların ve tarafların pozitif değerini fark etmeyi öğrenirsiniz. En büyük mesele, maceranıza gönülden evet diyip diyemeyeceğiniz. Kahramanın macerası-yaşam macerası.
CAMPBELL: Mutluluğunuzu bulmanın yolu, en mutlu hissettiğiniz, ama yalnızca heyecanlı ya da etkilenmiş olduğunuz anları değil, derinden mutlu olduğunuz anları aklınızda tutmaktan geçer. Bu, biraz kendi kendini analiz gerektirir. Sizi mutlu eden şey ne? İnsanlar size ne derse desin ondan ayrılmayın. Ben buna mutluluğunuzun peşinden gitmek diyorum.
MOYERS: Ama mitoloji sizi mutlu eden şeyi nasıl anlatıyor?
CAMPBELL: Sizi neyin mutlu ettiğini anlatmıyor, mutluluğunuzun peşinden gitmeye başladığınız zaman ne olduğunu, karşılaşacağınız engellerin neler olduğunu anlatıyor.
Yaşayabileceğiniz yalnızca tek bir hayatınız var ve onu (diyelim) altı kişi için yaşamak zorunda değilsiniz.
Ölüm korkusunu yenmenin yolu, yaşama sevincini geri kazanmaktan geçer. İnsan yalnızca ölümü yaşamın bir karşıtı değil, onun bir parçası olarak kabullendiği zaman yaşamı da koşulsuzca kabullenmiş olur. Yaşam kendi içinde sürekli olarak ölüm saçar ve ölümün kıyısındadır. Korkunun yenildiği yerde, yaşama cesareti ortaya çıkar.
Hayatın kaynağı nedir? Kimse bilmiyor. Daha atomun ne olduğunu bile bilmiyoruz. Bir dalga mı yoksa bir partikül mü? Her ikisi birden. Bu şeylerin ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok. Tanrısal olandan söz etmemizin nedeni bu. Aşkın bir enerji kaynağı var. Fizikçi atomun altındaki partikülleri incelediği zaman, bir ekran üzerinde bir iz görüyor. Bu izler gelip gidiyor, gelip gidiyor. Bizler de gelip gidiyoruz. Tüm canlılar gelip gidiyor. Bu enerji her şeye özünü veren enerji. Mitolojideki tapınma da bunu hedef alır.
Dış değerlerle ilgili amaçlara ulaşmak için yapılması gerekenleri yapmakla o kadar meşgulüz ki yaşamakla ilgili olan iç değerin ,coşkunun ne olduğunu tamamen unutuyoruz.
AUM, kulaklarımızda her şeyin bir tezahürü olduğu evrenin enerjisinin sesini temsil eden bir söz. Ağzın arkasından aa diye başlar, sonra oo ağzı doldurur ve mm sesi de ağzı kapatır. A-U-M. Doğum, varlığa adım atış ve başa dönen yok olma. AUM’a dört bileşenli hece de denir. A-U-M -peki dördüncü bileşen ne?AUM’un çıktığı ve içine geri döndüğü, altında yatan sessizlik. Benim hayatım A-U-M ama onun altında bulunan bir sessizlik de var. Ölümsüz dediğimiz şey işte bu. Bu ölümsüz, bu da ölümlü ve ölümsüz olmasa, ölümlü de olmazdı. İnsanın kendi varlığının ölümlü tarafıyla ölümsüz tarafı arasında bir ayrım yapması gerekir.
Tamamen şans eseri tanıştığınız insanların hayatınızda önemli etkenler olması gibi siz de bilmeden başkalarının hayatına anlam vererek bir etken gibi işlev görüyorsunuz. Her şey bir araya gelip büyük bir senfoni oluşturuyor, her şey bilinçsiz bir şekilde diğer her şeyi yapılandırıyor. Schopenhauer şu sonuca varıyor: Hayatlarımız, bir kişinin gördüğü büyük bir rüyaya benziyor ve bu rüyanın tüm karakterleri de rüya görüyor; bu yüzden her şey birbiriyle alakalı ve doğanın evrensel iradesi olan tek bir irade tarafından hayat buluyor.
Ben Tanrı’yım diye düşünmenin iki yolu var: Eğer ben fiziksel varlığımla ve bu geçici tabiatımla Tanrı’yım diye düşünürseniz meczupsunuz ve deneyiminizde bir kısa devre var demektir. Egonuzla değil, ikiliğin olmadığı deneyüstü ve aşkın olan ile bir olduğunuzda en derin varlığınızla Tanrı olursunuz.
Bir tanrıya bir tanrıdan başkası tapamaz. Tanrıya doğru tapmak ve onun emrine uygun yaşamak için tanrınızın sizin için temsil ettiği ruhanî ilkeyle bir ölçüde özdeşleşmelisiniz.
Aşk, hayatın yanma noktasıdır ve tüm hayat esasında hüzünlü olduğu için aşk da öyledir.
Kadın hayattır, erkek ise hayatın emrindedir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Yaşamın gizemi tüm insani kavramların ötesindedir. Bildiğimiz herşey, varlık ve yokluk, çok ve tek, gerçek ve yalan kavramlarının terminolojisi dâhilindedir. Her zaman zıtlar açısından düşünürüz. ( )Çünkü başka türlü düşünemiyoruz. Bu, gerçeklik deneyimimizin doğası. Kadın-erkek, yaşam-ölüm, iyi-kötü, ben ve sen, o ve bu, doğru ve yanlış -bunların hepsinin bir zıttı var. Ama mitoloji bu düalitenin ardında tek olmanın bir gölge oyunu gibi oynadığını öne sürüyor. Şair Blake Sonsuzluk, zamanın eserlerine âşıktır, diyor. Geçici hayatın kaynağı sonsuzluktur. Sonsuzluk, tüm düşünce kategorilerinin ötesindedir.
Bir çiçeğin anlamı nedir?( )Hiçbir anlamı yok. Evrenin anlamı nedir? Pirenin anlamı nedir? Orada, vardır işte. Hepsi bu. Sizin anlamınız da sizin orada oluşunuz. Dış değerlerle ilgili amaçlara ulaşmak için yapılması gerekenleri yapmakla o kadar meşgulüz ki yaşamakla ilgili olan iç değerin, coşkunun ne olduğunu tamamen unutuyoruz. Ama her şey bununla ilgili.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanlar, tek aradığımızın hayatın anlamı olduğunu söylüyor. Ben gerçekten aradığımızın bu olduğunu düşünmüyorum. Bence aradığımız şey, hayatta olma deneyimi. Böylece tamamen fiziksel düzlemdeki hayat deneyimlerimiz, kendi en iç varlığımızda ve gerçekliğimizde de anlam bulacak ki hayatta olmanın coşkusunu gerçekten hissedelim.
MOYERS: Mükemmellik çok sıkıcı olurdu değil mi?
CAMPBELL: Kesinlikle. Mükemmellik hiç insanca olmazdı. Göbek deliğiniz, insana özgülük, sizi doğaüstü ya da ölümsüz değil de insan yapan şey -sevilen budur. Bu yüzden bazı insanlar Tanrı’yı bir türlü sevemezler çünkü onda kusur yoktur. Ondan korkarsınız ama bu gerçek aşk değildir. Sevilen, çarmıhın üstündeki İsa’dır.
Tek gerçek bilgelik, insanlıktan çok uzakta, büyük yalnızlığın içinde yaşar ve yalnızca acı çekerek ona varılabilir. Yalnızca mahrumiyet ve acı, zihni, başkalarına gizli olan şeylere açar.
(Karibu Eskimo kabilesi şamanı Igjugarjuk)
Sonsuzluk sonraki bir zamanda değil. Sonsuzluk uzun bir zaman bile değil. Sonsuzluğun zamanla bir ilgisi yok. Sonsuzluk, tüm geçici düşüncelerin kesildiği bir şimdi ve burada boyutu.
Siz de kötülüğe dahil oluyorsunuz, olmuyorsanız yaşamıyorsunuz demektir. Yaptığınız her şey bir başkası için kötü. Bu, tüm yaratılışın ironilerinden biri.
Dünya olduğu gibi güzel. Dünyayı siz düzeltemezsiniz. Kimse dünyayı daha iyi bir yer yapmayı başaramaz. Asla daha iyi bir yer olmayacak. Dünya böyle, o yüzden ya kabul edin ya da terk edin. Onu ne düzeltebilirsiniz ne iyileştirebilirsiniz.
Zorba Bela mı? Hayat bir beladır der. Yalnızca ölüm belasızdır.
Hayat kendi kendini öldürerek ve yiyerek devam eder, ölüm ve doğum gömleğini birbiri ardına çıkarır.
Ah! Nasıl da imkansız şeyleri düşledim.
Mitlerde gördüğümüz bir şey de kurtuluşun sesinin uçurumun dibinden geldiğidir. Karanlık an, gerçek dönüşüm mesajının geleceği andır. Işık en karanlık anda görülür.
Evrenin anlamı nedir? Pirenin anlamı nedir? Orada vardır işte. Hepsi bu. Sizin anlamınız da sizin orada oluşunuz. Dış değerlerle ilgili amaçlara ulaşmak için yapılması gerekenleri yapmakla o kadar meşgulüz ki yaşamakla ilgili olan iç değerin, coşkunun ne olduğunu tamamen unutuyoruz.
Kader tanrıçaları takip edeni götürürler, takip etmeyeni ise sürüklerler. (Eski bir Roma deyişi)
MOYERS: Düşmanlarını sev.
CAMPBELL: Düşmanlarını sev kaderinin gerçekleşmesini sağlayan birer araç.
Dış değerlerle ilgili amaçlara ulaşmak için yapılması gerekenleri yapmakla o kadar meşgulüz ki yaşamakla ilgili olan iç değerin, coşkunun ne olduğunu tamamen unutuyoruz.
Bir şeylerin bitişi her zaman acı vericidir. Ama acı, dünyanın varlığının bir parçasıdır.
Bir başkasına hayat vermek için kendinden vazgeçmek anlamına gelmesi açısından doğurmak, gerçekten de kahramanca bir eylemdir.
Evlilik yalnızca basit bir aşk ilişkisi değildir, ateşten bir gömlektir; zorlu bir sınav, ikinin bir olduğu bir ilişkiye egonun kurban edilmesidir.
Ama günlük kaygılar âlemi olarak adlandırılabilecek olan bu âlemde yaşayan çoğu kişi, bu diğer diyara geçebilmek için uyandırılmayı bekleyen bu kapasiteye sahip. Bunu biliyorum, öğrencilerimin bunu yaşadığını gördüm.
CAMPBELL: Şairler yalnızca, mutluluklarıyla temas halinde olmayı bir meslek ve yaşam tarzı haline getirmiş kişiler. Çoğu insan başka şeylerle ilgileniyor. Siyasi ya da ekonomik aktivitelerle ilgileniyor ya da hiç ilgilenmediği bir savaşın içine sürükleniyor.
CAMPBELL: Evet. Zamanın başlangıcından beri acı da vardır. Geçmişiniz yoksa geleceğiniz de olmaz. Siz şimdi ye âşıksanız, her ne olursa olsun, bu geçmiş olur. Kayıp, ölüm, doğum, kayıp, ölüm vs.
Rüya, kendiniz hakkındaki ruhani bilginin bitmek bilmez bir kaynağıdır. Sınavı geçecek miyim? ya da Bu kızla evlenmeli miyim? rüya düzeyi ise safi kişiseldir.
İster Kızılderili olsun ister Beyazderili, hiçbir insan birbirinden ayrılmaz. Sonuçta hepimiz kardeşiz
MOYERS: Karşınızda benliğinizin diğer yarısının olduğunu fark ediyorsunuz.
CAMPBELL: Hmm, bilmiyorum, ama bir an bir şimşek çakar ve içinizdeki bir şey bunun doğru kişi olduğunu söyler.
Hangi düşünce sistemine sahip olursanız olun, sonsuz hayat içermesi mümkün değildir. Her şeyin böyle olduğunu düşündüğünüz an, bir hilebaz ortaya çıkar ve her şeyi altüst eder. Değişim ve oluşum yeniden başlar.
CAMPBELL: Hayatın bir anlamı olduğuna inanmıyorum. Hayat çoğalma ve varlığını sürdürme güdüsüne sahip pek çok protoplazmadır.
Toplumun kurallarına göre yaşamamak anlamsız olur çünkü uymazsam yaşayamam. Ama toplumun bana nasıl yaşayacağımı dikte etmesine izin vermemeliyim.
MOYERS: Yumuşak bir kalp düşüncesi sana ne çağrıştırıyor?
CAMPBELL: Benim için burada anahtar kelime, merhamet. Merhametli bir insanı çağrıştırıyor.
MOYERS: Yani kafa ve kalp kavga etmemeli?
CAMPBELL: Hayır, etmemeli. İşbirliği içinde olmalılar. Akıl hep başta olmalı ve kalp ara sıra onu dinlemeli.
“Faust’ta Goethe’nin söylediği ama Lucas’ın modern dille ifade ettiği bir
şey bu -teknolojinin bizi kurtarmayacağı mesajı. Bilgisayarlarımız, araçlarımız, makinelerimiz yeterli değil. Kendi sezgilerimize, öz varlığımıza inanmak zorundayız.
Bu, mantığa yapılan bir hakaret olmuyor mu? dedim. “Zaten mantıktan hızla uzaklaştığımız bir vazgeçiş içerisinde değil miyiz?
Tek tip sistem bir makine sistemi: Her makine aynı atölyeden çıkan başka makinelerle aynı çalışır.
İnsanın gömülmesinin amacı yeniden doğumdur.
Hayatta da insanın yaşayabileceği en büyük cehennem, sevdiğinden ayrı kalmasıdır.
Yani Dünyayı kurtarmak tan söz ettiğimizde kendimizi kurtarmaktan söz ediyoruz.
Karşısında sen gören egoyla o gören ego aynı değildir. İnsanlar savaşa girdiklerinde gazetelerin en büyük sorunu bütün bir halkı onlar a dönüştürmesi oluyor.
Ama zamanımız o kadar hızlı değişti ki 50 yıl önce uygun kabul edilen şey bugün uygun değil. Geçmişin erdemleri bugünün kusurları oldu. Geçmişte kusur olarak değerlendirilen pek çok şey ise günümüzün gereklilikleri arasında.
Evlilik yalnızca basit bir aşk ilişkisi değildir, ateşten bir gömlektir; zorlu bir sınav, ikinin bir olduğu bir ilişkiye egonun kurban edilmesidir.
Dış değerlerle ilgili amaçlara ulaşmak için yapılması gerekenleri yapmakla o kadar meşgulüz ki yaşamakla ilgili olan iç değerin, coşkunun ne olduğunu tamamen unutuyoruz.
Bir Tanrı’ya bir Tanrı’ dan başkası tapamaz .Tanrı’ya doğru tapmak ve onun emrine uygun yaşamak için tanrınızın sizin için temsil ettiği ruhani ilkeyle bir ölçüde özdeşmelisiniz.
Din Tanrı deneyimine karşı bir savunmadır . Jung
Şeytan Tanrı’ya aşık ve Tanrı’ dan ayrı düşmüş.Şeytan’ın esas acısı bu.
Aşk kalbe gözlerden girer
Çünkü gözler kalp avcısıdır
Ve gözler neye sahip olmanın
Kalbi mutlu edeceğini arar durur
Tam bir anlaşmaya vardıklarında
Ve üçü de kesin bir karar verdiğinde
İşte o zaman mükemmel aşk doğar
Gözlerin kalbe sıcak bir karşılama yaptığı yerden
Mutluluğunuzun peşinden gittiğiniz zaman kendinizi, aslında hep orada var olan ve sizi bekleyen bir yola sokuyorsunuz;yaşamanız gereken hayat, yaşadığınız hayat oluyor.Nerede olursanız olun mutluluğunuzun peşinden gidiyorsanız, her zaman o canlanmanın, içinizdeki o hayatın tadına varırsınız.
Örümcek kendi güzel ağını ördüğü zaman, güzellik örümceğin doğasından gelir.Bu içgüdüsel bir güzelliktir.Bizim hayatlarımızın güzelliğinin ne kadarı, hayatta kalmanın güzelliği? Ne kadarı bilinçli ve kasıtlı?
Mit kamusal rüyadır;rüya ise kişisel bir deneyimdir.
Rüyalar, birbirleriyle çatışma halindeki vücut enerjilerinin imge formunda tezahürüdür.
Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam aynı tanrıya üçü de farklı isimler verdiği için birbirleriyle geçinemiyorlar.Kendi metaforlarına takılıp kalmışlar ve onun yaptığı göndermeyi fark edemiyorlar.Onları çevreleyen çemberin açılmasına izin vermiyorlar.Bu, kapalı bir çember.Her grup Biz seçilmiş grubuz ve Tanrı bizim yanımızda diyor.
Insanlar aşk ilişkilerinin uzun süreli olacağını düşünerek evlendikleri zaman kısa sürede boşanırlar.Çünkü tüm aşk ilişkileri hayal kırıklığı ile sonuçlanır.Ancak evlilik ruhani bir kimliğin kabul edilmesidir.Eğer doğru bir hayat yaşarsak, zihnimiz karşı cinsten o kişiyle ilgili doğru niteliklere odaklanırsa, ister kadın ister erkek olalım doğru eşimizi buluruz.Ama bazı duyusal çekiciliklerle dikkatimiz dağılırsa yanlış insanla evleniriz.
Bir an gelir ve insan hem ölümlü hem ölümsüz, hem erkek hem de kadın olduğunu fark eder.
-“İnsanın kutsal bir yeri olması ne anlama gelir?”
-“Bu, günümüzde herkes için mutlak bir gerekliliktir.O sabah gazetelerde ne olduğunu bilemeyeceğiniz, arkadaşlarınızın kim olduğunu bilemeyeceğiniz, kimseye borçlu olduğunuzu ve kimsenin de size ne borçlu olduğunu bilmeyeceğiniz bir odanız ya da gün içinde birkaç saatiniz olmalı.”
“Nerede olursanız olun, mutluluğun peşinden gidiyorsanız, her zaman o canlanmanın, içinizdeki o hayatın tadına varırsınız.”
Hayatınızın bu anının nasıl aslında sonsuzluğun bir anı olduğunun farkına varmak ve geçici deneyim olarak yaptığınız şeyin sonsuz tarafının deneyimini yaşamak..
“Biçim ikincildir.Önemli olan mesaj”
“Örümcek kendi güzel ağını ördüğü zaman, güzellik örümceğin doğasından gelir.Bu içgüdüsel bir güzelliktir. Bizim hayatlarınızın güzelliğinin ne kadarı, hayatta olmanın güzelliği? Ne kadarı bilinçli ve kısıtlı?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir