İçeriğe geç

Minos-Epinomis Kitap Alıntıları – Platon

Platon kitaplarından Minos-Epinomis kitap alıntıları sizlerle…

Minos-Epinomis Kitap Alıntıları

Toplantılarda, sarhoş oluncaya kadar içki içilmeyecektir. Besbelli bunu kendisi de dürüst bir davranış sayıyordu ki, kanunlarında yurttaşlarına emretmişti, Minos, her halde bozuk ahlaklı bir kimse gibi, başka türlü düşünüp, düşündüğünden büsbütün başka türlü davranmış değildir.
TALEBE: Aynı insanların hep aynı kanunlarla idare edilmediklerini, kanunların da insanlarla beraber değiştiklerini anlamak hiç de güç değildir, Sokrates. Mesela, bizde, insanları kurban etmeyi emreden kanun yoktur. Bunu, aksine, nefret edilecek bir şey sayarız. Halbuki, Kartacalılar, bu kurban işini, kutsal ve kanuna uygun bir şey gibi görürler, hatta bazıları, sen de işitmişsindir, öz evlatlarını Kronos’a kurban edecek kadar ileri giderler. Hem de bunlar, yalnız bizim kanunlarımızdan başka kanunlarla idare edilen barbarlar değil, Lykaion ahalisi ve Athamas çocuklarıdır. Bunlar Helen oldukları halde ne kurbanlar kesmezler ki! Fakat, kendin de işitmişsindir, herhalde vaktiyle, bizim de ölülere dair olan kanunlarımızın nasıl şeyler olduğunu bilirsin. Cenazeyi kaldırmadan önce kurbanlar boğazlanırdı, kurbanların kanını da bir kaba doldurmak için kadınlar çağrılırdı.
SOKRATES: Kanun deyince ne anlarız?

TALEBE: Ama, hangi kanunu soruyorsun?

SOKRATES: Ne demek? Bir kanunla başka bir kanun arasında, kanun olmak bakımından bir fark var mıdır? Sana sorduğuma dikkat etsene. Sorum, mesela, altının ne olduğunu öğrenmek istiyormuşum gibi bir sorudur. Bana, hangi altından bahsetmek istediğimi de sorsaydın, sanırım, sorun yerinde olmayacaktı, çünkü, tahminime göre, bir altınla başka bir altın arasında, bir taşla başka bir taş arasında hiçbir fark yoktur; daha doğrusu, biri taş öteki altın olmak bakımından hiçbir fark yoktur. Bunun gibi, şüphe yok ki, bir kanunla başka bir kanun, birbirinden hiç farklı değildir, bütün kanunlar birdir. Bunlardan her biri, aynı şekilde kanundur, biri ötekinden daha az kanun değildir. Demek oluyor ki sana işte şunu soruyorum: Genel olarak, kanun nedir? Hazır bir cevabın varsa söyle.

gerçek olan şeye gerçek gözüyle bakılır, gerçek olmayan şeye bu gözle bakılmaz; bu bizde olduğu gibi tüm topluluklarda da böyledir. o halde gerçek olan şeyde yanılan kimse, kanuna uygun şeyde de yanılır.
Bizlerin ruhu, bedenin ve daha başka şeylerin faydası ve zararı neler olduğunu anladığı halde, kendi faydası ile zararının neler olduğunu bilmezse, gerçekten ayıptır.
Sanma ki taşlar veya tahta parçaları, kuşlar ve yılanlar kutsal olabilir de kutsal olabilecek insan yoktur. Her şeyin en kutsalı, iyi insandır. En kirlisi de kötü adamdır.
TALEBE: İyi ama, Sokrates, kanun, var olan şeyin keşfedilmesi ise nasıl oluyor da bizi idare eden kanunlar, hakikati keşfeden bizlersek, hep aynı kanunlar değil?

SOKRATES: Bununla beraber kanun, gene var olan şeyin keşfedilmesi demek olduğunda ısrar etmektedir. Fakat bizce, hep aynı kanunlarla idare edilmeyen insanlar, kanunun istediği şeyi, hakikati her zaman keşfedemezler. Ama dur bakalım, bizi hep aynı kanunlar mı idare eder, yoksa bir şu kanunlarla, bir başka kanunlarla mı idare ediliriz? Bu meseleyi ve bütün insanlar aynı kanunlara mı yoksa başka başka kanunlara mı bağlı olarak yaşarlar, bunu meydana çıkarmaya çalışalım.

SOKRATES: O halde, sence, söz, söylenen; görüş, görülen; işitiş, işitilen şey midir? Yoksa, söz başka, söylenen şeyler başka; görüş başka, görülen şeyler başka; işitiş başka, işitilen şeyler başka mıdır? Bunun gibi kanun başka, düzene göre kurulmuş şey başka mıdır? Böyle mi değil mi, ne dersin?
Fakat asıl kaçınılmasına, hem de her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.
SOKRATES: Kanun deyince ne anlarız?
TALEBE: Ama, hangi kanunu soruyorsun?
SOKRATES: Ne demek? Bir kanunla başka bir kanun arasında, kanun olmak bakımından bir fark var mıdır? Sana sorduğuma dikkat etsene. Sorum, mesela, altının ne olduğunu öğrenmek istiyormuşum gibi bir sorudur. Bana, hangi altından bahsetmek istediğimi de sorsaydın, sanırım, sorun yerinde olmayacaktı, çünkü, tahminime göre, bir altınla başka bir altın arasında, bir taşla başka bir taş arasında hiçbir fark yoktur; daha doğrusu, biri taş öteki altın olmak bakımından hiçbir fark yoktur. Bunun gibi, şüphe yok ki, bir kanunla başka bir kanun, birbirinden hiç farklı değildir, bütün kanunlar birdir. Bunlardan her biri, aynı şekilde kanundur, biri ötekinden daha az kanun değildir. Demek oluyor ki sana işte şunu soruyorum: Genel olarak, kanun nedir? Hazır bir cevabın varsa söyle.
TALEBE: Kanun, düzene göre kurulmuş şeyden başka ne olabilir, Sokrates.
Her şeyin en kutsalı, iyi insandır.
Fakat asıl ka­çınılmasına, hem de her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.
SOKRATES: Her ikimizin de ruhu, bedenin ve daha başka şeylerin faydası ve zararı neler olduğunu anladığı halde, kendi faydası ile zararının neler olduğunu bilmez­se, gerçekten ayıptır.
SOKRATES: Asıl ka­çınılmasına, hem de her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.
Her şeyin en kutsalı, iyi insandır. En kirlisi de kötü adamdır.
Her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.
Devlet teşkilatından ve devleti idare şeklinden bahseden yazılarda bile dürüst olan her şey bir kral kanunudur, dürüst olmayan, cahilllere kanun gibi görünen şey kanun değildir.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Kanun denilen devlete ait bu yazılar kralların ve iyilik seven insanların yazılarıdır.
Her şeyin en kutsalı, iyi insandır. En kirlisi de kötü adamdır.
Asıl kaçınılması gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir. O sebeple iyilerle kötüleri ayırdetmeyi öğrenmek gerektir.
Onun iyi ve doğru bir insan olarak, demin söylediğimiz gibi, mükemmel bir kanun yapıcı olduğuna en kuvvetli kanıt, kanunlarının devlet idaresinde hakikati keşfetmiş bir adam tarafından yapılan kanunlar halinde, hâlâ hiçbir değişikliğe uğramadan devam etmekte bulunmasıdır.
Fakat asıl kaçınılmasına, hem de her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.
Her şeyin en kutsalı, iyi insandır.
Bizlerin ruhu, bedenin ve daha başka şeylerin faydası ve zararı neler olduğunu anladığı halde, kendi faydası ile zararının neler olduğunu bilmezse, gerçekten ayıptır.
Zamanın doğruluğunu görmek ve zamanın gökyüzünde olup biten şeyleri ne kadar büyük bir zarafetle düzenlediğini anlamak gerekir. İşte bu nedenle ruhun bedenden eski olduğu ve ruhun tanrısal olduğu konusunda eminiz. Tanrıların her yerde olduklarını, en iyi varlıklar olan tanrıların bizleri unutup kendi kendimize bırakmadıklarını güzel ve açık bir şekilde ortaya çıkarıyoruz.
Bir sınav olmamasına karşın kendisini sınav gibi gösteren şey ise en gereksiz şeydir.
Tanrısal akıl dünyada görülmeye değer en güzel şey olarak yaratılmıştır.
Gökyüzü böylesine canlılarla doludur. Bu canlılar hem birbirlerine hem de en büyük tanrılara gökyüzü ve yeryüzü arasında hafif ve hızlı hareketlerle dolaşan hayvanlar aracılığıyla insanların yapıp ettiklerini ve dünyada olup bitenleri anlatırlar.
Yanımızda olsalar bile onları göremeyebiliriz. ( ) Ayrıca onlar bizim düşüncelerimizi tamamen okurlar, iyilere nazikçe yaklaşırlarken kötülerden nefret ederler, çünkü acıdan hiçbir pay almamışlardır.
Öte yandan gökyüzündeki cisimlerin oluşlarında başka nedenler olduğunu, ruh ve bedenin bu konuyla hiçbir ilgisi olmadığını belirtmek saçmalamaktır. Söylediklerimiz doğruysa ve bunların tanrılardan geldiklerini kabul ediyorsak şu iki durumdan birisini doğru kabul etmek gerekir: Ya bunlar tanrıdır ve onları övmeliyiz ya da tanrıların heykelleridirler. Çünkü bunlar beceriksiz ve akılsız işçiler tarafından yapılmış olamazlar.
Onların büyüklüklerini görüp canlı olduklarına inanabiliriz. Çünkü onlar göründükleri kadar küçük değildir, her biri çok büyüktür. Buna inanmaktan başka bir şey yapamayız. Çünkü konu yeterince ispatlandı. Güneşin dünyadan çok büyük olduğu ve diğer gök cisimlerinin de son derece büyük oldukları açıktır. Doğal bir güç bu kadar güçlü cisimleri bugün ve geçmişte nasıl döndürebildi? Bana kalırsa tanrı böylesine bir düzeni yarattı. Başka bir durum söz konusu olamaz. Daha önceden sadece tanrının bir cisme can verebileceğini göstermiştik. Tanrı için bir cisme can vermek ve ona istediği hareketleri yaptırmak oldukça kolay bir iştir. Bu nedenle yer, gökyüzü, yıldızlar ve bunları oluşturan şeyler kendilerinde bir ruh olmadığı ya da kendilerine bağlı bir ruh bulunmadığı sürece uzun zamanlar boyunca hareket edemezler ve bizim işimize yarayan şeylerin kaynağı olamazlardı. Yine bu nedenle böylesine büyük varlıkların yanında son derece küçük kalan insan akıl yolundan sapmamalı ve tam belli olmayan şeylerden söz etmemelidir.
Yıldızlar ve gökyüzündeki diğer cisimlerin her zaman aynı hareketleri yaptıklarını gören insanların onların akıllı varlıklar olduklarını kabul etmeleri gerekir.
Bunlar gök hayvanlarıdır. Yıldızlarda yaşayan tanrısal canlılar bunlardır. Çok güzel bedenleri, çok iyi, mutlu ve mükemmel ruhları vardır.
Ruhlar kendilerini taşıyan bedenlerden daha yaşlıdırlar.
Biz bilge diye bilinen değil gerçekten bilge olan insanın bilge olmasını sağlayan bilimi bulmalıyız.
Daha önceleri tüm canlılar birbirlerini yiyorlardı, yaşlıların sözlerine göre insanların birbirlerini yemekten vazgeçip hayvanları yemeyi öğreten bilime bakalım.
Sonra kısa bir sürede yaşlılık gelir. Bizi o kadar kısa bir sürede zor duruma sokar ki çocukça hayalleri olanlar dışında hiç kimse bu yaşamı tekrardan yaşamayı göze almaz.
Küçük bir azınlık dışında insanlar için mutluluk ve rahat yoktur.
Aklı başında insanların hepsi insanların mutlu ve rahat olmayacaklarını söyleyerek fikir birliğine varmışlardır.
Araştırılması ve bilinmesi gereken bir konu olan ölümlü bir insanın bilge diye adlandırılabilmesi için nelere sahip olması gerektiği konusunu konuşmadık ya da bulamadık. Artık bu eksiğimizi kapatma zamanı! Eğer bunu yapmazsak başta kararlaştırdığımız yani aydınlanmayı yarıda kesmiş olacağız.
Her ikimizin de ruhu, neyin bedenin ve diğer şeylerin yararına ve zararına olduğunu bildiği halde, kendi yararına ve zararına neler olduğunu bilmezse bu ayıplanacak bir şeydir.
Minos ve Rhadamanthys ile hemşeri olan Giritlilerin en eski kanunlara sahip olduklarını da görmüyor musun?
Her şeyin en kutsalı iyi insandır.
Taşlar, tahta parçaları, kuşlar ve yılanlar kutsal olabiliyorsa, kutsal bir insan olmayacağını da sanma.
Tanrıya benzeyen iyi bir insandır.
Tanrı kendisine benzeyen birisi eleştirilirse, ya da kendisine benzemeyen birisi övülürse bu duruma çok kızar.
İster sözlerle, isterse de yapılan işlerle tanrılara ve tanrısal insanlara karşı işlenen günahlar kadar büyük günahlar yoktur. İnsanın, bundan daha fazla çekinmesine gerek olacak bir şey yoktur. Ancak asıl kaçınılması gereken şey, bir insanı överken ya da eleştirirken gerçekdışı şeyler söylemektir.
Yunan mitolojisinde Avrupa kıtasına ismini vermiş olan Fenikeli kız. Zeus ile evliliğinden olan çocuklarının Girit’teki Minos uygarlığını başlattığına inanılmaktaydı.
Yunan mitolojisinde armoniyi icat ettiği söylenilen Hyagnis’in oğlu. İnanışa göre tanrıça Athena flütü icat etmiş, ancak diğer tanrılara sinirlenip onu attıktan sonra flütü bulan Marsias bu sayede büyük ün kazanmıştır.
Güzel olan her yerde güzel, çirkin olan da her yerde çirkindir.
Şöyle düşünüyorum: Küçük bir azınlık dışında insanlar için mutluluk ve rahat yoktur. Bunu şu dünyadaki yaşamımız için söylüyorum. Çünkü bir insan namuslu bir yaşam sürerek ölümünden sonra ulaşmak istediği tüm iyiliklere ulaşabilir.
Kanunların insanlarla beraber değiştiğini görmek zor bir şeydeğildir. Örneğin bizim insan kurban etmeyi emreden bir kanunumuz yok. Bunun nefret edilesi bir
şey olduğunu düşünürüz. Ancak Kartacalılar bu işin kutsal ve kanuna uygun bir hareket olduğuna inanırlar. Hatta kendi çocuklarını Kronos’a kurban ederler. Ayrıca bu insanlar başka kanunlarla yönetilen barbarlar değiller. Lykaion halkı ve Athamantos’un çocuklarıdır. Yunanlı olmalarına karşı bir sürü şeyi kurban ederler. Sen de bunları duymuşsundur. Eskiden ölülerle ilgili kanunlarimizın nasıl olduğunu biliyorsun. Cenaze kaldı-rılmadan önce kurbanlar kesilir, kurban kanınıkaplara doldurmaları için kadınlar çağırılırdı. Daha eski zamanlarda ölüler insanların kendi evlerine gömülürdü. Ancak şimdi biz bunları yapmıyoruz.
Beş cisim vardır demiştik, bunların ilk ikisi ateş ve sudur. Üç hava, dört toprak ve beş ise esirdir. İçlerinde bu cisimlerin yoğun ya da az bulunmalarına göre sonsuz sayıda hayvan ortaya çıkmıştır.
Daha önceleri tüm canlılar birbirlerini yiyorlardı, yaşlıların sözlerine göre insanların birbirlerini yemekten vazgeçip hayvanları yemeyi öğreten bilime bakalım.
SOKRATES: Pekala, o halde dostluğun koruyucusu Zeus adına, söyle. Bize sorsalar: İyi bir kanun yapıcısının, iyi bir çobanın, sağlığı
sağlamlaştırmak için bedene ne vermesi gerekir? Biz, kısaca, şu cevabı verirdik: Biri bedenin gelişmesine, öteki sağlamlaşmasına yarayan, gıda ile
idman.
TALEBE: Güzel.
SOKRATES: Sonra, bize pekala, daha iyi bir ruh yaratmak için, iyi kanun yapıcı ve iyi çoban ne vermelidir, diye sorsalar, kendimizden de
yaşımızdan da utanmamak için ne cevap vermemiz gerekir?
TALEBE: Buna cevap veremeyeceğim.
SOKRATES: Her ikimizin de ruhu, bedenin ve daha başka şeylerin faydası ve zararı neler olduğunu anladığı halde, kendi faydası ile zararının neler
olduğunu bilmezse, gerçekten ayıptır.
Her şeyin en kutsalı, iyi insandır.
En kirlisi de kötü adamdır.
SOKRATES:
Kanun, var olan şeyin keşfedilmesi olduğu iddiasını taşır.
Her şeyin en kutsalı, iyi insandır. En kirlisi de kötü adamdır.
Her ikimizin de ruhu, bedenin ve daha başka şeylerin faydası ve zararı neler olduğunu anladığı hâlde, kendi faydası ile zararının neler olduğunu bilmezse, gerçekten ayıptır.
Yani, kanunun, genel bakımdan yapılmasını istediğin tanımlaması, en iyi, şu olabilir: Devletin bir kararı.
Hep aynı kanunlarla idare edilmeyen insanlar, kanunun istediği şeyi, hakikati her zaman keşfedemezler.
Sanma ki taşlar veya tahta parçaları, kuşlar ve yılanlar kutsal olabilir de kutsal olabilecek insan yoktur. Her şeyin en kutsalı, iyi insandır. En kirlisi de kötü adamdır.
Fakat asıl kaçınılmasına, hem de her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.
“Her ikimizin de ruhu, bedenin ve daha başka şeylerin faydası ve zararı neler olduğunu anladığı halde, kendi faydası ile zararının neler olduğunu bilmezse, gerçekten ayıptır.”
“Fakat asıl kaçınılmasına, hem de her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.”
Her şeyin en kutsalı, iyi insandır. En kirlisi de kötü adamdır.
Her zaman kaçınılmasına büyük bir dikkat gösterilmesi gereken şey, bir kimseyi överken veya yererken esası olmayan şeyler söylemektir.
Böyle olunca haklıdan veya haksızdan, genel olarak devlet teşkilatından ve devleti idare şeklinden bahseden yazılarda bile dürüst olan her şey bir kral kanunudur; dürüst olmayan, cahillere kanun gibi görünen şey, kanun değildir. Çünkü gerçekte kanunsuzdur.
O halde gerçek olan şeyde yanılan kimse, kanuna uygun olan şeyde de yanılır.
Fakat bizce, hep aynı kanunlarla idare edilmeyen insanlar, kanunun istediği şeyi, hakikati her zaman keşfedemezler
Yani, kanunun, genel bakımdan yapılmasını istediğin tanımlaması, en iyi, şu olabilir: Devletin bir kararı.
Bir kanun ile diğer kanun birdir. Bunlardan her biri, aynı şekilde kanundur, biri ötekinden daha az kanun değildir
O halde, kanunu, güzel bir şey olarak kabul etmek gerekir; demek onu iyi şeyler arasında aramalıyız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir