Yavuz Bahadıroğlu kitaplarından Merhaba Söğüt kitap alıntıları sizlerle…
Merhaba Söğüt Kitap Alıntıları
Silahım imanımdır.
Kitap sevmeyen de senin gibi hadsiz olur işte..
Nereye olur mu? Söğüt’e, sonra Domaniç’e, oradan da ohooo! Peygamber Efendimizin müjdelediği Konstantiniyye’ye inşallah. Bundan sonra nereye diye sorulmaz, hedefimiz bellidir hamdolsun.
Yok, gidiş bir bilinmeze gidiş değildi artık, belli bir hedefe yürünüyordu: Söğüt’e, Domaniç’e
Gaziliğe kuruldun say Lokman Kardeş, az ötesi şehadettir bunun, gazilik yarı yol sayılır. Sevaba gömüldün gitti.
Benimle eğlenme Akça Ağam, diken sıyrığı bozuntusu kılıç çizgisiyle gazilik olaydı, dünden olurdu. Hem gaziliğin ötesi dururken, gaziliği neyleyeyim?
Benimle eğlenme Akça Ağam, diken sıyrığı bozuntusu kılıç çizgisiyle gazilik olaydı, dünden olurdu. Hem gaziliğin ötesi dururken, gaziliği neyleyeyim?
Her kilide bir anahtar uyardı, ama Allah korkusunun kilidini açacak bir anahtar bulmak imkânsızdı. Bu kilidi yüreklere vurmalıydı ki insan harama el sürmesin, kendi malı olmadıkta dönüp bakmasın, gücü yetti dite güçsüzün canını yakmasın.
Söyle ona, dilimizi öğrensin, çünkü buna çok ihtiyacı olacak; neden derse anlat: Buralarda kalıcıyız. Yakında bu topraklar Türkmen toprağı olacak; ırmaklarında at sulayıp otlaklarında sürü salacağız; deryalarına sal kurup derya ötesine geçeceğiz. Deki, insanları köle edip göğüslerine damga vurup bileklerine halka takıp insanlıktan çıkaranların hakkından geleceğiz!
Bir torunun Bizans’ı yıkıp Konstantiniyye’yi alacak ve dünyanın yarısına hükmedecek dedi.
Türkmen demek ne demektir bilir misin, duymuşluğun var mı Türkmen’i? Ben söyleyeyim sevabıma: Türkmen demek kendine kötülük etmeyenlere kötülük etmeyen demektir. Yalnız kötülük etmemekle kalmayıp hattâ elinden geldiğince iyilik eden demektir
Vatanım! dedi.
Hayallerinin kurbanı bir zavallısın!
Orada bereket vardır, orada devlet vardır, orada Peygamber Efendimizin müjdesi vardır. Gün dola harman ola. Belki günün birinde Konstantiniyye’yi fetheder de mutlu asker oluruz. Belki de o uğurda ölüp şehitliğe ulaşırız.
Verdiği kararı çiğneyen beyin bütün kararlarını çiğnerler, kendi sözünü tutmayanın sözünü tutmazlar, inandığını yapmayana inanmazlar.
bir kapıyı kapayan Mevlâ, isterse bin kapıyı açabilir. Bu yolda ümitsizlik yoktur.
Büyük Allah’ım Kayı Han aşiretine devlet yolunu aç
Fakat bütün arzularını yüreğinde hissediyordu. Hissedip için için âmin çekiyordu.
Kim ki Muhammed Aleyhisselâma tapıyordu ise, bilsin, o fâni idi, her fâni ölür; kim ki Allahü Teâlâ’ya tapıyorsa bilsin ki, O bakidir, ölümsüzdür, kudreti sonsuzdur.
Sessizliği severdi aslında, lâkin asude sessizliği severdi, bu asude bir sessizlik değildi, insanın içini bütün karartan, duygularını fokurdatan bir sükûttu.
İyi dedin, tamı tamına tarif ettin hissettiklerimi. Şimdi ben her hatırlayışta cızırdayan yüreğime merhem aramaktayım.
En iyisi her şeyi açık açık söylemekti. Böylece kafasından geçenleri okuduğu inancıyla rahatsız olmaktan da kurtulurdu.
Bir elin beş parmağı dahi birbirine benzemezken, bir aşiretin insanları benzeşebilir mi? Hırlısı hırsızı, doğrusu eğrisi, haini sadığı olur elbette. Ama itiraf edeyim, haini en az olan boy hangisidir dersen, yine de Kayı Boyudur derim. Önca gayrete rağmen bula bula on it kopuk bulabildim koca Kayı Han’da. Onlar da tam Kayılı sayılmaz, oradan buradan aralarına karışmışlar.
Varalım vatanımıza, hiçbir şey yapamazsak atalarımızın yurdunda ölürüz. demektedirler.
bir Yörük kızına gönül bağlamış. Gel gelelim, kızın gönlü belki peri padişahının oğlunda, belki de sırma saçlı, altın gözlü bey oğlunda, belki de hiçbirinde değil, kendinde.
Türkmen kısmının hekimlere ne kadar değer verdiğini bilirdi. Hekim olup olmadığını sorarken, Kayı yiğidinin sesine sinen hürmet ifadesi de gözünden kaçmamıştı.
Beyzadeler, bu hâliniz yakışmakta mıdır size? İyi adam olup dostluk kurmak varken, dalaşmak neyin nesidir? Bakın bana, hepinizi nasıl da seviyorum. Çünkü ben din adamıyım. Bütün dinler, insanları sevmeyi emreder.
Kayı Hanlı bölünmeyecek inşallah.
Lokman Kardaş, göç seni bekler diye devam etti Ertuğrul Bey, Hepimiz seni bekleriz. Bilir misin Lokman Kardaş, ölmek işin kolayıdır, en kolayı hem de. Şehitliğe kurulup Cennet-i âlâya yerleşmek varken, göçten göçe kılıç çalmak neyime diyeceksin. Deme kurban olduğum! Öteki dünyanın kurulu düzeni var, marifet bu dünyada düzen kurmakta. Bu dünyanın düzenini kurmak için yaşamaktır marifet, şehitliğe oturup Cennet-i âlâda yan gelmekte değil.
Son zamanlarda bela yağıyordu. Bir taraftan Belocoma Beyinin adamları, bir taraftan Katolik Katalanlar, Mongol çudarları, milliyeti belirsiz çapulcular filan; her gelen bir şeyler alıp gidiyordu. Yalnızca Türkmenler kendisine insan muamelesi yapıyor, ne yazık ki onlar da dışarıda yatmaya alışık olduklarından, hele de domuz pişirilmiştir şüphesiyle kazanlarda pişen hiçbir yemeği yemediklerinden tek dirhem dahi bırakmıyorlardı.
Nasıl dersen, Kayı Beyinin oğlu Erdumrul mudur, Ertuğrul mudur, yetişti canına. Bu Erdumrul öyle bir afetmiş ki, gören gördüğünü anlatamaz olur, dili tutulur da aval aval bakınmakla yetinirmiş. Nasılmış?
Belli olmaz. Türkmenler pek cesurdur derler.
Adına insanoğlu demişler, insanoğlunun bazı cinsi iki ayaklı şeytan demektir
İstemekle olsaydı Tatyos, ohoo, kim ne istemez oğlum. Sabir lâzım, her işin bir zamanı vardır, bilir misin?
Selçuklu insafı elden bırakmayan insandır.. .
Zaman akıp giden bir kıymet, kıymetini bilene yâr bilmeyene bâr olur. Büyüklük yaştaysa, görürüm, herkes büyümüş. Esasta ise sadelik, iyilik, doğruluk, adalet olmayan yerde büyüklük de olmaz. Küçüklerin hayranlığını kazanacak kadar büyük olabilenlere ne mutlu
Yıllardır barındığı, aşiretini barındırdığı toprakları korumak vicdan borcuydu. Bu borç kanla ödenecekse ödeyecekti, canla ödenecekse de ödeyecekti. Şimdiye kadar hiç kimse alın yazısından kaçıp kurtulamamıştı, şayet Kayı Han’ın kaderi bu toprakları müdafaa ederken yok olmak ise yok olacaktı. Ama Kayı Han yaşayacaktı. Alp Sofi devlet müjdelemişti.
Bizim, hepimizin Gazi Ana, sen de dâhil, hepimizin maksadı aynı. Önce Mongol’u sertleyip, ardından Urum ilinde münasip bir yurt tutup, azıcık yerleşik olunca deryayı aşarak Konstantiniyye’nin göbeğine İslâm sancağını çakmak.
İçi gülen gözlerini tekrar ırmağa çevirdi:
Şu derecik var ya oğul, bakma buradaki minikliğine, garipliğine, aşağılarda gendisine karışan başka dereciklerle derinleşip genişleyerek köpük köpüğe çağlıyordur.
Lokman anasının ne demek istediğini anlamıştı:
Kayı Hanlu da böyle mi olacak dersin?
Şu derecik var ya oğul, bakma buradaki minikliğine, garipliğine, aşağılarda gendisine karışan başka dereciklerle derinleşip genişleyerek köpük köpüğe çağlıyordur.
Lokman anasının ne demek istediğini anlamıştı:
Kayı Hanlu da böyle mi olacak dersin?
Allah’ın izniyle yurtların en namlısını, en alımlısını tutacağız Gazi Ana, merakın olmasın. Bir de tuttuk mu çakılacağız, kök salacağız toprağa Gazi Ana, koparıp atamayacak hiç kimse, dünya birleşip üzerimize gelse, söküp çıkaramayacak topraklarımızdan
Cennetlik Alparslanım sayesinde yurt tutmuş, adam olmuşuz.
Hele bir de Alperen olurum ki Yaman iştir şu Alperenlik. Elde kılıç, dilde dua lazım. Duanla yıkamadığını kılıcınla yıkacaksın. Kılıcınla diriltemediğini duanla dirilteceksin!
Lâkin bu kadarı yeter. Uzaktan yanmanın da bir haddi vardır, yandığım kadarla, yaktığı kadarla kalayım.
Kayı yiğidi ölümden zerre perva etmez bre! diye kükredi. Biz Mongol’un önü sıra kaçkına tutulacak hamur yüreklilerden değiliz, geleceği olanın göreceği de olur. dedi.
Aşiret beyinin oğlu olmakla, yüreği göğsünden çıkarıp atmak mı lâzım gelir? İnsanda yürek olduktan sonra sevecektir. İsteyenin bir yüzü kara denmiştir. Senin gibi birine kız vermeyecek ananın aklına şaşmalı!
Şu kainat ne güzel yaratılmış öyle değil mi Gündüz Bey?
Geceyi şenlendiren yaratıklar ayrı, gündüzü şenlendirenler ayrı. Sadece geceleri açan çiçekler, sadece geceleri öten böcekler var. Böceklerle, çiçeklerle, yıldızlarla arkadaş olmasını bilenler, hiçbir zaman yalnız kalmazlar.
Geceyi şenlendiren yaratıklar ayrı, gündüzü şenlendirenler ayrı. Sadece geceleri açan çiçekler, sadece geceleri öten böcekler var. Böceklerle, çiçeklerle, yıldızlarla arkadaş olmasını bilenler, hiçbir zaman yalnız kalmazlar.
Dünya malına tamah ile ebedi saadeti elden kaçırana derler.
İnsanlar tuhaftır, hem de tamahtır.
Görmeyi bilene gece yoktur. Görmeyi bilmezsen gündüzlerin bile gecedir.
Dünya’nın hiçbir yerinde,hiçbir millet savunmasız ihtiyarları,çocukları,kadınları kesmezdi. Mongol bile olsa hiçbir insan böylesine korkunç bir katliam yapmazdı. Yapmamalıydı. Mümkün değildi..
uygunsuz işler kıyamete doğru artacağından ve dahi küçükler büyükleri dinlemez olacağından, dünyanın çivisi büsbütün kayaya gömülüp kaybolacak, işte o zaman kıyamet dediğin başımıza kopacak.
Bildiğin gibi değil. Karaevlilerin gelişine daldım. Beğenmedim bu gelişi Oğul Tamış. Hiç mi hiç beğenmedim. Neden dersen, bu geliş bildiğimiz başıbozuk geliştir. Ne ettiğini bilmez sürü gelişimdir ki
Zaman, akıp giden bir kıymet; kıymetini bilene yâr, bilmeyene bâr (yük, sıkıntı) olur
Sırrını verme dostuna , o da verir dostuna.
Uğruna ölünebilecek yurt olmalı toprak. Toprak yurt oldu mu, başı sonu dopdolu sevgidir. Bir karışı başkasının uçsuz bucaksız ekili toprağına bedeldir.
Bizimkisi ya yurt tutmak yahut bu yolda ölmeyi göze almak olduğundan kolay pes etmeyiz. Daha da esasını istersen,hiç pes etmeyiz.
Malazgirt’te şehit düşenlerin müzahereti için bir daha tekbir
Ertuğrul oğlumuz temel taşını atacak ve torunlarımızdan biri büyük bir devlet inşa edecek.
Kendi kendime dedim ki dostum, Hay Ertuğrul, bu yiğitlerle yurt tutup devlet olmak göründüğü kadar zor değil, yeter ki yüreğini pak ve pek tut!
babam şehit düşünce bana da olduydu. Üstelik yaşayamayacağımı sandıydım. Ayakta duramayacağımı da.
Sessizliği severdi aslında, lâkin asude sessizliği severdi, bu asude bir sessizlik değil, insanın içini bütün karartan, duygularını fokurdatan bir sükûttu.
Ahir zamanda hanlık Kayı’ya değe, Kıyamet oluncaya dek.
Bu dedüği Osman neslidür.
Dede Korkut
Bu dedüği Osman neslidür.
Dede Korkut
bıçak ağzı incesi dudaklarında dolaşan sinsi tebessüm, karşısındakini ahmak yerine koyduğunun deliliydi.
üç dirheme babalarını bile boğazlama yolunda işretin, adiliğin, sefahatin her türlüsüne kapı açmış, medrese disiplininden firar ile her türlü günahı mübah telakki eden afyon mecnunu din kaçkınlarıydı.
Biz Kayı Hanluyuz!
Kayı Hanlu olmak ne olmaktır bakalım koca Ertuğrul?
Yiğit olmaktır.
Kayı Hanlu olmak ne olmaktır bakalım koca Ertuğrul?
Yiğit olmaktır.
Sustu. O susunca her tarafa derin bir sessizlik çöktü. Buğulanan ve buğusunda insanı efsunlayıp soluğunu kesen garip bir sessizlik
Hatunlar! Yiğitlerimiz her zaman yanımızda bulunmayabilir. Namusumuzu ve aşiretimizi korumak için lâzım gelen her şeyi bilmek zorundayız!
Bir gün aşiret reisliğine kurulacaksak, dinin tüm ahkâmını bilmeli ve dahi uygulamalı değil miyiz?
Evet, silâhım imanımdır. Başka silâh taşımam. Gerek de görmem!
‘ Akıllı kime derler? ‘ diye sorarsan, Peygamber Efendimizin ( a.s.m. ) nurlu yolunda yürüyene derler. ‘ Akılsız kime derler? ‘ diye sual açarsan, dünya malına tamah ile ebedî saadeti elden kaçırana derler.
Görmeyi bilene gece yoktur. Görmeyi bilmezsen gündüzlerin bile gecedir.
Görmeden kendisini bilen, yüreğindeki gizli sırları da biliyor olmalıydı.
Ertuğrul’a iyi bak Gündüz Bey, ileride büyük bir İslâm devletinin çekirdeğini atacak, ona iyi bak!
Kim ki ihtiyaç için değil de zevk için avlanırsa, kim ki hayvana kinlenip vurursa, günah işlemiş olur.
-Allah’ın en büyük ikramı nedir bilir misin Gündüz Bey?
-Nedir?
-Akıldır.’Akıllı kime derler ?’ diye sorarsan,Peygamber Efendimizin(a.s.m) nurlu yolunda yürüyenlere derler.’Akılsız kime derler?’ diye sual açarsan,dünya malına tamah ile ebedi saadeti elden kaçırana derler.
-Nedir?
-Akıldır.’Akıllı kime derler ?’ diye sorarsan,Peygamber Efendimizin(a.s.m) nurlu yolunda yürüyenlere derler.’Akılsız kime derler?’ diye sual açarsan,dünya malına tamah ile ebedi saadeti elden kaçırana derler.
Kim ki ihtiyaç için değil de zevk için avlanırsa, kim ki hayvanı kinlenip vurursa, günah işlemiş olur.