Tunç İlkman kitaplarından Melankoli kitap alıntıları sizlerle…
Melankoli Kitap Alıntıları
Bir arkadaş istiyorum. Hiç konuşmadan beni tamamen anlayacak, benimle karşı karşıya saatlerce hiç konuşmadan durabilecek bir arkadaş.
Ve dikkat ettim, susanlar daha iyi anlaşıyorlar.
Çünkü içimde hâlâ ihtiyarlamayan, ihtiyarlamak şöyle dursun, hâlâ çocuk kalan yerler var
Gitgide inanma mutluluğundan uzaklaşıyorum. Gitgide yalnız kalıyorum. Ama nasıl yalnız Ne tarafa dönsem, içimde kaynayan şeyleri dökmek için ne tarafa koşsam, bir duvarla karşılaşıyorum. Günden güne hiç anlaşılmadığımı anlıyorum. Hiç anlaşılmadığımı, hiç
Beni yalnız bırakmak, beni öldürmekle birdir. Yeryüzünde yalnız olmadığım benim her zaman kafama vurulmalıdır.
Yalnız bir dostluk değil, sırtımı dayadığım koskoca bir inanç yıkılıyor.
Biz seninle kavga da edebiliriz ama birbirimizi anlayarak Biz birbirimizi sıkmaya başlayabiliriz ama anlaşarak Ve en nihayet bir müddet konuşmayabiliriz de Fakat bunu hiç olmazsa bir kere haber vererek
İstisnasız herkesle aramda adeta görünmez bir soğuk hava tabakası hissediyorum. Ben ateş gibi yanan kalbimin sıcaklığını ne kadar tarif etsem de bu soğuk tabakayı ısıtamayacağımı anlıyorum. Adımlarım hiç kimseninkine uymuyor.
Doğa, kendisiyle baş başa kalınca, yani biz, bize omuz vererek destek olan diğer insanlardan ve bize kendi ehemmiyetimizi gösteren insan eserlerinden uzaklaşınca derhâl ne küçük ve sıfır mahlukat olduğumuzu kulağımıza fısıldar. Bu bize kâinat içindeki mevkiimizi anlatmalı ve boş, faydasız isyanlarda, dar çerçeveli karamsarlıklarda mana olmadığını göstermelidir.
İçinde telli bir muzik aleti bulunan bir odada bir piyanoya dokunulacak olsa, o müzik aletinin, dokunulan tuşun vurduğu tel ile aynı titreşim sayısında olan teli de titreştirir ve hafifçe tınlar. Her insanın içinde de bir miktar bu çeşit teller mevcuttur. Bir sanatkâr eserinde hangi telleri titreştirirse, içinde aynı türden teller bulunanları da kendisi ile beraber harekete getirir. Birçok sanatkârlar içlerindeki bu telleri çok güzel ve kuvvetli titreştirmek becerisine sahiptirler, bunlar yalnız aynı telleri taşıyanları elde edebilip diğerlerine yabancı kalırlar. Hakiki ve büyük dehalar; içlerinde bu tellerden en çok taşıyanlar ve bütün insanlarda bulunan telleri hep birden ihtiva edenlerdir ki, içlerindeki bu tellerden hangisine dokunsalar, kendileri ile beraber inletecek birçok kimse bulunur.
Dünyada adam olmanın birinci alâmeti aşıklık, aşıklığın birincisi nişanesi de aşık hâlinden anlamaktır.
Çok iyi bilip anlamak insanı birçok tepkilerden alıkoyar ve elini kolunu bağlar
Senin için güzel, derin ve zevk verici bir şey olduğu, sana birşeyler ilave ettiği müddetçe alabildiğine aşık ol! Hiç kimseyi dinleme, hiçbir akıllıca fikre kulak asma, kendini tamamen aşka ver. Fakat aşıklık sana üzüntü vermeye, seni şevkle çalışmaktan uzaklaştırmaya, hayatı sana manasız göstermeye başlarsa derhâl vazgeç
Mütemadiyen içimde bir misafirlik hissi var, etrafımdaki hiçbir şeye ve hiçbir kimseye alıcı gözüyle ve sahiden alâkadar olarak bakamıyorum Asıl aradığımı, o mükemmel ve hiç noksansız şeyi, o ‘en güzel’ şeyi bulamıyorum, hatta bunun ne olduğunu bile kestiremiyorum
Benim kafam bir dünya gibi, her an içimde bir adam, bir başka adam doğuyor, yaşıyor, ölüyor ve bir başkası doğuyor Ben ben, asıl ben, bu doğup ölen adamların kafalarındaki silik bir hatıra gibiyim.
Bence insanlık birtakım arzular duymamak, birtakım şeyleri düşünmemek değildir; bence insanlık duyduğu arzuları saklamak, düşünceleri hazır etmemek değildir; bence insanlık kafasındaki makul hükümler vermek kudretinin bütün arzulsrina ve diğer düşüncelerine hakim kılabilmektir. Zaafsiz insanlık, riyasız insanlık budur
Doğayla baş başa kalındığı zaman yalnızlık insana bir huşu verir, insanlardan kaçıp bir yere kapatıldığı ve insanlarla her türlü rabıtalar kesildiği zaman yalnızlık insana bir gurur verir. Fakat benim gibi, insanlarla oturup gülüşürken, konuşup dinlerken duyulan yalnızlık hissi en yürek yakan cinsinden. Bu yalnızlık insana sadece bir umutsuzluk ve üzüntü veriyor
Dünyada bana Ne istiyorsun? diye sordular hiç düşünmeden vereceğim cevap şudur: Anlaşılmak istiyorum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hayatta yaşadığı tecrübe veya felaketlerden dolayı tamamen değişmiş bir kişi bile yoktur. Ve tecrübe, bir insanı hiçbir zaman daha akıllı yapmaz, belki daha temkinli yapar.
Hiçbir zaman belirli bir amaca ve sonuca doğru gitmiyoruz ne tecrübe ne de bilgi, insanın düşünce hayatında esaslı bir rol oynuyor. Zihnimiz bazen yükselip baz alçalan grafikler çizerek ve etraftan bazı şeyler alıp bazı şeyler bırakarak kendi yoluna gidiyor. Başı ve sonu belli bir yokuş Bugün etraftan aldığı şeylerin tesiri altında görülse bile yarın aldığı şeyler, eskilerin görünürdeki tesirini bile bırakmıyor. Böyle olmasa her insanın yaşlandıkça akıllanması icap ederdi.
Değiştirilmesi artık elimizde olmayan şeylere yanıp yakılmakta, bunları sayıp dökmekte bir fayda yoktur İşin özü; başka şeylere dört elle sarılmayacak kadar içimdeki aleme sarıldığım fakat kendimi yalnız içimdeki aleme hapsedemeyecek kadar sıkıntılı ve hareketliyim.
Otomobiller sana gelinceye kadar harap olurlar
Yüzünü gözümün önüne getirmekte güçlük çekiyorum
Oku, düşün, yaz, tercüme et, böylece dünya çekilir bir hale gelir. Ben şimdilik Ankara’dan bile memnunum. Ne olacak, yalnız olduktan ve beş-on kitaba sarıldıktan sonra
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Zaten biz dünyada aşık da olmasak ne halt ederdik bilmem
Zaten benim kafam bir dünya gibi, her an içimde bir adam, bir başka adam doğuyor, yaşıyor, ölüyor ve bir başkası doğuyor. Ve ben asıl ben, bu doğup ölen adamların kafalarındaki silik bir hatıra gibiyim, hepsinde aynı olan bir hatıra
Bildiğim bir şey, her istediğim ve koşup atıldığım şeyi elime alınca: Hayır, bu değildi dediğimdir Dünya çok güzel, muhakkak Dünya çok enteresan, bu da muhakkak Fakat ben bir türlü Buranın malıyım! diyemiyorum.
Burada yapayalnızım
Mutlu insanlar dünyaya hangi iş için geldiklerini bilmeyenler, mevcudiyetlerini işin oluruna bırakanlardır.
Bana dünyada yalnız olmadığımı hatırlatacak ancak senin uzun mektuplarındır.
Halbuki dünyada bana Ne istiyorsun? diye sorsalar hiç düşünmeden vereceğim cevap şudur: Anlaşılmak istiyorum!
Şu dünya oturup da yüzüne bakılacak şey değil vallahi
Burnunun ucunu bile göremeyenler ne bahtiyardırlar
Hayatımdan memnunum, bütün zevklerinden ve bütün ızdıraplarından memnunum. Bugün ölsem, bu kadar yaşadığım için gülerek ve teşekkür ederek ölürüm
Ayşe,
Halkın, kendi derdine teselli vermek için kullandığı derin bir tabir var: Her şeyin başı yaşamak!
Ve bu böyle
Halkın, kendi derdine teselli vermek için kullandığı derin bir tabir var: Her şeyin başı yaşamak!
Ve bu böyle
Ben senin bana mektup yazmak istemeni değil, yazmanı istiyorum
Fakat beni yalnız bırakmayın. Beni kendi kendimle bırakmayın
Halbuki insan felakete, mutluluğa alıştığı gibi çabucak alışamıyor
Dünyada eğer sevgi de olmasa bazı kimseler için yaşamak büsbütün imkansız olacaktı.
Çünkü anlamak için birinci şart sevmektir
İnsan her yerde yaşıyor
Kafamın içinde bağdaş kurmuş melun bir şeytan her şeyle alay ediyor, her şeye gülüyor. Göz kırpıp kaçıyor
Ona ben birçok şeyler söyledim: Hiç kimseye açamayacağım ümitler ve ihtiraslar, tam gerçekleşmemiş gelecek planları, bazen de acı feryatlar
Gözlerimi biraz geriye çevirirsem görüyorum ki, ürkek bir deve kuşu sürüsü halinde Mısır’ı terk İsrailoğullarına Kızıldeniz yolunu açan, Mahaeros Şatosu yaylalarında ve Herodes’in önünde tüllere bürünerek raks eden dilber Salome’ye sinsi tebessümler gönderen, Ganj kenarında bağdaş kurup oturmuş Buda’ya acayip fikirler ilham eden, Sadabad’da yüzyıllık ağaçların yaprakları arasından süzülerek ipek yaşmakların altını gözetleyen aynı aydır, hiçbir hattı bile değişmeden aynı ay… Bu biraz evvel dışarıda gördüğüm, bu her zaman gördüğümüz ay…
Her şeyin başı yaşamak!
Çünkü anlamak için birinci şart sevmektir.
Dünyada bana en yakışmayan şey muhakkak ki ihtiyarlık. İçimi dehşetli korku aldı. Ve ben korktukça günler daha süratle geçiyor gibi geliyor bana Sonra kendimle tutarlılığımı kaybediyorum. Çünkü içimde hâlâ ihtiyarlamayan, ihtiyarlamak şöyle dursun, hâlâ çocuk kalan yerler var
Dünyada eğer sevgi de olmasa bazı kimseler için yaşamak büsbütün imkânsız olacaktı.
Dünyaya herkes alnında yazanı yerine getirmek için gelirmiş. Ben de zannediyorum ki sadece aşık olmak; zaman, mekan ve imkan düşünmeden aşık olmak için gelmişim.
Maziyi düşündüğümüz zaman gözümüzün önüne gelen felaket anları az ve kişisel, mutlu anlar ise çok ve kapsamlıdır.Demek ki muhakememiz felakete karşı hassas, hafızamız ise mutluluğu saklamakta usta.
Ayşe ne yaparsan yap fakat asla ,asla, asla ümitsiz olma Hayatın her münasebetsizliğinin arkasında sana destek olabilecek bir fikir vardır, onu gözden kaybetme Böylece münasebetsizlikleri çok kolay atlatırsın ve ruhun üzerinde fena tesirlerini duymazsın
Ve hayatımdan çok memnunum. Ve dış dünyayla alakam azaldıkça memnuniyetim artıyor. Salaklar arasında eskiden sıkılırdım. Şimdi başka bir dünyadan gelmiş gibi onları yabancı gözlerle süzüyor ve tetkik ediyorum. Kitaplar ve doğru fikirler beni ziyadesiyle doyuruyor
Sakın vaktini boş geçirme, boş zamanlarında da tek başına deniz kenarına , hatta şehir dışında bir yere git , sırtüstü yat, gökyüzüne baka baka düşün Dünyada bu kadar enfes şey yoktur, insan uyusa bile bir başka türlü uyuyor ve uykusunda bile kafası şuurlu işliyor
Evlenen insanların bu halini görünce bekar kaldığıma şükrediyorum, belki bu şükrün sebeplerinden biri de nasıl olsa evlenemeyeceğimi bilmekten doğan bir hüznü örtmek ihtiyacıdır.
Oku, düşün, yaz, tercüme et, böylece dünya çekilir hale gelir.
En akıllıca iş bulunduğun yere tahammül etmek , orayı katlanılır hale sokmaya çalışmaktır.
Senin için güzel,derin ve zevk verici bir şey olduğu,sana bir şeyler ilave ettiği müddetçe alabildiğine aşık ol! Hiç kimseyi dinleme , hiçbir akıllıca fikre kulak asma , kendini tamamen aşka ver. Fakat aşıklık sana üzüntü vermeye, seni şevkle çalışmaktan uzaklaştırmaya, hayatı sana manasız göstermeye başlarsa derhal vazgeç.
Ayşe ne yaparsan yap fakat asla ,asla, asla ümitsiz olma Hayatın her münasebetsizliğinin arkasında sana destek olabilecek bir fikir vardır, onu gözden kaybetme Böylece münasebetsizlikleri çok kolay atlatırsın ve ruhun üzerinde fena tesirlerini duymazsın