İçeriğe geç

Medusa Darbesi Kitap Alıntıları – Robert Ludlum

Robert Ludlum kitaplarından Medusa Darbesi kitap alıntıları sizlerle…

Medusa Darbesi Kitap Alıntıları

Çok garip ama anımsamak istediğim şeyler kadar unutmayı arzuladıklarım da var.
Gözle görülür şeyler yap. Bu her şeyden daha etkilidir. İnsanlar gördüklerine inanırlar. Onun için de bunlar söyleyebileceğin yalanlardan daha işe yarar.
Sessizlik uzayıp gidiyordu.
Kalbim solan bir çiçek gibi kuruyor.
Tüm dünya liderlerinin adını anmaktan korktuğu bu isim Jason Bourne’dan başkası değildir. Ama nasıl olup da yaşadığı, neden geri döndüğü ve sıradaki ismin kim olduğu gibi sorular herkesin korkulu rüyası haline gelmiştir.
Webb, Bir yanından nefret edersen ne yaparsın? diye sordu.

Marie, Bunu kabul ederim, dedi. Hepimizin karanlık bir yanı vardır, David. Bunu inkâr etmek ister ama başaramayız. Belki de bu yanımız olmadan yaşayamayız.

Zaten hiçbir zaman beklenilenler olamazdı.
Tanrı’nın senin ve benim gibi insanları affedeceğini umarım, Edvvard. Yoksa kendisiyle karşılaşmayı istemem.

Tanrı daima affeder.

Ama Tanrı da mükemmel değil sanırım. Öyle olsaydı kana susamış, başkalarını hiç düşünmeyen kurt sürüsü gibi insanları dünyaya salmazdı.

Hayır, Tanrı mükemmeldir. Mükemmel olmayanlar bizleriz. Silahlar da bizim, Sayın Elçi. Bize özgür irade verilmiş.

Akıl çok eşsiz bir şey.
Ormanın kenarında kal ve gözükme. Bir ışık görür ya da bir uçak sesi duyarsan ıslık çal. Islık çalabilir misin?

Pek iyi çalamam. Çocuklar küçükken bir köpeğimiz, altın renkli bir seterimiz vardı ve

Tanrı aşkına! Ağaçların arasından taş at. Yuvarlandığını duyarım. Haydi yürü.

Sigaraları avuçlarının içine almışlar ama yine de görülüyor.
Dolaşıyormuşuz, zaman öldürüyormuşuz gibi davran.
Zaman değişiyor. İnsanlar değişiyor ve hayat da pahalılaşıyor.
Jason, İnsanın işin başında kendini feda etmeye kalkması hiç hoşuma gitmez, diye söylendi.
Yıllar izlerini bırakırlar değil mi? Vücut çevikliğini koruyabilir, hatta daha güçlü olabilir ama yüz geçen yılları açıklar.
Televizyon kameralarını görünce donup kalıyorum. Oysa durmadan yanılgıya düşen ahmakların televizyon karşısında çok başarılı olduklarını da görüyorum. Anlayacağın ben haddimi biliyorum. Onların yaptıklarını yapmama olanak yok.
Belki şimdi böyle şeyleri söylemek moda değil, ama pek çok insan gibi benim de vicdanım var.
Bir insandan fazla şey istenebilir belki. Ama bir an gelir ve artık bir şey isteyemezsiniz!
İnsan yaşlandıkça uykuya daha fazla gereksinmesi oluyor.
Sekiz dakikada insanın direnci kırılabilirdi.
Korkarım bir şey daha var ama bunu size hakaret etmeden nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.

Öyleyse bana hakaret edin.

İnsan derinliklerinde yanan ateşi çok geç fark ediyordu.
O zaman bana bir şey söylemiştin. Ne demiştin?

Sana uykunun da çok önemli bir silah olduğunu anlatmıştım.

Yalnız zamanımız değerli.
Şimdi izninizi rica edeceğim. Yalnız kalmam ve telefonla birini aramam gerekiyor.
İnsan kendini yenenin sözlerine güvenmek zorundadır.
Almanlar İngilizce konuşuyorlar ve Amerikalı da Almanca karşılık veriyordu.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Dinlenme bir silahtır.
Burnum koku almakta ustadır.
Ben eski kafalı bir insanım
Rica ederim, şekerim. Buraya kimlerin gelip neler istediklerini bir bilseniz. Ucuz fiyata Cartler saat aldıklarını sanıp dolandırılanlardan tutun da Resepsiyoncunun gözü Marie’nin taklit Gucci çantasına ilişti. Ah!
bugün bir şey başaramayacağım belli. En iyisi burdan ayrılıp sizi de rahat bırakayım.
Erkeklerin ilk kez kendisine bakmadıklarına tanık oluyordu. Buna sevindi.
Çok yorgunum ama uyuyamıyorum.
Tanıdığın şeytan, tanımadığın şeytandan iyidir.
Zaten hepsi emirlere uyuyorlar ama neler olduğunu bilmiyorlar.
Ne kadar geç olmuş. Çok uzun bir gündü.
İçinden bir ses anlayamadığı şeylerle zaman yitirmemesini söyledi.
Sen insan değil bir domuzsun!
Unutulan, açıklanamayan ama anımsanan çok şey vardı.
Biraz uyuyalım. Sabah her şeyi konuşuruz.
Kendisini tehlikeli yaratıklar tarafından incelenen kafesteki bir hayvan gibi hissetti.
Saatler geçerken küçük ayrıntılar büyük olaylara dönüşüyordu.
Her yaşta kadın ve erkek, çocuklar ve ihtiyarlar, üstlerinde paçavralar olan insanlar, yıkılmak üzere olan binaların arasındaki karanlık geçitlerde dolaşıyorlardı.
İnsanlar renkli, pis, kalabalık sokaklarda dolaşıyorlardı.
Beklenmedik şeyi yap. Düşmanı şaşırt. Dengesini altüst et.
Zevk ancak başarıyla ölçülebilir, Bay Liang. Bu çok eski ya da çok yeni bir Çin atasözü. Hangisi olduğunu bilemiyorum.
Kâtip kendini savunmaya çalıştı. Bilgisayara göre hiç boş yerimiz yok.

Sen sus! Liang yine yalandan gülümsedi. Kâtibi azarlamakla hata yaptığını ve durumu belli ettiğini sezmişti. O çok genç, efendim. Biz anlaşmazlık olacağını düşünerek daima birkaç boş oda bulundururuz. Hâlâ gülümsüyordu.

Kâtibe emir verdi. Ting ruan-jiF ” Ve acele acele sözlerine devam etti. İfadesiz bir yüzle bakan David Webb her sözü anlamıştı. Beni dinle kemiksiz tavuk! diyordu. Sana sormadıkça benim yanımda bilgi vermeye kalkma. Bunu bir daha yaparsan kendini çöplükte bulursun. Şu budalaya iki yüz ikiyi ver. Orası boştur. Güçlükle gülümseyen adam David’e döndü. Limana bakan odanın görünümü çok güzeldir, Bay Cruett.

Oyun bitmişti ve kazanan tatlı sözlerle zaferini küçümsediğini belirtti. Size minnettarım. Böylece kentte birçok yere telefon edip nerede kaldığımı haber vermeme gerek yok. Gözlerini, güvenini iyice yitirmiş olan Liang’a dikmişti. Güzel manzaralı bir oda dediğinize göre siz you hao jingse de fangjian’ı kastediyorsunuz sanırım. Haklı mıyım? Yoksa Çincem de çok budalaca mı?

Sürücünün kendisini geçirdiği caddeleri, yolları da tanıyordu. Bu hem huzur veren, hem rahatını kaçıran bir şeydi.
Bize bir irade verilmiş. Ahlakımız hareketlerimizi kısıtlamamızı sağlar.
Artık içimde seni öldürmek için o dayanılmaz istek yok. Yine de seni öldürebilirim. Çünkü insanda kolaylıkla o arzuyu uyandırıyorsun.
Bourne daima kendine bir seçme hakkı tanırdı.
Kendini kontrol etmeliydi. Buz gibi olmalıydı. Duygusuzca davranabilmeliydi.
Beş milyon dolar dayanılmayacak kadar büyük bir paraydı. Bu parayı bir katili yakalamak için yem diye bankaya koymuşlardı.
Sırf saatini almak için kolunu kesebilirler.
Kontrol.

Bu ne basit bir sözcük, ne kadar korkunç bir istekti.

Olaylar bizi fazla etkiliyor. Harekete geçmeden önce kendimizi şaşkınlıktan, gereksiz duygulardan kurtarmamız gerekir.
Sen git de derdini akıl hastanesindeki doktorlara anlat!
Ben heyecanlı bir kalabalığın ortasında vurulabilecek bir hedeftim.
Son bir haftadır kendimi üstünkörü korunan bir atış galerisindeki ördek gibi hissediyorum. Bu dün aklıma geldi.
Ve David dönen bulutlan sıyırarak güneşi yeniden bulabiliyordu.
Hastanın öleceğine inanan doktorlara, Sizi ahmaklar, demişti. Bu zavallı belleğini yitirmiş! Haftalardır anlaşılır bir Ingilizceyle size bunu söylüyor. Ama sizin gibi budalaların bir şey anladığı yok.
Elektrokardiogramları kalbinin sağlam olduğunu gösteriyordu. Akciğerleri de iyiydi. Bu yüzden sigara içiyordu. Sigara kafasının rahatlamasını sağlıyordu.
Ama her şeyi gözlerimde göreceğini, sesimde duyacağını biliyorum. Bunu bir tek sen yapabiliyorsun.
ama insanın daima milletinin iyiliğini düşünmesi gerekir.
Siz çıldırmışsınız Kesinlikle çıldırmışsınız!
Açıklanması işe yaramayacak geçmişi gömeriz. Dün iyi niyetle verilen kararlar yarın sorun yaratabilir.
Ölüm her yerdeydi.
Tanıdığın şeytan, tanımadığın şeytandan iyidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir