İçeriğe geç

Liseden Arkadaşlar Kitap Alıntıları – Selçuk Aydemir

Selçuk Aydemir kitaplarından Liseden Arkadaşlar kitap alıntıları sizlerle…

Liseden Arkadaşlar Kitap Alıntıları

‘Denklem dediğin sağı solu eşit olmalı, sen aşka değil aşk acısına yazılmışsın.’ Bile bile ladesmiş sendeki.Tek taraflı aşk dediğin özünde mazoşistlik. Dayak yiyeceğini bilerek kavgaya girmekten farkı yok.
İnsan bu dünyaya mutlu olmak için geldi,mutluluk dediğin şey ekmeğini sirkeye banıp yediğinde,bu sirke ne büyük nimet diyebilmektir,gerisi hikâye.
Hitchcock’un ünlü bir lafı vardır; ‘Her zaman iyi olmak zorunda değilim. İyi olmam gerektiğinde iyi olayım yeter.’ der. Benimse hiç ünlü olmayan bir lafım vardır; Her zaman iyi olmak zorundayım çünkü ne zaman iyi olmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok. Ben kesin ıskalarım.
Ölür ise ten ölür,canlar ölesi değil.
Bazı ellerde şiddet ens­trümanıdır zeytin dalı.
Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.
İnsan bu dünyaya mutlu olmak için geldi,mutluluk dediğin şey ekmeğini sirkeye banıp yediğinde,bu sirke ne büyük nimet diyebilmektir,gerisi hikâye.
Her an her şeyle dalga geçebilirdi ve tek derdi vardı:Mutlu olmak.
Hayatımızın neredeyse tamamında belirli aralıklarla, Benim burada ne işim var duygusuna kapılırız. Olabilecek en yanlış yerde olduğumuzu bir anlık bile olsa görebiliriz.
Denklemden aşkı çıkarınca mânâ kayboluyordu.
Tanımadığın birini sevemezsin, ilk görüşte aşk diye bir şey yoktur, o kendini kandırmaktır.
Her ne yapacaksan karşılıksız yap, insandan son bekleyeceğin şey yaptığının karşılığıdır.
Babamın dediği gibi hayatta faydalı ne varsa tadı kötüdür. Tadı güzel , zevkli ne varsa alayı sağlığa zararlıdır.
Ben arkadaşlarımdan yediğim kazıkları uç uca eklesem üç cilt roman olur be
Bazıları gerçekten değişir, bazıları ise sadece değiştiğini düşünürmüş.
Sevdiğinizi belli edin, eğer etmezseniz başkalarına fırsat verirsiniz. demişti Necip Fazıl.
Gönül bu, seçme ve seçilme hakkı kısıtlı, sadece seçilme hakkı verilmiş seçme hakkı yok. Kafasına göre takılıyor, garip bir şey.
“Bilge, yaşadığı hayat hikayesine alıcı gözle bakar. Geçmişi çok iyi süzer, bugün geldiği noktayı bilir ve geçmişteki deneyimlerinin sonuçlarına göre olası gelecek tüyolarını çıkartır. Tarih tekerrürden ibarettir, derler çocuklar. Bilge geçmişi unutmadığı için geleceği pek şaşmaz.”
Hayatımın filmi olsa afişine muhtemelen “ben bitti dediğim an, her şey aslında yeni başlıyordu” yazarlardı. Kontrolüm dışında gelişmeyen bir şey kalmış mıydı?
Biri seni haddinden fazla eleştiriyorsa gizli hayranlığından, haddinden fazla övüyorsa gizli hainliğindendir.
İnsanlar tanıdıkları insanları ister istemez yeni tanıştıkları zamanki gibi bilirler hep. Bu yüzden kaç yaşına gelirseniz gelin anne babanızın gözünde altını değiştirdiğiniz çocuksunuzdur
Güç dediğin güçlünün gölgesine sığınınca değil güçlü denilenin gücüne aldırmadan kendindeki güce sığınınca elde ediliyordu
Biri seni haddinden fazla eleştiriyorsa gizli hayranlığından haddinden fazla övüyorsa gizli hainliğindendir.
Tamam Mete, sen gir içeri Selçuk yaptı de. Terlikler sorarlarsa dediğinizi yaptım dersin. Okulda benle çok gözükme. Daha fazla canın yanmasın.

Olmaz ben artık köstebeğim. Sen nereye ben oraya, seninle takılıp öğrendiğim her şeyi gizlice Terlikler’e anlatıcam.

Ulan oğlum siz okula mal kabul kapısından mı giriş yapıyorsunuz? Kavgayı benim üzerime yıkarsan ben seninle niye konuşayım? Küserim, iftira attın bana derim. Hiç mi düşünmemişler bunu, bir sonraki adımı hiç mi tahmin edemiyorlar?

Ailem rotamı çiziyordu. Okulunu aksatma, kavgaya dövüşe karışıp bize laf getirme, bunları yaparken de kim olduğunu asla unutma.
Oğlum ergensiniz siz, yumruk yumruğa dövüşüyorsunuz, olur öyle.
Yahu hadi ben ergenim Çoban’ı görmediniz mi? Adam o adam, ergen falan değil, insan irisi. İstese seni bile döver.
Evet döver.
E o zaman niye gelmedin?
E o zaman niye geleyim? Manyak mıyım ben? Dayak mı yiyeydim adamdan? Siz gençsiniz kemiğiniz neyim kırılsa da çabuk kaynar, ben yaşlı başlı adamım iş çıkartırım evdekilere. Adam insan irisi, ben inene kadar 10 kere döver sizi,
yetişemem kaçırırım, deyip buradan izledim.
Dış güzelliği gün geçtikçe artıyordu Küçükçekmece’nin, iç güzelliği ise göç veriyordu.

Normalde büyüdükçe yaşadığımız yer küçük ve çirkin gelmeye başlar gözümüze, ben büyüdükçe yaşadığım yer daha da güzelleşiyordu çünkü
ben orada daha az vakit harcıyordum.

Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Benimle eğleniyor olmanıza değil, ağızbirliği etmiş gibi okul müdürüyle dalga geçiyor olmanıza değil, hepinizin kendi çocuklarınızın sıralarını bulup oraya oturmuş olmanıza ve çocuklarınız olsa diyeceği ne varsa tam olarak onları söylüyor olmanıza şaşırıyorum. Sorun bu nesil değil, bir üst nesilmiş!
Söyleyin anasına babasına alsınlar şunu karşılarına 2 yetişkin birey olarak dövsünler. Sakın konuşmasınlar, konuşurlarsa bu herif bir şekilde ikna eder.
6 defa disiplin kuruluna girmiş her defasında da bizi hatalı çıkarmış adam bu. Özür diledik çocuktan. Buna biraz şuur aşılasınlar. Azcık sisteme entegre olsun.
Çok üşengeç, sırf kolay çarpılıyor diye Pi’yi 5 alıyor sizinki! Öğretmenler toplantısında gündeme geldi, dedik ulan bari 3 al Pi’yi, hadi bak kimseye yapmayız sana özel, 4 al lan! 5 ne Allah aşkına? Bize bunun gelişi 3,14. Bugün bunun önünü almazsak yarın 10 alır bu daha kolay çarpılıyor diye.
Hitchcock’un ünlü bir lafı vardır; ‘Her zaman iyi olmak zorunda değilim. İyi olmam gerektiğinde iyi olayım yeter.’ der. Benimse hiç ünlü olmayan bir lafım vardır; Her zaman iyi olmak zorundayım çünkü ne zaman iyi olmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok. Ben kesin ıskalarım.
Her zaman iyi olmak zorundayım çünkü ne zaman iyi olmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok, ben kesin ıskalarım. ‘Ki ıskaladım da..’’
Bir kapıyı kapatan Allah diğerini açmıştı,
sanırım ileride bir yerde
başka bir kapı açık kaldığı için
cereyan yaptı da
o kapı da çok geçmeden
kapandı yüzüme.
Piyon bile kendini şah zannetsin, şah zaten şah olduğunu ilk günden biliyor, piyon olmayı yediremeyenin gönlü hoş olsun çünkü o şaha lazım.
Biri seni haddinden fazla eleştiriyorsa gizli hayranlığından, haddinden fazla övüyorsa gizli hainliğindendir.
Duymayı istediğin cevaba göre soru hazırlamayı bırak, gerçek soruları sor.
Sana insan diyorsam mübalağa sanatını sevdiğim içindir
Bu duygunun üzerine kütüphaneler dolusu eserler yazılır.
Kavgada gidiş yolundan puan verilirse takdir alırdım
Daha aşık olacağımız kişiyi seçemiyoruz neyin havasındayız biz
Bunu yurtdışında okutun durumunuz varsa gitsin elaleme tebelleş olsun
Her zaman iyi olmak zorundayım çünkü ne zaman iyi olmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok ben kesin ıskalarım.
Televizyonda yarın İstanbul’un en soğuk günü olacak demişlerdi bir gün önce. Hava durumu zannettim abi ben senin vedanı bile anlayamadım..
Saygı zorlamayla elde edilmez, o kazanılan bir şeydir.
Muhakkak insan, gerçekten çok zalim ve çok nankördür.
Her ne yapacaksan karşılıksız yap, insandan en son bekleyeceğin şey yaptığının karşılığıdır.
Çekilen çile zaferin büyüklüğünü gösterir.
Biri seni haddinden fazla eleştiriyorsa gizli hayranlığından, haddinden fazla övüyorsa gizli hainliğindendir.
Bazıları gerçekten değişir, bazıları ise sadece değiştiğini zanneder.
Her zaman iyi olmak zorundayım çünkü ne zaman iyi olmam gerektiği hakkında hiçbir fikrim yok.
Her zaman iyi olmak zorunda değilim, iyi olmak gerektiğinde iyi olayım yeter.
İstemeden kal­bini kırdıysam özür dilerim
Ya şeytan, gör bak gör. Bu garip şeyin adı insan işte.
Bu dünyayı yakarsa ergenler yakar
Piyon bile kendini şah zannetsin, şah zaten şah olduğunu ilk günden biliyor, piyon olmayı yediremeyenin gönlü hoş olsun, çünkü o şaha lazım.
Sakince dinledim ama hiçbir şey anlamadım. Tekrar ve bu sefer tane tane anlattı. Biraz anlar gibi olduğumu söyleyince İsmet zıvanadan çıktı. Ba­ğıra çağıra, yer yer itip kakarak anlattı ve ancak kafam aldı.
Galiba bana yazık ol­mak üzereydi.
Ulan davar, sevdiğimizi anlaman için ille ağlayıp zırlamamız mı lazım?
Değil mi? Bir de o var. Kim bilir bana anlatmadığın daha neler var?
Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.
Aliya İzzetbegoviç
Tam masadan kalkıp sıvışacaktım ki annem içeri girdi, elindeki meyve tabaklarından birini ders çalıştığım masaya bıraktı, diğerini babama götürdü oturdu yanına. Bana bakmıyordu bile. Nasıl yani? Küstük mü? Bana insan gibi mi eziyet edecekti annem? Anlamazdım ki ben ondan, iyice şımarır arsızlaşırdım. Bir miktar şiddet beni çiçek gibi yapardı.
Güç dediğin güçlünün gölgesine sığınınca değil, güçlü denenin gücüne aldırmadan kendindeki güce sığınınca elde ediliyordu.
“Savaş ölünce değil,düşmana benzeyince kaybedilir.”
Kız çocuk iyidir, yaşlanınca bize bakar. Ne yapalım edelim biz sana kalmayalım oğlum. Sen bizim mezarımızdan taş çalarsın.
Vay be Ekrem, al işte sen misin çocuk yapan? Yedi dakikalık zevkim için başıma gelene bak ya!
Hayatta tadı güzel, zevkli ne varsa hepsi zararlı hepsi zararlı!
Bir insan mutsuz olsun istiyorsanız, ona ka­pasitesinin altında bir iş verin,
Onuncu gün serotonin hormonu yani mutluluğumu borçlu olduğum elemanım işi bıraktı. Dayanamadı daha fazla. Hayatta hiçbir şeyden mutlu olamıyordum.
Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir.
Ekmeğe sürecek kadar bile beyin yoktu bunlarda.
Lan hayatımın aşkı diyordun!
Hayatımın aşkı olabilmesi için önce bir hayatım olması
gerekmiyor mu Selçuk?
bir çekememezlik var sende. Kıskanıyor musun?
Bir tane dostum deyip sırtımı dayayacağım adam olmayacak mıydı dünyada?
ilk görüşte aşk diye bir şey yoktur, o kendini kandırmaktır.
-Muhakkak insan, gerçekten çok zalim ve çok nankördür- ben demiyorum Allah diyor.
Her ne yapacaksan karşılıksız yap, insandan en son bekleyeceğin şey yaptığının karşılığıdır,
E ben bitmişim!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir