İçeriğe geç

Levayih-i Hayat Kitap Alıntıları – Fatma Aliye Hanım

Fatma Aliye Hanım kitaplarından Levayih-i Hayat kitap alıntıları sizlerle…

Levayih-i Hayat Kitap Alıntıları

Sözlerinizde haksız değilsiniz, fakat onu anlamayacak insanlara söylediğiniz için yanlış yaptınız.
Ne yapayım o göz alıcı sarayı, ben penceresinden hayran olduğum zaman yanımda bir yoldaş yoksa.
‘Beş kuruşluk bir bilet, beraber bulunmaları, beraber oturmaları, bir çatı altında buluşmaları doğru olmayan kimseleri bir araya getirmişti.
Vapur, tramvay, umumi olan bu tür yerler böyledir.’
Biliyor musun, manen ne kadar yorgunum. Kafam çatlıyor.
Topluma bir eş, bir anne olmak üzere hazırlanan şu gençlerin, masum düşünceleri ve gelecekten ümitlerinin önüne sanki kesif bir duman perde olmuş gibi gözleri bulanık bulanık bakıyordu.
Dünya, hayat! Evet, bunda ne kadar güzellikler de var. Sular, kırlar, çiçekler, güneşin doğuşu, günbatımları, baharlar
Nikâh anlaşmasında yer alacak bir erkek ne gibi görevlerden sorumlu olacağını bilmeli değil mi? Aksi halde niçin böyle bir görev yükleniyor? Evliliğin ne olduğunu bilmeden niçin evleniyor?
İnsan denilen şey sıradan makineler gibi yalnız maddi vasıtalarla idare olunur bir şey değildir.
Aldandığını anlamak pek büyük bir felakettir.
Mesut olmak insanın elinde olsa kim öyle fırsatı kaçırır?
Hangi saat ve hangi dakika vardır ki sen benim hatrımda bulunmamış olasın?
Zira o dertleri çekmeye tahammül eden vücudum bugün onları anlatma zahmetine tahammül edemiyor
Sözlerinizde haksız değilsiniz, fakat onu anlamayacak insanlara söylediğiniz için yanlış yaptınız
Kendi kendimi sevemeyecek hale gelmektense yaşamamak bence daha iyidir.
Bir şair ne kadar hünerli olursa olsun, terk edilmiş bir âşığın nicedir hasretini çektiği cananıyla buluşmaya gjtmesini ne kadar zarifçe sözler ve anlamlarla örtmeye çalışırsa çalışsın, yine bu meseleyi kendinin olmayan bir şeye saldırı olmaktan kurtarabilir mi?
Aldandığını anlamak pek büyük bir felakettir.
Mesut olmak insanın elinde olsa kim öyle fırsatı kaçırır?
Bir zamanlar herkes için sevgi hissi duymaya yetenekli olan kalbim, bugün nefret duygusundan başkasını göstermiyor.
Kendi kendimi sevemeyecek hale gelmektense yaşamamak bence daha iyidir.
Eğitim gören insanın mükemmel olacağını sanıyordum.
Mutluluğun servetle olabileceğine inanlardan değilim.
İnsan denilen şey sıradan makineler gibi yalnız maddi vasıtalarla idare olunur bir şey değildir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ah, o kalp pek ulu hisleri, pek yüce hevesleri anlayacak, duyacak bir şeydir.
Sen acılardan bahsederken benim yüreğimin acıdığını, adeta sızladığını hissediyorum.
Zavallı kalbim, onlardan yediği darbeler o kadar bir biri üzerine oldu ki artık nasır bağladı.
Cömertliğini kimseden esirgemeyen o hayal dünyası bile benim hakkımda zalimce davranıyor. Bana ne çirkin, ne müthiş manzaralar gösteriyor bilsen! Ümide sarılmak üzere saldırdıkça beni karanlıklara daldırıyor.
Uçmak için kanatlarım yok ki!.. Ah Mehabe, benim hayal gücüm bile şimdilerde bana öyle senin gösterdiğin gibi güzel sahneler göstermiyor.
Senin tarif ettiğin mutluluk, benim için çocukluğumda dinlediğim Zümrüdüanka kuşu masallarına olan hayranlığım gibi kalır azizem.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Mesut olmak insanın elinde olsa kim öyle fırsatı kaçırır.
Zaten hangi köşemiz, hangi bucağımız vardır ki seni hatırlatmasın?
‘Levâyih-i hayat (hayattan sahneler) bu mutlu tablodan ibaret değildir; çeşitlidir, rengârenktir. Sizi gördüğümüz gibi başka türlülerini de görüyoruz.’
Ah, gözüm kardeşim, senden başka sözlerimi güvenerek anlatabileceğim bir kimseye daha tesadüf edemedim.
Lakin dünyada en çok bildiğim ve sevdiğim şey hakikattir.
Ne yapayım o göz alıcı sarayı, ben penceresinden hayran olduğum zaman yanımda bir yoldaşım yoksa.
Hiçbir şeyle uğraşamıyorum, ne okumakla ne müzikle Bana söy­lenenleri de çoğunlukla dalgınlıktan anlayamıyorum. Hep düşünüyorum.
Kendi kendimi sevmeyecek duruma gelmektense yaşamamak bence daha iyidir.
Allah’ın seni bu kadar mükemmel yaratmış olduğuna şükretmek borcundur.
Mutluluğun servetle olabileceğine inananlardan değilim.
Mesut olmak insanın elinde olsa kim öyle fırsatı kaçırır.
Hangi saat ve hangi dakika vardır ki sen benim hatırımda bulunmamış olasın?
Zaten hangi köşemiz, hangi bucağımız vardır ki seni hatırlatmasın?
Bence saygıya layık olan, sevgiye layıktır.
Bence sevmek için sevilecek adamın sevilmeye layık olması gerekir.
Ah, o kalp pek ulu hisleri, pek yüce hevesleri anlayacak, duyacak bir şeydir.
Sen acılarından bahsederken benim yüreğimin acıdığını, adeta sızladığını hissediyorum. Ne olur benim mutluluk hislerim de sana böyle etki etse.
Kendi kendimi sevemeyecek hale gelmektense yaşamamak bence daha iyidir.
Bence sevmek için sevilecek adamın sevilmeye layık olması gerekir.
Mutluluğun servetle olabileceğine inananlardan değilim.
Bir zaman herkes için sevgi hissi duymaya yetenekli olan kalbim, bugün nefret duygusundan başkasını göstermiyor.
Zavallı kalbim, onlardan yediği darbeler o kadar bir­biri üzerine oldu ki artık nasır bağladı.
Cömertliğini kimseden esirgemeyen o hayal dünyası bile benim hakkımda zalimce davranıyor. Bana ne çirkin, ne müthiş manzaralar gösteriyor bilsen! Ümide sarıl­mak üzere saldırdıkça beni karanlıklara daldırıyor.
Burada böyle sözlerin ismi dırıltı vırıltıdan ibarettir
Hayır, hayır! Senin o güzel kalbin yalnız eziyet ve zahmet yaralarıyla acı çekmeye, yalnız zulüm ve cefa darbeleriyle sarsılmaya, çırpınmaya mahsus değildir.
Sen acılarından bahsederken benim yüreğimin acıdığını, adeta sızladığını hissediyorum.
Kendi mutluluğumu feda ettim, mut­luluk ümidimi unuttum.
Bana bu yoldaki mutluluklarından bahset ki bari senin mutluluğun yüzünden memnun kalayım. Bana tatmak nasip olmayan bir şeyi senin tarifinle öğreneyim.
Sen de mutlu olsaydın, seni de kendim gibi görseydim işte o zaman artık kendimi tamamen mutlu sayacaktım.
Sevmek için, evet Mehabe, bence sevmek için sevilecek adamın sevilmeye layık olması lazımdır.
“Sevmek ve sevilmek istemek yalnız insanların şairane hayallerinin sonucu olmayıp zekâ ve his denilen şeyden payı çokça olan hayvanlarda da bu emel, bu arzu bulunduğu görülüyor.”
Mehabe, zira geçinmek için ben onların emirlerine uymaya, haklı haksız hükümlerine boyun eğmeye mahkumun! Ah, bu ne alçaklık! Fakat evlatlarım! ..
Zavallı kalbim, onlardan yediği darbeler o kadar birbiri üzerine oldu ki artık nasır bağladı.
Oh, mehabe ben kendimi çoktan unuttum. Sense bana geçmişi unutmamı öğütlüyorsun. Eşe duyulan sevgiyi öneriyorsun. Bense emelimde o kadarlara varamıyorum bile. Bir koca olamayan adamdan hiç olmazsa bir baba olması temennilerinde bulunuyorum.
Benim aradığım artık hayat arkadaşı, can, canan değildi. Eve bir erkek, çocuklarıma bir babaydı. Kendime bir eş, yoldaş olarak görmeye asla cesaret verilmeyen bir adamı bari bir velinimet gibi görerek sevmek ve ona o şekilde olsun hürmet etmek için ne kadar çok çalıştım bilsen!
Öncelikle sizin dünyanızda evlilikte aranılan başlıca şey, eşe duyulan sevginin mutluluğudur ki esas mesele budur. Bu türlü evlilikte aranılan mizaçların uygunluğu, karşılıklı sevgi ve sadakattir; bu şekilde evlenen bir kadın, kocasından hem sevgi hem de sadakat bekleyebilir. Bunlar birbirlerini mutlu etmek için almışlardır. Fakat kardeşim biz bu şekilde evlenenlerden değiliz. Sizin evliliğiniz mutluluk sözleşmesi, bizimkisi bir geçim kontratıdır.
Mesut olmak insanın elinde olsa kim öyle fırsatı kaçırır?
“Aşk hakkındaki araştırma ve incelemelerimizi bir yana bırakalım da şunu düşünelim; aşk ister bir hastalık olsun isterse bir nevi cinnet olsun öyle bir illet varsa onunla hastalanmaktan kaçınmalı, ta ki bize sevmemize mahsus birini gösterecekleri zamana kadar.
Eği­tim gören insanın mükemmel olacağını sanıyordum. Eğitim şeklini bile düşünememişim. Bu ne gaflet!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir