Leonardo da Vinci kitaplarından Leonardo’nun Defterleri kitap alıntıları sizlerle…
Leonardo’nun Defterleri Kitap Alıntıları
İnsandaki güzellik geçicidir, ama sanattaki güzellik kalıcı.
Her engel kesin kararlılık karşısında teslim olur.
Tüm bilgilerimizin kaynağı algılarımızdır.
Genişliği 40 braccia, su seviyesinden yüksekliği braccia, uzunluğu 600 braccia. Uzunluğun 400 braccia olan kısmı deniz üzerinde, 200 braccia ise bitişme yerleri ve köprü ayaklarında.
Kuvvet fiziksel hareketin çocuğu, tanrısal hareketin torunu ve kütle çekiminin de kaynağı ve anasıdır.
İnsan dehası çok çeşitli icatlar üretse bile, hiçbir zaman Doğa’nın yaptıklarından daha güzel, daha basit ve daha amacına uygun icatlar yapamaz; çünkü doğanın yarattıklarında hiçbir şey eksik, hiçbir şey fazla değildir.
Zevk ve Acı yapışık ikizler gibidir, biri olmadan diğeri olamaz.
En fazla ışığın olduğu yer bir rengin gerçek karakterinin en iyi görüldüğü yerdir.
Eşit büyüklükteki nesneler arasında göze en uzak olanı, en küçük görünür.
Nokta, çizgi, açı, yüzey ve nesne.
Bunların arasında nokta kendi türü içerisinde benzersizdir, ne yüksekliği ne genişliği, ne de uzunluğu veya derinliği vardır.
Bunların arasında nokta kendi türü içerisinde benzersizdir, ne yüksekliği ne genişliği, ne de uzunluğu veya derinliği vardır.
Bir insanın kolları açıkken, bir elinin orta parmağının ucundan diğer elinin orta parmağının ucuna kadar olan mesafe, onun boyuna eşittir.
Mantığını kullanmaksızın sadece pratiğine ve gözüne dayanarak resim yapan ressam, o nesnelerin varlığının bilincine varmaksızın önüne konan her şeyi kopya eden bir ayna gibidir.
Dışarıda, caddede, yolda rastladığınız tüm insanlara ışık yukarıdan gelir. Şunu iyi bilmelisiniz ki, yüzündeki ışık aşağıdan geliyorsa, çok yakın bir arkadaşınızı bile tanımanız güçleşir.
Resim, sahip olduğu tüm inceliklerle insanlığın eseri olan diğer sanat dallarının üzerindedir.
Ressamın zihni, yansıttığı nesnenin rengini alan ve önündeki tüm nesnelerin görüntüleri tarafından işgal edilen bir aynaya benzemelidir.
Güneş bitkilere hayat ve canlılık verir, toprak ise onları nem ile besler.
Sinirler kaslarla birlikte, askerlerin komutanlarına hizmet ettiği gibi kirişlere; kirişler komutanların generallerine hizmet ettiği gibi duyulara; duyular da generalin hükümdara hizmet ettiği gibi ruha hizmet ederler.
Kötü düşünce, ya Kıskançlık ya da Nankörlüktür.
Işık karanlığı kovar. Gölge ise ışığın engellenmesidir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendisini harekete geçiren tutkuyu hareketleriyle en iyi ifade eden figür, hayran olunacak bir figürdür.
Ustasını geçemeyen öğrenci, kötü bir öğrencidir.
Ve sen. Ey Şair, bir hikayeyi kaleminle anlatıyorsan, ressam bunu fırçasıyla çok daha kolay ve eksiksiz, anlaşılma kaygısı duymadan yapabilir. Eger sen resmi, dilsiz şiir olarak tanımlarsan, ressam da şiiri kör resim olarak tanımlayabilir. Hangisi daha kötü bir kusurdur? Kör olmak mı, yoksa dilsiz olmak mı? Şair de kurgularken en az ressam kadar özgürdür; ancak şiir insan gözünde resim kadar tat min edici değildir; çünkü şiir biçimleri, eylemleri, mekanları ancak kelimelerle tanımlayabilirken, ressam, biçimi temsil eden gerçeğe benzerlikle uğraşır.
İlk çizim, bir adamın, güneşin duvara düşürdüğü gölgesinin etrafında çizilmiş basit bir çizgiydi.
Değersiz bir insan hakkında olumlu konuşmak, iyi bir insan hakkında olumsuz konuşmak kadar büyük bir hatadır.
Bazıları vardır ki, içlerinden yiyeceklerin geçtiği birer geçitten öte bir şey olmayıp, yeryüzündeki dışkıyı artırmaktan, tuvaletleri doldurmaktan başka bir şeye de yaramazlar.
Çünkü içlerinde dünyaya ait başka hiçbir şey, herhangi bir olumlu etki ortaya çıkmaz; dünyaya kattıkları tek şey, dolmuş tuvaletlerdir.
Çünkü içlerinde dünyaya ait başka hiçbir şey, herhangi bir olumlu etki ortaya çıkmaz; dünyaya kattıkları tek şey, dolmuş tuvaletlerdir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Her vücudun kendi uzuvlarına, her sanatın ise kendi araçlarına gereksinimi vardır. Bütünün oluşturulduğu an parçaları da oluşmuştur
Ey Ressam! Konuyu anlamayanların eleştirilerinden kaçmak istiyorsan, doğadakini yansıt ve sadece para için çalışanların yaptığı gibi, bunu küçümseme.
Mucizeler yaratmak istiyorum. Sahip olacağım şeyler, belki daha huzurlu bir yaşam süren ya da bir gün işinde zengin olmak arzusu ile yaşayan insanlara göre çok daha az olacaktır.
Kol otuz kemik parçasından oluşur; bunlardan üç tanesi kolda, yirmi yedi tanesi de eldedir.
Ey araştırmacı! Bedenimizle ilgili bu bilgileri başka birisinin ölümüyle elde etmek seni üzmesin; aksine Yaratıcı zekayı bu derece mükemmel bir algı ile donatmış olması seni sevindirsin.
Sinirler kaslarla birlikte, askerlerin komutanlarına hizmet ettiği gibi kirişlere;
kirişler komutanların generallerine hizmet ettiği gibi duyulara;
duyular da generalin hükümdara hizmet ettiği gibi ruha hizmet ederler.
kirişler komutanların generallerine hizmet ettiği gibi duyulara;
duyular da generalin hükümdara hizmet ettiği gibi ruha hizmet ederler.
Zevk aldığınız bir şeyin arkasında Keder ve Pişmanlık olduğunu bilmelisiniz.
Zevk ve Acı yapışık ikizler gibidir, biri olmadan diğeri olamaz ve sanki sırt sırta duruyor gibidirler, çünkü birbirlerine karşıttırlar.
Ey Okuyucu, varsayalım ki bu sayfanın bütününe bakıyorsunuz. İlk göreceğiniz şey sayfanın çeşitli harflerle kaplı olduğudur. Ama ilk bakışta bunların hangi harfler olduğunu ve ne anlattıklarını kavrayamazsınız. Onları anlayabilmeniz için kelime kelime, satır satır görmeniz gerekir. Aynı şekilde bir binanın en üst katına çıkmak isterseniz, ancak basamak basamak çıkabilirsiniz. Başka türlü en yükseğe ulaşamazsınız.
Resim, sahip olduğu tüm inceliklerle insanlığın eseri olan diğer sanat dallarının üzerindedir.
isteksiz yemek yemenin sağlığa zararı olduğu gibi, isteksiz çalışma da hafızaya zarar verir ve akılda hiçbir şey kalmaz.
Sevgili, seven tarafindan algılandığı şekliyle çizilir.
Ressamın zihni, yansıttığı nesnenin rengini alan ve önündeki tüm nesnelerin görüntüleri tarafından işgal edilen bir aynaya benzemelidir. Öyleyse Ey Ressam! Şunu iyi bilmelisin: Doğanın yarattığı her formu sanatınla temsil ederken evrensel bir usta olamazsan iyi bir ressam da olamazsın.
Eğer resmi dilsiz şiir olarak tanımlarsan ressam da şiiri kör resim olarak tanımlayabilir. Hangisi daha kötü bir kusurdur? Kör olmak mı dilsiz olmak mı?
İnsandaki güzellik geçicidir ama sanattaki güzellik kalıcıdır.
Bütün nesnelerin evrensel yargılayıcısı olan göz
İnsanın düşünceleri her zaman umuda yöneliktir.
Kendisini harekete geçiren tutkuyu hareketleriyle en iyi ifade eden figür, hayran olunacak bir figürdür.
Evrensel olmayan bir ressam hayranlık uyandıramaz. Hiçbir şey yapamayıp da sadece bir baş veya bir figürü çizen ressamı usta ressam olarak değerlendirenlerin rüya gördüğü söylenebilir.
Ustasını geçemeyen öğrenci, kötü bir öğrencidir.
Mantığını kullanmaksızın sadece pratiğine ve gözüne dayanarak resim yapan ressam, o nesnelerin varlığının bilincine varmaksızın önüne konan her şeyi kopya eden ayna gibidir.
Göze eşit uzaklıkta, eşit mesafedeki cisimler arasında daha aydınlık bir zeminde olan cisim, daha küçük görülecektir.
Aynı büyüklükteki cisimler arasında en güçlü ışıkla aydınlatılmış olanın gölgesi en büyüktür.
Işık kaynağına yakınlıkları ve uzaklıkları oranında tüm cisimlerin gölgeleri uzar veya kısalır.
Kesişen ışık demetleri arasındaki açıların bir birine eşit olduğu yerler en aydınlık, eşit olmayan yerler ise en karanlık yerlerdir.
Gölge, karanlığın doğasına sahiptir. (Bir cisim üzerindeki) ışık, parlak bir cismin özelliklerini taşır; gölge gizler, ışık ise açığa çıkarır.
Karanlık da gölgenin en kuvvetli , ışığın ise en zayıf olduğu düzeydir. Gölgenin en koyu olduğu yer cismin en yakınıdır.
Bütünün her parçası bütünle orantılı olmalıdır.
İnsan figürleri o şekilde yapılmalıdır ki izleyen, o figürün zihnindeki düşünceleri anlayabilsin. Sağır ve dilsiz bir insan için durum budur. İşitmekten yoksun olduğu halde, iki kişiyi konuşurken görünce onların mimiklerinden, el ve vücut hareketlerinden konuşmanın doğasını anlayabilir.
Merdiven çıkarken ellerinizi dizlerinizin üzerine koyarsanız, kolların yüklendiği güç dizlerin arkasındaki kasların harcadığı gücü azaltır.
Merdiven çıkan insanın yapacağı ilk şey, kaldıracağı bacağı, üzerindeki vücut ağırlığından kurtarmaktır.
Merdiven çıkan bir insan, istem dışı olarak alttaki bacağını dengelemek için ağırlığını ileriye ve üstteki bacağına verir. Böylelikle alttaki bacağın harcayacağı güç kendini hareket ettirmek için gerektiği kadarıyla sınırlı kalır.
Göz, bir nesneyi neden uyanıkken hayal edildiğinde değil de, rüyadayken daha belirgin görür?
Yokuş çıkan bir adam vücut ağırlığının çoğunu arkada kalan ayağına değil, yukarı attığı ayağına – yani vücut ekseninin arkasına değil, önüne- verir. O zaman insan irade dışı olarak ağırlığının çoğunu başka yöne değil de gitmek istediği noktaya doğru verir.
Işık karanlığı kovar. Gölge ise ışığın engellenmesidir.
Çünkü, kendisini yalnızca bir tek şeye adanmış ve onu sürekli yaptığı halde, başarısız olacak ölçüde yetersiz bir zihin de olamaz zaten.
Evrensel olmayan bir ressam hayranlık uyandırmaz.
Kendisini harekete geçiren tutkuyu hareketleriyle en iyi ifade eden figür, hayran olunacak bir figürdür.
Ustasını geçemeyen öğrenci kötü öğrencidir.
Unutmayın ki, sebat göstermek buzdan daha önemlidir.
Kuşkusuz yapabileceğimiz en hızlı eylemlerden biri, görmektir. Bir an içinde sonsuz sayıda biçim görebiliriz; ancak bunlardan sadece birini kapsamlı olarak algılayabiliriz.
Bir kitap alıp yeni bir sayfa açtığımızda sayfanın bütününe bakarız. İlk görülen sayfanın harflerle kaplı olduğudur. İlk bakışta bu harflerin hangileri olduğunu, ne anlattıklarını kavrayamayız. Onları anlayabilmek için kelime kelime, satır satır görmek gerekir.
Bir kitap alıp yeni bir sayfa açtığımızda sayfanın bütününe bakarız. İlk görülen sayfanın harflerle kaplı olduğudur. İlk bakışta bu harflerin hangileri olduğunu, ne anlattıklarını kavrayamayız. Onları anlayabilmek için kelime kelime, satır satır görmek gerekir.
Şair de kurgularken en az ressam kadar özgürdür; ancak şiir insan gözünde resim kadar tatmin edici değildir; çünkü şiir biçimleri, eylemleri, mekanları ancak kelimelerle tanımlayabilirken, ressam, biçimi temsil eden gerçeğe benzerlikle uğraşır. Şimdi söyleyin bana, hangisi insana daha yakındır; insanın ismi mi, yoksa resmi mi? İnsanin ismi farklı ülkelerde değişir, ama biçim hiçbir zaman değişmez; ancak ölümle değişir.
Biçimlerin tam bir tanımını anlatarak ya da yazarak yapabiliyor olsanız bile, ressam da onları canlıymış gibi görünecek şekilde çizebilir; yüzün ifadesini gösteren ışık ve gölge ile. Bu, fırça ile başarılabilir; ama kalem ile başarılamaz.
Biçimlerin tam bir tanımını anlatarak ya da yazarak yapabiliyor olsanız bile, ressam da onları canlıymış gibi görünecek şekilde çizebilir; yüzün ifadesini gösteren ışık ve gölge ile. Bu, fırça ile başarılabilir; ama kalem ile başarılamaz.
Ve sen, ey Şair, bir hikayeyi kaleminle anlatıyorsan, ressam bunu fırçasıyla çok daha kolay ve eksiksiz, anlaşılma kaygısı duyulmadan yapabilir.
Büyük ölçüde kendini yetiştirmiş olan Leonardo, klasik eğitime sahip olmayışı konusunda da duyarlıdır. Öğrendiklerini, deneysel kanıtlar ve kendi olağanüstü gözlem gücünden öğrendiğini pek çok kez belirtmiştir. Leonardo’nun kendi kendini eğitmiş olması manzara resimlerinden savaş makineleri yapımına kadar tüm çalışmalarına yansıyan, gelenekselden uzak yaklaşımda görülür.
ilk çizim, bir adamın, güneşin duvara düşürdüğü gölgesinin etrafında çizilmiş basit bir çizgiydi.
Kendisini harekete geçiren tutkuyu hareketleriyle en iyi ifade eden figür, hayran olunacak bir figürdür.
Resim doğanın yarattığı ve insanın rastgele gerçekleştirdiği hareketlerden doğan, kısacası gözün görebildiği her şeyi içine alır ve kucaklar. Bu yüzden sadece tek bir figürü çalışan bir ressam, kötü bir ressamdır.
Ve sen, Ey Şair, bir hikayeyi kaleminle anlatıyorsan, ressam bunu fırçasıyla çok daha kolay ve eksiksiz, anlaşılma kaygısı duymadan yapabilir. Şair de kurgularken en az ressam kadar özgürdür; ancak şiir insan gözünde resim kadar tatmin edici değildir; çünkü şiir biçimleri, eylemleri, mekanları ancak kelimelerle tanımlayabilirken, resim, biçimi temsil eden gerçeğe benzerlikle uğraşır. Şimdi söyleyin bana, hangisi insana daha yakındır; insanın ismi mi, yoksa resmi mi? İnsanın ismi farklı ülkelerde değişir, ama biçim hiçbir zaman değişmez, ancak ölümle değişir. Biçimlerin bir tanımını anlatarak ya da yazarak yapabiliyor olsanız bile, ressam da onları canlıymış gibi görünecek şekilde çizebilir; yüzün ifadesini gösteren ışık ve gölge ile. Bu, fırça ile başarılabilir; ama kalem ile başarılamaz.
Ruhun penceresi olan göz doğanın sonsuz güzelliklerini tamamen ve fazlasıyla değerlendirebilen temel araçtır. Kulak ikinci sıradadır. Onun saygınlığı, gözün gördüklerini işitmesinden ileri gelir. Şairler, yazarlar ve bilim insanları eğer siz nesneleri gözlerinizle göremezseniz anlatamazsınız.