İsmet Bozdağ kitaplarından Latife ve Fikriye kitap alıntıları sizlerle…
Latife ve Fikriye Kitap Alıntıları
içlerinden birisi temiz bir Türkçe ile bize sordu:
– Bizimle konuşan General kimdir?
– Baskomutan Mustafa Kemal Paşa’dır
– Peki ne zaman geldi cepheye?
– cepheden hiç ayrılmadık ki savaşı kendisi idare etti.
Tutsak general üzgün ama açık yürekle bize şöyle dedi:
– Zafer elbette sizin hakkınız başkomutanınız Ateş hattında muharebe idare ediyor, bizim başkomutanımız Hacıenesti İzmir koyunda bir kotrada safa sürerek savaş yönetebileceğini sanıyor, siz yenmeyeceksiniz de kim yenecek?
– Bizimle konuşan General kimdir?
– Baskomutan Mustafa Kemal Paşa’dır
– Peki ne zaman geldi cepheye?
– cepheden hiç ayrılmadık ki savaşı kendisi idare etti.
Tutsak general üzgün ama açık yürekle bize şöyle dedi:
– Zafer elbette sizin hakkınız başkomutanınız Ateş hattında muharebe idare ediyor, bizim başkomutanımız Hacıenesti İzmir koyunda bir kotrada safa sürerek savaş yönetebileceğini sanıyor, siz yenmeyeceksiniz de kim yenecek?
Başkomutanlik meydan savaşina 15-20 gün vardi. Mustafa Kemal Paşa’da seyrek rastlanir bir mutlu işilti yüzünü doldurmuştu. Sağ elle, sağ dizimi tuttu:
– Göreceksin, çok büyük şeyler olacak! İnanilmaz bir savaş vereceğiz bu topraklarda Her zaman söylerim: Ben askerliğimin yalniz sanat yönünü severim. Yaraticiliğa açik yanini. Askerlik sanatinin ustalari yani bir savaş mimarisi karşisinda hem düşünecekler hem mest olacaklardir. Son 3 saat içinde yepyeni bir tablo meydana getirdim. Onu seyredenlerin alacaklari çok dersler olduğuna inaniyorum. Ve işte Salih şimdi düşmanın işi bitti!
– Göreceksin, çok büyük şeyler olacak! İnanilmaz bir savaş vereceğiz bu topraklarda Her zaman söylerim: Ben askerliğimin yalniz sanat yönünü severim. Yaraticiliğa açik yanini. Askerlik sanatinin ustalari yani bir savaş mimarisi karşisinda hem düşünecekler hem mest olacaklardir. Son 3 saat içinde yepyeni bir tablo meydana getirdim. Onu seyredenlerin alacaklari çok dersler olduğuna inaniyorum. Ve işte Salih şimdi düşmanın işi bitti!
Fakat Mustafa Kemal Paşa’nın mitlerle, hayallerle işi yoktu. Matematiksel bir gerçekçi idi. Hiçbir işte hayale pay bırakmıyordu.
Ben, Mustafa Kemal Paşa’nın sadece arkadaşı, dostu değil, hayranı idim. Başka yapıda insan olduğu ilk bakışta belli oluyordu. Bakışları başkaydı, düşünceleri başkaydı, insan münasebetleri başkaydı ve velhasıl o kadar başkaydı ki, tanıyanlar ya ateş böcekleri gibi ışığına pervane kesiliyorlar, ya da cekip gidiyorlardı. Ben pervane kesilenlenlerdendim
Gazi’ye dair bildiklerini yaz!
Bunu yapmazsan tarih seni mahkum eder.
Bunu yapmazsan tarih seni mahkum eder.
Salih Bozok
Bu zavallı kızcağız, şimdiye kadar hayatın birçok acı sayfasını okumuş, hiç kimseye yüreğini bağlayamamıştır. Gözünde hiçbir şeyin önemi olmamıştır. Fakat ilk görüşte, dünyanın en büyük dahisi, kendisi için saklanmış olan bağlılık, saygı ve içtenliği almak alçakgönüllülüğünde bulunmuştur.
Çünkü, sürekli olarak gün ışığında yaşayanlar, uzun bir karanlığın ne müthiş bir uçurum olduğunu bilmezler..
İşte bazen (insana) pek mutlu günler yaşatanlar, sonradan tersini yaşamaktan hoşlanırlar..
Bana “ölenle ölünmez” diyorlar. Ben ölenle ölmüyorum ki… Yaşayamadığım için ölüyorum!
Ulusal Egemenlik için CANIMI VERMEK, BENİM VİCDAN VE NAMUS BORCUM OLSUN!..
Asker olarak zaferlerine, insan olarak kendisine hayranım
Bu millet, Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur!..
Bir milletin Devlet Başkanı, milletin bayrağı gibidir
Dara düştük mü, hayalimizi yardıma çağırırız
Söylenir güzelliğin hep efsane, efsane..
Çünkü, sürekli olarak gün ışığında yaşayanlar, uzun bir karanlığın ne müthiş bir uçurum olduğunu bilemezler
Hayatımda yaptığım hatalardan biri de evlenmektir. ( Mustafa Kemal)
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsan, güzele baktıkça güzelleşir.
Bir milletin devlet başkanı, milletin bayrağı gibidir…
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Vatan kurtulduktan sonra ölmüşüz, kalmışız ne gam! ( Mustafa Kemal- İzmir)
Zafer, elbette sizin hakkınız…Başkomutanınız ateş hattında muharebe idare diyor. Bizim baş komutanımız HacıEnesti, İzmir koyun da bir kotrada safa sürerek savaş yönetibileceğini sanıyor. Siz yenmeyeceksiniz de kim yenecek…
Ve işte Salih, şimdi düşmanın işi bitti!
Göreceksin, çok büyük şeyler olacak! İnanılmaz bir savaş vereceğiz bu topraklarda… Her zaman söylerim: Ben askerliğimin yalnız sanat yönünü severim, yaratıcılığa açık yanını! Askerlik sanatının ustaları, yeni bir savaş mimarisi karşısında hem düşünecekler, hem mest olacaklardır!
Fikriye’nin dönüşünü, Çankaya’ya kabul edilmeyişini, beni arayışını ve Çankaya’dan dönerken, faytonda kalbine bir kurşun sıkışını anlatmaya dilim varmıyor…
Bugün düşünüyorum da, Latife ortaya çıkmasaydı, acaba Fikriye için Mustafa Kemal Paşa ile evlenme ümidi var mıydı? Hayır, böyle bir ihtimal yine de yoktu, sanırım…
Dara düştük mü hayalimizi yardıma çağırırız…
“Yalnız bir gece, denizlere benzeyen sonsuz ve tehlikeli gözlerini bana dikerek: “Bir yere gitmeyin! Beni bekleyin! Bunu emrediyorum!” demişlerdi. Bu tümceyi anımsadıkça, “belki bir daha kavuşurum.” diyor ve içim ışıyarak yeni bir mutluluğu bekliyorum. Eğer bu satırlara gülüyorsanız doğru değil. Çünkü sürekli olarak gün ışığında yaşayanlar, uzun bir karanlığın ne müthiş bir uçurum olduğunu bilmezler.”
“Bu millet, Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur.”
“Mustafa Kemal Paşa, kırk yıl bir kazanda kaynasa Fikriye ile evlenemezdi. Çünkü onun için Fikriye ile evlenmek annesinden ve kardeşinden olmak demekti.”
“Yaşamaktan, Mustafa Kemal’in olmadığı bir dünyada yaşamaktan, hiç mi hiç zevk almıyorum.”
Müjdeler olsun sana şanlı asker ! İzmir düşmandan kurtuldu ! .
Yenilmiş düşman kıyıcı olur.Belki canımızıda yitirirdik ,ama zafer kazanılmıştı; vatan kurtulduktan sonra ölmüşüz, kalmışız NE GAM.!!!
Sevemez o benim Mustafa’mı, o sever Mustafa Kemal Paşa’yı ..
Bana ölenle ölünmez diyorlar.
Ben ölenle ölmüyorum ki..
Yaşayamadığım için ölüyorum
Ben ölenle ölmüyorum ki..
Yaşayamadığım için ölüyorum
Herşey susuyordu..Toprak , ağaçlar , kuşlar, her şey..ÇIT YOKTU ..
Bakışları başkaydı,düşünceleri başkaydı,velhasıl o kadar başkaydı ki,tanıyanlar ya ateşböcekleri gibi ışığına pervane kesiliyor ya da çekip gidiyorlardı.
Ben pervane kesilenlerdendim .
Ben pervane kesilenlerdendim .
İnsan, güzele baktıkça güzelleşir
Bu millet ,Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur
Çünkü, sürekli olarak gün ışığında yaşayanlar, uzun bir karanlığın ne müthiş bir uçurum olduğunu bilmezler
Bir toplumun yöneticisi, toplumdan beklediklerini kendisi topluma vermezse, kesinlikle başarısızlığa uğraması doğaldır.
Bu millet, Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur!..
Bir milletin Devlet Başkanı o milletin Bayrağı gibidir. Kişiliğini sevmeyebilirim ama, saymaya mecburum Kaldırsınlar halıyı yerden, çabuk!..
Çünkü, sürekli olarak gün ışığında yaşayanlar, uzun bir karanlığın ne müthiş bir uçurum olduğunu bilmezler..
Gazi’ye dair bildiklerini yaz! Bunu yapamazsan tarih seni mahkum eder.
Annemin mezarı üzerinde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum. Bu kadar kan dökerek milletin kazandığı Ulusal Egemenliği korumak ve savunmak için gerekirse anamın yanına uzanmaktan asla göz kırpmayacağım..
Ulusal Egemenlik için CANIMI VERMEK, BENİM VİCDAN VE NAMUS BORCUM OLSUN!..
Ulusal Egemenlik için CANIMI VERMEK, BENİM VİCDAN VE NAMUS BORCUM OLSUN!..
– Siz gerçekten Mustafa Kemal Paşa’nın annesisiniz!.. deyince, Zübeyde Hanım, çoktandır kendisinden duymadığım canlı ve hayat dolu bir kahkaha koyuverdi:
– Anasıyım, anasıyım ama; o bana değil, ben ona benziyorum!..
– Anasıyım, anasıyım ama; o bana değil, ben ona benziyorum!..
Meğer ne mübarek milletmiş Türk Milleti!..
– Bu millet, Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur!
– Paşa, Amiral’i anasından doğduğuna pişman etti. Kendisinin Türk topraklarında savaşçı olarak bulunduğunu Mustafa Kemal Paşa’dan öğrendiği zaman o kadar sapsarı kesildi ki, balmumu heykeli bile öyle değil!..
Mustafa Kemal Paşa’nın cümleleri, art arda Osmanlı tokatları gibi Amiral’in yüzünde şaklandıkça, Amiral, ne yapacağını şaşırmış ve en sonunda Paşa’ya:
– İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?.. demiş.
İşte Mustafa Kemal Paşa, burada son sözünü çıkmış:
– Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması’nın hala yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz?.. Biz onu çoktan yırttık Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymamıza borçlusunuz!..
– İngiltere’ye savaş mı açıyorsunuz?.. demiş.
İşte Mustafa Kemal Paşa, burada son sözünü çıkmış:
– Savaş açmak mı? Siz yoksa Sevr Antlaşması’nın hala yürürlükte olduğunu mu sanıyorsunuz?.. Biz onu çoktan yırttık Karşımda oturuşunuzu, sizi konuk saymamıza borçlusunuz!..
Adam arka cebinden, umduğum silah yerine bir kağıt parçası çıkardı. Avucunun içine sıkıştırdığı kağıda baktı. Mustafa Kemal’e baktı, kağıda baktı. Mustafa Kemal’e baktı:
– Aha ağalar, aha be!.. Aha Mustafa Kemal Paşa!.. Aha sıfatı, (Avucundaki fotoğrafı gösteriyordu.) aha kendi!..
Mustafa Kemal Paşa, ne o zamana değin görülmüş ne ondan sonra görülecek dehşetli bir sevgi hücumuna uğradı
– Aha ağalar, aha be!.. Aha Mustafa Kemal Paşa!.. Aha sıfatı, (Avucundaki fotoğrafı gösteriyordu.) aha kendi!..
Mustafa Kemal Paşa, ne o zamana değin görülmüş ne ondan sonra görülecek dehşetli bir sevgi hücumuna uğradı
– Adın ne senin delikanlı?..
– Ahmet
– Okuyor musun?
– Ahh
– Bir Mustafa Kemal Paşa var, hiç duydun mu?..
– Duyulmaz olur mu?..
– Gördün mü bari?..
– Yoo Göremedik.
– Görsen ne yaparsın?..
– Eğlenimiyon?.. Görmek bize mi kalmış!..
– Eğlenmek yok, konuşuyoruz. Tut ki bir yerde rastladın,gördün Mustafa Kemal Paşa’yı. Naparsın?..
Akşam güneşinde kırmızıya kesmiş yüzünü ışıl ışıl aydınlatan bir gülümseme ile:
– Ayağına köprü olurdum, bas da geç diye!..
– Ahmet
– Okuyor musun?
– Ahh
– Bir Mustafa Kemal Paşa var, hiç duydun mu?..
– Duyulmaz olur mu?..
– Gördün mü bari?..
– Yoo Göremedik.
– Görsen ne yaparsın?..
– Eğlenimiyon?.. Görmek bize mi kalmış!..
– Eğlenmek yok, konuşuyoruz. Tut ki bir yerde rastladın,gördün Mustafa Kemal Paşa’yı. Naparsın?..
Akşam güneşinde kırmızıya kesmiş yüzünü ışıl ışıl aydınlatan bir gülümseme ile:
– Ayağına köprü olurdum, bas da geç diye!..
Şimdi samimiyetle söyleyeyim ki artık yaşamaktan, Mustafa Kemal’in olmadığı bir dünyada yaşamaktan, hiç mi hiç zevk almıyorum.
Bana ölenle ölünmez diyorlar. Ben ölenle ölmüyorum ki
Yaşayamadığım için ölüyorum! Siz, oksijensiz bir dünyada yaşayabilir misiniz ?.. İşte Mustafa Kemal Paşa benim hayatım için bir oksijendi!..
Bana ölenle ölünmez diyorlar. Ben ölenle ölmüyorum ki
Yaşayamadığım için ölüyorum! Siz, oksijensiz bir dünyada yaşayabilir misiniz ?.. İşte Mustafa Kemal Paşa benim hayatım için bir oksijendi!..
Bu millet Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur!
Aldığım her soluk tarih kokuyordu.Tarih yazıyorduk şuanda uyumak ne mümkün.
Siz kiminle ve ne konuştuğununuzu biliyor musunuz? Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Türk Orduları Başkomutanıyım. Savaş açmaya barış yapmaya hakkım var.
Siz kimsiniz!..
Siz kimsiniz!..
Müjdeler olsun sana şanlı asker!.. İzmir düşmandan kurtuldu!..
Şimdi samimiyetle söyleyeyim ki artık yaşamaktan, Mustafa Kemal’in olmadığı bir dünyada yaşamaktan, hiç mi hiç zevk almıyorum.
Söylenir güzelliğin hep efsane, efsane..
Evet Hayatımın son dakikasına kadar (ister) mutlu, (ister) kahırlı olayım, milletimin önderini izlemekten geri kalmayacağım. Gerçekten yanında değilsem, yanındaymışım gibi düşleyeceğim. Mademki bütün mutluluğumu, yüksek kişiliğinizin hizmetinde buluyorum, biricik isteğim, her ne yoldan olursa olsun, bağlılığımın, yanınızda bir silah olmasıdır. Zaten yüksek kişiliğinizi bu kadar temiz ve her türlü çıkardan arınmış seven kaç kişi vardır?
Bu zavallı kızcağız, şimdiye kadar hayatın birçok acı sayfasını okumuş, hiç kimseye yüreğini bağlayamamıştır. Gözünde hiçbir şeyin önemi olmamıştır. Fakat ilk görüşte, dünyanın en büyük dahisi, kendisi için saklanmış olan bağlılık, saygı ve içtenliği almak alçakgönüllülüğünde bulunmuştur.
Bir toplumun yöneticisi, toplumdan beklediklerini kendisi topluma vermezse, kesinlikle başarısızlığa uğraması doğaldır.
Memlekette yapacak çok işimiz var!.. Toplumumuz, bugünkü yapısı ile yüzde elli randıman veriyor; çünkü kadını üretimden çekmişiz, onu sadece çocuk doğuran, sökük diken, yemek pişiren yaratık haline koymuşuz!
( )Barut kokusu sinmiş elbiselerimiz, Ankara’ya gidene
kadar, tuzlu gözyaşlarıyla yıkandı!
kadar, tuzlu gözyaşlarıyla yıkandı!
Hey, hikmetine kurban olduğumun; kahrederken de ağlatırsın, var ederken de!.. Yemeği, tuz adam eder de insanı başka bir şey mi adam yapar? Bütün insanlığımız tuzdan yaratılmış besbelli!.. Düşmanla pençe pençe biz dövüştük ama, ne yaptığımızı, dövüşmeyenlerin gözyaşlarından öğrendik!..
Meğer ne mübarek milletmiş Türk Milleti!..
Bu millet, Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur!
Mustafa Kemal Paşa, yatmaya hazırlanırken benimle konuşuyor ve tutsak Başkomutan için şunları söylüyordu:
-Trikopis’in yerine Hacıenesti’nin atanması sırasında
taarruza geçmemiz bizim için faydalı oldu. Hele topçunun
telsizi yok etmesi, çok işimize yaramıştır ama, komutan değişikliği olmasa, telsizleri de vızır vızır çalışsaydı, mutlaka
yenileceklerdi. Başka çareleri yoktu çünkü Onlar her şeyi daha baştan kaybettiklerinin hâlâ farkında değiller
-Trikopis’in yerine Hacıenesti’nin atanması sırasında
taarruza geçmemiz bizim için faydalı oldu. Hele topçunun
telsizi yok etmesi, çok işimize yaramıştır ama, komutan değişikliği olmasa, telsizleri de vızır vızır çalışsaydı, mutlaka
yenileceklerdi. Başka çareleri yoktu çünkü Onlar her şeyi daha baştan kaybettiklerinin hâlâ farkında değiller
Başkomutan:
– Bana gelen telgrafı gördün mü? dedi.
– Evet Paşam.
– Savaşın durumu nedir?
– Düşman çevrilmiştir Paşam.
– O halde Paşa, burası Başkomutanlık karargahıdır. Gerekeni yapınız!..
– Emredersiniz Paşam!..
– Bana gelen telgrafı gördün mü? dedi.
– Evet Paşam.
– Savaşın durumu nedir?
– Düşman çevrilmiştir Paşam.
– O halde Paşa, burası Başkomutanlık karargahıdır. Gerekeni yapınız!..
– Emredersiniz Paşam!..
Başkomutanlık karargahı, avcı siperlerinin hemen yanı başında olursa, ordu komutanlığı karargahı düşman siperlerinin içine girecek demektir. Bu, Nurettin Paşa’ya İmha muharebesine başla!.. komutu demekti. Nitekim, Birinci Ordu, sabahı beklemeden düşmanın üzerine var gücü ile yüklendi.
Çok noksanı vardı ordunun ama; inancı som altınla ölçülecek kadar kusursuz ve mükemmeldi! Hesaba girebilen eksikliklerimiz, hesaba sığmayan manevi fazlalıklarımızla telafi edildi
Büyük Taarruz’un başlamasından bir gün önce, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa, elinde Kur’an-ı Kerim, bütün cepheyi dolaştı. İnsanların ruhlarında vatan ve Allah duygusu birbirine karışmıştı. En ödlek nefer bile gözünü gaziliğe dikmiş ama şahadet şerbetini yiğitçe içmeye razı olmuştu!
Aldığım her soluk tarih kokuyordu. Tarih yapıyorduk şu anda; uyumak ne mümkün!..
Mustafa Kemal Paşa’nın sadece arkadaşı, dostu değil, hayranı idim. Başka yapıda insan olduğu ilk bakışta belli oluyordu. Bakışları başkaydı, düşünceleri başkaydı, insan münasebetleri başkaydı; velhasıl o kadar başkaydı ki, tanıyanlar ya ateşböcekleri gibi ışığına pervane kesiliyorlar, ya da çekilip gidiyorlardı. Ben, pervane kesilenlerdendim
Fransız gazetecisi Sertha, Latife’yi gördüğü gün, ‘İşte ilk yenilginiz ‘ demişti. Galiba, kadının hakkı varmış!..
Bu millet, Mustafa Kemal Paşa’ya kıyamete kadar borçludur!..