İçeriğe geç

Kuzey Cephesi Kitap Alıntıları – Nevzat Bingöl

Nevzat Bingöl kitaplarından Kuzey Cephesi kitap alıntıları sizlerle…

Kuzey Cephesi Kitap Alıntıları

&“&”

Saddam döneminde, Kerkük’te olduğu gibi Musul’da da araplaştırma politikası izlemişti. Saddam kerkükün aksine Musul’a fakir militan ruhlu Arapları yerleştirmişti. Bunlara, sürülen Kürtlerin evleri, araba, çalışmadan maaş, yiyecek ve içecek verilmişti. Saddam’ın gitmesi ile Araplar bu avantajlarını kaybedeceklerdi. Direnişlerinin asıl nedeni kendi kaybedecekleriydi.
Yine Irak askerleri ile çatışırken, o bölge ele geçirmiş hızlı bir şekilde ilerlerken Irak tanklarını ele geçirmişti. Bu tanklarla ilerlemeye devam ederken,ABD uçaklarını Irak tankları diye yanlışlıkla bombalanmıştı. Hastaneye, Mesut Barzani de gelmişti. Oğlu ve kardeşi yaralanmasına rağmen farklı bir tepki göstermemiş, sadece geçmiş olsun ziyaretinde bulunmuştu. Barzanilerin Irak’ta sevmelerini nedeni işte buydu. Her savaşta ön saflarda kendileri yer alırlardı. (Körfez savaşı sırasında ABD-KDP Saddam güçlerine karşı ortak savaşı sırasında.)
Mesut Barzani’nin erkek çocuklarından Mansur, ABD’de siyasal bilgiler öğrenimini tamamlamış, yüksek lisans yaparak Kuzey Irak’a dönmüştü. Kürt istihbarat teşkilatı olanPARASTİN"i kurmuş ve başına geçmişti. İstihbarat olarak güçlü bir ağ kurmuştu. Mesut Barzani ile haber amaçlı yaptığımız görüşmelerde, oğullarındaki alçakgönüllülüğü, misafirli gördük. 1.85 boyunda, atletik yapılı, sarışın, yeşil gözlüydü. Yaralanan Mansur ise kendini hep basit bir peşmerge olarak tanıtıyordu. Onunla da birkaç kez görüştük. Her görüşmemizde, sorularımıza, " Ben basit bir peşmergeyim, bu soruları siyasilere sorun"derdi. O da abisi gibi alçak gönüllü idi. Kardeş Barzani’nin (Vecihi) ise iyi bir askeri eğitim aldığı belliydi. Yeğeni Mansur Barzani ile hep en ön cephede çatışmalara katılıyordu.
KDP lideri Mesut Barzani radyodan halka hitap ediyordu. Barzani’nin konuşmalarından bölgedeki gerçek gücün kim olduğu, neyin provasının yapıldığı hemen anlaşılıyordu. Halkın newrozunu kutlayan Barzani, arazide gömülü bulunan yaklaşık 20 milyon adet mayına karşı dikkatli olunması, Türkiye sınırlarına fazla yaklaşılmaması uyarıların da bulunuyordu. Yaşanan bu büyük nüfus hareketlerine rağmen KDP hayat normalmiş gibi faaliyetlerine devam ediyordu. Göçmenler için KDP tarafından, daha önce hazırlanan yerler vardı, göç edenler önceden belirlenen yerlere gidiyordu; yakınları ve akrabaları olanlar yakınlarının yanına olmayanlar ise hazırladıkları çadırlarda hayatlarını sürdürüyordu. Çok iyi organize olmuş da herkes. Ne yapacaklarını önceden biliyor gibiydiler. Asıl panikleyen biz gazetecilerdik. Bir o bölgeye, bir bu bölgeye gidip geliyorduk. Çadırların kurulduğu büyük toplanma merkezleri arıyorduk, ama bu 1988 ya da 1991 göçü gibi değildi. (Körfez savaşı sırasında Başur’un kimyasal ihtimaline karşı dağlara çekilmesi)
Duhoklular sanki bir sivil tatbikat gerçekleştiriyorlar gibiydiler. 1988 ve 1991 göçlerini gördüğüm için aklımda binlerce soru işareti oluşmuştu. On binlerce insan büyük bir disiplin içerisinde panik yapmadan yollara düşmüş, göç ediyordu; sanki göç değil de pikniğe gidiyorlardı. Yollarda onlarca kilometre uzanan araç kuyrukları oluşmuştu, araçlar belli bir disiplin içerisinde ilerliyordu. Araçtakileri bırakanlar aynı yolu takip ederek yeni yolcular almak üzere geri geliyorlardı. Bu nedenle de yolların gidiş ve geliş istikametleri tamamen araçlarla doluydu. Tüm bu yaşananlara rağmen bir tek trafik kazası meydana gelmemesi de dikkat çekiciydi. Göç edenler yanlarına kuru gıda, ekmek ya da un, tüp ve yataklar alıyorlardı.
Türkiye önceleri Kuzey Irak’ta bulunan PKK’lilere yönelik, zaman zaman sınırı geçerek operasyon yapıyor, daha sonra geri çekiliyordu. Bunun uluslararası meşruiyeti vardı. 1989 yılında Saddam Hüseyin ile yapılan Bir anlaşmaya göre Türkiye, Irak’a kaçan PKK’lileri yakalamak için sıcak takip" ilkesinden yaralanıyor yararlanıyordu. Saddam Hüseyin, Kuzey Irak’ın kontrolü kaybedince, bölgeye Kürtler hakim oldu. PKK Körfez Savaşı’nın ardından Irak’ın kuzeyinde örgütlenme, güçlenme fırsatını ele geçirdi. Yaklaşık 3,-4 bin Iraklı Kürt, PKK saflarına katılmıştı.
MHP’li Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun, Musul ve Kerkük misak-i milli sınırları içerisindedir. Bu topraklardan talep hakkımız vardır" açıklamaları KDP lideri Mesut Barzani tarafından," Türkiye Kürdistan’a girerse Kürdistan’ı türk askerlerine mezar ederiz" şeklinde karşılık buluyordu. (Mart 2003 Körfez savaşı sırasında)
Ensar El İslam Örgütü bir zamanlar lideri şeyh Osman’ın erbakanla yakınlığıyla bilinen Kuzey Irak’taki hareketi İslami örgütünden ayrılarak, Cund el-islam adıyla kurulmuştu. Kuzey Irak’ta silahlı ve sert muhalefetiyle İran sınırında bulunan biyera, tavila, bağekon, köylerini denetimi altına aldı. Bu köyler Irak-İran sınırında geçiş noktası üzerinde ve doğal bir sığınak gibiydi; köyler, yüksek dağların korunaklı yerlerine yapılmıştı. İddialara göre KYB bu bölgelere saldırdığında, köylerin stratejik konumu itibariyle saldılar başarılı olamıyordu Ensar El İslam militanları sıkıştığında İran’a sığınıyor, bu kez de KYB’lilere İran topçu ateşinin saldırısı başlıyordu. Örgüt özellikle Celal Talabani liderliğindeki KYB’ye verdirdiği ağır kayıplarla isminden söz ettirdi. Talabani Ensar el İslam örgütünü İran ve Saddam’ın desteklediğini iddia ediyordu. Ömür gedik’in kurucusu ve lideri molla Fatih Krekar Norveç’te tutukluydu.
Mesut Barzani’nin erkek çocuklarından Mansur, ABD’de siyasal bilgiler öğrenimini tamamlamış, yüksek lisans yaparak Kuzey Irak’a dönmüştü. Kürt istihbarat teşkilatı olanPARASTİN"i kurmuş ve başına geçmişti. İstihbarat olarak güçlü bir ağ kurmuştu. Mesut Barzani ile haber amaçlı yaptığımız görüşmelerde, oğullarındaki alçakgönüllülüğü, misafirli gördük. 1.85 boyunda, atletik yapılı, sarışın, yeşil gözlüydü. Yaralanan Mansur ise kendini hep basit bir peşmerge olarak tanıtıyordu. Onunla da birkaç kez görüştük. Her görüşmemizde, sorularımıza, " Ben basit bir peşmergeyim, bu soruları siyasilere sorun"derdi. O da abisi gibi alçak gönüllü idi. Kardeş Barzani’nin (Vecihi) ise iyi bir askeri eğitim aldığı belliydi. Yeğeni Mansur Barzani ile hep en ön cephede çatışmalara katılıyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir